İsrail hükümeti tartışmalı bütçeyi Meclis’ten geçirdi. Şimdi gözler yeniden ülkenin pek çok yerinde yaygın eylemlere yol açan yargı reformunda. Bir süredir rafta olan yasa tasarısı yeniden Meclis’e gelecek. Binyamin Netanyahu liderliğindeki hükümetin muhalefetle uzlaşmaya varma ihtimali düşük ve yasa tasarısının yaygın eylemleri körüklemesi bekleniyor. Yasa tasarısı Meclis’ten geçecek mi ya da revize mi edilecek net değil ancak aylardır süren eylemlerin bir gerçeği ortaya çıkardığı açık: İsrail toplumu içindeki çatlaklar. İsrail sahasında yeniden hareketlilik beklenirken Bloomberg İsrail büro şefi ve editörü Ethan Bronner, yargı üzerinden yürüyen mücadelenin ayyuka çıkardığı bu bölünmelere mercek tutuyor:
***
İsrail’deki Yargı Mücadelesi İç Bölünmeleri Nasıl Ortaya Çıkarıyor?
İsrail hükümetinin yargıyı zayıflatma girişimi, ülkenin cumhurbaşkanını olası bir iç savaş konusunda uyaracak kadar yoğun bölünmelere neden oldu. Anlaşmazlık ülkenin, dışarıda pek bilinmeyen bir yönünü gün ışına çıkardı; İsrail’in açıkça kendi içinde parçalanmış olduğu gerçeği. Ülkenin varoluşunun temelindeki çözülmemiş soru üzerinde derin çatlaklar mevcut: Bir Yahudi devleti olmak ne anlama geliyor? Bu soruya yanıt vermek, ülkenin 9,7 milyonluk nüfusu arasındaki çoklu demografik bölünmelerle karmaşıklaşıyor: Yahudiler ve Yahudi olmayanlar arasında, sonra Yahudi çoğunluk içinde laikler ve dindarlar özellikle ultra-Ortodokslar arasında, daha sonra Avrupa kökenlilerle Orta Doğu kökenliler arasında.
- Kırılma neden şimdi?
İsrail, 75 yılının büyük bir bölümünde kuşatma altında veya savaş halindeydi ve hayatta kalmak için bir araya gelme ihtiyacı, iç çatlakların üstünü örtme eğilimine yol açıyordu. Bu zorunluluk azaldı. Son yirmi yıl olağanüstü bir refah ve görece bir barış dönemi oldu. Yüksek teknolojiye dayanan ekonomi İsrail’i dünyanın en zengin devletleri arasına soktu ve kendisinden uzak duran bazı Arap ülkeleri ilişkilerini normalleştirdi.
- Kini tetikleyen neydi?
Esasında, ülkenin yapısını kimin şekillendireceğine ilişkin çatışma. İsrail, bir anayasa üzerinde asla anlaşamayan çok çeşitli geleneklere ve ideolojilere sahip göçmenler tarafından kuruldu. Otuz yıl önce Yüksek Mahkeme, ülkenin sözde temel yasalarının bu görevi yerine getireceğini; yargıçlar, bu 13 idari ilke ve insan hakları yasasına göre mevzuatı ve yürütmenin eylemlerini ölçeceklerini söyledi. Son yıllarda sağcı partiler siyasi zafer kazandıkça, mahkeme giderek daha müdahaleci hale geldi ve liberal devlet ilkelerini destekleyen kararlar verdi. İsrail tarihinin en sağcı hükümeti 2022 sonunda iktidara geldikten sonra mahkemenin yetkilerini kısıtlamak için harekete geçti. Çoğunlukla sol kesimden gelen yoğun protestoların ardından Başbakan Binyamin Netanyahu mart ayında yargı reformunu durdurdu.
- Yahudi devletini tanımlamanın nesi bu kadar karmaşık?
Bir kere İsrail vatandaşlarının beşte biri Yahudi değil. Bunlar kendilerini ya da kendilerinden önceki nesli 1949’da İsrail’in bağımsızlığını ilan etmesiyle patlak veren savaşın ardından belirlenen ülke sınırları içinde bulan Araplar. Yıllar içinde İsrail’in Arap vatandaşları bir şekilde entegre oldular, ancak Yahudi devletinde nasıl bir rol oynamaları gerektiği sorusu tartışılmaya devam ediyor. Liberaller tarafından takdir edilen entegrasyonları, ülkenin amacının Yahudilere başka yerlerde mahrum bırakıldıkları fırsatları sunmak olduğunu düşünen dindar ve geleneksel Yahudiler tarafından genellikle bir tehdit olarak görülüyor. Yüksek Mahkeme’nin bir gerilim noktası haline gelmesinin bir nedeni de bazı kararlarının Arap haklarını koruması. Bu sadece Arap vatandaşları için değil, İsrail’in 1967 savaşında ilhak ettiği Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki vatandaş olmayan 5 milyon Filistinli için de geçerli.
