“Yaygın kayırmacılık suçlamalarına rağmen Modi’nin itibari hala sağlam. Onaylanma oranı sürekli olarak yüzde 75’in üzerinde.”
Çevirmenin notu: Hindistan’da ana muhalefetteki Kongre Partisi, geçen yılın sonlarında Narendra Modi hükümetine karşı ülke çapında “birlik yürüyüşü” başlatmıştı. Kongre Partisi lideri Rahul Gandhi ve parti liderlerinin öncülük ettiği yürüyüş, kısa zaman içinde ülke çapında yayılarak sansasyon yaratmıştı. Yürüyüşün gerekçeleri arasında ülkede büyüyen zengin-yoksul uçurumu, Çin’e dönük politikalar ve Modi liderliğindeki BJP hükümetinin yolsuzlukları yer aldı. Fakat kısa bir süre sonra Gandhi’nin yürüyüşünün yarattığı etki sönümlendi ve Modi, hala anketlerde sağlam konumda. Aşağıda tercümesi verilen makalede Johns Hopkins Üniversitesi’nde görev yapan Hindu akademisyen Aditya Bahl, Kongre Partisi’nin yürüyüşünün yarattığı etkileri ve Hindistan toplumunun durumunu detaylandırarak muhalefetin riyakârlığına işaret ediyor. Metindeki köşeli parantezler çevirmene aittir.
Kongre küllerinden tekrar mı doğuyor?
Aditya Bahl, New Left Review
22 Haziran 2023
Geçtiğimiz yıl 7 Eylül’de Kongre’nin kıdemli lideri Rahul Gandhi, BJP liderliğindeki hükümetin “bölücü politikalarına” karşı “Hindistan’ı birleştirmek” amaçlı bir protesto yürüyüşü olan Bharat Jodo Yatra’yı [Birleşik Hindistan Yürüyüşü] başlattı. Hindistan’ın güney ucundaki Kanyakumari’den kuzeydeki Cammu ve Keşmir’e kadar uzanan yatra, yaklaşık 3 bin 500 kilometre oldu ve on iki eyaleti kapsadı. Bazı ünlüler beş ay süren bu yolculuğa katılarak manşetlere çıktı. Gandhi’nin kıyafeti (kış boyunca tek bir polo tişört), dağınık sakalı ve fit vücudu (“on saniyede on dört şınav”) da öyle. Sağcıların tepkisi tahmin edilebilirdi: bazıları Gandhi’nin Burberry gardırobuyla alay etti, diğerleri sakalını Saddam Hüseyin’inkine benzetti. Yine de Nehru-Gandhi hanedanının 52 yaşındaki veliahtı, geçtiği her eyalette popülaritesinin —en çok da yüzde 32’den yüzde 55’e sıçradığı Delhi’de— arttığını gördü. Kariyerinde ilk kez kitlesel bir popülarite dalgası yakalayan Gandhi, şu unutulmaz özeti yaptı: “Nefret pazarında sevgi dükkanları açıyorum.” Ardından birkaç hafta içinde yıldızı söndü. 23 Mart’ta bir alt Hint mahkemesi onu Başbakan’ın soyadı hakkında hakaret içeren yorumlarda bulunmaktan mahkûm etti. Bir gün sonra da parlamentodan karga tulumba çıkarıldı.
Gandhi’nin siyasi istikbali tehlikede olsa da ezeli düşmanı, görevde olduğu dönemdeki dalgalanmalara rağmen hala dokunulmaz görünüyor. Dokuz yıl boyunca Narendra Modi, popülaritesinin azalmasını daimî olarak engelleyen yıkıcı bir dizi “şok ve dehşet” operasyonuna imza attı. Kasım 2016’da bir gecede tedavüldeki paranın yüzde 86’sını geri çekerek 10 ila 12 milyon emekçiyi işinden etti. Temmuz 2017’de bölgesel yönetimlerin gücünü daha da kısıtlayan merkezi bir Mal ve Hizmet Vergisi uygulamaya koydu. Ağustos 2019’da Cammu ve Keşmir’in anayasal özerkliğini kaldırarak buraya Keşmirli olmayanların ve özel madencilik şirketlerinin akın etmesine imkân verdi. Aynı yılın ilerleyen günlerinde ayrımcı vatandaşlık yasası değişikliğini yürürlüğe koyarak, Yeni Delhi’de Müslümanlara dönük sağcı bir pogromla bastırılan büyük protestolara yol açtı. Mart 2020’den itibaren tahminen 4,7 milyon kişinin hayatına mal olan ve işsizlik oranının yüzde 20,9’a yükseldiği Kovid-19 salgınını feci şekilde kötü yönetti. Eş zamanlı olarak, Hindistan tarımının şirketler tarafından istimlak edilmesini kolaylaştırmak adına üç yeni yasa çıkardı ve tarım sendikalarının bir yıl süren mücadelesi nihayetinde onu bu yasaları yürürlükten kaldırmaya zorladı. Şimdi ise Modi’nin Asya’nın en zengin ikinci adamı olan milyarder Gautam Adani ile yakın ilişkisi, iş adamının hisse senedi manipülasyonu ve muhasebe dolandırıcılığının ortaya çıkmasının ardından dünya gündeminde.
