22 Ağustos’ta, ABD Demokrat Parti’sinin Chicago’da düzenlediği dört günlük ulusal kongre sona erdi ve mevcut Başkan Yardımcısı Kamala Harris, bir sonraki seçimler için Demokrat Parti’nin başkan adayı olarak resmen belirlendi. Minnesota Valisi Tim Walz ise başkan yardımcısı adayı oldu. Kongrede birçok eski başkan ve önemli Demokrat yetkili de yer aldı ve Harris’e destek verdiler. Chicago kongresi, Demokrat Parti’nin Harris’in liderliğinde Beyaz Saray’ı savunma savaşının startını verdiğini ve 8 Kasım’da Cumhuriyetçi rakipleri, eski Başkan Trump ve yardımcısı Vance’i yenme kararlılığını ortaya koydu.
Harris, ağustos başında parti içindeki 4500 temsilcinin çevrim içi oylarıyla Demokrat Parti’nin başkan adayı olarak seçilmişti. Dolayısıyla, Chicago kongresi yalnızca bir yetki onaylama kongresi değil, aynı zamanda bir motivasyon ve yemin töreni olarak, “Harris-Walz” yeni kombinasyonunu desteklemek ve Demokrat Parti’yi ve ortada yer alan seçmenleri etkilemek amacıyla yapıldı. Ayrıca bu kongre, “Biden sonrası dönem” ya da “Harris dönemi” seçim kampanyasının başlangıcına işaret ediyor.
Harris, seçim kampanyası ilerledikçe ve mevcut Başkan Biden’ın performansı düştükçe, beklenmedik bir şekilde görevi devralmak zorunda kaldı. Bu durum hem beklenmedik hem de beklenebilir bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Demokrat Parti dört yıl önce “Biden-Harris” kombinasyonunu sunduğunda, bu durumun ileride bir lider değişikliğine yol açabilecek şekilde tasarlandığı ve öngörüldüğü düşünülüyordu. Harris’in Demokrat Parti’nin adayı olarak seçilmesi, Amerikan halkı için yenilik getiriyor. Biden ve Trump’tan 20 yaş genç olan Harris, Beyaz Saray’ı savunabilirse, ABD tarihinin ilk kadın başkanı ve ilk Güney Asyalı başkanı olacak.
Demokrat Parti, Beyaz Saray’daki konumunu koruma konusunda kararlı. Önce, Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi ve mevcut Senato Çoğunluk Lideri Schumer gibi büyük isimler Biden’a seçimden çekilmesi için baskı yaptı. Ardından, eski Başkanlar Clinton ve Obama çiftleri de Harris’e destek verdiler. Yeniden seçilme şansı kalmayan Biden bile kişisel hüsran ve üzüntülerini bir kenara bırakarak, 59 yaşındaki Harris’i büyük bir heyecanla destekledi. Bu faktörler ve Chicago kongresi Demokrat Parti’nin birleşik bir ruh içinde olduğunu ve kamuoyunu etkilediğini gösterdi.
Amerikalıların değişime olan ilgisi göz önüne alındığında, Biden’ın çekilmesi ve Harris’in görevi devralması, seçim havasının Demokrat Parti için olumlu yönde değiştiğini gösteriyor. Harris, temmuz ayında küçük çaplı bağışlardan 200 milyon dolardan fazla topladı, bu da Trump’ın topladığı miktarın dört katından fazla. 19 Ağustos itibarıyla 538 sitesindeki ulusal anketler, Harris’in %46,6 destek oranıyla Trump’ın %43,8’ini geçtiğini ve bazı kilit eyaletlerde açık ara önde olduğunu gösterdi. Ayrıca, yeni seçmenleri çekme açısından, Harris’in etkisi Trump’ınkinden daha büyük.
Öte yandan, Trump’ı olumsuz gösteren kamuoyunun sesi yükseldi ve bu durum, Trump’ın Vance’i yardımcısı olarak seçmesinden ve saldırıya uğramasından sonra yaşanan olayların büyük bir fark yarattığını gösteriyor. Cumhuriyetçi Parti’nin “Trumplaşması” sağlansa da, önemli isimlerin eksikliği ve etkili eski liderlerin destek vermemesi nedeniyle, Trump yalnız ve Cumhuriyetçi Parti’nin kendi kendine mücadele ettiği bir durumda.
