Diplomasi

ABD, NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin durdurulmasını yasal olarak garanti edebilir mi?

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın özel temsilcisi Keith Kellogg, Washington’un Rusya’nın NATO’nun doğuya doğru genişlemesine ilişkin endişelerini haklı bulduğunu ve Ukrayna’nın ittifaka katılımının söz konusu olmadığını belirtti. Kremlin bu açıklamayı olumlu karşılarken, uzmanlar böyle bir güvencenin hayata geçirilmesinin önünde ciddi uluslararası hukuk ve siyasi engeller bulunduğuna dikkat çekiyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın özel temsilcisi Keith Kellogg, 30 Mayıs gecesi ABC News‘e verdiği mülakatta, Washington’un Rusya’nın NATO’nun Sovyet sonrası ülkeler, özellikle de Ukrayna üzerinden doğuya doğru genişlemesine ilişkin endişelerini haklı bulduğunu ifade etti.

Kellogg, “Bu meşru bir endişe. Ukrayna’nın NATO’ya katılımı konusunun tartışılmadığını defalarca söyledik,” diyerek, en az dört NATO üyesi ülkenin daha Kiev’in ittifaka üyeliği konusunda benzer bir tutum sergilediğini belirtti.

Bu, Kellogg’un konuyla ilgili ilk açıklaması değil. Nisan ayı ortasında da Kiev’in Kuzey Atlantik İttifakı’na üyeliğini “tartışma dışı” olarak nitelendirmiş ve bunun 2008’den beri vurgulandığını ifade etmişti. ABD Başkanı Donald Trump da şubat ayından itibaren benzer yönde açıklamalarda bulunmuştu.

Kremlin ise Kellogg’un açıklamasına yanıt olarak, “Başkan’ın açıklamalarının Washington dahil olmak üzere anlayışla karşılanmasından memnunuz,” ifadelerini kullandı.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “Ve elbette bu, Washington’un sürdürdüğü arabuluculuk rolü açısından bize oldukça cazip geliyor,” dedi.

Ancak, Washington’un Moskova’nın Ukrayna’daki silahlı çatışmanın “temel nedenleri” olarak adlandırdığı durumu ortadan kaldırmaya yönelik imaları ve hatta isteği ile bu iradenin hayata geçirilmesi arasında önemli bir mesafe bulunuyor.

Uzmanlara göre, Batılı ülkeler arasındaki ilişkilerin kendine özgü yapısı nedeniyle bu yolda iç içe geçmiş uluslararası hukuk ve siyasi engeller yatıyor ve Washington’un Rus tarafının endişelerini anlaması yeterli olmayabilir; standart dışı çözümler gerekebilir.

Kellogg: ABD, NATO’nun Rusya sınırlarına doğru genişlemesini durdurmaya hazır

NATO’daki oybirliği sorunu

NATO’nun işleyiş ilkelerini belirleyen temel belge, 1949 tarihli Washington Antlaşması. Bu antlaşma, tüzükteki herhangi bir değişikliğin yalnızca kolektif düzeyde ve oybirliğiyle onaylanmasını öngörüyor.

Moskova Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Kürsüsü’nden Profesör Dr. Petr Kremnev’in belirttiği üzere, bu durum yeni üyelerin kabulü meselesi için de geçerli: Antlaşmanın 10. maddesine göre, üyeler, “herhangi bir Avrupa devletine”, antlaşmanın koşullarını yerine getirebilecek ve ilkelerini geliştirebilecek durumda olmaları halinde, “tüm üyelerin ortak rızasıyla” ittifaka katılmayı teklif edebilirler.

Vedomosti‘ye konuşan uzmanlar, ABD’nin askeri bloktaki temel mali ve teknik rolüne rağmen, Ukrayna’nın üyeliğini dışlayan değişikliklerin NATO’nun doktrinsel belgelerine dahil edilmesinin pek olası olmadığı konusunda hemfikir.

ABD ve Avrupa’nın NATO harcamaları

NATO’nun Nisan 2025 verilerine göre, ABD’nin ittifakın organizasyon yapısı (sivil, askeri ve yatırım fonları) kapsamındaki 4 milyar avroluk ortak harcamalara katkısı yüzde 15’in üzerinde olup en büyük paya sahip.

