SÖYLEŞİ

‘F-16 meselesi İsveç’in üyeliği ile bağlantılı’

Yayınlanma

ABD’li emekli albay Richard Outzen, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Politika Planlama Ekibinde görev yapmış ve birkaç dışişleri bakanına danışman olarak hizmet vermiş bir isim.

Outzen, 2016’dan 2021’e kadar ABD Dışişleri Bakanlığı’nda hem askeri hem de sivil danışman olarak görev yaptı, Politika Planlama Ofisinde ve daha sonra Suriye Özel Temsilciliği Ofisinde çalıştı. 2013-2016 yılları arasında Milli Savunma Üniversitesi (NDU) ve Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü öğretim üyeliği yaptı. 2014’ten 2015’e kadar Kabil’de ABD savunma ataşesi olarak görev yaptı. Daha önce Kudüs’teki ABD Güvenlik Koordinatörü’nün eğitim ve geliştirmeden sorumlu genelkurmay başkan yardımcısı olarak görev yaptı. Orta Doğu ve Orta Asya’ya odaklanarak, politika ve strateji konularında kapsamlı araştırmalar yayınlandı.

Şu anda Atlantik Konseyi gibi önde gelen ABD’li düşünce kuruluşlarında jeopolitik danışman olarak çalışan ve Türkçe, Arapça, İbranice ve Almanca bilen Outzen, otuz yılı aşkın aktif askerlik hizmeti yerine getirmiş, çeşitli komuta, personel ve irtibat pozisyonlarında bulunmuş ve Irak ve Afganistan savaşları da dahil olmak üzere Orta Doğu’da on yıl geçirmiş.

Outzen, Türkiye-ABD ilişkileri, Türkiye’nin NATO’daki pozisyonu ve Rusya-Ukrayna savaşına dair sorularımızı yanıtladı.

‘Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine karşın istekleri makul ve yerinde’ 

  • Geçtiğimiz günlerde Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında üçlü toplantı gerçekleşti. Toplantı sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç’in üyeliği için “pek sıcak bakmıyoruz” ifadesini kullandı. Sizce önümüzdeki ay Litvanya’da yapılacak NATO zirvesine kadar bu düşünce değişebilir mi? Değişmediği takdirde NATO’nun ve ABD’nin buna tepkisi nasıl olur.

Değişiklik için büyük bir ihtimal görmüyorum. İsveç’in yapacağı icraatlar önemli. Onların bir takım yasal sorunları vardı. İsveç yasalarında teröre karşı bir gevşeklik olduğu söylenebilir. Onlar için terör örgütü üyesi olmak ağır bir suç teşkil etmiyordu. Bu anayasal sorunlar 2022 sonunda değişti. Eskiden bir kişi fiilen bir terör eyleminde bulunmamışsa, bu suç olmazdı. Üye olmayı bırakın, örgüt propagandası yapmak ve üye toplamak bile suç değildi. Bu sayede uluslararası terörist bir organizasyon olan PKK İsveç’te rahatça gösteri yapabiliyor, nüfuzunu genişletebiliyordu. Türkiye doğal olarak buna sıcak bakmaz. Bu yasayla ilgili değişiklik daha ancak 1 Haziran’da yürürlüğe girdi. Şu ana kadar terör suçlusu bir kişiyi iade edecekleri biliniyor o da PKK üyeliğinin yanı sıra uyuşturucu gibi suçlarla anılıyor. Ancak bu sadece bir adım.

Türkiye daha önemli adımlar bekliyor. Örgütün para ve üye toplama yöntemlerinin engellenmesini istiyor. Bu da bence gayet makul ve yerinde bir istek. Sonuçta NATO üyeliğiyle beraber bir çok yükümlülük geliyor. İsveç bir gün saldırı altında kaldığında Türkiye’nin İsveç’i savunması gerekecek. Bu nedenle Türkiye’nin bir numaralı ulusal güvenlik sorunu olan PKK’yı da İsveç’in ciddiye alması gerekir. Bu son derece makul bir istektir. Bu nedenle bir ayda büyük bir değişim olacağını sanmıyorum. Vilnius’a yetişmesini beklemiyorum. Burada bizim (ABD’nin) de hayal kırıklığına uğrayacağını biliyorum. Neticede biz de NATO’yu Rus tehdidine karşı büyütmeye çalışıyoruz. İki istek de yerinde ve makuldür ama zamanlama iyi değil.

