Doç. Dr. Dilek YİĞİT
Çözümsüz kalan uluslararası sorunlar, bitmek bilmeyen çatışmalar ve süregelen gerginlikler uluslararası toplumu yorabilir mi? Bu soruya yanıt vermek bir açıdan zor olabilir; zira çözümsüz kalan tüm uluslararası sorun ve çatışmaların incelenmesi gibi kapsamlı bir çalışmayı gerektirebilir. Bir başka açıdan ise kolay olabilir; zira sorun veya çatışmalardan herhangi biri üzerine yapılacak çalışmanın sonuçları genelleştirilebilir ya da en azından fikir verecek bir örnek olarak sunulabilir. Bu kapsamda günümüzün en önemli uluslararası sorunlarından biri olan Rusya-Ukrayna savaşı, başlangıcının üzerinden iki yılı aşkın zaman geçmişken, Avrupa’da nasıl yorgunluk yaratmış olduğu açısından değerlendirilebilir.
Rusya-Ukrayna savaşının Avrupa’da yorgunluk yaratmış olduğu bir süredir dile getirilmektedir; bu yorgunluğun asıl kaynağı, Avrupa devletlerinin Ukrayna’ya siyasi, mali ve askeri destek vermesinden öte Ukrayna’dan kaçanların/ayrılanların Avrupa’ya göç etmesidir. Zaten göç sorunu olan ve buna bağlı olarak da aşırı sağ söylemlerin güç kazanmakta ve aşırı sağ partilerin siyasette yükselmekte olduğu Avrupa’da, Ukrayna’dan Avrupa’ya yönelik göç hareketi, mevcut göç sorununun büyümesine sebep olmak suretiyle Avrupa’yı yormaktadır.
Bu yorgunluğa Ukrayna ile “dayanışma yorgunluğu” denmesinin nedeni ise Avrupa’nın genelinde Ukrayna ile dayanışmadan vazgeçilmek istenilmemesine rağmen, oluşan yorgunluğun da gizlenemiyor olmasıdır.
Ukrayna ile “dayanışma yorgunluğunun” dayanışma boyutuna anket çalışmalarının sonuçları temel alınarak bakılırsa, bu dayanışmanın en azından kısa vadede sürdürüleceği varsayılabilir. YouGov tarafından Şubat 2024’de açıklanan anket sonuçları[i] ankete katılan sekiz Batı ülkesinin tamamında, Batı’nın Ukrayna’ya Rusya’yı püskürtmek için yeterli desteği sağlamadığı görüşünün hakim olduğunu, Statista’nın Ağustos 2024 tarihli verileri[ii] ise küresel düzeyde Ukrayna’ya desteğin %71 iken Rusya’ya desteğin %8’de kaldığını, İtalya ve Fransa dışında çeşitli Avrupa ülkelerinde çoğunluğun Rusya çekilene kadar Ukrayna’ya destek verilmesi gerektiğini düşündüğünü göstermektedir. Avrupa Parlamentosu tarafından Şubat 2024’de açıklanan veriler[iii] Avrupalıların büyük çoğunluğunun Avrupa Birliği’nin Rusya-Ukrayna şavaşında Ukrayna’ya destek olmak ve Rusya’ya yaptırım uygulamak şeklinde kısaca özetlenebilecek dış politikasını desteklediğine işaret etmektedir.
Ukrayna ile “dayanışma yorgunluğunun” yorgunluk boyutunda ise temel mesele Avrupa’nın genelinde Ukraynalı göçmen sayısının 6 milyona ulaşmış olduğudur. Ukraynalı göçmenlerin büyük çoğunluğu Almanya’ya ve Polonya’ya yerlemiştir; bu iki ülkeyi Çekya, Birleşik Krallık ve İspanya izlemektedir. Savaşın başlarında Ukraynalı göçmenlere kucak açan Almanya’nın zamanla tutumunun sertleştiği, özellikle Almanya’nın daha ne kadar Ukraynalı göçmen kabul edeceği, Ukraynalı göçmenlerin kamu bütçesine yükü ve ülkedeki işsizlik oranını artırma riskleri üzerinde tartışmaların başladığı gözlemlenmektedir. Özellikle muhafazakar kesim ve aşırı sağ kesimlerden Ukraynalı göçmenlere sağlanan maddi olanaklara dair eleştiriler gelmektedir. Bu durum Almanların %63’ünün göçün toplum içinde çatışmalara neden olduğu, %46’sının da Almanya’nın artık daha fazla göçmen kabul edemeyeceğini düşündüğü ve %53’ünün Almanya’ya çok fazla insanın gelmesinden endişe duyduğu koşullarda anlaşılabilir görülmektedir.[iv]
Almanya’nın yaptığı gibi savaşın başlamasıyla Ukraynalı göçmenlere kucak açan Polonya’da da Ukrayna’dan ülkelerine göç hareketi vatandaşlar tarafından bir sorun olarak görülmektedir; Polonyalıların %95’i gibi neredeyse tamamına yakını Ukraynalı göçmenlere verilen sosyal yardımların azaltılması gerektiğini düşünmekte, %61’i Ukraynalı göçmenlerin savaş biter bitmez ülkelerine dönmelerini istemektedir. [v]
Çekya’da ise Ukraynalı göçmenlere yönelik olumlu tavrın zamanla azaldığı gözlemlenmektedir; Çekya vatandaşlarının sadece %11’i Ukrayna’dan gelenlere kalıcı yerleşim sağlanmasından yanayken, %71’i kendi ülkelerine geri dönmeleri şartıyla Ukraynalı göçmenlere geçici kabul verilmesini tercih etmektedir. [vi] Bu durum çoğunluğun göçmenleri bir sorun olarak gördüğü Çekya için şaşırtıcı değildir.
