İsrail’in çocuk, yaşlı, hasta demeden yağdırdığı ve yağdırmaya devam ettiği bombaların dumanları Gazze’nin üzerinde sis gibi çökmüşken ABD başta olmak üzere ana akım Batı medyası, yaşanan katliama çanak tutmaya devam ediyor. Çocuklarının cansız bedenlerini dondurma arabasına koymak zorunda kalan Filistinliler bugün vahşi olmakla itham ediliyor. Yıllarca tüm dünyanın gözü önünde İsrail tarafından insan yerine konmayan Filistinlilere bugün barbar gözüyle bakılıyor.
Sömürgecilik, katliam ve soykırımlar üzerinden yükselen Batı medeniyetinin bugün İsrail’in katliamlarını en hafif tabiriyle aklama çabası şaşırtıcı değil. Dün, Rusya-Ukrayna savaşı patlak verdiğinde Dostoyevski’yi yasaklamaya kalkan, Rus kedilerine yaptırım uygulayan bir medeniyetten bahsediyoruz. Afrikalı mülteciyi denizde ölüme iten, beyaz tenli Ukraynalı için kapıyı ardına kadar açan demokrasinin beşiği medeniyet…
Kendi muhabirlerini öldüren, gazetecileri bilerek ve isteyerek hedef alan İsrail’i görmezden gelen Batı basınının tavrı bizler için şaşırtıcı değil, ancak Batı basınındaki İsrail’in kendini savunma hakkı karşısında Filistinlinin harcanabilir ve değersiz olduğu anlatısı Türkiye’de bazı eğilimleri de beslemesi açısından dikkat çekilmesi gereken bir nokta.
Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, ABD ana akım medyasındaki bu tutuma mercek tutuyor. Kullanılan dilden haberlerin içeriğine ve hangi haberin ne kadar süre ekranda kaldığına kadar analizini yapan makale, çarpıcı örneklere de yer veriyor. Yazar makalenin sonunda “Şu anda tanık olduğumuz katliamların bir an önce sona ermesi için pek çok şeyin değişmesi gerekiyor. Bunlardan biri de İsraillilere kederlerini, korkularını ve yaşamlarını dünyayla paylaşmaları için neredeyse 21 dakikalık bir yayın hakkı tanıyan ve Filistinlilere de aynı şeyi yapmaları için 22 saniye veren medya ekosistemi” diyor.
Gazze ve İsrail’de dehşetin yaşandığı geçen hafta boyunca, ABD’deki ana akım haber programları, Filistinlilerin kendileri için gözden çıkarılabilir olduğunu acı bir şekilde açıkça ortaya koydu.
JACK MIRKINSON
Amerika’nın üç büyük gece haber yayını bir zamanlar sahip olduğu etkiyi yaratmıyor ancak ülkedeki en büyük haber kaynaklarından olmaya devam ediyorlar. Geçen hafta ABC’nin World News Tonight programı, kablolu ya da açık tüm televizyon kanallarında en çok izlenen spor dışı program oldu; NBC Nightly News ise en çok izlenen beşinci program oldu. Bu yayınların hangi hikayeleri ele aldıkları ve bunları nasıl işledikleri hâlâ önemli.
Bu hafta, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, gündemde gerçekten tek bir hikâye vardı: Gazze ve İsrail’de giderek artan şiddet. Aslında bu tam olarak doğru değil. Bu programlardaki hikâye neredeyse tamamen İsrail ve yalnızca İsrail ile ilgili.
Örneğin NBC Nightly News’in çarşamba günkü yayınına bir göz atın. Neredeyse 21 dakikalık yayının tamamı İsrail hakkındaydı. Hamas savaşçılarının İsrailli sivillere karşı gerçekleştirdiği katliamla ilgili haberler; Hamas tarafından rehin alındığından korkulan kişilerin aileleriyle yapılan uzun röportajlar; bir kibutza (NBC’nin adını açıklamadığı) yapılan saldırıdan kurtulanlarla yapılan uzun röportajlar; İsrail ve Filistin konusunda üniversite kampüslerinde yaşanan gerginliklerle ilgili bir haber (Larry Summers ile Harvard’ın duruma verdiği tepkiyi eleştirdiği bir röportaj da dahil); ve İsrail’in nasıl “sonsuza kadar değiştiğine” dair bir haber.
