Çevirmenin notu: Geçen hafta sonu İran’ın üçüncü büyük kenti İsfahan’daki bir askeri tesise insansız hava araçlarıyla saldırı düzenlendi. Tahran ve Batı medyası, failin İsrail olduğunu söyledi. Tel Aviv — daha öncekiler gibi — bunu da üstlenmedi ve resmi beyanda da bulunmadı. Moskova’dan kınama geldi ama beyanda faile işaret edilmedi. Vurulan hedefin İran Uzay Araştırma Merkezi’ne ait bir tesis olduğu belirtildi. Rusya Bilimler Akademisi ABD ve Kanada Çalışmaları Enstitüsü’nde görev yapan ve Finans Üniversitesi’nde doçent olan Gevorg Mirzayan, saldırının sebeplerini, ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer programı aleyhindeki ajandasının bununla ilgisini, Tahran’ın tavrını ve işin Rusya’ya değen tarafını yorumluyor.
ABD, Rusya’nın önemli bir ortağına karşı savaşı körüklüyor
Gevorg Mirzayan — Vzglyad
30 Ocak 2023
İsrail medyası, hafta sonu İran’ın hedef olduğu saldırıyı “olağanüstü biçimde başarılı” olarak nitelendirdi. Batılı kaynaklara göre İran’ın savunma sanayisinin önemli tesisleri imha edildi, bu Tel Aviv sayesinde gerçekleştirildi ve fail ABD. Ve en önemlisi, tüm bunlar doğrudan Rusya’nın çıkarlarıyla alakalı.
28 Ocak akşamı İran’da bir dizi patlama yaşandı. Hedeflerden biri, İsfahan kentinde bulunan ve üç insansız hava aracı tarafından saldırıya uğrayan askeri tesisti. Daha sonra Devrim Muhafızları Ordusu’nun konvoyu Suriye-Irak sınırından geçerken havaya uçuruldu. İran’ın Mahabad kentinde ve hatta ülkede paralel bir ordu rolü oynayan Besic’in karargahında da terör saldırıları olduğuna dair haberler var. Ancak bu veriler henüz doğrulanmadı.
Zayiat ne ölçüde?
Buna dair tahminler değişken ve bunun açık sebepleri var. Her iki taraf da kendi işine gelecek şekilde açıklama yapıyor. Resmi verilere göre pirinç ve un taşıyan konvoyda çok sayıda aracın imha edildiği kesin olarak biliniyor. Teyit edilmemiş haberlere göre de İranlıların Suriye’deki gruplarına teslim edeceği silahlar imha edildi.
Tahran’a göre 28 Ocak’ta İsfahan’a düzenlenen saldırıda hasar minimum düzeydeydi. İran ajansı IRNA’ya göre üç insansız hava aracından ikisi yaklaşırken düşürüldü ve sonuncusu sadece binanın çatısına zarar verebildi. Fakat İsrail gazetesi Jerusalem Post, saldırının “olağanüstü başarılı” olduğundan emin.
Suçlanan kim?
Bazı haberlere göre İsfahan’daki terör saldırısının faili İranlı terör gruplarından biri. İran topraklarından dronları [quadrocopter’lar] gönderenler onlardı. Kent, ülke sınırından 300 kilometreden daha uzakta bulunuyor ve quadrocopter’lar bu mesafeyi sınır ötesinden gelerek aşamaz. Ancak saldırı başka bir ülkenin talimatıyla gerçekleştirildi, en azından İran’ın söylediği o.
Tahran, halihazırda müşterinin adını verdi; İsrailli istihbarat teşkilatları. Aynı şey Batı’da da dile getiriliyor. Esasında failin İsrail olduğu iddiası, fikir birliği olmasa da en azından Batılı uzmanların ve medyanın büyük çoğunluğunda kabul görüyor.
İsrail makamları, daha önce istihbarat teşkilatlarının İran’da imza attığı iddia edilen öbür terör saldırıları — örneğin 2021’nin bahar aylarında ve 2020’nin yaz aylarında Natanz’daki nükleer tesislerde meydana gelen patlamalar — hakkında yorum yapmadıkları gibi şimdi de hiçbir şekilde ağzını açmıyor.
Saldırının sebebi
İranlı yetkililer, saldırının amacının kamuoyunda panik yaratmak olduğunu düşünüyor.
Failin İsrail olduğu iddiasına inanacak olursak, saldırının sebebi İran’ın nükleer programını sona erdirme ya da aksatma niyeti olabilir. Bazı haberlere göre İsfahan’da saldırıya uğrayan tesis, İran’ın nükleer füze programına bağlı olabilir. İranlı yetkililer, dolaylı olarak bu iddiayı doğruladı. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’a göre düşmanlar, “barışçıl nükleeri geliştiren uzmanların irade ve arzularına zarar veremeyecek korkakça adımlar attı”.