Ben bu sebepten ötürü ABD’nin tehditkar bir üslup ve yaptırımlarla tepki vereceğini düşünmüyorum. Bu hiç bir şekilde süreci hızlandırmaz. Türkiye, yaptırımlarla milli çıkarlarından vaz geçmeyeceğini gösterdi. Benim tahminim bir 3-4 ay daha bu şekilde geçecek. İsveç, yeni yasalarını uygulamaya devam edecek. Türkiye’nin tatmin olması durumunda aynı Finlandiya gibi onlar da NATO’ya girebilecekler. Bunun çabuk olmasını beklememek gerekir.

‘İsveç’in NATO üyeliğini görene kadar F-16 onayını vermeyecekler’

  • Biliyorsunuz Türkiye ve ABD arasında F-16 ve modernizasyon kiti istişareleri devam ediyor. Joe Biden hükümeti de bu konudaki olumlu fikirlerini bildirdi ancak kararın kongreden de geçmesi gerekiyor. Türkiye’nin İsveç konusunda aldığı tutum ve politikalar sizce F-16 kararını nasıl etkileyecek? F-16’ların alınması İsveç üyeliğine mi bağlı? 

Bağlıdır. Bağlı olmaması gerekirdi ama maalesef ki bağlı. Silah satış konusunda kongrenin yeri  bizim sistemimizde çok önemli. Özellikle dış işleri komisyonunda dört kıdemli kongre üyesi var. Bu dört üyeden biri dahi itiraz etse bir gecikme olacak. Başkanın isteğine göre bir oylama zorlayabilir ancak bu kendi partisinde çok hoş karşılanmayacaktır. Bu nedenle Biden, ikna turlarına başlayacak. İkna etmesi gereken kişilerden biri Senatör Menendez. Menendez, İsveç’in NATO üyeliğini görene kadar onay vermeyeceğini söyledi. İsveç meselesi uzayacağına göre F-16 da uzayacak.  Bu çok üzücü. Ben şahsen Türkiye’nin F-16’ları almasını destekliyorum. Neticede bu biraz da iç siyasetle alakalı bir mesele. Demokratlar, İsveç’i NATO’da görmek istiyorlar ve PKK konusuna pek önem vermiyorlar. Tabii kongrede Türkiye karşıtları da var. Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsız oluyorlar. Bu tabii yeni bir mesele değil.  1974 barış harekatı zamanında da kongre kızmıştı ve ambargolar getirdi. 5-6 yıl boyunca Türkiye’ye hiç bir şey satmadık. O zaman Türkiye’nin savunma sanayii de pek olgun değildi. Türkiye için daha büyük bir sorun olmuştu.  Hatta bu Türkiye’deki savunma yatırımlarının gelişmesinde de büyük rol oynadı. O dönemki gibi bağımlı bir rolde bulunmamak adına Türkler savunma sanayiini güçlendirdiler. F-16 meselesi kısa vadede çözülmeyecek gibi duruyor ama Türkiye’nin kendi savunma sanayii ya da diğer ortakları gibi başka de seçenekleri var.

‘ABD Fırat’ın batısına operasyona tepki göstermez’

  • Türkiye’nin geçtiğimiz yıllarda Suriye’ye yaptığı operasyonlar batıda ciddi tepki görmüştü. Son bir yıldır da Suriye’deki PKK-YPG terör unsurlarına yeni bir operasyon geleceği konuşuluyor. Ukrayna savaşı sonrası Rusya’ya uygulanan yaptırımlar bekleneni veremedi. Türkiye’nin olası bir operasyonu benzer yaptırımların kapısını açar mı?

