‘Slovak Aslanı’ ve silahlı pasifist tetikçisi
ABD Başkanı Joe Biden’ın Nazi Almanyası’na karşı savaşta Normandiya çıkarmasının 80’inci yıldönümünde Fransa’yı ziyaret etmesi, pek çok ironiyi barındırıyor. İddiaya göre, kendisine Nazi işbirlikçisi banderacıları yüceltmeyi devlet ideolojisi kılmış eski Ukrayna’nın komedyen lideri Zelenskiy de eşlik edecek. Görev süresi dolmuş ve seçim de yapılmamışken, ABD hemen öncesinde Zelenskiy’nin ‘meşruiyetini’ ilan ederek ‘temsili demokrasi’ anlayışını sergiledi.
Biden, geçenlerde Nazilere karşı savaşta 27 milyon insanını kaybetmiş Sovyetler Birliği’nin rolünü anmadan, ‘dünyayı ABD’nin kurtardığını’ iddia etmişti. Salt geçkin yaşından ötürü değil. Biden, şahsi ve kamusal kişiliğiyle, Hollywood tarih anlatısının öncülüğünde tesis edilmiş ‘Avrupa’daki gerçeküstü’ durumu yankılıyor.
Biden; iktidarının sonuna gelirken en büyük silahı ‘değerler’ vurgulu askeri örgüt NATO’yu genişletmek; Rusya Federasyonu’na karşı Avrupa’yı birleştirmek. Ne ki, NATO 35 sene önce bileğini büktüğü Sovyetler’in mirasçısıyla baş edemiyor. Rusya’nın devasa kaynaklarını yutabilecek şekilde parçalamanın mümkün olmaması neoliberal projenin en büyük zaafı. Etno-faşizm kullanılarak Rusya’ya açılan savaş, bumerang gibi dönüp İkinci Dünya Savaşı sonrasının ‘barış projesi’ diye sunulan ‘AB projesini’ vuruyor. ‘Neoliberal özgürlük’ temasının giderek siyaseten ‘illiberal tahakkümün’ tüm görünümlerini barındırır olması, bir bakıma hakikaten şaşırtıcı.
Olgular dağ gibi birikti ama son dönemde ‘AB projesinin’ iki çarpıcı örneği, ‘neoliberal modelin’ felsefi, kavramsal ve pratik siyasi uygulamaları bakımından adeta göze batıyor: Slovakya ve Gürcistan.
Her ikisi de eski Sovyet ve Doğu Bloku’nun üyesi olan, 20’inci yüzyılın real-sosyalist deneyimden geçmiş ülkeler. Her ikisi de özellikle genç kesimin neoliberal doktrinasyondan geçtiği toplumlar. Ekonomik-demokratik hak mücadelesi örgütleyen sınıfsal temel dayalı eski usül Demokratik Kitle Örgütleri’nin gömüldüğü dünyada, ortaklaştıkları önemli bir husus; sözde ‘kar amacı taşımayan’ ABD patentli Sivil Toplum Kuruluşları endüstrisi. Malum artık bir ülkede meşruiyeti seçimlere dayalı ‘temsili demokrasi’ bulunması, kamusallık, yöneticilerin siyasi çizgileri, ekonomi-politikaları ancak STK’ların hassasiyetleriyle paralelse anlamlı görülüyor. Zelenskiy’i ‘meşru’ bulanların Slovakya ile Gürcistan’daki homurtuları ibretlik.
Slovakya, 2004’de neoliberal AB nizamına eklemlenmiş bir ülkeyken, pandemi ve ardından Ukrayna savaşının etkisiyle geçmişte başarılara imza atmış ‘eski usül’ sosyal demokrat lideri yeniden iktidara getirdi.
İronik olarak AB neoliberal yayılmacılığının ‘aday stütüsüne’ yeni mazhar olmuş Kafkasya ülkesi Gürcistan’ın ise hevesi kursağında kaldı. Tiflis’te de ‘merkezci sosyal demokrat’ bir iktidar var. Ve benimsediği ‘şeffaf Avrupa değerlerinin’ tokadını yemenin şaşkınlığı içinde.
Bu ilk yazıda Slovakya’ya bakacağız.
‘SLOVAK ASLANI’NI VURAN SİLAHLI PASİFİST LİBERAL
Slovakya’nın ‘eski usül’ solcu Başbakanı Robert Fico (Fitso diye okunuyor) 15 Mayıs’ta güpegündüz bir suikast girişiminin hedefi oldu. Bir kısım Batı liderinin ‘gönülsüz ve klişe’ kınamaları ve ‘sağlık dileklerinin’ ardından mevzu birkaç günde kapatıldı. Oysa Avrupa’nın göbeğinde uzun yıllar sonra ilk kez bir başbakanın canına kast edildi.
