GÖRÜŞ

Bölge ve ötesi için Suriye dersleri

Yayınlanma

Suriye’de 54 yılı Esad ailesinin yönetiminde geçen Baas rejimi 61 yıl hüküm sürdü. Ne kadar çarpık bir rejim olduğu giderek daha çok göz önüne seriliyor.

Komşumuz olmasına rağmen ülkemizde çok fazla gündeme gelmeyen bir ülke idi, Suriye. Arap Baharı öncesi ikili ilişkiler ısınmaya başlasa da 2011 yılında başlayan isyanlar ve takip eden iç savaş karmaşık bir tablo ile bizi karşı karşıya bıraktı.

Suriye iç savaşındaki gelgitler, Türkiye açısından hatalar, başarılar ve başarısızlıklar zaten tekrar tekrar yazıldı çizildi. Son tahlilde asıl önemli olan, Türkiye’nin kapı eşiğinde varoluşsal tehditlerin birikmesi ve bir “çözümün” bulunması konusunda umutların giderek azalmasıydı.

27 Kasım’da muhaliflerin başlattığı karşı atak tüm resmi bir anda değiştirdi. Geçmişte Suriye iç savaşında çatışmalar köy köy ilerlerken, bu sefer bir anda Halep, Hama, Humus gibi büyük şehirlerin teker teker düşmesine ve Şam’ın 12 günde ele geçirilmesine tanıklık ettik. Teşbihte hata olmaz. Rejimin içi çürümüş, kovuk bir ağaç olduğu tüm çıplaklığı ile ortaya çıktı. Aslında işin bu boyutu Suriye’yi yakından takip edenler için sürpriz değil.

Rusya ve İran çökmenin eşiğindeki rejimi uzun süre ayakta tutmayı başardı. Rusya’nın büyük ölçüde hava ve İran’ın karadaki kuvvetlerinin desteğiyle muhalifleri Türkiye’nin kapı eşiğine iten rejim, hayat bulmuş gibi duruyordu.

Rejimin Sosyal ve Ekonomik Zafiyetleri

Şimdi daha iyi anlıyoruz ki Esad rejimi zafiyetlerinin ve hükmünü daha fazla sürdüremeyeceğinin üstünü ince bir örtü ile örtme derdindeymiş. Yine anlıyoruz ki bu zafiyetler Türkiye tarafından da yakından takip ediliyormuş.

Peki neydi bu zayıflıklar? İlk olarak, uzun süren iç savaşın kayıpları ve yorgunluğu ile en büyük destekçisi Arap Alevilerinin bile rejimden sıtkı sıyrıldı. Zaten azınlık olan bu grubun daha uzun soluklu bir mücadeleye insan kaynağı sağlaması pek mümkün değildi. Bir de buna ekonomik zorluklar eklendi.

ABD’nin Sezar yasası ile ciddi ekonomik yaptırımlara maruz kalan rejim, kendisinin bir parçası olması gerektiğini düşündüğü, komşusu Lübnan sayesinde en azından enerji, ilaç ve temel ihtiyaçları karşılama konusunda zorlukları aştı. Ancak Lübnan’daki 2019 yılında başlayan ekonomik kriz ile cansuyu kesildi. Uyuşturucu ticareti ile kendini ekonomik olarak desteklemeye çalışsa da rejim için yolun sonu görünmüştü.

Bir parantez açacak olursak, Suriye’de değişimi ateşleyen fitillerin birinin de isyanların öncesinde yaşanan kuraklık ve ekonomik zorluklar olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Koltuk Değnekleri Kırıldı

Rejimin düşüşünün yolunu açan bir diğer gelişme de koltuk değnekleri olan Rusya ve İran için şartların değişmesiydi. Suriye ikisinin de öncelik sıralamasında geriye düştü ve tabiri caizse kendi dertlerine düştüler.

Rusya, görece olarak düşük miktarda kaynak ayırarak rejimi ayakta tutup çeşitli imtiyazlar elde ediyordu. Ancak Ukrayna’da kendi açısından hayati bir mücadeleye devam eden Rusya için Suriye’ye ayrılacak her kaynağın fırsat maliyeti yükseldi ve önemli bir miktar gücü geri çekmek zorunda kaldı. Yani Rusya için çatışmalarda rejimin yanında güçlü bir şekilde durmak pratik olarak pek mümkün değildi. Onun yerine kazanımlarını, en azından bir kısmını, koruyabileceği muhaliflerle bir anlaşma daha kabul edilebilir bir hale geldi.

İran ve vekilleri için de yürürlükte olan bir tasfiye planının olduğunu görmek zor değil. Geriye dönüp bakınca, bu plan muhtemelen 2020’de İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani suikastı ile ete kemiğe bürünmeye başladı. Gazze Savaşı ile İran bir kez daha hedefe alındı. En güçlü vekillerinden biri olarak gösterilen Hizbullah’ın lider ve askeri komuta kademesi geçtiğimiz yıl boyunca neredeyse yok edildi. Hizbullah ki Esad rejimine desteği çok kritikti, İran ile arasındaki kara koridorunu korumak adına Suriye sahasında en ön saflarda muhaliflere karşı savaştı ama artık geri çekilip kendi yaralarını sarması ve Lübnan’da varlığını garantiye alması en büyük önceliği.

İran’ın bu mesajı gayet iyi duyduğu açık. Bu yüzden Suriye’de varlığını korumak için fazla direnmedi. Trump yönetiminde kendileri için şartların daha da çetinleşeceğini kestirmeleri zor değil ve muhtemelen içlerine kapanıp kendi evlerini düzene sokmalarının gerekeceği bir dönem geliyor. Zira, Ankara ziyaretinin akabinde sürpriz şekilde Iraklı yöneticilere İran konusunda talepler ileten ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, İran’a çember daralıyor mesajını veriyor.

Suriye bize gösterdi ki vakti gelmiş değişimlerin karşısında durmak zor. Şartlar gereği ertelense de kapınızı çalmaya devam ediyor. Bölge ve ötesinde herkes için çıkarılacak bolca ders var.

Çok Okunanlar

Exit mobile version