DÜNYA BASINI

Dugin, ‘Aksa Tufanı’nı yazdı: Ortadoğu infilak mı etti?

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Rusya’nın ana akım basını, abluka altındaki Gazze Şeridi’nden İsrail’e başlattığı hücum konusunda ashab-ı kehf uykusuna yatmışa benziyor. Bunun dışında Rusya’nın siyasi zümresinden itidal ve müzakere çağrıları geldi. İsrail’le son derece derin bağları olan sermayedar kesimi ise karışık sinyaller veriyor. Aleksandr Dugin’in yorumları not edilse fena olmaz.


Aksa Tufanı: Ortadoğu infilak mı etti?

Aleksandr Dugin

Arktos

9 Ekim 2023

Aleksandr Dugin, Orta Doğu’daki son gerilimin jeopolitik etkilerini ve potansiyel küresel sonuçlarını irdeleyen bir analiz sunuyor.

7 Ekim 2023’te Filistinli Hamas hareketi İsrail’e karşı askeri eylemlere başladı. Gazze Şeridi sınırındaki İsrail kasabaları ve yerleşimleri saldırıya uğradı. Hamas’ın askeri kanadı, harekât sırasında elliden fazla İsrail askeri mevziisini vurduğunu ve otuz beş İsrail askeri ve yerleşimcisini esir aldığını açıkladı. İsrail Savunma Bakanı, Hamas hareketinin ulusa karşı savaş ilan ettiğini belirtti.

Buna karşılık İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nde “Demir Kılıç Operasyonu” adı altında bir “terörle mücadele” operasyonu başlattığını duyurdu. İsrail’in tamamında olağanüstü hâl ilan edildi.

İsrail’deki tırmanış domino etkisi yaratabilir. Filistinlilerin böyle bir savaşta hiçbir şansı yok, zira İsrail’i yok edemezler ya da kayda değer bir askeri yenilgiye uğratamazlar.

Fakat İsrail’in de uğruna savaşacak bir şeyi yok. Resmi olarak Filistin, İsrail’in kontrol etmediği ve hiçbir koşulda kontrol edemeyeceği bir bölge. Tüm Filistinlileri fiziksel olarak ortadan kaldırmak da imkânsız.

Farklı bir uluslararası durumda olsaydık, Filistinliler küresel sol kamuoyunun sempatisini bekleyebilirlerdi ama ABD, neoconlar ve küreselciler tarafından yönetiliyor. Filistinliler konusunda kesinlikle endişe duymuyorlar. Ancak İsrail’in milliyetçi politikalarını da tümüyle destekledikleri de söylenemez.

Ancak domino etkisi ve her şeyden önce İslam ülkelerinin (başta İran, Türkiye, Suudi Arabistan, diğer Körfez ülkeleri ve Mısır) tutumları burada mantıksal bir devam olabilir. En azından savaş başlatmaya karar vermeleri, Hamas’ın aklındaki strateji bu olabilir.

Çok kutupluluk güçleniyor ve Batılı olmayan ülkelerdeki Batı hegemonyasının yoğunluğu azalıyor. Batı’nın İslam dünyasındaki müttefikleri —başta Türkiye ve Suudiler olmak üzere— Washington’dan gelen her talimata otomatik olarak uymuyor. Bu durumda, BRICS’e yeni katılan İslami kutup bir sınavdan geçecektir.

Elbette savaş başka bölgelere de yayılabilir. İran ve Hizbullah’ın dahil olması, Lübnan ve Suriye’de askeri operasyonlara yol açması ihtimal dışı değil. Dahası, İsrail içinde Yahudilere karşı derin bir nefret besleyen çok sayıda Filistinli var. Tüm bunların öngörülemeyen sonuçları olabilir.

Benim görüşüme göre, ABD ve küreselciler şimdi durumu yatıştırmaya çalışacaklardır, zira daha fazla tırmanıştan hiçbir fayda sağlayamazlar.

Dahası, dünyanın farklı bölgelerindeki ayrılıkçılık, irredantizm vb. arasındaki analojiler artık geçerli değil. Batı, işine geldiğinde hem toprak birliğini hem de ulusların kendi kaderini tayin hakkını kabul ediyor, işine gelmediğinde de reddediyor. Hiçbir kural yok. Esasen bizim de aynı tutumu benimsememiz gerekir (ki hakikaten de benimsiyoruz). Bizim yararımıza olan her şey doğrudur.

İsrail-Filistin çatışmasında Rusya için -en azından şimdilik- tek bir taraf seçmek zor. Her konfigürasyonun artıları ve eksileri var. Rusya’nın Filistinlilerle eski bağları var ve şüphesiz onlar mağdur. Fakat İsrail’in sağcı kanadı da Rusya’ya karşı tarafsız ve dostane bir politika izlemeyi amaçlıyor. Bu tavır, kolektif Batı’nın açık ve net Rusya düşmanlığından farklı.

Artık pek çok şey bundan sonraki olayların nasıl gelişeceğine bağlı olacak.

