DÜNYA BASINI

Amerikalı ekonomist: ‘Çin daha büyük, artık buna alışın’

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Aşağıda çevirisini verdiğimiz makale CounterPunch’ta yayınlandı. Yazıda, uygun metrikler kullanıldığında, Çin’in kişi başına düşen milli gelirde olmasa da, geri kalan neredeyse tüm başlıklarda iktisadi olarak ABD’nin önüne geçtiği gösteriliyor. Yazar, SSCB ile Çin arasındaki büyük iktisadi farkları da hatırlatarak, Çin’e karşı yeni bir Soğuk Savaş fikrine itiraz ediyor; ona göre, bu yeni Soğuk savaş, eskisine Çin’in devasa büyüklüğü nedeniyle benzemeyecektir.


Çin daha büyük, artık buna alışın

Dean Baker
25 Nisan 2023
CounterPunch

Politikacılar, muhabirler ve köşe yazarları için ABD’nin dünyanın en büyük ekonomisi, Çin’in ise ikinci büyük ekonomisi olduğunu söylemek standarttır. Sanırım bu iddia bu insanların egoları için iyi bir şey ama doğru değil. Satın alma gücü paritesine göre ölçüldüğünde, Çin ekonomisi 2014 yılında ABD’yi geçti ve şu anda yaklaşık yüzde 25 daha büyük.[1] IMF, Çin ekonomisinin projeksiyonlarındaki son yıl olan 2028’e kadar yaklaşık yüzde 40 daha büyük olacağını öngörüyor.

Amerika’yı destekleyenlerin kullandığı ölçü, her ülkenin kendi para birimi cinsinden GSYiH’sini alan ve daha sonra bu para birimini cari döviz kuru üzerinden dolara çeviren bir döviz kuru ölçüsüdür. Bu ölçüye göre, ABD ekonomisi Çin ekonomisinin üçte birinden daha büyüktür.

Ekonomistler genellikle çoğu amaç uğruna satın alma gücü paritesi ölçüsünü tercih ederler. Döviz kuru ölçütü büyük dalgalanmalar gösterir çünkü döviz kurları bir yıl içinde kolaylıkla yüzde 10 ya da 15 oranında değişebilir.

Döviz kurları, ülkelerin para birimlerinin değerini uluslararası para piyasalarında kontrol etmeye çalışma kararlarından etkilendikleri için biraz keyfi de olabilirler.

Buna karşılık, satın alma gücü paritesi ölçütü, bir ülkenin bir yıl içinde ürettiği tüm kalemlere ortak bir fiyat seti uygular. Aslında bu, bir arabanın, bir televizyon setinin, bir üniversite eğitiminin vs. her ülkede aynı fiyata mal olduğunu varsaymak anlamına gelir. Ortak fiyatlar uygulamak zor bir iştir, mal ve hizmetler ülkeler arasında büyük farklılıklar gösterir, bu da tek bir fiyat uygulamayı zorlaştırır. Sonuç olarak, satın alma gücü paritesi ölçümleri açıkça büyük ölçüde kesinlikten uzaktır.

Bununla birlikte, çoğu amaç için daha çok ilgilendiğimiz ölçütün bu olduğu açıktır. Bir ülkenin bir yıl içinde ürettiği mal ve hizmet miktarını bilmek istiyorsak, aynı fiyat setini kullanmamız gerekir. Bu ölçüye göre, Çin ekonomisinin ABD ekonomisinden hem çok daha büyük olduğuna hem de çok daha hızlı büyüdüğüne şüphe yoktur.

Açık olmak gerekirse, bu Çin halkının ortalama olarak ABD’deki insanlardan daha zengin olduğu anlamına gelmiyor. Çin’in nüfusu ABD’nin yaklaşık dört katıdır, dolayısıyla kişi başına düşen gelir bazında ABD hâlâ Çin’in üç katından daha zengindir. Ancak 1,4 milyardan fazla nüfusu olan bir ülkenin 330 milyonluk bir ülkeden daha büyük bir ekonomiye sahip olması bizi şaşırtmamalıdır.

Daha fazla ikna edilmeye ihtiyaç duyanlar için çeşitli kalemler arasında karşılaştırmalar yapabiliriz. İmalat çıktısının standart bir ölçütü olan otomobil üretimi ile başlayabiliriz. Geçen yıl Çin 27 milyondan fazla, ABD ise 10,1 milyondan biraz daha az otomobil üretti (Çin ayrıca elektrikli otomobil üretimi ve kullanımında da açık ara dünya lideri). Amerika Birleşik Devletleri’nde üretilen otomobiller kuşkusuz ortalama olarak daha iyiydi, fakat bu farkı kapatmak için çok daha iyi olmaları gerekirdi.