Bu yaptırım meselesi ABD’de çok popüler. Ne kadar etkili olduğu ise tartışmaya açık. Böyle bir olası operasyonda seçilen bölge çok önemli. Daha çok bizim askerlerimizin olduğu yer Suriye’nin kuzeydoğusunda. Kobani ya da Kamışlı gibi yerler de askerlerimiz var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bahsettiği yerler ise Fırat’ın batısında. Tel Rıfat, Menbiç gibi bölgeler de ABD askeri yok. Oradaki YPG unsurlarının IŞİD’le mücadele gibi bir görevi de yok. Onlar bölgeyi Esad’ın, Rusların ve İranlıların desteğiyle işgal ediyor. Bu bölgeler Sünni nüfus çoğunluklu bölgeler. Ben küçük çapta bir operasyonun büyük bir tepkiye yol açacağını sanmıyorum. Yine de dikkatli olunması gerekir, Türkiye ve ABD gibi iki müttefik karşı karşıya gelmemeli.

‘Beyaz Saray Türkiye seçim sonuçları konusunda pragmatik davranacak’

  • Joe Biden’ın 2020 seçim döneminde Türkiye’deki muhalefeti destekleyeceğine yönelik açıklamaları olmuştu. Bu açıklamalarla Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki gerilimin arttığını gözlemledik. Türkiye seçimleri sonrası Erdoğan’ın tekrar kazanması ve 5 yıl daha hükümette kalacak olmasının Türk Amerikan ilişkilerine nasıl etki edeceğini düşünüyorsunuz? 

İlk belirtilere göre Beyaz Saray pragmatik davranacak. Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan bir röportaj yaptı. Sullivan, “Türkiye seçim kampanyalarındaki ABD karşıtlığı sizi rahatsız ediyor mu?”  sorusuna “Türkiye bir demokrasidir. Türkiye seçimlerinde hep bir Amerikan karşıtlığı gözlemlenir. Ancak bu, bugüne kadar bizim ilişkilerimizi engellemedi. Türkiye’yle birlikte Ukrayna’dan Suriye’ye, yapılacak çok iş var. Biz yapıcı bir şekilde yaklaşacağız” ifadelerini kullandı. Bu çok ilginç çünkü 2021 ve 2022’de yapılan Demokrasi toplantılarına Türkiye davet edilmemişti. Bu şekilde Türkiye’nin demokratik bir ülke olmadığı vurgulanmıştı. Ancak şimdi Ulusal Güvenlik Danışmanı Türkiye’nin bir demokrasi olduğunu söylüyor. Şartlı demokrasi demedi, otoriter demokrasi demedi. Doğrudan demokrasi dedi. Bu olumlu bir işaret. Beyaz Saray, “tamam istediğimiz olmadı ama birlikte çalışmaya devam” mesajını verdi.

‘Türkiye-Yunanistan meselesinde ABD pek dengeli davranmıyor’

  • Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin son yıllarda giderek gerildiğini söylemek şaşırtıcı olmaz sanırım. Bu gerilimlere son dönemde ABD’nin Türkiye sınırında kurduğu askeri üsler de eklendi. Özellikle Türk medyasında bu yığınakların Rusya’dan ziyade Türkiye’ye karşı yapıldığı iddiası çokça dile getiriliyor. Siz ne düşünüyorsunuz? 

Ben bir Amerikalı olarak NATO’nun güçlü olmasını isterim. Bu hem Yunanistan’ı hem de Türkiye’yi kapsıyor. Bu tarz bir yığınak asla müttefiklere karşı olmaz. Tabii ben Türkiye’nin kaygılarını anlıyorum. Türkiye-Yunanistan meselesinde ABD pek dengeli davranmıyor. Mesela Miçotakis kongre önünde konuşma yapabiliyor ama Türkiye yapamıyor. Bu yüzden kaygıları anlıyorum ama bunun Türkiye’ye karşı bir gözdağı olduğunu düşünmüyorum. Yunanistan’daki askeri üslerin maddi bir sebebi de var. Almanya’daki üslere nazaran bakım masrafları daha düşük. Bu asla Türkiye’ye karşı bir hareket olmayacak.