Açıkça ifade etmek gerekirse, NBC News, Hamas saldırılarının mağdurlarıyla konuştuğu için haksız değil. Çocuklar da dahil sivillere yönelik acımasız katliamlar korkunçtu ve Hamas’ın gerçekleştirebildiği saldırıların ölçeği daha önce görülmemişti. Bu trajedilerin ardından yaşananlar bu haberin yadsınamaz derecede önemli bir parçası.
Saldırılar sonucu aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda yaralı, tedavi için Şifa Hastanesi’ne getiriliyor. Foto: Ashraf Amra / AA
Ancak İsrailliler nasıl şiddetin etkileriyle baş etmeye çalışıyorsa, Gazze’deki Filistinliler de öyle. İsrail’in şimdiden binlerce sivilin ölümüne neden olan, kıyameti andıran bombardımanına maruz kalıyorlar ve elektrik, gıda, su ve yakıt kaynakları kesilmiş durumda. Cuma sabahı İsrail 1.1 milyon Gazzeliye ya bölgeyi boşaltmalarını ya da daha fazla bombardımanla karşı karşıya kalacaklarını söyledi ki bu dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olarak bilinen yerde yaşayan insanlar için yerine getirilmesi neredeyse imkansız bir talimat. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un “[Gazzeli] sivillerin saldırılara dahil olmadığı ve bunun farkında olmadıkları söylemi kesinlikle doğru değil” şeklindeki sözleri, devletin tüm Gazzelileri, Hamas’tan farksız gördüğünün açık bir işareti. Tel Aviv’de insanlar ellerinde “Gazze’ye soykırım ” yazılı pankartlar taşırken fotoğraflandı.
Peki çarşamba günkü NBC haberi, hikâyenin bu kısmını nasıl ele aldı? Sunucu Lester Holt bombardımanı “Hamas üzerindeki baskıyı artırmanın” bir yolu olarak tanımladı ve İsrail kaynaklarının “Hamas teröristlerinin ‘yuvası’ olarak adlandırdıkları bir mahallede bugün 200’den fazla hedefi vurduklarını” söylediğini aktardı. Holt ayrıca, “İsrail’in misilleme saldırıları” olarak tanımladığı saldırılarda oğlu öldürülen bir anneye yaklaşık 22 saniye ayırdı ve “Pek çok kişi kaçacak yerleri olmadığını söylüyor” dedi. (Tüm yayın boyunca başka hiçbir Filistinlinin sesi duyulmadı).
NBC daha sonra muhabir Richard Engel’in şu satırlarını içeren bir haber yayınladı:
“İsrail son beş gündür Hamas’ı zayıflatmak için Gazze’yi bombalıyor, elektriği ve suyu kesiyor. İsrail Savunma Bakanı bundan sonra olacakların Gazze’yi sonsuza dek yeniden şekillendireceğini söylüyor.”
“Bu çatışmanın yeni bir aşaması başlamak üzere ve çok sayıda kayıp olacak. İsrail askerleri için riskler yüksek.”
“Gazze’deki 2 milyon sivil için riskler daha da yüksek. Gazze dünya üzerindeki en yoğun nüfuslu bölgelerden biri. Sokak sokak çatışmalar binlerce kişiyi öldürebilir. Ayrıca Hamas’ın elinde 150 rehine olduğu tahmin ediliyor.”
Engel haberin sonunda şu sonuca varıyor: “Oyunun sonu Hamas’ı devirmek, ancak İsrail Gazze Şeridi’ni yeniden işgal etmeye istekli olmadığı sürece bir kara saldırısının Gazze’de Hamas’ı nasıl devireceğini hayal etmek zor görünüyor. Ve bu konuda istekli değil, bu yüzden çoğunlukla cezalandırıcı.”
Daha sonra yayına devam edildi.