Fico, başkent Bratislava’nın 180 kilometre kuzeydoğusundaki eski kömür madeni kasabası Handlova’da halkla buluşması sırasında vuruldu. Karnından iki, omuzundan bir kurşun yarası alan 59 yaşındaki ‘Slovak aslanı’ lakaplı lider, ağır yaralanmasına rağmen hayatta kaldı. 5 milyon nüfuslu Slovakya’daki suikast depremi kolektif Batı’nın turnusol kağıdı oldu.
Fico’yu vuran 71 yaşında Juraj Cintula hemen yakalandı. Kişiliği birkaç gün tartışıldı. Neoliberal modelin her tür ucube tezahürünü barındırıyor: Slovak edebiyat klübü Duha’nın (Gökkuşağı) kurucusu, Yazarlar Derneği üyesi. ‘Hnutie proti nasiliu’ – şiddet karşıtı hareketin kurucularından, silah ruhsatı sahibi pasifist. Ve NATO ve AB yanlısı muhalefet partisi İlerici Slovakya’nın (PS) destekçisi.
24 Nisan’da yerel medyada ‘Yaşasın Ukrayna’ diye bağıranlar arasında görüntülenmiş. Suikast girişimi sonrası kendisini ‘Rus yanlısı paramiliter grup arasında’ gösteren sahte bir fotoğraf üretilip yayıldı. 2 milyon görüntülenme sonrası kaldırıldı. Facebook sayfası da derhal silinmiş. 1980’lerde anti-komünist eylemler ve yabancı bağlantılar nedeniyle Çekoslovak güvenliği tarafından izlendiği ise Batı’da hiç anılmadı.
Cintula cinayete teşebbüsle suçlanıyor, 25 hapis cezası isteniyor. Tipik bir ‘suikastçıya’ benzemeyen bu yaşlı adam medyada ‘yalnız kurt’ diye anıldı. Sorgusunda Fico’nun ‘Ukrayna savaşına karşı çıkması ve AB’ye ihanet etmesinin’ eylemini tetiklediğini söylemiş.
Batı’nın neoliberal medyası, kendisine adeta ‘kol kanat gerdi’. Şair ve yazar geçmişi anılarak insani yanı ve ‘motivasyonunun haklılığı’ öne çıkarıldı. BBC, Fico’nun önceki merkez sağ hükümete karşı ‘asi ve çirkin gösterilerde elinde megafonla öfkeli kalabalıkları kışkırtan’ öncü rolünü anımsattı. Skynews yorumcusu, onu ‘Rusya yardakçısı’ diye niteleyip ‘Slovakya mutsuz ülke’ diye buyurdu. The Guardian, ‘ilerici kültüre sahip, daha zengin ve eğitimli nüfus’ ile ‘muhafazakar taşra’ arasındaki bölünmeyi kışkırtmak için Fico’nun ‘çok çalıştığı’ temasını işledi. Daily Mail ‘Putin’in saldırıdan faydalanacağına dair korkular artarken, yardımcısının ağır yaralı başbakanın silahlı saldırıdan sağ çıkacağında ısrar ettiğini’ yazdı!
ESKİ USÜL SOSYAL DEMOKRAT
Fico’nun en büyük günahı ‘eski usül’ sosyal demokrat olması. Gayet iyi tanınan bir siyasi. SMER (Yön) partisiyle 2006-2010, 2012-2018 yıllarında da başbakandı; sadece ikincisinde partisinin tek başına iktidarı mümkün oldu, kalanı koalisyonlarla şekillendi. Arada başbakanlık görevini alıp kuramadığı hükümetler var.
En son Eylül 2023’te; Batı’nın Ukrayna vekalet savaşının en münasebetsiz anlarında Smer sandıktan birinci parti çıkınca üçüncü kez koalisyon kurdu. ABD ve AB’yi çok rahatsız etti. Uğradığı saldırıyı yaratılan toksik ortamdan ayrı düşünmek zor.
Fico, son seçim kampanyasında ‘Ukrayna Projesi’nin Slovakya, Avrupa ve özellikle emekçi sınıflara verdiği zararı öne çıkarmıştı. Gerçekten savaşın ekonomik faturası Slovakya için ağırdı. GSYİH büyüme revizyonu yüzde 5’ten 2.3’e düştü, sanayi üretimi ve ana imalat sanayi olan otomotiv sektörü büyük darbe yedi. Enerji fiyatları ülkeyi vurdu. Rusya nükleer yakıtı en önemli ihtiyaçken, AB var olmayan alternatifler dayattı. Pandemiyle başa çıkmaya çalışırken, AB militarizminin Slovakya’ya faturası yüksek kamu borcu altında kemer sıkmak oldu.