Miçotakis ve Erdoğan arasındaki gerilim iki tarafa da seçim arifesinde faydalı geldi. İki lider de 4-5 yıl rahatlık elde ettiler. Buradan sonra gerilimler devam etse de biraz daha hafifleyecektir. Türkiye-Yunanistan arasındaki sorunlar çok büyük değil. Çözülmeyecek mesele yok. Gözlerden uzak toplantılarda bütün sorunlar çözülebilir.

Tabii Yunanlı arkadaşlar bu gerilimden rahatsız olmadıklarını söylüyorlar. Gerilim sayesinde batıdan “hediyeler” alıyorlar. Ekipmanlarını yeniliyorlar. ABD’nin büyük ağabey olarak barışı teşvik etmesi ve dengeli davranması gerekir.

‘Mariupol gibi bölgelerde bir kırılma olursa Ruslar masaya oturmaya teşvik edilebilir’

  • Ukrayna, Batı’dan gelen ekipmanlar sonrası bir taarruza başladı. Bu taarruz için Batı ülkelerinde ciddi bir yatırım yapıldı. Ancak taarruzun ilk bir haftası, bize büyük bir ilerleme kaydedilemediğini, dahası ciddi kayıplar yaşandığını söylüyor. Bir çok uzmanın yorumuna göre ise önümüzdeki bir yılda ciddi bir toprak değişimi yaşanmayacak. ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley de “büyük bir değişim beklemiyoruz” demişti. Hatta öyle yorumlar var ki savaşın yıllar değil on yıllar sürebileceği iddia ediliyor. Siz savaşın gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?

General Milley, “Kiev 3 gün içinde düşecek” de demişti. Yüksek rütbe her zaman iyi tahmin demek olmuyor. Savaş çok karmaşık ve zor bir süreç. Bir harekatın önceden nasıl gelişeceğini tahmin etmek zor. Ancak biz şunu biliyoruz ki Rus ordusu içinde ciddi zaaflar mevcut. Onlar kendi taarruzlarını başarılı sonuçlandıramadılar. Evet, Bahmut alındı ama başka bir ilerleme kaydedilemedi, dahası ciddi kayıplar verildi.

Ukrayna’nın taarruzu henüz olgunlaşmadı. Şimdilik zayıf nokta bulmak için yapılan ufak saldırılar yapıyorlar. Bu sayede Rusların yedek güçlerini de kaydırmalarını bekliyorlar. Ukrayna’nın taarruz için kurduğu ağır zırhlı tugaylar var. Bu tugaylar batı ekipmanlarıyla donatıldı. Biz taarruzun ana gücünü henüz sahada görmedik. Çok sürmez, bir hafta on gün içerisinde zayıf nokta bulup şanslarını deneyecekler. O zaman sonuç alınıp alınmayacağını göreceğiz. Ben de bu savaşın uzun sürebileceğini kabul ediyorum. Özellikle Kırım’ın Ruslardan temizlenmesi çok zaman alabilir. Ancak savaş sürprizlerle doludur. Melitopol ve Mariupol gibi bölgelerde bir kırılma yaratılması işin gidişatını değiştirebilir. Belki o zaman Ruslar masaya oturmaya teşvik edilebilirler. Böyle bir hatayı Ruslar dünya savaşlarında da yapmıştı. Ciddi bir kuvveti önde bırakmış ancak yanları zayıflatmışlardı. Almanlar hızla etraflarını sararken Ruslar birliklerini çekememiş 200-300 bin kadar Rus askerinin esir alınmasına yol açmışlardı. Tabii savaşın boyutları gereği şu an bu kadar olmaz.  Ukrayna bir zayıf noktayı iyi kullanabilirse bir çöküş yaşanabilir.

