Diplomasi

İran, Rusya arabuluculuğunda ABD ile nükleer müzakerelere başlayacak mı?

Yayınlanma

ABD, İran ile nükleer programı konusunda olası müzakerelerde Rusya’nın arabulucu olmasını talep etti. Bloomberg‘in haberine göre, bu talep, ABD Başkanı Donald Trump tarafından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e 12 Şubat’taki telefon görüşmesinde iletildi. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekai, ülkelerin bu tür önemli bir konuda yardım teklif etmesini “doğal” olarak nitelendirirken, İran içinde nükleer müzakerelere ilişkin görüş ayrılıkları yaşandığı belirtiliyor.

ABD ile İran arasında, Tahran’ın nükleer programı üzerine yapılacak olası müzakerelerde, Rusya’nın arabulucu rolü üstlenmesi gündemde.

Bloomberg, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den, 12 Şubat’ta, üç yıl aradan sonra yapılan ilk Rusya-ABD telefon görüşmesinde bu yönde bir talepte bulunduğunu, Moskova’daki kaynaklara dayandırarak duyurdu.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, ilk olarak Krasnaya Zvezda televizyon kanalına Rusya’nın bu arabuluculuğa hazır olduğunu “genel olarak evet, durum bu” sözleriyle teyit etse de, daha sonra daha temkinli bir açıklama yaptı.

Peskov, 4 Mart’taki resmi açıklamada, “Bunu teyit edemem. Ancak Putin, İran’ın nükleer dosyasındaki sorunun barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğini defalarca dile getirdi. Rusya, İran’ın müttefiki ve ortağı olarak, bu sürece katkıda bulunmak için elinden geleni yapmaya hazırdır,” ifadelerini kullandı.

18 Şubat’ta Riyad’da gerçekleşen Rusya-ABD görüşmelerinde konunun gündeme geldiği kesin olarak biliniyor.

Görüşmeye katılan Putin’in Yardımcısı Yuri Uşakov,  “ayrı görüşmeler” yapılması konusunda mutabakata varıldığını açıkladı.

Peskov, Bloomberg‘e yaptığı açıklamada, Moskova’nın, ABD ile İran arasındaki anlaşmazlıkların müzakereler yoluyla giderilmesine yardımcı olmak için “elinden geleni yapacağını” belirtti.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekai ise 3 Mart’ta düzenlediği basın toplantısında, Moskova’nın arabuluculuk teklif edip etmediği sorusuna, ülkelerin böylesine önemli bir konuda yardım teklif etmelerinin “doğal” olduğunu söyleyerek yanıt verdi.

İran’ın nükleer programı konusu, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un, 25 Şubat’ta Tahran’da İranlı mevkidaşı Abbas Arakçi ile yaptığı görüşmelerde de ele alındı.

Lavrov, görüşmede, yeni bir nükleer anlaşma için diplomatik araçların, güç kullanma tehdidi olmaksızın hala mevcut olduğunu belirtti.

Arakçi ise, Tahran’ın Amerikalılarla baskı altında müzakere masasına oturmayacağını vurguladı.

Trump, 20 Ocak’ta Beyaz Saray’a döndüğünden beri İran’a yönelik çelişkili mesajlar veriyor.

Bir yandan, şubat ayı başında, ilk döneminde uyguladığı “maksimum baskı” politikasını sürdüreceğini belirtirken, diğer yandan İran ile yeni bir Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) anlaşması yapmayı, “bombalamaktan” daha çok tercih edeceğini ifade etti.

İran’da nükleer programla ilgili müzakerelerin yeniden başlaması ihtimali, yönetici elitler arasında görüş ayrılıklarına neden olmuş durumda.

Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, 2 Mart’ta parlamentoda Ekonomi ve Maliye Bakanı Abdünnasır Himmeti ve Stratejik İşlerden Sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Zarif hakkında verilen güvensizlik oylaması görüşmeleri sırasında, ülkenin dini lideri Ali Hamaney’in bu konuda ABD ile diyaloğa karşı olduğunu, kendisinin ise diplomasiye inandığını belirtti.

IRNA’nın aktardığına göre Pezeşkiyan, “Sorunları çözmek için uygun yollar bulmalıyız. Kendi inançlarım olabilir, ancak dini lider bir yön belirlediğinde, ona uyum sağlamalıyız,” dedi.

KOEP (Kapsamlı Ortak Eylem Planı), İran, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ve Almanya tarafından onaylanarak 2015 yılında, ABD Başkanı Barack Obama döneminde imzalandı.

Anlaşma, İran’a, ekonomik yaptırımların kaldırılması karşılığında, düşük seviyede zenginleştirilmiş uranyum stoklarını (yüzde 3,67 seviyesine kadar) 10 tondan 300 kilograma düşürme yükümlülüğü getiriyordu.

