Gazze’de 7 Ekim’den bu yana devam eden İsrail saldırılarında 325 tarihi ve kültürel mirasın çoğu yıkıldı ya da harap edildi. Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, İsrail’in Gazze’de boyutları henüz ortaya çıkmayan kültürel miras katliamına ışık tutuyor:
***
Gazze’nin antik kalıntıları sonsuza dek harap olabilir
Arkeolojik ve kültürel miras alanlarının bombalanması, İsrail ordusunun insanlığa olan kayıtsızlığını gösteriyor ve onu ahlaksız tarihi vandalizm konusunda Taliban, El-Kaide ve IŞİD ile aynı sıraya koyuyor.
TAISSIER KHALAF
İsrail’in 1948’den bu yana girdiği tüm savaşlarda, silahlı kuvvetlerinin dini ya da arkeolojik hazineleri hedef almama politikası vardı. Ancak bu son Gazze Savaşı boyunca İsrailliler bu politikayı çöpe attı.
Gazze Şeridi’ndeki özel tarihi ya da kültürel öneme sahip yerlerin askeri olarak hedef alınmayacağına dair umutlar, Ekim 2023’te savaşın başlamasının ardından kısa sürede suya düştü. İsrailliler sivil bölgelerde Hamas’ı hedef alma bahanesiyle, tarihi ve sembolik değeri büyük olan yerlere onarılamaz zararlar verdi. Bunu bilinçli bir şekilde yapmaları onları Taliban, El Kaide ve İslam Devleti (IŞİD) ile yan yana getiriyor.
İsrail bombardımanı devam ettiği için kültürel mirasa verilen zararla ilgili kesin ve doğrulanmış veriler henüz mevcut değil, ancak bazı bilgiler sızdırıldı. Filistin Yönetimi’nin Ramallah’taki Turizm Bakanlığı’nın, Birleşmiş Milletler’in kültür örgütü UNESCO da dahil uluslararası gruplarla birlikte çalışarak hasarı değerlendirmek üzere bir ekip kurduğu bildiriliyor.
Yıkımın boyutu
Gazze’de Hamas tarafından yönetilen hükümete göre İsrail, Gazze Şeridi’nde kayıtlı 325 kültürel, arkeolojik ve miras alanından en az 200’ünü tahrip etti ya da zarar verdi, ancak bu rakamlar kesin ayrıntılar içermiyor. Bu nedenle ihlalleri derlemek oldukça zor.
Gazze’nin kalbindeki Zeytun mahallesinde bulunan bir Doğu Ortodoks ibadethanesi olan Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi bombalandı ve ağır hasar gördü. Saldırıda içeride barınan 18 kişi öldü ve çok sayıda kişi de yaralandı. Kökleri bin 600 yıl öncesine dayanan kilise kentin en eski kilisesi ve adaşı olan beşinci yüzyıl Gazze piskoposunun son istirahatgâhı olduğuna inanılıyor.
Chicago merkezli bir insan hakları örgütü, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) kilisenin bombalanması savaş suçu olarak nitelendiren yasal bir dosya sundu. Buna göre, bu eylem UCM’nin dört temel uluslararası suçu tanımlayan 1998 tarihli Roma Statüsü’nü ihlali anlamına geliyor.
Örgüt, İsrail’in askeri olmayan bir yapı olan Aziz Porphyrius Kilisesi’ni kasıtlı olarak vurduğunu, bunun da sivillerin hayatını kaybetmesine ve dünya mirasının zarar görmesine neden olduğunu ve böylece statünün 8. Maddesini ihlal ettiğini söylüyor. Bu madde, “askeri amaçla kullanılmadığı sürece din, eğitim, sanat, bilim veya hayır amaçlı binaların, tarihi eserlerin, hastanelerin ve hasta ve yaralıların toplandığı yerlerin” hedef alınmasını suç sayıyor.
Yıkım her yerde
Gazze Şehri’nin kuzeybatısındaki antik bir liman olan el-Blakhiyeh de (Anthedon) saldırıya uğradı. Cenevre merkezli Euro-Med İnsan Hakları Gözlemcisi tarafından bildirildiği üzere, tarihi öneme sahip bu alan Dünya Mirası ön Listesi’ne ve İslami miras listesine dahil edilmişti.
İsrail bombardımanının bir diğer kurbanı da Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’un kalbinde yer alan Berkuk Kalesi oldu. Bu kale adını Memlük sultanlarının önde gelenlerinden Sultan Zahir Berkuk’tan almıştı.
Benzer şekilde, yıkım el-Kamiliyye Medresesi’ne, şehrin doğusundaki Şucaiyye mahallesinde bulunan ve kökenleri erken Osmanlı dönemine kadar uzanan eski es-Saqqa Evi’ne ve Memlük döneminden kalma iki katlı büyük bir yapı olan ikonik Kasr el-Başa’ya (Paşa Sarayı) da uzandı ve onarılamaz hasarlar verdi.