Analistler, Demokrat Parti’nin lider değişikliğinden sonra seçim havasının değişmesinin üç ana nedenini sıralıyor: Birincisi, Trump yaşça kendisinden sadece üç yaş büyük ve sağlık durumu kötü olan Biden’ı hedef alıyordu. Demokrat Parti’nin enerjik bir aday olan Harris’i sunması, Trump’la ilgili yaşlı ve yorgun bir izlenim oluşmasına neden oldu. İkincisi, Trump’ın saldırıya uğramasının ardından travma sonrası belirtiler ve düşünce karmaşası yaşadığı ve ruhsal durumunun kötüleştiği yönünde şüpheler var. Üçüncüsü, Vance’in sahneye çıkması, deneyimsizliği ve aşırı söylemleri iki hafta içinde destek oranının %6 düşmesine neden oldu ve bu durum Trump’ı olumsuz etkileyerek Cumhuriyetçi Parti içinde “geçici değişiklik” taleplerine yol açtı.
ABD seçimlerinde nadir görülen bir “temmuz sürprizi” ardından “ağustos dalgalanması” yaşandı. Kamuoyunun iki ay sürecek seçim sürecinin nasıl gelişeceğini öngörmesi zor. Ekim ayında beklenen “ekim sürprizi” de göz önüne alındığında, Harris’in Biden’ın yerine geçmesi ve getirdiği yenilikler, Beyaz Saray’ın yeni sahibi olup olmayacağını belirleyecek.
Harris yeni bir yüz değil, ancak kamuoyu bu Demokrat Parti’nin yeni liderini yeterince tanımıyor olabilir. Son dört yılda Harris, güvenlik işleriyle ilgilenen Başkan Yardımcısı olarak pek fazla öne çıkmadı. Karar alma sürecindeki rolü, medya görünürlüğü ve varlığı, önceki başkan yardımcılarınınkiler kadar belirgin değil. Harris’in avantajları genç olması, zeki olması ve kadınlar ve azınlık gruplarını temsil etmesidir.
Dört yıl önce 15 Ağustos’ta, “Biden-Harris” kombinasyonunun Beyaz Saray’ı kazanıp kazanamayacağını analiz ettiğim yazımda, bu iki kişilik takımın avantajlarının uzun vadede Beyaz Saray’ı ellerinde tutmalarını sağlayabileceğini ve Harris’in Biden’ı destekleyici rolünün bir gün onu başkan adayı yapabileceğini belirtmiştim. Bugün, bu tahmin gerçekleşti ve Harris, kritik bir anda Biden’ın yerini alarak Demokrat Parti’nin başkanı oldu ve olumlu bir kampanya havası yakaladı. Ancak, Cumhuriyetçi Parti ve Trump hala önemli bir şansa sahip olduklarını düşünüyor ve yeniden güçlü bir şekilde geri dönmeye çalışıyor. Trump, son günlerde savaşılan eyaletlerde düzenlediği etkinliklerde, Cumhuriyetçi Parti’nin avantajlı gördüğü konulara dair konuşmalar yapıyor, ekonomiyi, suçları ve güvenliği tartışıyor. Trump, “Amerika’yı daha büyük yap” sloganını “Amerika’yı daha güvenli yap” olarak değiştirdi.
Ayrıca, Trump’ın parti içindeki popülaritesi yüksek kalmaya devam ediyor. Destekçileri, Harris ve Demokrat Parti’nin aday değişikliğinin coşkusunu yaşadığını ancak seçmenler Harris’in önceki sözlerini ve duruşunu daha iyi anladıklarında ona karşı olumsuz bir tutum geliştirebileceklerini düşünüyor. Bazı anketler Harris’in Pennsylvania, Michigan ve Wisconsin gibi kilit eyaletlerde Biden’dan daha iyi performans gösterdiğini gösterse de, çoğu anket Beyaz Saray yarışının hala dengede olduğunu ortaya koyuyor. Harris ekibi de, “anketler, açık verilerin gösterdiği kadar olumlu değil” şeklinde bir itirafta bulunuyor.
Harris mi, Trump mı? Demokrat Parti mi, Cumhuriyetçi Parti mi? Sonuçları 80 gün sonra göreceğiz.
*Prof. Ma, Zhejiang Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi (Hangzhou) Akdeniz Çalışmaları Enstitüsü (ISMR ) Dekanıdır. Uluslararası politika, özellikle de İslam ve Orta Doğu siyaseti üzerine yoğunlaşmaktadır. Uzun yıllar Kuveyt, Filistin ve Irak’ta kıdemli Xinhua muhabiri olarak çalışmıştır.