Batıyı 10 yıldır kasıp kavuran kültür savaşlarının en önemli cephelerinden birisi de şüphesiz dil kavgası oldu. Akademik ortamlarda icat edilen birtakım söylemler Batı Avrupa dillerinin yeniden yazılmasına evrildi. Bazı cümleler ya da terimler “çağdışı” tabir edilmeye başlandı. Hatta diline göre temel gramer kuralları bile geçersiz kılındı.
Belki şaşıracaksınız ama biz Türkiye’de bu evreyi atladık. Bilim adamını bilim insanı, iş adamını ise iş insanı yaptık ve konu kapandı. Şanslıyız ki dilimizin yapısı batılı liberalleri rahatsız eden birtakım anlamları taşımıyor. Tabii küfür etmeye başlamadığımız sürece…
Yani bugünün konusu Türkçe değil. Bugün, dilin bu dönüşümünü atlatamamış dillere odaklanacağız, yani batı Avrupa dillerine.
Kavganın merkezi: İngilizce
Şüphesiz ki kimlik siyasetini önceleyen sol liberal hareketin akademideki en büyük çalışmaları İngilizce üzerine oldu. “Tarihi geçmiş” olarak tanımladıkları kelimelerin ve terimlerin temizlendiği bir dil oluşturmak istediler. Bu değişim furyası zamanla kendisine gündelik yaşamda da yer buldu.
Mesela Google, yapay zekayla oluşturduğu “yardımcı yazarlık” sistemi sayesinde “kapsayıcı” sayılmayan kelimelerin değiştirilmesi için kullanıcıları uyarıyor. Bizim insanoğlu olarak bildiğimiz mankind kelimesini içinde man geçtiği için kapsayıcı bulmuyor ve uyarıda bulunuyor. Polis memuru kelimesi olan Policeman’i çevirip Police officer yapıyor.
Bizim “o” diyerek kolayca kurtulduğumuz zamirler ise dilin en büyük sorunu oldu. Cinsiyetsiz olduğunu söyleyenlere yanlışlıkla görünüşünden ötürü he veya she derseniz başınız belada olabilir. Artık cinsiyetsiz kişilere ya da cinsiyeti bilinmeyen bireylere “they/them” yani onlar demeniz gerekiyor. Çoğul ekli bu zamiri kullanmak bir çok noktada kargaşaya yol açsa da başınıza dert açmasından iyidir. Örneğin Kanada’da yanlış zamir kullananların yargılanması bile söz konusu. Yine de bu yargılananlar hapse atılmıyorlar, en azından şimdilik…
Kendini cinsiyetsiz olarak tanımlayan bireylerin sayısı ciddi anlamda az da olsa birçok kurum ve kuruluşta ismin yanına “he/him” gibi zamir belirticilerin eklenmesi normalleşmeye başladı. Çeşitli etkinliklerde zamirlerini belirtmeyi reddedenler sosyal medyada topa tutuldular.
Özellikle ABD’nin liberal bölgeleri bu tarz değişimleri yaparken pek heyecanlanıyorlar. Mesela California’nın en liberal ilçelerinden biri olan Berkeley’nin belediyesi, rögar kapağı anlamına gelen manhole’u maintenance hole olarak, insan gücü olan manpower kelimesini ise human power olarak değiştirdi.
ABD’nin meşhur izci grupları Boy Scouts ismini sadece Scouts yaptı ancak Girl Scouts olduğu gibi kaldı. İşin sonunda ikisi de üye kaybettiler.
Apple, yazılım dilinde ana dal anlamına gelen “master” kelimesi aynı zamanda köle sahibi demek olduğu için ismi değiştirme kararı oldu. Aynı şekilde “kara listeye almak” deyimi de içinde “kara” geçtiği için yasaklı kelime ilan edildi. Zaten pamuk ipliğine bağlı çalışan yazılımlarda bu tarz değişimler yazılımcıların canını sıktı. Diğer yazılım platformları Github ve Python da bu terimleri emekli etme kararı aldı.
Asıl ortalığı karıştıran mesele ise siyahlara ne deneceğiydi. ABD’nin pek de gurur duymadığı yıllarında siyahlardan bahsedilirken meşhur “N…” kelimesi kullanılmıştı. Sivil haklar hareketi sonrası siyahi hakları gündelik siyasete entegre olunca daha “kibar” söylemler geliştirildi. Daha liberal olanları Afro-Amerikalı tanımını tercih ettiler. N kelimesini kullanamamaktan şikayetçi muhafazakarlar ise siyahlara hala biraz kaba olan “blacks” demeye başladılar. Ancak uzun bir süre “politik olarak doğru” ilan edilmiş Afro-Amerikalı kelimesi tüm ABD’li siyahları kapsamıyordu. Örneğin Jamaika’dan gelmiş bir siyah vatandaş Afro-Amerikalı olamazdı.
