DÜNYA BASINI

Hizbullah yeni cepheyi İsrail topraklarında açtı

Yayınlanma

ABD merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi (Atlantic Council) İsrail’in için uyarı niteliğinde bir makale yayınladı. Hizbullah’ın İsrail içinde ve Batı Şeria’da yeni birer cephe açtığını öne süren makale, bu yeni cephenin İsrail içinde periyodik olarak dağınık bir kaos ortamı yaratmanın çok ötesine geçen hedefleri olduğu görüşünde. Makale, bu cephelerin şu an ve gelecekteki olası büyük çatışmada Hizbullah’ın elini güçlendireceğini ve İsrail’in bu tehditle yüzleşmesi gerekeceğini ifade ediyor.  

 ***

Hizbullah ve İran dördüncü bir cephe açtı: İsrail’in içi

David Daoud

Mavi Hat, İsrail ile Hizbullah arasında 2006’da yaşanan çatışmadan bu yana nispeten sakin; aldatıcı sessizlik, her iki tarafın da kaçınılmaz olduğuna inandığı gelecekteki çatışmaya yönelik saplantılı hazırlıklarını gizliyor. İran’ın bölgesel stratejisi doğrultusunda Şii örgüt Güney Lübnan, Gazze Şeridi ve Suriye’de Yahudi devletiyle doğrudan ya da müttefikleri aracılığıyla savaşmak üzere çeşitli cepheler kuruyor. Ancak İsrail’in dikkati sadece örgütün sınırları ötesindeki faaliyetlerine odaklanmışken, Hizbullah’ın İsrail hatlarının gerisinde hem ülkenin resmi sınırları içinde hem de Batı Şeria’da, başka bir cephe kurduğu görülüyor.

Hizbullah’ın son zamanlardaki aşırı hareketleri nedeniyle İsrail güvenlik kurumları, örgütün İsrail ile yeni bir doğrudan savaşa ya da güvenlik tırmanışına hazır olup olmadığını gösteren sinyalleri tespite odaklanmış görünüyor. Mart ayında Hizbullah sınır boyunca görünürde silahsız bin personel konuşlandırdı (bunların dört yüzü Hamas’a bağlı Filistinlilerden oluşuyordu). Kısa bir süre sonra Şii örgüt, İsrail’e karşı iki saldırı düzenledi ancak İsrail’in misilleme yapmasını ya da gerilimi tırmandırmasını önlemek için bu saldırılarla arasına yeterli mesafe koydu. Mart ayı sonlarında Filistinli bir militan Lübnan’dan sızarak Megiddo’ya Hizbullah’ın damgasını taşıyan bir patlayıcı yerleştirdi. Ardından Nisan ayı başında Hamas Lübnan’dan İsrail’e otuz dört roketlik bir yaylım ateşi açtı.

Bunu takiben Hizbullah, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilişini anmak için devasa ama nispeten rutin bir “savaş oyunu” sahneledi. Bu, daha küçük ölçekte de olsa Hizbullah’ın 2006’da İsrail’e karşı kazandığı “zafer”in anısına, Ağustos 2012’de düzenlediği Celile’ye yönelik on bin kişilik işgal tatbikatını andırıyordu. Grup bu kez gazetecileri, yanan çemberlerden atlayarak, motosikletlerin arkasından ateş ederek, duman bulutlarının arasından çıkarak ve tepelere asılmış İsrail bayraklarını havaya uçurarak İsrail’i yok etmek için eğitim alan maskeli savaşçıları gözlemlemesi için davet etti. Bir savaş tatbikatı olarak işe yaramayan gösteri; manşetlere çıkmayı, Hizbullah’ın savaş videoları için görüntüler üretmeyi ve destekçilerinin Hizbullah’ın İsrail’i caydırabileceğine, yenebileceğine ve yok edebileceğine olan inancını güçlendirmeyi amaçlayan saf bir askeri tiyatroydu. Ayrıca Hizbullah’ın İsrail topraklarına sızmasını ve Har Dov/Şeba Çiftliklerine iki ileri karakol kurmasını da kapsıyor olabilir; bu İsrail’in sabrının sınırlarını test etmek ve misillemeye maruz kalmadan angajman kurallarını kademeli olarak ayarlamaya çalışmaktır.

Bazı gelişmelerin ne kadar kritik olursa olsun Hizbullah’ın İsrail hatlarının gerisinde bir vekil güç noktası oluşturmaya yönelik daha tehlikeli inisiyatifini gölgeliyor. Hizbullah, en azından İsrail’in 1992’de dört yüz Hamas ve Filistinli İslami Cihad (PIJ) savaşçısını Güney Lübnan’a sürmesinden ve bir yıl sonra yeniden kabul etmesinden bu yana, onlarca yıldır böyle bir seçeneği arzuluyor. Bu geri dönenler Hizbullah ve İran’ın İsrail’le içeriden savaşması için bir çekirdek görevi gördü- bu çaba, Filistin Lideri Yaser Arafat’ın El Fetih’ine (1998’den başlayarak) ve ardından İkinci İntifada sırasında ve sonrasında birkaç silahlı gruba doğrudan silahlı yardımla devam etti.

