Editörün notu: Slovakya Başbakanı Robert Fico’ya yönelik suikast, Avrupa’da siyasi iklimin başbakan vurmaya gidecek kadar gerildiğini gösteriyor. Suikastçının motivasyonu hakkında bazı bilgiler olsa da, “ipleri tutanlar”ın kim olduğu henüz bilinmiyor. Bununla birlikte, Batı medyasında Fico’nun başına gelenleri neredeyse hak ettiğine ilişkin imalar, ortada politik bir cinayet girişimi olduğuna işaret ediyor. Son olarak, ara başlıklar okumayı kolaylaştırması için çevirmen tarafından konmuştur.
İlgi odağı
Lily Lynch New Left Review
16 Mayıs 2024
Çev. Leman Meral Ünal
Slovakya Başbakanı Robert Fico, hayatına kastedildiği saldırının ardından “stabil ama ciddi” bir durumda. 59 yaşındaki başbakan geçtiğimiz hafta (15 Mayıs) eski bir kömür madeni kasabası olan Handlová’da destekçilerini selamlarken birden fazla kez vurulmuş ve acil ameliyata alınmak üzere Banska Bystrica’ya sevk edilmişti. Fico’nun siyaseti, onu Avrupa’nın liberal Atlantikçilerine düşman haline getirdi. Her ne kadar konu “toplumsal cinsiyet ideolojisi” olduğunda kimi “boomer” çıkışları olsa da yürüttüğü dış politika, programının asıl tartışmalı kısmını oluşturuyor. Öyle ki, 2023 seçim kampanyası sırasında “Rus-Amerikan çatışması” olarak nitelendirdiği Ukrayna’daki savaş için “tek bir kurşun daha atmama” sözü vererek AB’yi Ukrayna’ya daha fazla askeri yardım göndermek yerine bir barış anlaşması müzakeresi örgütlemeye çağırmıştı. Sık sık karşılaştırıldığı aşırı-Siyonist Viktor Orbán’ın aksine Fico, Avrupalı liderlerin Gazze’deki İsrail zulmünü kabul etmeme konusundaki ikiyüzlülüğünü sıklıkla eleştirmesiyle hatırlarda.
Fico’nun siyasal tavır alışının gerisinde Slovakya halkının hassasiyetleri var
Bu tavır alışlar genellikle Fico’nun otoriter popülizminin kanıtı olarak sunulsa da aslında Slovakya’daki ortalama kamuoyu duyarlılığını yansıtıyor. 2022’de Slovakların sadece yüzde 47’si Ukrayna’ya AB yardımı gönderilmesini desteklerken, geçtiğimiz mart ayında ise yüzde 60’ı savaş uçaklarının gönderilmesine karşı olduğunu söylemişlerdi. Halkın yarısından fazlası bu savaşın sorumlusunun Ukrayna ya da Batı olduğuna inanıyor. Geçtiğimiz yirmi yıl boyunca Fico, ülkenin siyasi iklimini belirleyen başlıca isim oldu. Partisi Yön-Sosyal Demokrasi (SMER-SDD) 2006’dan 2020’ye kadar –2010 ve 2012 arasındaki kısa bir ara dışında– hep iktidardaydı. Geçen yılki parlamento seçimlerini kazandıktan sonra refah politikalarını koruma, kemer sıkma önlemlerine son verme ve Rusya ile gerilimi azaltma vaadiyle yeniden iktidara geldi. Popüler sosyal politikaları kültürel muhafazakarlıkla harmanlayarak 72 seçim bölgesinden 5’ini kazandı. Liberal rakiplerinin çok üstünde bir destek toplamaya ise devam ediyor.
Fico’ya yönelik suikast girişimine medyanın verdiği tepkinin kurban suçlayıcılığına varmasına şaşmamak gerek. Bir Sky News yorumcusu Fico’nun bir Rus yardakçısı olduğunu ve cinayet girişiminin bunun tabii bir neticesi olduğunu öne sürdü mesela. “Yıllar içinde fazlaca Rus yanlısı oldu; insan bunun neden ve nasıl olduğunu merak ediyor. Böylesi saldırının gerçekleşmesi şaşırtıcı değil, çünkü Slovakya şu anda çok mutsuz bir ülke.” Nitekim asıl mesele Slovakya’nın gelecekte “daha mı otoriter yoksa daha geleneksel bir Batı Avrupa’ya mı doğru gideceği” idi – ve muhtemelen bu ayrımı daha da billurlaştıran da bu silahlı saldırı oldu.