- Yahudiler arasında dindarlık nasıl bir sorun?
İsrailli Yahudilerin yaklaşık %41’i kendilerini laik, geri kalanı ise dindar ya da gelenekçi olarak tanımlıyor. Bu aidiyet, vatandaşların iki temel konuda nerede durduğunu etkiliyor.
- Bunlardan ilki dinin kamusal alanda nasıl bir rol oynaması gerektiği. Örneğin Şabat günü çalışma yasağının otobüs ve trenleri durdurup durdurmayacağı, evlilik ve defin işlemlerinin sadece dini makamların kontrolü altında olmaya devam edip etmeyeceği gibi.
- İkincisi ise İsrail’in sınırlarını Batı Şeria’yı da kapsayacak şekilde genişletmesi gerekip gerekmediği. Bazı dindar Yahudiler, bölgenin Yahudilerin tarihi anavatanının bir parçası olması nedeniyle İsrail’in burayı ilhak etmesi gerektiğini savunuyor. Dindar olmayan bazı sağcılar da böyle bir adımı destekliyor ve Netanyahu hükümeti de prensipte buna bağlı. Bu arada ilhak yanlıları, 220.000’i Doğu Kudüs’te olmak üzere 450.000 kadar İsraillinin yaşadığı Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerinin genişletilmesini destekliyor. Genelde sol eğilimli laiklerden oluşan diğer İsrailliler ise yerleşimlere karşı çıkıyor ve Batı Şeria’nın eninde sonunda başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin parçası haline gelmesi ve kendi ülkelerinin yanında barış içinde bir arada yaşaması ihtimalini, bu yöndeki müzakereler şimdiye kadar başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da, korumak istiyor.
- Ultra-Ortodoksların sorunu ne?
İsraillilerin yaklaşık %13’ü, Haredim olarak da bilinen ultra Ortodoks Yahudiler. Modernliğe karşılar, din dışı konularda neredeyse hiç eğitim vermeyen ayrı okulları var. Çoğu zaman, erkekler çalışmak yerine süresiz olarak din eğitimi görürler ve bunun için devletten maaş alırlar. Haredi liderler, cemaatin dualarının devleti koruduğunu iddia ediyor. Yüksek Mahkeme’nin aksi yöndeki kararına rağmen Haredi erkekleri zorunlu askerlik hizmetinden muaf tutuluyor. Bu ve örneğin halka açık etkinliklerde kadın ve erkekleri ayıran Haredi uygulamasını iptal etmek gibi diğer kararlar, grubu kızdırıyor. İkisi Netanyahu’nun iktidar koalisyonunda yer alan Haredi siyasi partileri, tarihsel olarak toplumları için bütçe sağlamaya odaklandı. Ancak diğerleri, Haredi istihkakını küçültmeye zorladığından, taraflar kamu politikası konusunda daha iddialı hale geldi. Yüksek doğurganlık oranları nedeniyle Harediler, nüfusun artan bir kısmını oluşturuyor ve laik İsrailliler, nüfuzlarını ülkeyi modern bir demokrasiden teokrasiye geçirmek için kullanacaklarından endişe ediyorlar.
- İsraillilerin coğrafi kökenleri bunu nasıl etkiliyor?
Yüksek Yargı’ya yönelik husumetin bir kısmı, Aşkenaz olarak bilinen Avrupa kökenli Yahudilerin hâkimiyetinde olmasından kaynaklanıyor. Avrupa antisemitizmi karşısında egemen bir Yahudi devleti kurma hareketi olan Siyonizm, Aşkenazların projesiydi ve İsrail’in ilk on yıllarında ülkenin kuruluşuna egemen oldular. Müslüman devletler İsrail’i reddettikçe, yüz binlerce kişi (Aşkenaz) İsrail’e göç ettirildi ve orada yaşayan Sefarad olarak bilinen Yahudilerle dışarıdan gelenlerin sayısı neredeyse eşit hale geldi. Geleneğe daha fazla bağlı, daha büyük ailelere ve daha az zenginliğe ve eğitime sahip olan yeni gelenler, barınma ve iş seçeneklerinin daha düşük olduğu yeni topluluklara otobüslerle götürüldü. Çocukları ve torunları, Aşkenazların sahip olduğu birçok fırsattan mahrum bırakıldı. İki grup arasındaki evlilik oranları yüksek olsa da, yara hala şiddetli kimlik politikalarıyla büyüyor. Netanyahu’nun Likud Partisi’nin destekçilerinin çoğu Sefarad.