ABD Dışişleri Bakanı Blinken’le görüşen Mevlüt Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler kararı olmadığı için Rusya yaptırımlarına katılmadıklarını ancak ABD ve AB yaptırımlarının Türkiye üzerinden delinmesine izin vermeyeceklerini söyledi. Çavuşoğlu’nun ABD’nin YPG politikasını eleştirirken “NATO için bugün iki tane tehdit var. Birincisi Rusya ikincisi terörizm” ifadeleri dikkat çekti.
ABD Dışişleri Bakanı Blinken, 2 yıllık görev sürecinde dün ilk kez Türkiye’ye geldi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Blinken’i İncirlik Üssünde karşıladı. Daha sonra iki bakan, TSK’ya ait helikopter ile deprem bölgesinde havadan incelemelerde bulundu. Blinken, Twitter üzerinden “Türkiye’deki depremin yıkımını doğrudan görmek derinden üzdü” diye yazdı ve ABD’nin, kurtarma ve yardım çalışmaları için elinden gelen her şeyi yapmaya kararlı olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre İncirlik’te depremzede ailelerle görüşen Blinken’ın programında Beyaz Baretliler ile görüşme yapacağı bilgisi de yer aldı.
Kim bu Beyaz Baretliler? Beyaz Baretliler, ABD’nin Suriye’ye olası müdahalesine meşru zemin oluşturmak için kurduğu ve kullandığı örgütlerin başında geliyor. Görünürde arama-kurtarma ve insani yardım gibi faaliyetler düzenleyen Beyaz Baretliler, Şam yönetiminin kimyasal kullandığına ilişkin provokatif çıkışları ile gündeme gelmişti. Suriye’nin kimyasal kullandığına yönelik mizansen videolar çeken ve bu yalanı defalarca ortaya çıkan örgüt, 2013 yılında eski İngiliz istihbaratçı James Le Mesurier tarafından ABD ve İngiltere ortaklığıyla kuruldu. Örgüt, merkezi Dubai’de ve İstanbul ofisi Karaköy’de bulunan “Mayday Rescue” isimli şirketi üzerinden Batı ülkelerin aktarılan fonlarla finanse ediliyor.
Çavuşoğlu ve Blinken deprem bölgesinde havadan incelemelerde bulundu.
Ukrayna savaşı ve Rusya yaptırımları
Blinken Hatay ve Adana’daki temaslarının ardından bugün Ankara’ya geldi. Önce Çavuşoğlu ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşen Blinken’in gündeminde F-16 satışı, NATO’nun genişlemesi, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ve Suriye vardı. Blinken ve Çavuşoğlu görüşmesinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Toplantıda ele alınan Rusya-Ukrayna Savaşı başlığında Çavuşoğlu’nun açıklamaları dikkat çekti.
Bakan Çavuşoğlu, Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası hiçbir savaş gemisinin boğazlardan Karadeniz’e geçmesine izin vermediklerini hatırlattı ve Rusya’ya yönelik yaptırımlara ilişkin şunları kaydetti: “Türkiye yaptırımlara katılmıyor. Tek taraflı yaptırımlara katılmıyoruz biz. BM tarafından alınan kararlara uyuyoruz elbette. Toplantıda bazı alanlarda nasıl işbirliği yapabileceğimizi de konuştuk. Biz ABD ve AB yaptırımlarının Türkiye üzerinden delinmesine, yaptırımların baypas edilmesine izin vermeyeceğimizi başından beri net bir şekilde söylüyoruz ve izin de vermiyoruz.”
Blinken ise Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye’nin konumu ile ilgili “Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına verdiğimiz yanıtta Türkiye yanımızdaydı. Türkiye’nin Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne verdiği destek sesi çok kritikti. Bu diplomatik liderliktir. Sayın Bakan’ın (Çavuşoğlu) BM Karadeniz Tahıl Girişimi’ndeki kişisel rolü, dünyadaki insanlara özellikle de düşük gelirli ülkelerdeki insanlara gıdanın ulaştırılması için çok önemliydi” dedi.