Fakat yaygın kayırmacılık suçlamalarına rağmen Modi’nin itibarı sağlam. Onaylanma oranı sürekli olarak yüzde 75’in üzerinde; bu, görevdeki başbakanlar arasında en yüksek oran. Deneyimli Hintli gazeteci M.K. Venu’nun yazdığı üzere, Modi, üzerine hiçbir şeyin yapışmadığı bir “teflon lider.” Ancak bu değişmez hegemonyaya rağmen Hint siyaseti durağan olmaktan çok ötede. Seçimlerde Kongre’yi işlevsizliğin eşiğine getiren BJP, ironik bir şekilde, Kongre’nin 1970’lerin başındaki otoriter saltanatıyla karşılaştırmalara neden olmaya başladı. Pek çok yorumcu benzerliklere dikkat çekti: Modi de İndira Gandhi gibi karizmatik bir şahsiyet ve esasen tek partili bir devlete öncülük ediyor; ulusal ve bölgesel düzeyde muhalefet liderlerini hedef almak için devlet kurumlarını kullanıyor (Rahul Gandhi’nin görevden alınması pek çok örnekten yalnızca biri); işbirliğine dayalı federalizm ilkelerini bastırıyor, tüm bölgesel güçleri merkezileştiriyor, yeni bir ahbap çavuş kapitalist ekibini teşvik ediyor vb. Şimdi, BJP eski Kongre’ye benzemeye başladıkça, Kongre de kendini yeniden markalaştırmaya çalışıyor ve elitlerden uzaklaşıp halk sınıflarına doğru geçici adımlar atıyor.
Bharat Jodo Yatra bunun başlangıcıydı. Ekim 2022’de Kongre, ender görülen bir başkanlık seçimi düzenledi: İndira Gandhi’nin 1972’de yaptığı iç oylamadan bu yana bu türdeki yalnızca üçüncü etkinlik. Tarihinin büyük bölümünde kalıtım, partinin sağ kanadının yararına olacak şekilde demokrasinin aleyhine oldu. Modi, sık sık Kongre derebeyliğini hicvetti ve Gandhi’yi bir şehzade (ya da prens) olarak tasvir ederken kendi avam kökenlerini öne çıkardı. Ancak yeni seçilen Kongre Başkanı, bir zamanlar sendika lideri ve Manmohan Singh’in kabinesinde bakan olan 80 yaşındaki Mallikarjun Kharge, bu pozisyona gelen ikinci Dalit. Onun liderliğinde Kongre’nin seçim stratejisi değişti. Kongre’nin 2024’te yapılması planlanan genel seçimler ve bu yılın sonunda yapılacak dokuz eyalet meclisi seçimleri öncesinde “çoğulculuk” ve “sevgi”ye dair geleneksel kaygıları yerini yavaş yavaş daha somut refah politikalarına bırakıyor.
2023’ün ilk aylarında BJP, kuzeydoğudaki hakimiyetini daha da sıkılaştırdı. Şubat ayında, Hıristiyanların çoğunlukta olduğu Meghalaya ve Nagaland eyaletlerinde yerel partilerle kurulan koalisyonlarda küçük ortak oldu. Mart ayında ise Hinduların çoğunlukta olduğu Tripura eyaletinde iktidara gelerek kırk yıldır neredeyse kesintisiz iktidarda olan komünistleri tasfiye etti. Mayıs ayında ise Kongre, iktidardaki BJP tarafından uzun zamandır güney Hindistan’daki “safran devrimi” için stratejik bir geçit olarak görülen Karnataka’da nadir görülen bir zafer elde etti. Kongre toplam oyların yaklaşık yüzde 43’ünü alarak 212 meclis sandalyesinin 135’ini kazandı. 1989’dan bu yana hiçbir parti bu tür bir çoğunluğa ulaşamamıştı. Yine de en dikkat çekici olan şey programıydı. Köktendinci Hindutva örgütü Bajrang Dal’ı yasaklama vaadinin yanı sıra Kongre manifestosu beş önemli refah reformu içeriyordu: tüm hanelere 200 birim ücretsiz elektrik; her kadın aile reisine aylık 2 bin rupi ve işsiz yeni mezunlar için 3 bin rupi yardım; yoksulluk sınırının altında yaşayan ailelerin her üyesine 10 kilogram ücretsiz pirinç ve kadınlara halk otobüslerinde ücretsiz seyahat. Yerel Kongre liderliği bu önerileri açıkça Alpasankhyataru (azınlıklar), Hindulidavaru (geri kalmış sınıflar) ve Dalitaru’ya (Dalitler) sunarken, tarihsel olarak dezavantajlı grupların kamu kurumlarında daha iyi temsil edilebilmesi için ulusal kast sayımı taleplerini yineledi. Bu arada BJP de her zamanki dini kutuplaştırma taktiklerini uyguladı. Kısa bir süre önce devlet okullarında başörtüsünü yasaklayan BJP, ezana, helal et dükkanlarına ve Müslümanlar için rezervasyon kotalarına karşı bir dizi kışkırtıcı kampanya yürüttü. Seçim sonuçları açıklandığında, Rahul Gandhi ilanını şöyle tweetledi: “Yoksulların gücü BJP’nin kapitalizmini yendi.”