Amerikan Wall Street Journal, İsrail’in düzenlediği saldırının İran’ı nükleer ve askeri emellerinden caydırma konusunda yeni yöntemler bulmayı amaçlayan ve ABD ile birlikte yürütülen ortak stratejinin parçası olabileceğini yazdı. ABD ve İsrail’in artık İran’ın nükleer programını durdurmaya yönelik herhangi bir diplomatik alternatif kalmadı. Nükleer anlaşmanın yenilenmesine ilişkin müzakerelere geri dönme teşebbüsleri başarısız oldu. Geri kalan tek alternatif, sabotaj ya da topyekun askeri harekat.
Fakat askeri harekat, adı konmuş bir işgalle başlatılamaz, zira bu saldırgan statüsünü de beraberinde getirir. Savunmada olan taraf olarak başlamak en iyisidir. Bu yüzden sorumluluğunu kimsenin kabul etmediği bu terör eyleminin maksadı, İran’ı İsrail’e resmi olarak misilleme yapmaya sevk etmek olabilir. İsrail ve ABD tarafından İran’a geniş çaplı bir taarruz başlatmak casus belli olarak değerlendirilebilecek bir şey olur.
Kimin yararına?
Bundan en başta istifade eden elbette ki İsrail. Tel Aviv için İran’ın nükleer silah edinmesi gerçek bir varoluşsal tehdit. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, ülkesinin “İran’ın istikrarlı bir şekilde elde etme yolunda ilerlediği en ölümcül silahı edindiği bir durumun ortaya çıkmasına izin vermeyeceğini” zaten söylemişti. Ayrıca İsrail, İran ile tek başına savaşmaya hazır değil, yeterli kaynağı yok. Tel Aviv’in bu savaşa ABD’yi de dahil etmesi gerekiyor.
Henüz bu saldırının ABD ile hangi düzeyde koordine edildiği net değil. Pentagon, İsfahan’a düzenlenen saldırıyla herhangi bir alakası olmadığını resmi olarak ilan etti.
Bununla beraber, saldırının ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in İsrail ziyaretinden tam olarak birkaç gün önce yapılmış olması ilginç. Bu, ya İsrail’in Amerika’ya bir şey ima etmeye çalıştığı ya da Washington ve Tel Aviv’in İran’ın nükleer programıyla mücadele yöntemlerine olan yaklaşımlarda ortaklıklarını sergiledikleri anlamına geliyor.
Esasında Amerikalılar da bundan istifade ediyor. İran’ın nükleer füze programını yok etme niyetindeler, zira İran’ın nükleer silah edinmesi ABD açısından bir dizi zarara neden olacak. Bunlar arasında Ortadoğu’daki Amerikan üslerine yönelik tehdit ve Suudi Arabistan’ın kendi nükleer bombasını üretmesine dönük teşvik söz konusu.
Ayrıca İran’la gerilim, başta Suudi Arabistan ve Azerbaycan olmak üzere İran’ın bölgesel rakiplerinin de işine geliyor. Her iki ülke de İslam Cumhuriyeti ile savaşın eşiğinde denge kuruyor ve diğer ülkelerin bu savaşa kendilerinin yanında dahil olmasını istiyor.
İran’ın karşılık vermesindeki zorluklar
İran, düşmanlarının kurduğu tezgahı mükemmel bir şekilde okuyor ve saldırıya verilecek tam teşekküllü bir askeri yanıtın neyle sonuçlanacağının da farkında. Savaşa sürüklemeye, kışkırtmaya çalıştıklarını anlıyor.
Fakat Tahran’ın iç siyasi durumu da hesaba katması gerekiyor. İran halkı, ülke makamlarından sert bir karşılık talep ediyor ve bunu reddetmek, ülkedeki zorlu sosyo-ekonomik durum göz önüne alınırsa Ayetullahların hiç istemeyeceği bir hoşnutsuzluğa neden olacak.
İranlı seçkinlerin durumunu da hesaba katmak gerekiyor. Şu an İran’ın ruhani lideri ve fiili devlet başkanı Rehber’in gelecekteki varisinin kim olacağına konusunda bir mücadele söz konusu. Ve müstakbel adaylar — özellikle görevdeki Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi — zafiyet gösteremezler.
Rusya adına riskler neler?
Rusya Federasyonu, ABD ve İsrail’in İran’a karşı savaş başlatmasını istemez. Evet, bu dikkatleri Ukrayna’dan uzaklaştıracak ama saldırılar, Rus birliklerinin de bulunduğu topraklara, Suriye’deki İran hedeflerine de düzenlenecek.
Savaş, aynı zamanda Güney Kafkasya’yı da istikrarsızlaştırır, öyle ki Azerbaycan’ın da dahil olması halinde orada ikinci bir cephe açılacak. Ermenistan’ın bu savaşa taraf olarak ya da Azerbaycan’ın Erivan ile toprak meselelerini o hengamede çözmeye çalışması halinde dahil olması da mümkün.
Son olarak Rusya, İran ile savunma alanı da dahil ciddi bir işbirliği geliştiriyor. İran savunma sanayii tesislerine düzenlenecek her saldırı bu işbirliğine zarar verir. Dolayısıyla ABD, özünde Rusya’nın önemli bir ortağını İsrail’i kullanarak zayıflatma niyetinde.