Diğer yandan, NATO üyesi ülkelerin ulusal bütçelerindeki askeri tahsisatların toplamı, GSYİH’nin yüzde 2’si olarak belirlenen normda.

2024 yılında ittifakın 32 ülkesinden 23’ü bu eşiğe ulaşmış veya bu eşiği aştı. Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya, “Amerikalı olmayan” üyelerin yüzde 50’sinden fazlasını oluşturuyor. En büyük askeri yük Doğu Avrupa’da.

Rekor ise Ukrayna’daki çatışma bölgesiyle sınırı olan ve savunmaya GSYİH’nin yüzde 4,1’ini ayıran Polonya’da.

Avrupa ve Kanada’nın 2024 yılı için toplam askeri harcamaları 430 milyar dolar olup, bu rakam ittifak verilerine göre tüm üyelerin harcamalarının yüzde 17’sini teşkil ediyor.

ABD ise 2024’te savunmaya 755 milyar dolar harcadı; bu da tüm NATO ülkelerinin askeri harcamalarının yarısından fazlası.

Genişlemeden dolaylı vazgeçme senaryoları

İttifak düzeyinde genişlemeden dolaylı olarak vazgeçilmesi bir seçenek olabilir. Profesör Kremnev’e göre, Ukrayna’da bir ateşkes anlaşması yapılması ve bu anlaşmada tarafsızlık statüsüne atıfta bulunulması durumunda, ateşkes sonrası düzenlenecek hipotetik bir NATO liderleri veya dışişleri bakanları zirvesinin bildirisinde Kiev’in “tercihine saygı” duyulduğuna dair ifadelere yer verilebilir.

Ulusal Araştırma Üniversitesi Yüksek Ekonomi Okulu (NIU VŞE) Dünya Askeri Ekonomi Araştırmaları Merkezi Direktörü Prohor Tebin, NATO’nun genişlemesi veya “Ukrayna’nın ittifaka katılma girişimlerine geri dönmesi” kararının alınmasının, Rusya için savaş sebebi (casus belli) sayılarak çatışmaların yeniden başlaması için bir koşul olarak tanımlanabileceğini belirtiyor. Ek olarak, bu konuda Rusya-NATO hattında bir anlaşma imzalanabilir.

Rusya Bilimler Akademisi ABD ve Kanada Çalışmaları Enstitüsü kıdemli araştırmacısı Pavel Koşkin, Trump’ın Avrupa’yı Ukrayna’nın NATO üyeliğinden vazgeçmeye zorlamak için mali şantaja başvurarak finansmanı kısma söylemini yeniden gündeme getirebileceğini, ancak bunun durumu kökten değiştirmesinin pek olası olmadığını ekliyor: “Bu, Avrupa’yı kendisine karşı kışkırtacak ve Trump’ın muhaliflerine onu Putin’e sempati duymakla suçlama fırsatı verecektir.”

Koşkin, söz konusu olanın devlet tahsisatlarının ayrılması veya azaltılması olduğundan, ABD Başkanı’nın bu noktada iç siyasi engellerle karşılaşabileceğine dikkat çekiyor; Kongre’nin müdahale etmesi gerekecek.

Bütçe ve ilgili konular, 1921 tarihli Bütçe ve Muhasebe Yasası (Budget and Accounting Act) ile 1974 tarihli Kongre Bütçe ve El Koyma Kontrol Yasası (Congressional Budget and Impoundment Control Act) uyarınca yasama organının yetkisinde ve Kongre’ye denetim hakkı tanıyor.

Ukrayna’nın NATO’dan dışlanması Rusya’nın ana talebi

İttifakın Doğu Avrupa, Orta Asya ve Güney Kafkasya’daki Sovyet sonrası ülkeler pahasına genişletilmesinden vazgeçilmesi talebi, Rusya’nın Aralık 2021’de NATO’ya verdiği ültimatomda yer alıyordu.

Ukrayna’da çatışmaların başlamasının ardından, Mart 2022’de İstanbul’da yapılan müzakereler sırasında paraflanan belgelerde Kiev’e verilecek güvenlik garantilerinin koşullarından biri olarak ülkenin tarafsız ve blok dışı statüsü belirtilmişti.

Geçen yılın haziran ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ateşkes koşullarından biri olarak Ukrayna’nın NATO üyeliğinden vazgeçmesinin güvence altına alınmasını göstermişti.