Çin’i uyardıklarını anımsattı
Blinken ayrıca Çin’in Rusya ile Ukrayna savaşı konusunda işbirliği ihtimaline ilişkin konuştu, “Çin’in Rusya’ya Ukrayna savaşı konusunda özellikle silah desteği sağlama düşüncesinden dolayı endişeliyiz” dedi. Biden yönetiminin savaşın başından beri Çin’i bu konuda uyardığını anımsatan Blinken, Çin’in en kıdemli diplomatı, Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkezi Dış İlişkiler Komisyonu Direktörü Vang Yi ile görüşmesinde de bu konunun gündeme geldiğini ancak Çin’e nasıl yanıt verileceği konusunda henüz bilgi veremeyeceğini belirtti. Blinken, Çin’in Rusya’ya doğrudan silah desteği vermesinin bu ülkenin diğer ülkelerle de ilişkilerini etkileyebileceği uyarısında bulundu.
F-16 satışı ve NATO genişlemesi
Türkiye’ye F-16 satışı ve NATO genişlemesi konusunda iki bakan özetle şunları söyledi:
BLINKEN: Biden yönetimi Türkiye’ye F-16’ların modernizasyonu ve satışı konusunda son derece güçlü destek veriyor. Çünkü bir NATO müttefiki olarak bunun gerçekleşmesi bizim ulusal çıkarlarımızın lehinedir. NATO müttefiği ve dost bir ülke olarak, ulusal çıkarlarımız ve ittifakın çıkarları konusunda Türkiye’nin en yüksek sınıflarda faaliyet göstermesi çok önemli. NATO bünyesinde ortak harekat kabiliyetlerimiz çok önemli. F-16 satışı ve modernizasyonu konusunda Kongreye resmi bildirimde bulunmadan özel olarak bir değerlendirme yapmak doğru değil. Şu anda bu süreç konusunda çalışmalar sürüyor.
Finlandiya ve İsveç’in üyelik süreci ikili bir mesele değil. Bu üyeliğin bir an önce olmasını destekliyoruz. Hem İsveç hem de Finlandiya Türkiye’ye yaptığı taahhütler konusunda “somut adımlar” attı. Bu iki ülkenin yakın zamanda NATO’ya gireceğine inanıyoruz.
ÇAVUŞOĞLU: F-16 uçaklarıyla ilgili ABD Kongresinde bazı senatörlerin yazdığı mektuptan haberdarız. ABD yönetimi kararlı bir şekilde duruş sergiler ve Kongre üzerinde birlikte çaba sarf edersek bunu aşabileceğimizi düşünüyorum. Birbirinden bağımsız iki konunun yani özellikle iki ülkenin NATO üyeliğinin F-16 alımına şart koşulması doğru olmaz, adaletli de olmaz. İkisi farklı konu. İkisinin de şartları var. Kendi temelinde devam eden müzakereler var. Mutabakat zaptı var. Dolayısıyla ikisini birbirine şart koşmak doğru bir yaklaşım olmaz. Ya da şartlara bağlanarak bizim F-16 almamız da zaten mümkün olmaz. Elimizin kolumuzun bağlanmaması lazım. Bu konuda ortak duruş sergilemek yani Türkiye ve ABD yönetimi olarak bence kritik öneme haizdir.
“İyi polis” “kötü polis” oyunu
Türkiye’nin teröre verdiği destek nedeniyle veto ettiği İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girme talebi ve ABD’nin Türkiye’ye F-16 satışı resmi açıklamalarda farklı başlıklar olarak ele alınsa da süreç böyle işlemiyor. Washington, F-16’ların satışı karşılığında gayri resmi olarak İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine onay verilmesini şart koşuyor.