Fico’nun halkı için siyasi çözümler üretmek zorunda olduğu bu tablo neoliberal elitlerin ‘ideallerine’ uymuyor. O yüzden onu ‘Rusçuluk’ ve ‘popülist milliyetçilik’ ile etiketlediler. Oysa Slovakya’nın geleneksel enerji ortağı Rusya ile etkileşimi ekonomik ilişkilerin ötesinde değil.
Anketlere bakılırsa, Slovak halkının yüzde 40’ı Ukrayna’daki vekalet savaşından ötürü Moskova’yı sorumlu tutuyor, ama yüzde 69’u Batı’nın Rusya’yı kışkırttığını düşünüyor. Yüzde 50’si ABD’yi ‘ulusal güvenliğe’ tehdit görüyor ve yüzde 66’sı da ABD’nin savaştan kazançlı çıktığı görüşünde. NATO üyeliğine destek son bir yılda yüzde 72’den yüzde 58’e düşmüş görünüyor.
Fico başbakan olur olmaz Kiev’e silah tedarikini durdurduğunu duyurdu. “Putin’e diz çöktüreceğiniz yanılsamasıyla yüz binlerce Ukrayna askerini anlamsızca ölüme göndermekten vazgeçin” dedi. “Ukrayna’daki savaş 2014’te Ukraynalı Naziler ve faşistler Donbass ve Lugansk’ta Rusları öldürmeye başladığında başladı” diye anımsattı. Kiev’in ABD’nin mutlak kontrolü altında olduğunu söyledi. Müzakere ve barış isteyip Avrupa liderlerinin savaş yanlısı tutumundan yakındı. Ukrayna’nın NATO üyeliğini açıkça veto edeceğini söyledi. Rusya’ya yaptırımları ‘Slovak ekonomisine tehdit’ diye niteledi. Ve tabii “Çekoslovakya’nın kurtuluşunda faşizme karşı mücadelede Kızıl Ordu’nun, eski SSCB’nin fedakarlıklarına saygı duyuyoruz” sözleri tarihi unutmak yanlısı Avrupa elitlerini rahatsız etti.
Ancak mevzu salt Ukrayna değil. Fico ve partisi SMER; kimlik siyaseti yerine halkın geçimine odaklı. Hakkında yazılan makalelerde -özellikle 2012’de tek başına iktidar olduğunda- hiç anılmayan ekonomi-politikaları şöyle özetlenebilir:
“Asgari ücreti yükseltti, arttan oranlı gelir vergisini uygulamaya koydu, iş kanununda taşeronlaşmayı önleyici, işten çıkarmaları işveren için daha pahalı kılan tedbirler aldı, öğrenciler ile emekliler için ücretsiz tren taşımacılığı getirdi, ilaç ve kitaplara düşük KDV uyguladı, özel sağlık sigortası şirketlerinin sınırsız karlarına set çekmeye çalıştı, hala tahkimde davaları var. Fico mortgage oranlarını yükselten bankacıların ‘açgözlülüğünün’ yarattığı ‘saatli bombayı’ eleştirerek banka karlarını vergilendirerek ipotekleri sübvanse etmekten söz ediyordu.”
Nev-i şahsına münhasır bir kişilik olduğu açık. Fico, 1986’da genç bir hukukçu olarak Komünist Parti’ye katılmışken, Varşova Paktı’nın tepesine çöktüğü kuşaktan. 1989 sonrası Amerikan Dışişleri gezilerine katılmış, 1990’larda Strasbourg’da AİHM’de görev yapmış. Smer’i ‘üçüncü yol’ olarak 1999’da kurduğunda sosyal demokrasinin günümüz neoliberalizminin alaycı oyuncağına döneceği aklına gelmemiş olsa gerek. Dolayısıyla ‘sol popülist’ diye aşağılananlardan.
Sağı-solu meçhul Wikipedia kuşağı için o ve partisi ‘sol-kanat ulusalcı’ etiketi taşıyor. Neoliberal alemde hakkında kanıtları meçhul ‘yolsuzluklar’ ve bağlantılara dair tonlarca karmaşık malzeme var.
Dobra bir siyasetçi. Örneğin 2010 seçimi öncesi SMER güçlü pozisyondayken, seçim bağışlarına dair sahte ses kaydı ile sıkıştırılınca “Siz alçaksınız diye oraya gidip size bir tokat mı atayım? Yaptığınız duyulmamış bir şey. Her gün başbakanın üzerinde mastürbasyon yapıyorsunuz” yanıtını veriyor.
İkinci başbakanlık döneminin, 2018’de bir araştırmacı gazeteci ve nişanlısına düzenlenen mafya suikastının Smer ile ilişkilendirilen bir işadamı üzerinden bitirilmesi manidar. Fico’nun suikastı çözmek için görev gücü kurması işe yaramıyor, neoliberal medyanın halkta infiali körükleyen tutumu eşliğinde köşeye sıkıştırılıyor. Fico George Soros’la Eylül 2017’de New York’ta görüşmüş dönemin Cumhurbaşkanı Andrej Kiska ile uzlaşıp Smer iktidarı için liderliğini feda edip istifa ediyor.
