ABD, Rusya ve Çin’in nükleer kapasitelerini genişletmesi ve şubat ayından bu yana uluslararası silah kontrol anlaşmalarının yapılmaması gerekçesiyle nükleer doktrinini yeniden değerlendirmeye hazırlandığını duyurdu.
ABD’nin Nükleer Politika ve Kitle İmha Silahlarıyla Mücadeleden Sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı Richard Johnson, yaptığı açıklamada, ABD’nin şu anda silah envanterlerini modernize eden ve nükleer silahların ulusal güvenlik stratejilerindeki önemini artıran birden fazla nükleer rakiple karşı karşıya olduğunu vurguladı.
Johnson, Washington’un bu gelişmeler ışığında caydırıcılık doktrinine öncelik vermeye devam ederken, mevcut doktrinin güncel tehditlere karşı revize edilmesi gerekebileceğini belirtti.
Pentagon’un, ABD Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi ile koordineli olarak nükleer caydırıcılığı güçlendirmek için somut adımlar attığını kaydeden Johnson, bu kapsamda B61-13 yerçekimi bombasının modernizasyonunun da bulunduğunu açıkladı.
ABD Savunma Bakanlığı ayrıca, nükleer silah taşıma kapasitesine sahip Ohio sınıfı denizaltıların teyakkuz durumuna geçirildiğini duyurdu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 19 Kasım’da yeni nükleer doktrinini onaylayarak, sadece nükleer saldırı durumunda değil, İHA saldırıları, konvansiyonel savaş başlıklı füze saldırıları veya ülke topraklarının bir bölümünün kaybı tehdidi durumunda da nükleer silah kullanımının önünü açtı.
21 Kasım’da Rusya’nın Ukrayna topraklarına düzenlediği kapsamlı füze saldırısının ardından Putin, operasyonun yeni Oreşnik orta menzilli balistik füze sisteminin denemesini içerdiğini açıkladı.
Putin, bu hamlenin Ukrayna ordusunun Bryansk ve Kursk oblastlarına yönelik ABD yapımı ATACMS ve İngiliz-Fransız ortak yapımı Storm Shadow (SCALP) füzeleriyle gerçekleştirdiği saldırılara misilleme niteliğinde olduğunu ifade etti.