Teknik olarak, NBC’nin hikâyenin “Gazze kısmını” kapsadığını söyleyebilirsiniz. Ancak kanalın, Filistinlilerin çektiği acılara ayırdığı çok dar alanda bile, her satıra ya bir tür aklayıcı sözcük eklediğine ya da mümkün olan en muğlak, en yatıştırıcı terimlerle konuşmaya gösterdiği özene dikkat edin. İsrail mahalleleri 200 kez bombalıyor çünkü buralar, Holt’un İsrail ordusundan aldığı gelişigüzel ırkçı bir tanımla, “teröristlerin yuvası” (Gazzelilerin kaçacak hiçbir yerlerinin olmadığı gerçeği ise Filistinlilerin “söylediği” bir şey olarak tanımlanıyor). Anne oğlunu sivil yaşamı hiçe sayan ve yaygın olarak savaş suçu olarak kabul edilen ayrım gözetmeyen bir bombardımanda değil, bir “misilleme saldırısında” kaybetti, Savunma Bakanı Yoav Gallant’a atıfta bulunuluyor, ancak Gazzelileri “insansı hayvanlar” olarak tanımlamasından bahsedilmiyor ve bölgeyi yok etmeye yönelik açık çağrıları “Gazze’yi sonsuza kadar yeniden şekillendirmek” ifadeleriyle örtbas ediliyor. “Çok sayıda kayıp” olacak -bunu söylemenin bir başka yolu “insanlar ölecek” olabilirdi- ve özel olarak herhangi biri değil, sadece “çok sayıda”. Gazze’deki siviller düşünülmeden önce İsrail askerlerine yönelik risklerden bahsediliyor. Ve (muhabir) Engel, İsrail’in Gazze’ye yapacağı herhangi bir saldırıyı, sanki arkasında kitlesel ölümden başka bir strateji olmadığını kabul ediyormuş gibi, kayıtsızca “cezalandırıcı” olarak nitelendiriyor, ama görünüşe göre bununla bir sorunu yok.
Tüm bunları bu kadar ayrıntılı olarak ele aldım çünkü bu yayın, bu haftaki olayların ve daha genel olarak Filistin’le ilgili haberlerin çoğunun- farkında olmadan da olsa- ortaya attığı temel soruyu yansıtıyor: İnsanlığa kim izin veriyor, kim vermiyor? Kimlerin ölümü üzerinde durulmaya değer trajediler ve kimlerin ölümü birkaç saniyeyle geçiştirilebilir? Kimin çocukları hakkında bir şeyler öğrenmeye değer? Kimin acısı üzerinde durmaya değer? Ve kanı dökülme riski olan hangi insanlar dünyanın her şeyi bir kenara bırakıp onların yanına koşmasını hak eder? Cevap çok açık. Filistinliler barışçıl protesto gösterileri de dahil İsrail tarafından her zaman öldürülüyor. Ancak dünya hiçbir zaman onların acısına tanıklık etmek için kendi işini gücünü askıya almıyor. En iyi haber sunucuları onların hayatlarını anmak için her şeyi bir kenara bırakmıyor. İnsanların onları da önemsemesini hak etmiyorlar mı?
Bu hafta ABD ve diğer ülkelerdeki izleyicilere Filistinlilerin hayatının ucuz olduğu mesajı tekrar tekrar verildi. BBC’nin Newsnight programında sunucu Kirsty Wark, Birleşik Krallık’taki Filistin Misyonu Başkanı Husam Zomlot’un altı aile üyesinin İsrail hava saldırılarında nasıl öldüğünü anlatmasını dinledi. Wark şu şekilde tepki gösterdi: “Kişisel kaybınız için üzgünüm. Yine de açık konuşabilir miyim, İsrail’de sivillerin öldürülmesine göz yumamazsınız, değil mi?”
Marco Rubio, CNN’de Jake Tapper’ın Gazze’deki sivil kayıplarla ilgili sorusuna şu yanıtı verdi: “İsrail’in bu vahşilerle bir arada yaşamasının ya da diplomatik bir çıkış yolu bulmasının beklenebileceğini sanmıyorum… Yok edilmeleri gerekiyor. Ve siz de çok zor bir mücadeleye işaret ettiniz. Bu inanılmaz derecede acı verici olacak. İnanılmaz derecede zor olacak. Ve ödenmesi gereken bedel dehşet verici olacak.” (Tapper herhangi bir takip sorusu sorma gereği duymadı.) Fox News’te Lindsey Graham bunun bir “dini savaş” olduğunu ilan etti ve İsrail’i, Gazze’yi “yerle bir etmeye” çağırdı.
Bunlar Twitter’daki rastgele insanlar değil. Bunlar açıkça soykırımcı söylemler savuran ABD senatörleri. Yayınlar, konukların Rubio ve Graham ya da Gallant ile aralarına mesafe koymaları yönündeki taleplerle dolup taşıyor mu? Hayır, çünkü ABD ve Batı söyleminde İsrail’in ölümleri kayda değer, Filistinlilerin ölümleri ise dünyanın işleyişinin bir parçası ya da haklı görülebilir. (Bu varsayım o kadar derin ki insanlardan bunu hesaba katmaları istendiğinde öfkeye kapılıyorlar. İsrail eski başbakanı Naftali Bennett’in Sky News kanalında Gazze’deki bebeklere yönelik tehditlerle ilgili bir soruya verdiği şu yanıta şahit olun: “Cidden bana Filistinli sivilleri sormaya devam mı ediyorsunuz? Neyiniz var sizin?”)
