Güney Afrika Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Naledi Pandor Harici’ye konuştu: “Batı’nın, İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı’na gitme kararımızı eleştirmesi çok şaşırtıcı, çünkü bizi sık sık uluslararası kurumlara saygı duymaya çağırıyorlar…”
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail aleyhine açtığı soykırım davasında 26 Ocak’ta ara karar açıklanmıştı. UAD, kararda İsrail’in Gazze’deki eylemlerinin soykırım niteliğinde olduğunu tespit etmiş ve bu temelde geçici tedbirler alınmasına karar vermişti. İsrail’in Gazze’deki soykırım eylemlerini engellemek için tüm önlemleri almasının zorunlu olduğuna hükmedilmişti.
Sorularımızı yanıtlayan Güney Afrika Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Dr. Naledi Pandor, dava sürecini, karşılaştıkları zorlukları ve hedeflerini anlattı. Pandor, eğer Avrupalı değilseniz, tam anlamıyla insan olarak görülmezsiniz. Dünyanın çözmesi gereken asıl sorunun bu olduğunu düşünüyorum” dedi.
Öncelikle girişiminiz sonrasında Batı’dan, özellikle ABD tarafından herhangi bir zorlukla, sıkıntıyla karşılaşmaya başladınız mı?
Aslında bildiğiniz gibi Batı’daki bazı ülkeler Uluslararası Adalet Divanı’na gidilmesi adımını eleştirmeye başladı. Bunu çok şaşırtıcı bulduk. Çünkü bizi sık sık uluslararası kurumlara saygı duymaya çağırıyorlar. Yani uluslararası direniş, uluslararası hukuk temelinde hareket ediyorduk ve Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’na başvurma girişiminde oldukça küçümsendiğimiz yorumları gördük. Çok çok şaşırtıcı…
‘MAHKEMENİN GEÇİCİ TEDBİRLERİ REFAH İÇİN DE GEÇERLİ’
İsrail güçlerinin Refah sınırına operasyon yapma ihtimali konuşuluyor. Peki mahkeme bu konuda ne diyor? Somut bir çıktı var mı?
İsrail’in, pek çok Filistinlinin sığındığını bildiğimiz Refah’a yönelik bir saldırıdan bahsettiğini duyduk; UAD’ye sözleşmenin bir maddesi uyarınca mahkemenin almış olduğu ancak emir yerine getirilmeyen geçici tedbirlerin geçerli olduğunu gördüğümüzü söyleyerek başvurduk. Ama bunun yanında Refah’taki insanlara yönelik bir tehdit daha var. Eğer böyle bir saldırı gerçekleşirse, Filistinlilerin yaşadığı zorbalık ve zararın boyutu daha da artacaktır. Mahkeme, geçici tedbirlerin Refah’ın yanı sıra Gazze için de geçerli olduğunu belirten bir yazı yayınladı. Dolayısıyla konu, herhangi bir saldırı, soykırım nedeniyle soruşturduğumuz davaya dahil edilecek bir delil teşkil edecek.
‘YARDIMLARI HAVADAN FIRLATIP İNSANLARI YERLERDE SÜRÜNDÜRÜYORLAR’
Birkaç gün önce ne yazık ki bir insan hakları ihlaline daha tanık olduk. İnsani yardım bekleyen 112 Gazzeli, İsrail güçleri tarafından öldürüldü. Bu talihsiz olayı dosyanıza delil olarak getirmeyi düşünüyor musunuz?
Kesinlikle delillerin bir parçası olmalı. En utanç verici eylem, bu. İsrail, hastaneleri ve diğer kamu kurumlarını bombalamanın yanı sıra Filistin’de insanların aç kalmasına neden oldu. Onlara yiyecek, su ve yakıt vermiyorlar. Ve yardım sistemine yemek getirildi, şok oldular. O yemeği ne zaman alacaklar? Onlar açlıktan ölen insanlar… İşte bu, Filistin halkına karşı gerçekleştirilen eylemler arasında en dehşet verici olanı. Sanırım dünya bundan dehşete düştü. İnsani yardımın tutarlı bir şekilde ulaştırılması için daha fazla çaba gösterilmesini istiyoruz. Hep bu çağrıda bulunduk. Bu nedenle ateşkes çağrısı yapıyoruz. Ve İsrail’in “büyük dostlarının” insani yardımın ulaştırılması konusunda giderek daha fazla konuşmasından memnuniyet duyuyoruz. Biz yardımların havadan fırlatılıp insanların (fare gibi) süründürülmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu insanlıktan çıkaran bir eylem.
ABD’nin yakın zamanda yaptığı da buydu değil mi?
İnsanların yiyecek almasına yardım ederken, biliyorsunuz, yerlerde sürünüyorlar… İnsanları, insanlığı empatiyle düşünmemiz gerektiği kanaatindeyim. Dünyanın yapması gereken şeyin yardım taşıyan tırları korumak ve yardıma ihtiyaç duyulan bölgelere ulaşmasını sağlamak olduğunu düşünüyorum.