  • Peki ya olmazsa? Taarruzun başarısız olması durumunda Batı ülkeleri desteğini daha ne kadar sürdürebilir? Ya da sürdürmek isterler mi?

Bence savaşın en büyük sürprizi bu. Putin Batı’nın yılacağını ve Ukrayna’yı yalnız bırakacağını düşündü ama yanıldı. Çünkü Batı, Rusya’nın başarılı olması durumunda bu savaşın Ukrayna’ya yapılan son saldırı olmayacağını düşünüyor. Hemen hemen bütün NATO ülkeleri Ukrayna’ya yardıma devam edecektir. Rusya’nın kazanması Türkiye için de bir felaket olur. Rusya, Ukrayna’yı haritadan silerse, Türkiye Karadeniz’de çok zor durumda kalacak. Evet belki Rusya bu savaşa 10 sene kadar devam edebilir. Ancak biz de en azından bir iki sene daha desteklemeye devam edebiliriz.

‘Çin, Ortadoğu’da ABD’nin hatalarını tekrarlamayacak’

  • Biliyorsunuz ki geçtiğimiz aylarda Çin’in Ortadoğu’ya sert bir girişi oldu. Yemen üzerinden uzun zamandır savaşta olan Suudi Arabistan ve İran’ın arasında bir diplomasi rüzgarı esmeye başladı. Biz bu dönemi ABD’nin Ortadoğu’daki nüfusunun azaldığı ancak Çin’in nüfusunun arttığı bir dönem olarak gördük. Peki siz Ortadoğu’daki yeni dengeleri nasıl görüyorsunuz? ABD’nin Ortadoğu’da geçirdiği 30 yılı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

ABD 30 yıl boyunca büyük hatalar yaptı. Bene 90’larda iyi şeyler yapılmaya çalışılmıştı. Soğuk savaş sonrası dünyanın her yerinde iyilik yapsın beklentisi vardı. Refah, demokrasi getirme maksadı oluşturulmuştu. Filistin ve İsrail arasında barışa odaklanmıştık. Diktatörleri göndermek istemiştik.  Ancak olmadı. Biz çok güçlü olsak bile bu kadar karmaşık bir bölgeyi yönetemedik. Klasik İngilizler gibi bir İmparatorluk kurmaya çalışmadık. Halkımız, bu ülkeleri sömürge yapmak ve hatta para vermek dahi istemedi. Bu işten kolay yorulduk. Açıkçası çok da hatalar yapıldı. Irak’tan Libya’ya çok hatalar oldu. ABD halkı da “biz beceremiyoruz” dedi ve çekilme talebini gösterdi.

Çin, bence hataları tekrarlamayacak. Bölgeyi yönetme gibi bir istek gütmüyorlar. Onlar, hem Suudi Arabistan’dan hem İran’dan petrol alıyorlar. Petrolün onlara sorunsuz ulaşabilmesi için savaşmamaları gerektiğini düşünüyorlar. Bu daha çok ticari bir anlaşma gibi . Yani sadece düzen olsun istiyorlar.

“Çok kutupluluk” bu dönemde fazla konuşuluyor. Eğer Çin bölgeyi kontrol etmeye çalışırsa onlar da beceremezler. ABD de artık pek niyetli değil. Ortadoğu’dan çıkıp nüfuzunu Asya’ya kaydırmayı planlıyor.

Çok kutupluluk bu bölge için iyi bir şey çünkü bölgede İran, İsrail, Suudi Arabistan Türkiye gibi çeşitli güç odakları var. Onlar da kendi aralarında anlaşsınlar. Biz her şeyi dışarıdan etkileyemeyiz. Bu ülkelerin aralarında diyalog kurulması iyi bir şey ki şu anda bu gerçekleşiyor. Herkes birbiriyle konuşur hale gelmeli. Mesela artık Mısır’la da anlaşıyorsunuz Türkiye olarak. Bence ABD’den açılan boşluğu bölge ülkelerin doldurması iyi ve normal bir şey.

Çok Okunanlar

Exit mobile version