Geçen ayın ortasında İstanbul’da müzakerelerin yeniden başlamasının ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’nın Kiev’in blok dışı statüsünde ısrarcı olduğunu teyit etti.

Koşkin, Trump’ın Rusya’ya taviz verme yönündeki her türlü girişiminin, Avrupa’yı yeniden ve daha ciddi bir şekilde kendine yeterliliği artırma ve NATO bütçesine katkıda bulunma konuları üzerinde düşünmeye sevk edeceğini belirtiyor.

Bu durum 2022’den beri zaten yaşanıyor. 2023’ten itibaren ise AB’nin askeri sanayisinin modernizasyonu ve bunun için finansman bulunmasına yönelik çeşitli programlar geliştiriyor.

Bu süreçler 2024’ten itibaren yoğunlaşmış ve Mayıs 2025’te AB temelinde yeniden silahlanma için 150 milyar avroluk (önümüzdeki yıllarda 800 milyar avroya kadar harcama planlarıyla birlikte) bir fon oluşturulmasının onaylanmasıyla sonuçlanmıştı.

Ancak Tebin, Trump’ın Avrupa’daki askeri birliklerini ve kıtanın güvenliğini sağlama konusundaki mali yükümlülüklerini en azından azaltma konusunda ısrar etmeye devam etmesiyle, NATO’nun “Avrupalılaşması” ve AB’nin “ABD’siz NATO”ya dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyor.

ABD ve Rusya için belirsiz yasal boşluklar

Rusya Bilimler Akademisi Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Uluslararası Güvenlik Merkezi araştırmacısı Dmitriy Stefanoviç’e göre, NATO’da oybirliği gerekliliği bu bağlamda bir sorun değil, bir avantaj haline gelebilir: ABD’nin Ukrayna’nın üyeliğine veya genel olarak daha fazla genişlemeye karşı olduğunu teyit etmesi yeterli olacak ve konu fiilen kapanacak.

Uzman, pratikte NATO üyelerinin ABD’nin belirli kararlarına yönelik olumsuz tutumlarının bile sonuçta ABD tarafından kabul ettirildiğini gösterdiğini söylüyor.

Stefanoviç, “Örneğin, Avrupalı NATO müttefikleri arasında ABD’nin Orta ve Daha Kısa Menzilli Füzeler Anlaşması’ndan (INF Anlaşması) çekilmesine karşı çıkan çok sayıda ülke vardı, ancak sonunda herkes durumu kabullendi,” diye hatırlatıyor.

Bunun yanı sıra Profesör Kremnev, Amerikalıların en üst düzeyde veya dışişleri bakanı düzeyinde Rusya ile Ukrayna, Gürcistan ve Moldova’nın NATO’ya katılımına onay vermeyeceklerine dair bir anlaşma imzalamaları durumunda, bunun yazılı bir taahhüt olacağını düşünüyor: “Ukrayna’nın ittifaka resmi entegrasyonu konusunun NATO düzeyinde ele alınması sırasında Amerikalılar aleyhte oy kullanmakla yükümlü olacaklardır.”

Tebin ise ABD ile NATO’nun genişlemesini engelleme konusunda ikili bir anlaşma yapmanın pek mümkün olmadığı görüşünde: Kongre’nin bunu onaylaması pek olası değil, Trump’a muhalif Demokratlar ve Ukrayna’yı destekleyen Cumhuriyetçiler arasında bir mücadele başlayacak.

Koşkin de buna katılarak, alternatifin Trump’ın ABD adına Kiev’in ittifaka katılmasına karşı çıkacağı bir deklarasyon veya bildiri olabileceğini belirtiyor: “Ancak bu tür belgeler kesinlikle Kremlin’in talep ettiği yasal garantileri sağlamayacaktır.”

Tebin’e göre, ABD’yi bağlayıcı bir anlaşmanın “peşinden koşmak anlamsız” ve liderler düzeyinde bir deklarasyonla yetinmek gerekecek.

Fakat dikkate alınması gereken en önemli hususun, Amerikalıların “kurucu babalar” döneminden Trump’a kadar uluslararası siyasette anlaşmalarla “ellerini bağlamaktan” sürekli olarak kaçındıkları ve kendi açılarından cazibesini ve faydasını yitirmiş anlaşmalardan kolayca çıktıkları olduğunu sözlerine ekliyor.

Çok Okunanlar

Exit mobile version