‘BM’NİN HALKIN YARARINA ÇALIŞMASINI DESTEKLEMELİYİZ’
Bütün bunlar yaşanırken Birleşmiş Milletler ve ona bağlı kurumlar etkili olmadığı için yoğun şekilde eleştirildi. Sanırım siz de buna katılırsınız. BM’de reform talepleri uzun süredir dile getiriliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Aslında BM’de reform çağrısını destekliyoruz. Ama biz BM’nin varlığını sürdürmesi gerektiğine inanıyoruz. Bazıları için Birleşmiş Milletler engel olarak görülüyor. Filistin’deki ve işgaldeki birçok insan için yardım ve destek sağlayabilecek tek kuruluş Birleşmiş Milletler olmuştur. Bu yüzden BM’nin yok edildiğini görmek istemem. Pek çok insan BM’nin hayatını çok zorlaştırmaya çalışıyor ama biz onun çok taraflı önemli bir organ olduğuna inanıyoruz. Ve dünya vatandaşları olarak görevimiz, Birleşmiş Milletler’in halkın yararına çalışmasını desteklemektir.
‘AVRUPALI DEĞİLSENİZ İNSAN OLARAK GÖRÜLMEZSİNİZ’
Peki, Ukrayna müdahalesinden sonra Rusya’ya yaptırım uygulayan Batı’nın, hatta Batılı olmayan ülkelerin iç işlerine ilişkin konularda bile yaptırım uygulayan Batı’nın, İsrail’in katliamlarına karşı en önemli silahı olan yaptırımları uygulamamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Adil olmak gerekirse son zamanlarda Amerika, Filistin halkına karşı son derece kışkırtıcı soykırım açıklamaları yapan kişilere yönelik bazı yaptırımlar duyurdu. Ancak daha fazla önlem alınabileceğini düşünüyorum. Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) gidilmesi gerektiğine inanıyorum. Ancak Rusya konusunda UCM’ye başvuran diğer ülkelerin de İsrail konusunda benzer yaklaşımı yapmaları gerekirdi. Çünkü İsrail’in eylemleri korkunç…
Ve Filistinlilere verilen zarar şimdiye kadarki en büyük felaket ve trajik zarardır. Bu nedenle daha fazla aksiyon alınması gerektiğine inanıyoruz. Daha önce de söylemiştim. Birbirimize bakış açımızın olumsuz tarafı şu, eğer Avrupalı değilseniz, tam anlamıyla insan olarak görülmezsiniz. Dünyanın çözmesi gereken asıl sorunun bu olduğunu düşünüyorum. Aynada kendimize bakıp herkese eşit davranıp davranmadığımız sorusunu sormalıyız.
‘SÖMÜRÜYE DEĞİL, KALKINMAYA YÖNELİK ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ARIYORUZ’
Aslında Afrikalılar bu soruyu yanıtlıyorlar. Yeni sömürgeciliğe karşı güçlü eğilimlerden bahsedelim. Aynı zamanda bu, darbelere de sebep oluyor. Fransa bölgeden dışlandı. Öte yandan Afrika ülkeleri ilişkilerini geleneksel sömürgeci güçlerden Asya’ya doğru çeşitlendiriyor. Küresel Güney’in yükselişi ve Afrika devletleriyle işbirliği alanları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Güney Afrika’nın darbeleri desteklemediğini söyleyerek başlamak istiyorum. Anayasaya aykırı değişiklikleri desteklemiyoruz. Biz bunları yanlış görüyoruz. (Darbeler), zarar oluşturur ve (insanları) özgürlükten mahrum bırakır. Demokrasiye güçlü bir şekilde inanıyoruz. Ancak Afrika’nın uzun yıllardır zengin maden kaynaklarının sömürüldüğünü biliyoruz. “Güney” olarak bunu kendimiz ve dünyanın farklı bölgeleri arasında farklı bir ortaklık biçimi olarak görmeyi diliyoruz. Bu nedenle sömürüye değil kalkınmaya yönelik uluslararası işbirliği arıyoruz. Bu bizim için çok, çok önemli. Yeni-sömürgeci ilişki, ülkelerimizdeki sömürü ve sahadaki son derece yetersiz kalkınmayı getirmişti. Bunu tersine çevirmek ve ülkelerimizde farklı bir sonuç elde etmek istiyoruz.
‘TÜRKİYE’NİN İŞBİRLİĞİ POLİTİKASINI MEMNUNİYETLE KARŞILIYORUZ’
Son olarak, Antalya Diplomasi Forumu’nda sıcak karşılandınız. ADF çok sayıda Afrika ülkesini davet etti. Bu ülkeler, çok üst düzeyde temsil edildiler ve Türkiye Dışişleri Bakanı tarafından ağırlandılar. Türkiye’nin Afrika’da artan nüfuzunu yorumlayabilir misiniz? Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çabalarını takdir ediyoruz. Afrika kıtasıyla güçlü ilişkiler kurma konusunda çok ciddi olduğunu düşünüyorum. Ticari ve ekonomik işbirliğinin artırılması bizim için kritik önem taşıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin çok ilerici bir “Afrika işbirliği politikası”na sahip olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Bunu hem Türkiye’nin hem de çeşitli Afrika ülkelerinin yararına olduğunu görmek istiyoruz.
Güney Afrika’da Türkiye ile özel bir ortaklığınız var. Doğru mu?
Aslında bir kalkınma işbirliğimiz var. Türk şirketleri de elektriğin ekonomimiz ve Güney Afrika’daki halk için kullanılabilirliğini artırma çabalarımıza yardımcı oluyor. Ve biz de Türkiye’nin girişimcilik ekonomisinde, özellikle de küçük ve orta ölçekli işletmelerin geliştirilmesinde sahip olduğu güçten yararlanarak büyüyoruz. Güney Afrika halkının da Türkiye’den çok şey öğreneceğini ve ülkemizde giderek daha fazla küçük ve orta ölçekli işletme göreceğini umuyoruz.