O zamandan beri Hizbullah, İran’ın İslam Devrimi Muhafızları Ordusu (IRGC) ile birlikte veya ayrı olarak çalışarak, Arap İsraillileri, Lübnanlıları, yabancı pasaportlu Arap ülkelerinin vatandaşlarını ve Filistinlileri istihbarat toplamak, ek varlıklar kazanmak veya terör saldırıları planlamak amacıyla İsrail içinde uyuyan hücreler kurmak için önemli çaba harcadı. Bu amaçla, Lübnanlı ve Arap İsrail suç ağları arasındaki bağlantıların paha biçilmez olduğu kanıtlanmıştır.

Grubun geçmişteki ve şimdiki davranışlarına ek olarak Hizbullah ve İranlı yetkililerin açıklamaları, İsrail içinde periyodik olarak dağınık bir kaos ortamı yaratmanın çok ötesine geçen, iddialı üç hedefi ele veriyor.

İran’ın bölgesel stratejisinin bir parçası da vekillerinin yerel silah üretim kapasitelerini geliştirmektir. İran Devrim Muhafızları bu hedefe Lübnan’daki vekillerine güvenerek Güney Lübnan’daki Hizbullah ve Yemen’deki Husiler ile Gazze Şeridi’nde ulaşmıştır. Hizbullah’ın o dönemki askeri komutanı İmad Muğniye, 2005’te İsrail’in çekilmesinden bir süre sonra ve 2008’de suikasta kurban gitmeden önce aylarca kıyı bölgesinde Filistinli militanları roket ve fırlatma rampası üretimi ile tünel ve roket savaşı konusunda eğitti.

Buna paralel Hizbullah ve İran da bu sonucu Batı Şeria’da tekrarlamaya kararlı görünüyor. İran Devrim Muhafızları Genel Komutanı Hüseyin Selami 2022’de bunu itiraf ederek İran’ın amacının Batı Şeria’yı “Gazze’nin silahlandırıldığı gibi” silahlandırmak olduğunu söyledi. Fars Haber’e verdiği demeçte, “Bir şey içeride büyüdüğünde durdurulamaz” dedi. Kendilerine “[Yahya] Ayyaş Müfrezesi – Cenin’in Batısı” adını veren Hamas’a bağlı bir grup tarafından 26 Haziran’da Cenin’den roket atma girişiminde bulunulması ve Haziran ayında Doğu Kudüs’te bir fırlatma rampasının yanı sıra 3 Temmuz’da Cenin’de silah laboratuvarlarının bulunması bu çabaların sonuç vermeye başlamış olabileceğini gösteriyor.

Selami’nin 2014’teki ifadesine göre ikinci ve tamamlayıcı bir hedef de Batı Şeria’yı İsrail için “yakın zamanda dayanılmaz bir cehenneme dönüştürmek”. İran bu görevi, Batı Şeria’daki hücreleri toparlayan ve finanse eden Genel Sekreter Hasan Nasrallah’ın oğlu Cevad’ın liderliğindeki Birim 133 aracılığıyla Hizbullah’a verdi.

İsrail polisi ve Şin Bet’e göre, Hizbullah’ın İsrail ve Batı Şeria’ya sürekli silah kaçakçılığı 2021’den bu yana önemli ölçüde arttı. Bu artış, Haziran 2021’de başlayan ve Eriha gibi uzun süredir sakin kabul edilen şehirlere yayılan huzursuzlukla birlikte Batı Şeria’da devam eden şiddetin tırmanışından hemen önce gerçekleşti.

Bu çabaların bir sonucu olarak, bir zamanlar Batı Şeria’da (örneğin Hamas ve Filistin İslami Cihad) veya tüm bölgede (örneğin El Aksa Şehitleri Tugayları-AAMB) feshedildiği düşünülen gruplar yeniden canlanma yaşadı. Özellikle Cenin ve Nablus’ta yeni silahlı gruplar da ortaya çıktı. Tutarlı ideolojilerden beslenen bu gruplardan bazıları, PIJ Kudüs Tugayları ile bağlantılı Cenin Müfrezesi ve Nablus Müfrezesi ile AAMB’nin Hizam el-Nar ve Liva Şüheda’sı gibi büyük örgütlere bağlı.