Bu saray, Kudüs’teki Fransız İncil ve Arkeoloji Okulu’ndan (EBAF) Jean-Baptiste Ombre tarafından “en iyi keşfi” olarak övülen yüzlerce Bizans eseri ve zarif çeşmelerle dolu bir müzeye ev sahipliği yapıyordu. Ancak, sosyal medyada yayınlanan bir videoda Gazze Şehrindeki EBAF deposundaki eserlerin etrafının askerler tarafından sarıldığının görülmesinden sonra eserlerin akıbeti belirsiz.
Yağmalama iddiaları
Gazze’nin en ünlü koleksiyoncularından biri olan Cevdet el-Hudari, arkeologlar ve turistler için uzun süredir bir cazibe merkezi olan özel müzesindeki geniş koleksiyonunun çoğunu kaybetti. Eski eserlere olan yolculuğu 1990’larda, Oslo Anlaşmaları ve Filistin Yönetimi’nin kurulmasını takip eden inşaat patlamasıyla başladı. İnşaat çılgınlığı sırasında Bizans dönemine kadar uzanan binlerce eser ortaya çıkarıldı.
Cenevre’deki Sanat ve Tarih Müzesi’nin küratörü Marc-André Haldemann bulgular karşısında hayrete düştü ve Hudari’ye Cenevre’de büyük bir sergi düzenlemesini önerdi. 2006 yılı sonunda koleksiyonundan yaklaşık 260 parça Cenevre’deydi.
Hamas’ın Haziran 2007’de Filistin Yönetimi’ni Gazze’den çıkarmasının ardından İsrail’in Gazze Şeridi’ne uyguladığı abluka, Hudari’nin eserlerinin Gazze’ye dönüşünü neredeyse imkânsız hale getirdi. Yılmayan Hudari, Şerit’te bir müze inşa etme planlarını sürdürdü ve Gazze Şehri’nin kuzeyindeki Akdeniz kıyısında hem otel hem de müzeyi andıran ve Al Mat’haf adını verdiği bir alan inşa etti. Burada, Cenevre’ye gönderilmeyen kalan eserleri sergiledi.
İsrail’in Ekim 2023’teki işgalinden sonra askerler Al Mat’haf’ı birkaç ay boyunca ele geçirdi. Sonunda ayrıldıklarında Hudari geri döndüğünde birçok eserin yıkıcı bir şekilde kaybolduğunu ve yangının salonu harap ettiğini gördü. İsrail buldozerlerinin alanı dümdüz etmesinin ardından bazı parçaların müzenin bahçesine gömülmüş olabileceğinden ve Bizans dönemine ait mermer sütunların yok olabileceğinden şüpheleniyor. Cenevre’deki parçalar güvende olsa da geri kalanların akıbeti belirsiz.
Eski eserler üzerinden gasp
Gazze’de yaşananlar 2001’de Afganistan’da, 2003’ten sonra Irak’ta ve 2013’ten bu yana Suriye’de yaşanan benzer trajedileri hatırlatıyor. Buralarda da arkeolojik alanlar savaş alanı haline geldi ve genellikle siyasi ya da askeri kazanç için istismar edildi.
Afganistan’da Taliban, uluslararası toplumun çağrılarına ve Pakistan gibi İslami komşularının ricalarına karşı gelerek Bamyan’daki beşinci yüzyıldan kalma kayaya oyulmuş Buda heykellerini yok etti.
Suriye ve Irak’ta El-Kaide ve IŞİD gibi gruplar bir yandan aşırılık yanlıları arasındaki “put yıkıcı” imajlarını güçlendirmeye çalışırken, diğer yandan da define avcılarıyla yaptıkları yasadışı keşif anlaşmalarından kâr elde etmeye çalıştılar.
Musul’un güneybatısındaki antik Hatra kenti yıkımın boyutlarını gözler önüne seriyor. Roma ve Pers güçlerine karşı direnişiyle tanınan Hatra’nın tapınak kısımları tahrif edildi ve çok tanrılı putları kaldırma bahanesiyle heykeller parçalandı. Bu terörist gruplar, profesyonel kaçakçılarla birlikte mezar yerleri ve hazineler aramak için gelişigüzel kazılar yaptı ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Hatra tapınaklarının karmaşık süslemelerine ve heykellerine zarar verdi.
Restorasyonun çok zor olduğu kanıtlandığı için restore etme çabaları başarısızlıkla sonuçlandı. Saniyeler içinde yok edilebilen bir şeyin onarılması, eğer gerçekten onarımı mümkünse, on yıllar alabilir. Gazze’deki eski eserlerin çoğu için tarih sonsuza dek kaybolmuş olacak.