Bu tür bir insanlıktan çıkma için açıkça ortam sağlamayan yayın organları bile önceliklerini açıkça ortaya koyuyor. New York Times, benim saydığım kadarıyla, son birkaç gün içinde bazı solcuların Hamas hakkında söylediklerine ilişkin iki köşe yazısı ve bir dizi mektup yayınladı. Bu yazı yazıldığı sırada Times, Gazze’deki bir Filistinliden gelen bir köşe yazısı yayınladı. Şu anda birincisinin ikincisinden üç kat daha önemli olduğunu düşünen herkes ahlaki melekelerini kaybetmiş demektir.
İsrail’in 16 yıldır Gazze’yi kuşatma altında tuttuğunu ve Gazze Şeridi’ne erişimi kısıtladığını unutmamak gerek. Ve sahadaki koşullar haberciliği inanılmaz derecede tehlikeli ve zor hale getiriyor, özellikle de İsrail’in elektriği kesmesiyle gazetecilerin dış dünyayla iletişim kurması çok daha zorlaştı. Ancak bu imkânsız değil. Gazze’de her gün akıl almaz koşullarda haber yapan gazeteciler var. İngiltere’deki Channel 4 News, Filistinli bir yardım görevlisi olan Yusuff Hammash’ın bu dikkat çekici haberini yayınladı. Gazeteciler zeki insanlar. Küresel bağlantıları ve geniş kitleleri olan büyük haber kuruluşları Gazze’den daha fazla haber geçmek için çaba sarf edebilirler. Ama yapmıyorlar. Dolayısıyla izleyiciye yapılan çağrı çok açık: Bu çatışmanın sadece bir tarafıyla özdeşleşin.
Bu sadece Filistinlilerin ilgiye değer görülmesiyle ilgili bir mesele değil. Bu temel bir gazetecilik sorumluluğu meselesi. Sık sık tekrarlanan “bu hikâyenin iki tarafı olmadığı” ısrarına rağmen, bu haftaki şiddetin sadece teröristlerin kötü eylemleri olarak açıklanabileceği fikri, İsrail’in içindeki pek çok kişinin de belirttiği gibi, gerçeklerden çok uzak. İsrailli hayatlar -ve İsrailli ölümler- yas tutmak, tanımak ve anlamak için önemli. Ancak Filistinlilerin yaşamları ve ölümleri de öyle. Gazze’deki yaşamın nasıl olduğunu öğrenmek, Filistinlilerin görüşlerini meşru kabul etmek, İsrail’in bir apartheid devleti olduğuna dair giderek artan uluslararası fikir birliğini düşünmek ve hatta olayların neden bu kadar korkunç bir şekilde patladığını ciddi bir şekilde sorgulamak için gerçek bir girişimde bulunulmazsa, izleyicilerine resmin tamamını verdiklerini kim söyleyebilir?
Şu anda tanık olduğumuz katliamların bir an önce sona ermesi için pek çok şeyin değişmesi gerekiyor. Ancak bunlardan biri, İsraillilere kederlerini, korkularını ve yaşamlarını dünyayla paylaşmaları için neredeyse 21 dakikalık bir yayın hakkı tanıyan ve Filistinlilere de aynı şeyi yapmaları için 22 saniye veren medya ekosistemidir.
İsrail’in Gazze’ye hayal edilemeyecek kadar yıkıcı bir saldırı başlatmaya hazırlandığı şu günlerde, medya korkunç bir sınava tabi tutuluyor. İsraillilere davrandığı gibi Filistinlilere de her yönden tam olarak insan muamelesi yapacak mı? Onların acılarına ortak olmamızı, onlarla birlikte yas tutmamızı, ölüleri için yas tutmamızı talep edecek mi? Hem medyamızda hem de dünyanın geri kalanında bu gerçekleşene kadar hepimiz şu anda bulunduğumuz yerde olacağız, görünüşe göre sonu olmayan bir çatışmanın yeni bir aşamasının dehşetini inceleyeceğiz.