Ayrıca, 15 yıl boyunca nükleer program için yeni araştırma ve üretim tesisleri kurmama şartı içeriyordu.

Ancak, üç yıl sonra Trump anlaşmadan çekildiğini ve İslam Cumhuriyeti’ne yönelik tüm ekonomik yaptırımları yeniden uygulamaya koyduğunu açıkladı.

20 Ocak’tan önce, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bekai, Batılı ülkelerin Tahran’a karşı BM Güvenlik Konseyi yaptırımlarını geri getirecek olan “snapback” mekanizmasını kullanması halinde, İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’ndan çekilebileceği tehdidinde bile bulunmuştu.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) raporuna göre, İran şu anda yüzde 60’a kadar zenginleştirilmiş 182 kilogram uranyuma sahip.

Uzmanların tahminlerine göre, bu uranyum kolaylıkla yüzde 90’a kadar zenginleştirilebilir, bu da teorik olarak dört nükleer silah üretmek için yeterli.

Vedomosti gazetesine konuşan İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Kıdemli Uzmanı Yelena Dunayeva, Moskova ile Washington arasında diyaloğun yeniden başlamasıyla birlikte, İran’ın Rusya ile ilişkilerinin kötüleşmesinden endişe duyduğunu belirtiyor.

Dunayeva’ya göre, Tahran açısından bu durum, iki ülkenin, ulaşım ve enerji alanları da dahil olmak üzere, ortak ekonomik projeleri hayata geçirmesini engelleyebilir:

“Elbette, Moskova’nın İran-ABD müzakerelerinde arabuluculuk yapması, İranlıların bu endişelerini kısmen giderebilir.”

Dunayeva, daha önce KOEP müzakere sürecinde yer alan Zarif’in istifasının, Hamaney’in baskısıyla gerçekleştiği görüşünde.

Hamaney, Trump’ın başkanlığı döneminde İran-ABD nükleer anlaşmasıyla ilgili diyaloğun yeniden başlamasında bir anlam görmüyor.

Öte yandan Dunayeva, Moskova’nın, kontrol ve uygulama mekanizmalarını içeren yeni KOEP’in koşulları önermesi halinde, tarafların müzakere masasına oturabileceğini belirtiyor:

“İran için ekonomik yaptırımların kaldırılması önemli. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’daki (GSYİH) yüzde 3,4’lük artışa rağmen, yüksek enflasyon ve ulusal para biriminin değer kaybetmesi nedeniyle ülkenin ekonomik durumu kötüleşti. Ancak, İsrail’in Orta Doğu’daki politikası ve bölgedeki genel durum da belirleyici olacak.”

İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Uzmanı Stanislav Lazovskiy ise, Trump’ın, Obama döneminde imzalanan JCPOA anlaşmasını ABD için dezavantajlı bulduğunu ve anlaşmadan çekildiğini hatırlatıyor.

Ardından, İran’a yönelik daha fazla yaptırım uyguladığını ve Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesi emrini verdiğini, Süleymani’nin “direniş ekseninin” mimarı olduğunu belirtiyor.

Lazovskiy’e göre, şu anda İran’ın pozisyonu zayıfladığı ve İsrail’in pozisyonu güçlendiği için, Trump anlaşma için daha fazla şart öne sürebilir ve “muhtemelen, nükleer programdan vazgeçilmesi, Hamas, Hizbullah ve Yemen’deki Husilere desteğin kesilmesi gibi her şeyi aynı anda talep edecek, ki İran kesinlikle buna yanaşmayacaktır”.

Rusya ise, hem İsrail hem de İran’ın yanı sıra, bu bağlamda önemli bir ülke olan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile de iyi ilişkilere sahip olduğu için etkili bir arabulucu olabilir.

Bu nedenle Moskova, her bir tarafın pozisyonlarını iletmeye yardımcı olabilir. Fakat, İran muhtemelen UAEA denetimleri ve şeffaf bir nükleer program içeren eski anlaşma formatını önerecektir, bu da ABD’yi tatmin etmeyebilir.

Benzer şekilde İran’ın, Trump’ın Gazze Şeridi’ni bir tatil beldesine dönüştürme planını asla kabul etmeyeceğine dikkat çeken Lazovskiy, teorik olarak, müzakereler sırasında, siyasi irade olması halinde, tarafların bir konuda anlaşmaya varabileceğini vurguladı.

İran elitleri içinde hem anlaşmayı destekleyenler (Zarif gibi) hem de karşı çıkanlar (görünüşe göre Hamaney ve DMO) bulunuyor.

Çok Okunanlar

Exit mobile version