Daha eski moda bir ölçüm yapmak gerekirse, Çin 2021 yılında 1.030 milyon metrik tonun üzerinde çelik üretti. Amerika Birleşik Devletleri ise 90 milyon metrik tondan daha az üretti.

Çin 2021 yılında 8.540.000 gigawatt saat elektrik üreterek ABD’de üretilen 4.380.000 gigawatt saatin neredeyse iki katını üretmiştir. Güneş ve rüzgar enerjisi üretimine baktığımızda aradaki farkın daha da büyük olduğunu görüyoruz. Çin’de 307.000 megavat saat kurulu güneş enerjisi kapasitesi varken, bu rakam ABD’de 97.000’dir. Çin’in 366.000 megavat saat kurulu rüzgar kapasitesine karşılık ABD’nin 141.000 megavat saat kurulu rüzgar kapasitesi bulunmaktadır.

Daha modern ölçütlere bakabiliriz. Çin’de 1.050 milyon internet kullanıcısı var. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise 311 milyon. Çin’de 975 milyon akıllı telefon kullanıcısı var, ABD’de ise 276 milyon. 2016 yılında Çin 4,7 milyon öğrenciyi STEM derecesiyle mezun etti. ABD’de ise bu sayı aynı yıl için 330.000’dir. STEM dereceleri için tanımlar aynı değildir, bu nedenle sayılar tam olarak karşılaştırılabilir olmaz, fakat ABD’deki sayının bir şekilde daha büyük olduğunu iddia etmek zor olacaktır. Ve bu rakam son yedi yılda neredeyse kesinlikle Çin’in lehine değişmiştir.

Dünya ekonomisi üzerindeki etkisi bakımından Çin, 2020 yılında mal ihracatının yüzde 14,7’sini oluşturmuştur. Amerika Birleşik Devletleri ise yüzde 8,1’ini oluşturdu. Geçen yılın ilk dokuz ayında Çin 90 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırımdan sorumluydu. Bu rakam Amerika Birleşik Devletleri için 66 milyar dolardır.

İstatistikleri daha da çoğaltabiliriz, fakat kategori kategori Çin, ABD’yi geride bırakıyor ve çoğu zaman çok büyük bir farkla. Eğer insanlar MAGA [Amerika’yı Yeniden Büyük Yap] şapkalarını takmak ve ABD’nin hala dünyanın en büyük ekonomisi olduğunda ısrar etmek istiyorlarsa, bunu yapabilirler, fakat Donald Trump 2020 seçimlerini kaybetti ve Çin’in ekonomisi daha büyük.

Büyüklük önemli

Buradaki mesele sadece bir övünme hakkı meselesi değildir. Çin’in ekonomik, askeri ve diplomatik açıdan uluslararası bir rakip olduğu açıktır. Pek çok kişi Çin’e karşı çatışmacı bir yaklaşım benimsemek istiyor; Sovyetler Birliği’ne yaptığımız gibi ülkeyi izole edebileceğimiz ve askeri olarak harcayabileceğimiz düşüncesiyle.

Sovyet ekonomisi zirvedeyken ABD ekonomisinin yaklaşık yüzde 60’ı büyüklüğündeydi ve Çin’in ekonomisi şimdiden yüzde 25 daha büyük ve bu fark hızla büyümektedir. Çin ayrıca dünya ekonomisiyle Sovyetler Birliği’nin olduğundan çok daha fazla bütünleşmiş durumda. Bu da Çin’i izole etme olasılığını çok daha zor hale getiriyor.

Pratik bir mesele olarak, Çin’i sevip sevmememiz önemli değil. Çin burada ve gidecek gibi de görünmüyor. Çin ile başa çıkmak için askeri çatışmaya yol açmayacak yollar bulmamız gerekecek.

İdeal olan, işbirliği yapabileceğimiz alanlar bulmaktır; örneğin iklim değişikliğiyle mücadelede teknoloji paylaşımı, salgın hastalıklar ve diğer sağlık tehditleriyle mücadele gibi. Fakat, eğer birileri Yeni Soğuk Savaş rotasını zorlamak istiyorsa, en azından rakamların farkında olmalıdır. Bu sizin büyükbabanızın Soğuk Savaşı olmayacaktır.


Notlar

[1] Hong Kong ve Macao’yu da bu hesaplamaya dahil ettim çünkü her ikisi de artık fiilen Çin’in bir parçası.

Çok Okunanlar

Exit mobile version