Nablus merkezli, karanlık ve dağınık bir oluşum olan Aslanlar Yuvası gibi diğerleri ise daha çok hayal kırıklığı ile motive oluyor. Bu grup Ağustos 2022’de bağımsız olarak ortaya çıktı ve Filistinli gençlerin hem Filistin Yönetimi’nin etkinliği hem de İsrail ile müzakereler konusundaki hoşnutsuzluklarından yararlandı. Ancak burada da İran alevleri körüklüyor. Şin Bet Direktörü Ronen Bar kısa süre önce Tahran’ın örgüte katılımı teşvik etmek için online platformları kullandığını belirterek, İslam Cumhuriyeti’nin şiddeti kışkırtmak için mevcut herhangi bir vektörü (ideolojik motivasyon veya hayal kırıklığı) sömürdüğünü söyledi.

Son olarak ve belki de en tehlikelisi, İran ve Hizbullah, Direniş Ekseni jargonunda “cephelerin birleşmesi” olarak adlandırılan şeyi tesis etmek için Arap ve Yahudi İsrailliler arasındaki gerilimleri kullanmaya çalıştı. Bu amaçla Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım, İsrail’in Mayıs 2021’de Gazze merkezli Filistinli militanlarla çatışmasıyla çakışan etnik gruplar arası isyanları “stratejik bir değişim ve tarihi bir dönüm noktası” olarak nitelendirdi. Batı Şeria, Gazze ve Kudüs’teki Filistinlilerin “48 Arapları” ile amaç birliği içinde olduğunu belirten Kasım, artık sadece doğrudan etkilenen kesimin değil tüm Filistinlilerin İsrail’in herhangi bir saldırısı ya da tecavüzüne toplu olarak karşılık vereceğini söyledi.

Kasım gibi Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiedin de kısa süre önce bu gelişmenin örgütün İsrail’i içeriden vurmasına olanak sağlayacağını öne sürdü. “Birleşik cephelerin” Hizbullah’a İsrail içinde neredeyse istediği zaman kaos yaratma imkânı verdiğini hayal eden Safiedin, “Direniş’in [İsrail’in] 1948 sınırları içindeki operasyonlarda yer alacağı gün gelecek, İsrail’in hayal bile edemeyeceği bir şey… Bu [Siyonist] rejimin içeriden çökmesine neden olacak. Direniş’in ’48 topraklarına’ girmesi halinde neler olacağını bir düşünün” dedi.

İsrail ve Batı Şeria’da bir cephe açmanın Hizbullah için -şimdi ve grubun Yahudi devletine karşı vaat ettiği “kapsamlı savaş” sırasında- çok büyük faydası var. Şimdilik grubun İsrail’in kanını vekiller aracılığıyla akıtmaya devam etmesini sağlarken makul bir inkâr edilebilirlik sağlıyor. Bu durum en azından IDF’yi düşük seviyeli de olsa sürekli şiddetle mücadele etmek zorunda bırakıyor. En kötü ihtimalle, İsrail’in Filistinli militanlarla devam eden çatışmaları, taraflardan birinin ya da her ikisinin yanlış hesaplama ya da aşırı tepki olasılığını artırarak yeni bir intifadanın fitilini ateşleyebilir. Böyle bir sonuç hem liderleri hem de İsrail’le müzakereler konusunda hayal kırıklığına uğramış ve İkinci İntifada’nın kanlı yüzünü hatırlamayan genç Filistinli neslin, Filistin toplumunu silahlı çatışmaya geri dönme yönünde meyletmesi nedeniyle giderek daha makul görünüyor.

Hizbullah’ın İsrail içindeki “cephe hattının” gelecekteki faydası bir savaş sırasında ortaya çıkacaktır. Yıllar sonra Hizbullah bu savaşı İsrail-Filistin takviminde yer alan dini ya da milliyetçi açıdan hassas yıldönümlerinden birinde başlatabilir. Dini ya da milliyetçi duyguların (Filistin ve Yahudi taraflarından birinde ya da her ikisinde) yükseldiği bir döneme denk gelecek bir çatışma zamanlamasıyla örgüt Batı Şeria’da yetiştirdiği hücreleri harekete geçirebilir.

Ayrıca İsrailli Arap suç şebekeleri arasındaki bağlantılarını kullanarak Yahudi bir hedefe (örneğin Arap-Yahudi karışık bir İsrail kentindeki bir sinagoga) milliyetçi motivasyonla saldırı düzenleyebilir. Bu basit eylemle Hizbullah, etnik gruplar arasında bağımsız olarak yükselen gerilimlerden faydalanarak, tıpkı Mayıs 2021’de olduğu gibi Yahudi ve Arap aşırılık yanlıları tarafından bir eylem ve tepki dalgası başlatabilir ve bu dalga söz konusu toplulukların geri kalanına ve ülke geneline yayılabilir. Hizbullah, Yeşil Hattın her iki tarafında da karışıklıklar yaratarak İsrail’i, hükümetinin ve güvenlik güçlerinin dikkatini, örgütün hayatta kalması için en kritik yer olan Lübnan da dahil diğer aktif cephelerden, hatlarının gerisindeki ölümcül bir tehditle yüzleşmeye yönlendirmeye zorlayacaktır.

Çok Okunanlar

Exit mobile version