Ve tabii ki olayların eskatolojik boyutunu da göz ardı etmemek gerekir. Filistinliler operasyonlarına “Aksa Tufanı” adını vererek Kudüs etrafında artan gerilime ve Tapınak Tepesi’nde Üçüncü Tapınak’ın inşa edilmesinin (İsrail için) mesihçi beklentilerine (ki bu İslam’ın asıl mabetlerinden biri olan El Aksa Camii yıkılmadan mümkün eğil) işaret ediyor. Filistinliler, hem bu konuya her zaman daha duyarlı olan Şiilerin hem de Sünnilerin (onlar da dünyanın sonu ve nihai savaş temalarına yabancı olmadıkları için) eskatolojik duyarlılıklarını ateşlemeyi amaçlamıyor. Müslümanlar için İsrail ve Siyonizm Deccal’i [Hıristiyan geleneğindeki Deccal ile karşılaştırılabilir] temsil ediyor.

Bunun ne kadar ciddiye alındığını yakında göreceğiz. Ama her halükârda, eskatolojiyi göz ardı eden birinin modern jeopolitiği anlayamayacağı aşikâr. Ve sadece Orta Doğu’da değil, her ne kadar en bariz olduğu yer orası olsa da.

Bu arada Katar Dışişleri Bakanlığı, Filistinlilerin haklarının sürekli ihlal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan gerilimin sorumluluğunun yalnızca İsrail’e ait olduğunu belirtti. Hizbullah, İsrail’in Gazze Şeridi’nde bir kara harekâtı başlatması halinde savaşa gireceklerini açıkladı. İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi de bu türden bir harekata onay verdi.

Filistin’de işler giderek daha ciddi bir hal alıyor. İran ve Katar’ın desteği, Türkiye’nin İsrail’e karşı kibirli tutumu ve Hizbullah’ın ikinci bir cephe açmaya hazır olması dikkat edilmesi gereken önemli hususlar. Ve en önemlisi, savaşın süresi ve ölçeği. Böylesine gergin bir durum için bir gün zaten çok fazla. Ve yakın gelecekte de devam ederse, kaçınılmaz olarak genişleyecektir. İsrail’deki Yahudiler en başından beri kendilerini ateş çemberinin içinde buldular. İsrail’in varlığı Mesih’in vaadine dayanıyor. Kriz zamanlarında bu vaat yerine getirilmezse, risk altında olan sadece İsrail değil, çok daha fazlası olur. “Aksa Tufanı” böylesine önemli bir an mıdır? Bu hala belirsizliğini koruyor. Dikkatler Kiev’deki Nazi teröristlerden başka yöne çevrilmiş durumda. Harekete geçmenin tam zamanı.

Belki de Hamas’ın İsrail’e yönelik cesur saldırısı, küresel oyunda güç dengesini değiştiren siyah kuğu olayı olabilir. Her şey durmuş gibi görünüyor ve bu patlama, gerilimi azaltıyor. Altı Gün Savaşı’ndan elli yıl sonra. Bu da Yehova’nın savaşlarının bir parçası.

İsrail’in nükleer cephaneliğine gelince, bu her şeyi kapsayan bir çözüm değil. İsrail bunu kullansa bile, çok sayıdaki öfkeli Arap ne olacak? Asıl mesele, küresel liderliği ile ABD’nin kategorik olarak başarısız olduğu. SSCB artık yok. Hiç kimse, istese bile, Yahudilere ve Araplara sakin olmalarını söyleyemez. Bu arada, Soros’un sol liberalleri İsrail’deki sağcı Siyonistlere karşı savaşmaktan başka yapacak daha iyi bir şey bulamadılar. Savaş devam ettiğine ve herkes bu savaşta yok olduğuna göre, savaşın sadece Doğu Slavlarını değil, diğer herkesi de etkilemesi doğal. Bu senaryoda her iki taraf da ulaşılamaz bir şey için savaşıyor.

İsrail’in kolektif Batı ile birlikte İslam’a geniş çaplı bir savaş başlattığını düşünün. Ama bir de Rusya, Çin, Hindistan, BRICS var. Bunlar kesinlikle sorgusuz sualsiz Batı’yı takip etmeyecektir. Bağımsız hareket edeceklerdir. Ve kumaşın ince olduğu her yer yırtılacaktır. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün kuruluşundan sonra zayıf noktalarımızın nerede olduğunu biliyoruz. Ve sonuçlar çıkarıyoruz. Şimdi sıra diğerlerinde.

Not: Rus eliti şu anda fantastik bir gösteri sunuyor. Üçte biri anti-Siyonist, Filistin ayaklanmasından memnunlar. Diğer üçte biri ise Siyonist taraftarı, zira İsrailli sağcılar Putin’e ve özel askeri harekata karşı hoşgörülü. İsrail’i savunmak için toplanıyorlar. Son üçte birlik kesim ise Council on Foreign Relations ve Biden’ı destekleyen küreselciler ama ne söylemeleri ve ne yapmaları gerektiği net değil. Sonuçta Soros İsrail’e karşı ama onlar Soros’tan yana (kabaca konuşursak). Hangi tavır galip gelecek? Belki de, her zamanki gibi, üçü aynı anda.

Çok Okunanlar

Exit mobile version