BJP halen diğer on dört eyalette iktidarı elinde tutarken, Kongre sadece altı eyalette iktidarda. Önümüzdeki üç meclis seçimi Hint kuşağında gerçekleşecek; merkez eyaletleri Madhya Pradesh ve Chhattisgarh’ın yanı sıra görevdeki Kongre’nin bir iç isyanla mücadele etmekle meşgul olduğu kuzeybatı Rajasthan eyaleti. Burada Hindutva hegemonyasını delmeye yönelik politika vaatleri tek başına yeterli olmayacaktır. Madhya Pradesh’te BJP’nin ana örgütü olan Rashtriya Swayamsevak Sangh o kadar güçlendi ki artık shakhalarını [medrese] devlet dairelerinin içinde işletiyor. Kongre’nin benzer bir kadro ağı yok. Eyalet lideri Kamal Nath’ın bir dizi yolsuzluk tezgahına karışmış şaibeli bir multimilyoner olması da buna yardımcı olmuyor. Yaklaşan seçimlere hazırlık olarak bir “tapınak rahipleri hücresi” kurdu ve kısa süre önce devlet ödeneklerinin artırılmasını ve tapınak arazilerinin ailelerine devredilmesini talep eden Brahmin rahipleriyle bir “dini diyalog” düzenledi. Karnataka’da alt sınıfları bir araya getiren parti, Madhya Pradesh’te Brahmin rahiplerine kur yapıyor.
Bu tür çelişkileri yerel liderleri suçlayarak açıklamak makul olacaktır. Ancak bu, Kamal Nath Kongre saflarında bir istisna sayılmaz. Gandhi’ler de seçim fırsatçılıklarıyla meşhur. Önceki seçim kampanyaları sırasında Rahul Hindu tapınaklarında Brahmanik janeu’sunu sergilerken, kız kardeşi Priyanka Hindutva siyasetinin merkezi olan Ayodhya’daki Ram Mandir tapınağının inşasını desteklemişti (Kamal Nath yerel parti birimi adına on bir gümüş tuğla bile bağışladı). Rahul, “BJP kapitalizmine” karşı bir dizi ses getiren sefere öncülük etti, ancak “Kongre kapitalizminin” kirli tarihini —1991’de neoliberalizme dönüşü, önceki on yıllarda Adani’ye verdiği destek söz konusu olursa— tartışma konusunda isteksiz davranıyor. Bu nedenle partinin kendini yeniden keşfetmesinin kozmetik bir makyajdan öte bir şey olup olmadığı sorulmalı. Alt sınıflara yönelik hareketi, BJP’yi geride bırakmaya yönelik sinik bir teşebbüsten mi ibaret?
Deneyimli gazeteci Harish Damodaran bir süredir Hindistan kapitalizminin bu iki çeşidi arasındaki tarihsel düğümü çözmeye çalışıyor. Damodaran’ın analizine göre, Kongre liderliğindeki liberalleşmenin ilk yıllarına bölgesel girişimcilerin ve bölgesel partilerin eşzamanlı yükselişi damgasını vurdu. İlki, koalisyon hükümetlerinde kilit makamları işgal eden ve Yeni Delhi’deki bağlantılarını kullanarak şeker, otoyol, basın, içki ve emlak gibi yeni liberalleşen sektörleri ele geçiren yerel siyasi şebekelere büyük yatırımlar yaptı. Partiler de bütçelerini bölgesel tabanlarını güçlendirmek için kullandılar.