Ukraynalı göçmenlerin Çekya’da nüfusun %4.22’sini, Polonya’da %3.93’ünü oluşturduğunu belirtenler Ukraynalıların her iki ülkenin demografik yapısını değiştirmiş olduğuna işaret etmektedir.
Birleşik Krallık’ta savaşın başlamasından hemen sonra Ukraynalı göçmenlerin Britanya’ya kabul edilmesine yönelik olumlu yaklaşımın zaman içinde azalmakta olduğuna dair yorumlar ise, geçtiğimiz ay sonunda başlayan göçmen karşıtı ayaklanmaların gösterdiği gibi, Britanya’nın göç sorununun büyüklüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir.
İspanya’da bulunan Ukraynalı göçmenlerin çoğunluğunun İspanyolların kendilerine olumlu yaklaştığını düşündüklerine dair haberler mevcut olsa da, aşırı sağın artan göçmen karşıtı söylemleri dikkatlerden kaçmamaktadır.
En fazla Ukraynalı göçmen kabul eden ülkelerdeki bu tablo bile Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna’ya yönelik desteğin Ukraynalı göçmenleri kabul etmeye yönelik desteğe dönüşmediğini göstermektedir; ancak Ukraynalı göçmen sorununun özellikle ev sahibi ülkeye getirdiği ekonomik yük arttıkça büyümesi, Rusya ile savaşında Ukrayna’ya yönelik kamuoyu desteğinin azalması riskini barındırmaktadır. Bu sebeple olmalıdır ki, Avrupa’da oluşan “dayanışma yorgunluğunun” Putin’in beklentisi olduğuna dair yorumlar mevcuttur.
Putin’in böyle bir beklentisi varsa eğer, bu beklentinin kaynağı Avrupa’da genelde “göç sorununun”, özelde Ukrayna ile “dayanışma yorgunluğunun” aşırı sağı besliyor olması, aşırı sağın ise Rusya’ya ve Putin’e sempati duyması olabilir mi?
Avrupa’da göçmen karşıtlığının, aşırı sağı beslemekte olduğu genel kabul görmektedir; bu çerçevede Ukraynalı göçmenlerin Avrupa’da yarattığı yorgunluk da, özellikle ekonomik koşulların pek de iyi olmadığı ve kötüleştiği durumlarda, kuvvetle muhtemel aşırı sağı besleyen faktörlerden biri olabilir. Ama aşırı sağın güçlendiği bir Avrupa’nın Rusya ile iyi ilişkiler kuracağına yönelik varsayım ve beklentiler üzerinde daha fazla düşünmek gerekir ki, bunun nedeni Avrupa aşırı sağının sanıldığı kadar homojen olmamasıdır. Rusya-Ukrayna savaşında Rusya’yı destekleyen aşırı sağ gruplar yanında Ukrayna’ya destek veren aşırı sağ gruplar da olmuştur; ancak destekleri farklı yönlere yönelse de, bu aşırı sağ grupların ortak bir özellikleri olduğunun altı çizilmektedir; bu özellik Rusya-Ukrayna savaşının çıkışında Batı’nın da sorumluluğu olduğunu düşünmeleridir.
[i] https://today.yougov.com/international/articles/48720-ukraine-war-two-years-on-the-view-from-western-europe-and-the-us
[ii] https://www.statista.com/statistics/1338062/share-global-support-russia-ukraine-war/
https://www.statista.com/statistics/1370451/western-public-opinion-on-how-long-to-support-ukraine/
[iii] https://www.europarl.europa.eu/at-your-service/files/be-heard/eurobarometer/2022/public-opinion-on-the-war-in-ukraine/en-public-opinion-on-the-war-against-ukraine-20240223.pdf
[iv] https://www.visionofhumanity.org/refugees-germany-discrepancy-data-opinion/
https://www.bbc.com/news/world-europe-63792498
[v] https://kyivindependent.com/polish-attitudes-toward-ukrainian-refugees-deteriorating-survey-says/
[vi] https://migrant-integration.ec.europa.eu/news/czech-republic-public-attitudes-migrant-citizens_en