Çin merkezli Global Times gazetesi, Filistin direniş örgütü Hamas’ın İsrail’e yönelik başlattığı saldırıyı, bu çatışmayı doğuran sebepleri ve çözüm yollarını ele alan editoryal bir makale yayınladı. 8 Ekim’de yayınlanan makaleyi sizler için çevirdik.
Birçok kişi İsrail-Filistin çatışmasının bu turunun oldukça ani bir şekilde patlak verdiği görüşünde. Hamas, İsrail ordusuna sürpriz bir saldırı düzenleyerek onları hazırlıksız yakaladı ve dünyayı şoke eden önemli kayıplara neden oldu. İsrail’in misilleme eylemlerinin daha fazla kan dökülmesine ve şiddetin tırmanmasına yol açması ise kaçınılmazdır. Hiçbirimiz bunun olmasını istemesek de, bunun yaşanmasını engellemek zor. İsrail-Filistin çatışması karşısında mevcut uluslararası barış çabaları yeterince güçlü olmaktan uzak. Bunu değiştirmek için ise uluslararası toplumun daha güçlü bir kolektif çaba göstermesi gerekmektedir.
Daha derin bir perspektiften bakıldığında aslında bu çatışma ani değildir ve kaçınılmazdır. Filistin meselesine köklü çözümler getirilmediği ve barış süreci desteklenmediği takdirde kan dökülmesinin ve çatışmaların tekrarlanacağı, dökülen kanlar ve can kayıpları aracılığıyla bir kez daha dünyaya duyurulmaktadır. Bu durum aslında oldukça açık olmakla birlikte, Filistin meselesinde birincil sorumluluk ve etkiye sahip olan Batılı ülkeler tarafından uzun süredir görmezden gelinmektedir.
Çin uzun yıllar boyunca Birleşmiş Milletler gibi önemli çok taraflı toplantılarda uluslararası topluma Filistin meselesine uluslararası gündemde öncelik verilmesi çağrısında bulunmuştur. “İki devletli çözümün” daha güçlü bir aciliyet duygusuyla ilerletilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Kısa bir süre önce, bu çatışmanın patlak vermesinden önce, Çin’in BM Daimi Temsilciliği hala bu noktayı vurguluyordu. Şimdi ise Filistin, İsrail ve tüm Orta Doğu’nun ödediği yüksek bedel göz önüne alındığında gereklilik ve aciliyet başka bir seviyeye yükselmiştir.
İsrail-Filistin meselesinin karmaşık bir sorunlar yumağı olduğunu ve dış müdahalelerin bu sorunun çözülememesinin ve hatta nefreti arttırmasının başlıca nedenlerinden biri olduğunu kabul etmek gerekir. Başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin İsrail-Filistin meselesindeki önyargıları ve müdahaleleri uzun zamandır aşikâr ve Orta Doğu’daki tarihi çatışmaların perde arkasında genellikle ABD’nin parmağı var. İsrail-Filistin çatışmasının tırmanmasının ardından ABD ve bazı Batılı ülkelerin hızlı bir şekilde taraf tutmaya karar vermesi sorunun çözümüne yardımcı olmadığı gibi yangına körükle gitmektedir. Son iki gün içinde çatışmalarda ölen ve yaralanan çok sayıda masum sivil göz önünde bulundurulduğunda, uluslararası toplumun acil önceliği, daha fazla insani felaketin yaşanmasını önlemek için her iki tarafı da bir an önce ateşkese çağırmak olmalıdır.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı tarafından hazırlanan bir rapor, İsrail’in 2007-2018 yılları arasında Gazze’yi işgali sırasında uyguladığı uzun süreli kapatma ve askeri operasyonların Gazze ekonomisini çöküşün eşiğine getirdiğini göstermektedir. Bugün Gazze, dünyanın en yoksul ve istikrarsız bölgelerinden biri haline gelmiştir. Filistin ve İsrail arasındaki bu geniş çaplı silahlı çatışmanın, ABD ve Batı’nın barış kisvesi altında mutlak güvenlik arayışının gerçek barış ve huzuru sağlayamayacağını bir kez daha kanıtladığı söylenebilir. Bu aynı zamanda ABD’nin yeni Orta Doğu stratejisinin özünü de ortaya koymaktadır. ABD ve diğer Batılı ülkeleri bu uygulamaya son vermeye ve Orta Doğu barış sürecine gerçekten katılmaya çağırıyoruz.
Orta Doğu barışı ‘geleceği olmayan bir yol’ değildir. Önemli olan bundan sonra yanlış yolda ilerlemek ve hatta geri dönmek yerine doğru yolda yürümeye başlamaktır. Basında yer alan haberlere göre, Filistin ve İsrail arasındaki çatışmaların bu turu her iki tarafta da yaklaşık 1.000 kişinin ölümüne ve binlerce kişinin yaralanmasına neden oldu. Üstelik savaş başka ülkelere de sıçrayabilir. Son gelişme, İsrail ile Lübnan’daki silahlı grup Hizbullah’ın çatışmaya girmesi oldu. Birçok kişi bu olayın sonunda Orta Doğu’da yeni bir “Altı Gün Savaşı”na yol açıp açmayacağından endişe ediyor.
Şu anda uluslararası toplum acilen harekete geçmelidir. Birleşmiş Milletler 7 Ekim’de bir açıklama yayınlayarak durumu “tehlikeli bir uçurum” olarak nitelendirdi, sivillere yönelik saldırıları şiddetle kınadı ve şiddete son verilmesi çağrısında bulundu. BM Genel Sekreteri António Guterres “daha büyük bir yangından kaçınmak için tüm diplomatik çabaların gösterilmesi” çağrısında bulundu. BM Güvenlik Konseyi, Filistin ve İsrail arasındaki mevcut duruma ilişkin çözüm yollarını görüşmek üzere pazar günü yerel saatle öğleden sonra New York’ta kapalı kapılar ardında bir toplantı yapmayı planlıyor. Temelde, Filistin ve İsrail de dâhil olmak üzere Orta Doğu barış sürecine dâhil olan tüm taraflar “iki devletli çözümün” hayata geçirilmesi için gerekli koşulların yaratılması yönünde çalışmalıdır.
Dördüncü Arap-İsrail Savaşı’nın (Yom Kippur Savaşı, Ramazan Savaşı, Ekim Savaşı olarak da bilinir) üzerinden 50 yıl, Oslo Anlaşmalarının imzalanmasının üzerinden ise 30 yıl geçti. Savaş mı barış mı? Orta Doğu bir kez daha tarihi bir kavşakta bulunuyor. Uluslararası toplum, her iki tarafı da şiddeti bir an önce durdurmaya, azami itidal göstermeye ve özellikle de barış için fırsat penceresinin çatışmalarla kapanmasını önlemeye teşvik etmek üzere kararlı ve etkili diplomatik adımlar atmalıdır. Çin, müzakerelerin yeniden başlaması için gerekli koşulların yaratılması amacıyla daha büyük ölçekli, daha yetkili ve etkili bir uluslararası barış konferansının toplanmasını her zaman desteklemiştir. Bu öneri şimdi daha gerekli ve acildir.