Esasında Fico, ABD patentli STK endüstrisinin hedefinden hiç çıkmıyor. 1990’larda NED kanalıyla ‘demokratikleşme’ doktrinasyonu için onca çabalar harcanmış, 11 STK’dan oluşan anti-komünist Sivil Kampanya 98 (OK’98) bugünleri şekillendirmişken, inatçı sosyal demokrat lideri bir türlü ekarte edemiyorlar.
Fico ve SMER iktidarı nisan başındaki cumhurbaşkanlığı seçimiyle daha da sağlamlaşmıştı. 2019’da ABD elçiliği ve STK’ların desteğiyle ‘kötülüğe karşı dur’ sloganıyla seçilmiş, kimilerinin ‘Soroscu Barbie’ diye andığı ‘İlerlemeci’ Zuzana Çaputova’nın yerine Fico’nun ‘müttefiki’ Peter Pelegrini seçilmişti.
Fico ve SMER suikast girişimi öncesinde ülkede ‘Yabancı Nüfuzunun Şeffaflığı’ yasası için kolları sıvamıştı. Hazırlanan tasarıda yıllık geliri 50 bin euro’nun üzerinde kuruluşların finansman kaynaklarını beyan etmeleri yer alıyor. Yasa tasarısı hala parlamentodan çıkmış değil. Ancak AB yetkilileri derhal ‘örgütlenme özgürlüğü ve AB hukuku ile uyumsuz’ diye buyurdu.
Neoliberal medyanın sorularına ‘aptallar’, ‘kalleşler’ diye yanıt vermişliği de var. 2021’de gazetecileri “Soros’un su kaynatan yozlaşmış domuz çetesi” diye tanımlamışlığı da… Son dönemde yine Slovak kamu televizyonu ve radyosunu dönüştürme hamlesi ‘liberal özgürlüklere’ aykırı bulunduğundan kitlesel protestolar örgütlenmişti.
Fico yine Kovid-19 krizinde ‘big pharma’ diye anılan dev ilaç şirketlerini ihya eden aşılar ve tedavi için sunulan ilaçları sorgulamaktan çekinmedi. Ve Dünya Sağlık Örgütü aracılığıyla dayatılan anlaşmaya itiraz bayrağı açtı.
Yine Fico da partisi de Amerikan patentli wokeizmi ve 12 yaşında hormonları ‘zıplayan’ çocuklara yönelik cinsiyet ideolojisini benimsemediği için ‘sosyal muhafazakarlıkla’ itham ediliyor.
Avrupa Komisyonu’nun Orta Doğu ve Afrika’dan sığınmacılarla ekonomik göçmenleri AB ülkeleri arasında pay etme planına “Ben başbakan olduğum sürece, Slovak topraklarında zorunlu kota uygulanmayacaktır” diyerek reddetti.
Dış politikada jeopolitik çok kutupluluk Fico’nun öteden beri mayasında; Irak işgalini ‘haksız ve yanlış’ diye eleştirip 2007’de Slovak askerlerini Irak’tan çeken o. Gürcistan’ı 2008’de Rusya’yı kışkırtmakla itham eden de… Yugoslavya’nın imhası sürecinde de Kosova’nın Sırbistan’dan koparılmasına itiraz etmişti. 2014 darbesi Ukrayna iç savaşını tetiklediğinde 2015’de Rusya’yı ziyaret edip yaptırımların kaldırılması çağrısı yapmıştı.
Kuşağının dramını yansıtan Fico açık sözlülükle AB ve ABD politikalarını eleştirmekten geri durmadığı gibi Brüksel’in ideolojik yansıması da olmadı. Kendi dünya görüşünü yansıtan duruşu, politikaları, neoliberal Batı’nın distopyasıyla kan uyuşmazlığı taşıyor.
Fico, 15 günlük tedavinin ardından 31 Mayıs’ta nihayet Bratislava’daki hastaneye nakledilebildi. Tamamen iyileştikten sonra siyasetteki varlığı ve yaşadığı travma ile ne yapacağı bilinmiyor.
AB komiseri Oliver Varhelyi’nin 23 Mayıs’ta STK’lara gelir kaynaklarını belirtme kuralı getiren yasa nedeniyle ‘Fico suikastını’ örnek göstererek ‘aynı kaderi paylaşabileceği’ tehdidi savurduğu Gürcistan, iktidardaki merkez solcu Gürcü Rüyası ve lideri Irakli Kobakhidze de sonraki yazıya…