GÖRÜŞ

BRICS, G7’nin Küresel Güney versiyonu mu?

Yayınlanma

Güney Afrika’nın BRICS Sherpa’sı Anil Sooklal, Çin’in önde gelen medya kuruluşlarından Guancha.cn’ye verdiği demeçte genişleyen BRICS’in daha güçlü olduğunu çünkü satın alma gücü pariteleri (PPP) açısından küresel GSYH’deki payının G7’den çok daha büyük olduğunu söyledi (yaklaşık %35.4’e karşılık %29.6).

“Küresel üretim ve küresel ticaretteki payımız %25’in üzerinde. Bu küçük bir ülke grubu için oldukça önemli bir oran. Nüfus açısından bakıldığında, küresel nüfusun neredeyse %45’ini oluşturuyoruz ki bu da küresel toplumun yarısına yakın bir orana tekabül ediyor” dedi.

Görünen o ki Batı’nın endişelenmesi için sebepler var.

BRICS ülkelerinin yükselişi genellikle Batı egemenliğindeki küresel düzen için potansiyel bir tehdit olarak görülüyor. Ancak bu görüş hem doğru hem de yanlıştır.

BRICS uyumlu bir askeri ya da ekonomik blok değildir ve NATO ya da G7’nin bir “Küresel Güney” eşdeğeri olmaktan çok uzaktır. Bunun yerine BRICS, kendisini dünya için bir yol gösterici olarak konumlandırmadan, G7’ye kıyasla küresel ekonomi politikası üzerinde çok az etkisi olan gevşek bir koalisyon olarak faaliyet göstermektedir.

Askeri açıdan BRICS arasındaki işbirliği asgari düzeydedir. Rusya’nın müthiş nükleer cephaneliği bir yana, Rusya, Çin ve Hindistan uçak gemilerine ve nükleer denizaltılara sahip olsalar da, ABD’ye kıyasla sınırlı mavi su kabiliyetleri ile esasen bölgesel güçler olarak kalmaktadırlar.

BRICS’in iç bölünmeleri de dikkate değerdir. Hindistan ve Çin son zamanlarda sınır gerginliklerini azaltmış olsalar da, gerçek anlamda karşılıklı güven tesis etmek hâlâ zor.

Rusya, BRICS’in ortak bir ödeme sistemi de dahil olmak üzere Batı yaptırımlarını aşmasına yardımcı olması konusunda özellikle istekli. Ancak Çin ve diğer BRICS üyeleri bu aciliyet düzeyini paylaşmıyor. Sadece Rusya-Ukrayna çatışmasının jeopolitik baskıları altında Rusya, Orta Asya ve Uzak Doğu’da Çin ile daha yakın işbirliği yapma isteğini artırdı.

Brezilya, Güney Afrika ve diğer yeni BRICS üyeleri gibi ülkeler, özellikle ağır sanayide olmak üzere ulusal güç açısından nispeten daha zayıftır ve Batı ile karşı karşıya gelme eğilimi göstermemektedir.

Batı, BRICS’i küresel düzeni yeniden şekillendirmeye çalışan “revizyonist bir güç” olarak algılıyor. Ancak çok kutuplu bir dünya savunusu, mevcut sistemi ortadan kaldırmaya yönelik bir girişimden ziyade, uluslararası ilişkilerde daha fazla söz sahibi olmayı amaçlayan bir reform girişimidir.

Yine de Batı’nın endişelerinde haklılık payı vardır.

Günümüzün uluslararası sistemi sömürgeciliğin kalıntılarını barındırmakta ve Batı bu “sömürgeci kazanımlardan” faydalanmaya devam etmektedir. Tarihsel olarak medeniyetler bölgesel düzeyde döngüsel olarak yükselmiş ve alçalmıştır, ancak Batı medeniyetinin son dönemdeki yükselişi, küresel sömürgeciliğe ve bir zamanlar sonsuz gibi görünen kalıcı faydalara – “sömürgeci kâr payları”- olanak sağlayan teknolojik ilerlemelerle aynı zamana denk gelmiştir.

BRICS ülkelerinin çoğu sömürgecilik altında acı çekmiş olup bunun tek istisnası Rusya’dır. Rusya’nın kendisi de sömürgeci bir güç olmasına rağmen, Batı’nın ırksal, kültürel ve ideolojik cephelerde uzun süredir devam eden düşmanlığı nedeniyle nihayetinde gelişmekte olan uluslarla ortak bir zemin buldu.

Gelişmekte olan ulusların yükselişi, Batılı insanların doğuştan daha üstün ya da daha çalışkan olmadığını, aslında tüm insanlığın endüstriyel başarı elde etme kapasitesine sahip olduğunu göstermiştir.

Küresel bir perspektiften bakıldığında, gelişmekte olan ulusların yükselişi sıfır toplamlı bir oyun değildir. Ancak Batı için bu, göreceli avantajın kaybı anlamına gelmekte, yüksek gelirleri sürdüren ekonomik yapıyı aşındırmakta ve potansiyel olarak yaşam standartlarında mutlak bir düşüşe yol açmaktadır.

Batı için asıl mesele BRICS’in gelişiminin doğal bir sonuç olması; gelişmekte olan ülkelerin teknolojik ilerlemelerini durdurmak için, küçük aksaklıklara neden olmak dışında, yapabilecekleri çok az şey var.

BRICS ülkelerinin siyasi sistemlerine, ekonomik modellerine ve insan hakları uygulamalarına yönelik Batılı eleştiriler çok az sonuç vermiş ve sadece BRICS elitleri ve vatandaşları arasında kızgınlığı artırmıştır. BRICS’in küresel ekonomik iyileşmeye ve yoksulluğun azaltılmasına yaptığı eşsiz katkıları kabul etmek daha yapıcı bir yaklaşım sunabilir.

BRICS’in gelişimi büyük ölçüde doğal bir seyir izlediğinden, Batı aslında daha kontrollü bir yaklaşım benimseyerek fayda sağlayabilir. Güvensizlik ve çatışma, işbirliği fırsatlarını kaybetme ve daha fazla hoşnutsuzluk yaratma riski taşır.

Batı, sömürgeciliğin açtığı yaralara rağmen, gelişmekte olan ülkelerin vatansever siyasi elitlerinin çoğunun rasyonel davranarak intikam talep etmek yerine uluslararası sistemi reforme etmeye çalıştıkları için kendini şanslı hissetmelidir.

Nihayetinde, Batı’nın en akıllıca yaklaşımı, hiçbir imparatorluk sonsuza dek sürmeyeceği için, göreceli düşüşünü kabul etmek olabilir. Bu tarihsel değişimlere direnerek, sadece “ne kadar çok şey yaparlarsa o kadar çok hata yaptıklarını” göreceklerdir.

Çok Okunanlar

Exit mobile version