Son 10 yılın “dil devrimi” başlayınca tabii ki bu tanıma da el atıldı. Bulunan en kibarca kelime “person of color” oldu, yani renkli insan. Bu tanım da insanları “renkli ve beyaz” olarak kategorize ediyor ve ayrımcılığı daha da vurguluyordu.
Liberal akademisyenleri Person of Color da kesmemiş olacak ki daha da uzununu bulmayı başardılar. “Black Indigineous Person of Color”, yani siyah yerli renkli insan. Bu tanımlar o kadar sulandırıldı ki artık kim yerliymiş, kim siyahmış kimse bakmıyor. Ten rengi beyazdan bir tık koyu olan herkes pekala kullanıp kendini azınlık olarak tanıtabiliyor. Kısaca siyah dememek için daha kaç kelime icat edilebilir bilmiyorum.
İspanyolca ve Portekizce
Batı Avrupa dillerinin durumu İngilizceden daha kötü. Anlamak için bir ufak ders gerekebilir. İspanyolcanın aynı Fransızca, Portekizce, İtalyanca ve Almancada olduğu gibi kelimelere atadığı cinsiyetleri vardır. Bu cinsiyet, bizim anladığımız gibi bir cinsiyet değildir. Yani toplumsal cinsiyet kuralları tanımaz. Mesela Portekizce’de araba anlamına gelen Carro erkek, kalem anlamına gelen Caneta ise dişi bir kelimedir. Genelde belirleyici faktör sona gelen a ya da o harfleri olur.
Bunun arıza çıkaran kısmı ise başka bir kuralda gizli. Yine Portekizcede 4 kızın bulunduğu bir gruba dişi olan zamir “elas” denirken, bu grupta yalnızca 1 erkek olması durumunda bile gruba erkek zamiri olan “eles” deniyordu.
Orta ve Güney Amerika asıllıları tarif ederken kullanılan Hispanik kelimesi sadece İspanyolca konuşanları tanımlıyor, Brezilyalıları dışarıda bırakıyordu. Doğru tanım ise latinoydu. Erkek takısı taşıyan Latino tabii ki Amerikalı akademisyenleri rahatsız etti. Latino yerine cinsiyetsiz bir kelime buldular; Latinx.
Beyaz liberal akademisyenlerin bu icadı Latinoları ciddi anlamda rahatsız etti. Kendi kültürlerine dış müdahale olarak tanıdılar. Bir araştırmaya göre Latinx kelimesini ABD’li latinoların sadece yüzde 23’ü duymuş ve bunların yalnız yüzde 3’ü terimi kullanmaya başlamış. Birçok latino işi biraz daha ileriye götürdü ve latinx kelimesinin N kelimesi gibi bir hakaret olarak tanınması gerektiğini ileri sürdü. Küçük bir grup beyaz akademisyenin bir kültürü zorla değiştiremeyeceğini iddia ettiler.
Tabii İspanyolca kavgası dilin ana yurdunda da devam ediyordu. 2014’te kurulan ve adı “Birlikte Yapabiliriz” anlamına gelen sol parti Unidos Podemos 2019’da adını değiştirdi ve feminen bir ek getirerek Unidas Podemos yaptı. Tabii bu İspanyolcanın dil kurallarına aykırı bir değişimdi.
Almanca
Bu değişim sürecinin en sancılısı belki de Almanca oldu. Zaten yazması da konuşması da başlı başına bir sınav olan bir dilden bahsediyorum. “Gendersternchen” yani cinsiyet yıldızı anlamına gelen bu kelime Alman dilini cinsiyetsizleştirmeyi hedefliyor. Bisikletçi kelimesi Radfahrer’ken yanına konan yıldız sonrası gelen dişil ekle birlikte Radfahrer*innen oluyor ve cinsiyetsizleşiyor. Dilin birçok noktasında erkek ve kadın tanımlarının yerini “insan” alıyor. İçinde feministlerin de olduğu çeşitli akademisyenler çabanın iyi niyetli olduğunu ancak dili gereksiz yere karmaşık hale getirdiğini iddia ettiler.
Dil devriminin geleceği
Bu değişimlerin toplumun büyük kısmında karşılığı olmasa da neredeyse her gün yeni bir kelime uydurulmaya devam ediyor. Bu kelimeyi kullanmayanlar ise toplumdan dışlanmaya kadar varan tepkilere maruz kalıyorlar. Her geçen gün ise başka bir kelime “kullanılması yasak” ilan ediliyor.
Aklınıza N kelimesi gibi ırkçı ya da cinsiyetçi hakaretleri getirmeyin. Çok daha basit olan “aptal” ya da “salak” gibi ifadeler bile artık geçersizler. Çünkü zeka geriliği olan bireyleri aşağıladığı gerekçesiyle “ableist” sayılıyorlar. Artık serçe parmağınızı masanın kenarına vurduğunuzda bile bir Amerikan filmi dublajı edasıyla “lanet olsun” dersiniz. Tabii ona da işlerini ellerinden aldığınız gerekçesiyle falcı-büyücüler kızmazsa!