Benzer şekilde BBC de bir önceki merkez sağ hükümete karşı düzenlenen “azılı ve çirkin” gösterilerde Fico’nun “elinde megafonla öfkeli kalabalıkları kışkırtarak” oynadığı öncü rolü hatırlattı. Özel Savcılığı kapatması ve ulusal yayın kuruluşunu yeniden yapılandırmasına atıfla Fico’nun “Slovakya’nın kurumlarına balyoz indirdiğini” savundu. Guardian da benzer bir senaryo izleyerek Fico’yu Trump’a benzetti ve onun aldığı “en aşırı pozisyonları” şöyle sıraladı: “Batılı müttefiklere saldırılar, Kiev’e askeri desteği durdurma vaatleri, Rusya’ya dönük yaptırımların eleştirilmesi ve Ukrayna’nın olası NATO üyeliğini veto etme tehditleri”. Haberde, “daha yaşlı, daha muhafazakâr taşra seçmenleri ile daha ilerici bir kültüre, daha zengin ve genellikle daha eğitimli bir nüfusa sahip olan başkent Bratislava’daki seçmenler arasındaki bölünmeyi istismar etmek için çok çalıştığı” da kaydedildi. Telegraph’tan Financial Times’a ve Politico’ya kadar pek çok yayın organı, Fico’nun bu siyasal tavır alışlarının “kutuplaşmaya” ve “toksik bir siyasete” yol açtığını ve tüm bunların da silahlı saldırıya neden olduğunu yazmaktaydı.
Elbette tüm bunlar içi boş birer spekülasyondu. Suikastçının, Levice kasabasından, bir dönem Handlová’daki kapatılan kömür madeninde çalışan 71 yaşındaki şair Juraj Cintula olduğu tespit edildi. Tetiği neden çektiği ise belli değil. Fakat bir zamanlar Rusya’daki benzer örgütlerle gevşek bağları olan aşırı sağcı Slovak yarı-paramiliter bir birliğe hayranlığını ifade ettiği ortaya çıktı. Bu, Yahoo News’te, Cintula’nın “Rusya yanlısı paramiliter bir gruba mensup olabileceği” şeklinde haberleştirildi. Yine de daha yakın tarihli Facebook paylaşımlarında Ukrayna’yı ve liberal İlerici Slovakya (PS) partisini destekliyor gibi görünüyor. Gözaltına alındıktan sonra kaydedilen bir video klipte ise Cintula’nın Fico’nun iç politikadaki siciline dönük sert eleştirileri duyuluyor.
Tetikçinin kesin gerekçeleri bilinmese de bu gerekçelerin tanımlanması yönündeki çabalar oldukça manidar. Moskova, suikast girişiminde Ukrayna parmağı olduğunu iddia ediyor; sağcı komplocular aşı lobisini işaret ediyor; düzen yorumcuları ise Rusya’ya verdiği destek göz önüne alındığında bunun hak edilmiş olduğunu ima etmek ile doğrudan Rusya’yı sorumlu tutmak arasında gidip geliyor. Slovakya’nın “kutuplaşmış” durumuna üzülmüş gibi yapıyorlar, ancak bunun yaratılmasında kendi rollerinin ne olduğunu düşünmüyorlar. Zira popülist sağın Avrupa genelinde etnik bölünmeleri istismar etmesi gibi, liberal merkez de Doğu ile Batı’yı ayıran Soğuk Savaş anlatılarını yeniden canlandırarak bu retoriği farklı biçimlerde ateşliyor. Kabul edilebilir görüşler ise oldukça sınırlandırılmış durumda. Muhalifler “yabancı ajanlar” olarak damgalanırken onlara yönelik şiddet ancak yarım ağız kınanıyor. Yoksa zımnen kabul mü ediliyor?