Türkiye, Ekim ayında ABD’den 40 adet Lockheed Martin yapımı F-16 savaş uçağı ve mevcut F-16 savaş uçakları için 80’e yakın modernizasyon kiti satın alma talebinde bulunmuştu. Türkiye’ye F-16 satışının da içinde yer aldığı Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasa (NDAA) tasarısı önce Temsilciler Meclisi’nde ardından Senato’da kabul edilmişti. Ancak hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat bazı senatörler satışın bazı koşullara bağlanması için “kötü polis” rolüne soyundu. Bu ay başında 27 senatör, İsveç ve Finlandiya’nın NATO başvurusu ile F-16 satışının birbirine bağlı olmadığını açıklayan “iyi polis” ABD Başkanı Joe Biden’a gönderdikleri mektupta, Kongre’nin, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini onaylayana kadar Türkiye’ye 20 milyar dolarlık F-16 satışını destekleyemeyeceğini bildirdiler. Mektupta, “(İsveç ve Finlandiya’nın) NATO katılım protokolleri Türkiye tarafından onaylandıktan sonra Kongre, F-16 savaş uçaklarının satışını değerlendirebilir. Ancak bunun yapılmaması, bu satışın sorgulanmasına neden olur” ifadeleri yer aldı.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda Ankara, özellikle İsveç’in yükümlülüklerini yerine getirmediğini savunuyor. 16 Şubat’ta konuyla ilgili açıklama yapan Çavuşoğlu, “İsveç’in bu Mutabakat Zaptı’nın ya da buradan kaynaklanan yükümlülüklerini tamamen yerine getirdi demek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Şu anda henüz daha istediğimiz somut adımları görmedik. Burada kanunları daha da katılaştırmak için adımlar attılar, anayasa değişikliği yaptılar. Fakat bu değişikliği niçin yaptılar? Özellikle de Ahitname’de olduğu gibi terörizmin finansmanı, insan devşirme, terör propagandalarını önlemek için yaptılar. Şimdi kanun değişti ama aynı faaliyetler, PKK/YPG’nin faaliyetleri devam ediyor. İnsan devşirme, terörizmin finansmanı ve PKK’nın paçavraları, bölücü başının posterleriyle hepsi devam ediyor” ifadelerini kullandı. İsveç’e karşı tutumunu yumuşatmayan Ankara, Finlandiya’nın üyeliğine onay verebileceğini duyurmuştu. Ancak hem Finlandiya hem NATO iki ülkenin üyelik sürecinin beraber tamamlanmasını istiyor.
PKK/YPG’ye verilen destek
Blinken’in ziyaretinde gündeme gelen diğer bir başlık Suriye ve özelde de ABD’nin PKK/YPG’ye verdiği destek oldu. İki bakanın konuyla ilgili değerlendirmeleri şöyle:
BLINKEN: Türkiye’nin güney sınırıyla ilgili meşru güvenlik endişelerini anlıyoruz. Eminim Türkiye de bizim IŞİD konusundaki güvenlik endişelerimizi de aynı şekilde anlıyordur. IŞİD’in tekrar alan kazanmasının engellenmesi konusunda Türkiye ile çalışıyoruz. Her iki konuya da, her iki endişeye de aynı şekilde yanıt veriyoruz.
ÇAVUŞOĞLU: DEAŞ (IŞİD) ya da başka terör örgütüne karşı başka terör örgütüyle işbirliği yapmanın yanlış, ölümcül bir hata olduğunu her zaman dillendiriyoruz. NATO için bugün iki tane tehdit var. Birinci tehdit NATO için Rusya ikinci tehdit terörizm. Dolayısıyla biz NATO ülkeleri olarak kendimiz mücadele edemeyip de DEAŞ’a karşı PKK/YPG gibi bizim düşmanımız olan terör örgütüyle işbirliği yapmamız ya da onları desteklememiz doğru değil.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ı kabul etti. Kabulde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake de yer aldı.
Sonraki durak: Atina
Blinken, Türkiye temaslarının ardından Yunanistan’ın başkenti Atina’da Başbakan Kiriakos Miçotakis, Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ve muhalefet lideri Aleksis Çipras’la bir araya gelecek. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre Blinken’ın Atina’da, iki ülke arasındaki savunma işbirliği, enerji güvenliği ve demokrasiyi güçlendirme konularını görüşeceği kaydedildi. Açıklamada, “Bakan Blinken, 21 Şubat’ta ABD-Yunanistan Stratejik Diyaloğunun dördüncü turunu başlatacak” denildi.