Bu dinamik, BJP’nin 2014 yılında iktidara gelmesi ve yeni bir ahbap çavuş kapitalizmi döngüsünü başlatmasıyla dramatik bir şekilde değişti. Bölgesel girişimcilerin yerini artık doğrudan merkezi hükümet tarafından himaye edilen büyük holdingler aldı. BJP’nin münhasır ekonomik bölge düzenlemeleri ve kredi hükümleri gibi iktisadi reformları, şirketlerin tüm sektörlerde tekelleşmesine neden oldu (Reliance petrokimya ve telekomu, TATA çelik ve IT hizmetlerini, Adani limanları ve enerjiyi kontrol ediyor). Hindistan’daki eşitsizlik de bunu takip etti, en tepedeki yüzde 1’lik kesim Hindistan’ın toplam servetinin yüzde 40’ından fazlasına sahipken, en alttaki yüzde 50’lik kesim sadece yüzde 3’üne sahip oldu. BJP, nakit paranın kendi kasasına akması için yeni kanallar açarak kurumsal müttefiklerinin zenginleşmesinden faydalandı. Parti 2017 yılında, sermaye gruplarının siyasi partilere anonim olarak bütçe sağlamasına olanak tanıyan bir “seçim tahvili” programının açılışını yaptı. 2022 yılına gelindiğinde BJP bu tür bağışların yüzde 57’sini (92 milyar rupi) aldı. Kongre sadece yüzde 10 alırken, şu anda Batı Bengal’de iktidarda olan Trinamool Kongresi kayda değer miktarda bütçe alan tek bölgesel parti oldu (yüzde 8). BJP’nin siyasi gücü merkezileştirmesinin sırrı, siyasi finansın bu şekilde merkezileştirilmesinde yatıyor.
Hindutva tugayı 1990’ların başında ilk kez ön plana çıktığında, muhalif aktivist Aijaz Ahmad zırhındaki küçük çatlağı fark etti. Ona göre BJP’nin, parlamento dışındaki adamlarının vahşetine denk düşecek tutarlı bir ekonomi programı yoktu. Kongre, Hindistan ekonomisini çoktan liberalleştirdiği için BJP çokuluslu şirketlere “daha çok cazip” bir teklifte bulunamazdı. Otuz yıl sonra durum tersine döndü. BJP ikinci bir liberalleşme dalgası başlatarak başat kamu sektörlerini —tarım, sağlık, ordu ve eğitim— eşi benzeri görülmemiş düzeyde özel yatırıma açtı. Bu arada Kongre, Hindistan’ın alt sınıflarına “çok daha cazip” bir teklif sunarak seçim cazibesini artırmaya çalıştı.
Ancak Kongre’nin refahçı dönüşünün kitle siyasetinde çok az karşılığı var ya da hiç yok. Uttar Pradesh, Gujarat, Andhra Pradesh ve Batı Bengal gibi pek çok eyalette küçük çaplı bir muhalefet partisi statüsüne indirgendi. Sonuç olarak, kadro örgütleri ciddi şekilde dağılmış durumda. Hala saray entrikalarına saplanmış olan üst düzey liderliği, tabandan gelen aktivizmin zorluklarından kopmuş durumda. Seçim ateşi Hint kuşağını sararken, bu tabaka şimdi çalışan yoksullara mütevazı teşvikler ve maaş paketleri dağıtıyor. Fakat daha radikal tedbirler (servet vergileri, istihdam güvenceleri, asgari ücretler vb.) önererek siyasi elitler ve büyük şirketler arasındaki yeni ittifakı bozmaları pek mümkün değil. Sosyal reformlara dönük tepeden inme ve bölük pörçük çabaları onlara fazladan oy kazandırabilir. Ancak bunlar Kongre’nin kendi iç çelişkilerini çözmek şöyle dursun, Hindutva’nın yürüyüşünü bile durduramaz.
Rahul Gandhi, nisan ayında resmi konutundan tahliye edildiğinde Kongre #MeraGharAapkaGhar başlıklı bir sosyal medya kampanyası yürütmüş ve parti üyelerinin evlerini Gandhi’ye sunduklarını göstermişti. Eş zamanlı olarak RSS ve ona bağlı örgütler Ram Navami dini bayramı sırasında Müslüman mahallelerine eş zamanlı saldırılar düzenliyordu. Hint kuşağı boyunca sağcı çeteler çok sayıda Müslümanın evini, dükkânını, kütüphanesini, mezarlığını ve camisini yakıp yıktı. “Buldozer adaleti” olarak bilinen bu tür yargısız infazlar, Hindutva’ların Hindu dini törenleri sırasında sık sık çete şiddetini kışkırtmakla suçlanan azınlık nüfusunu toplu olarak kriminalize etmeye yönelik yeni bir manevrası. Tüm bunlar olurken Kongre şiddeti durdurmak istemeyerek seyirci kaldı. Yeni Delhi’deki liderliği Gandhi’nin durumuyla meşgulken, Madhya Pradesh’teki kadroları eyalet merkezini pırıl pırıl safran bayraklarla süslüyor ve bin altı yüz Brahman rahibin gelişine hazırlanıyordu.