DÜNYA BASINI

İsrail’e Gazze’de neden hayırlı seçenekler yok?

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Filistinli grupların 7 Ekim’deki Aksa Tufanı saldırısından sonra yıllardır abluka altında olan Gazze Şeridi yoğun bombardıman altında. Önceki günlerde İsrail’in kara harekâtı —hava 20 derece olmasına rağmen— “hava muhalefeti nedeniyle” ertelendi. Saldırının başlayıp başlamayacağına dair net bir bilgi olmasa da Gazze ahalisi tehcire zorlanıyor.

Öte yandan kara harekâtı, İsrail açısından büyük risklere gebe. Almanya merkezli düşünce kuruluşu Le Beck’in istihbarat araştırmacısı Michael Horowitz’in yorumu.


İsrail’e Gazze’de neden hayırlı seçenekler yok?

Michael A. Horowitz

Al Majalla

26 Ekim 2023

Netanyahu ilk konuşmalarından birinde İsrail’in vereceği karşılığın “Orta Doğu’yu değiştireceğini” söylemişti. Bu kesinlikle doğru: İsrail ve diğer herkes için çok ama çok daha kötü hale getirebilir.

Hamas’ın 1400 İsraillinin ölümüne yol açan eşi benzeri görülmemiş saldırısının ardından İsrail makamları, Gazze’de ne tür bir karşılık vermeyi ve ne tür hedeflere ulaşmayı planladıkları konusunda çeşitli beyanlarda bulundu.

Tüm bunlar, İsrail’in Gazze’ye karşı başlattığı ve halihazırda Filistinlilerin devasa çaptaki kayıplarına, yerlerinden edilmelerine ve yıkıma yol açan hava harekatının sadece bir başlangıç olduğunu gösteriyor. Fakat İsrail makamları, Hamas’ın saldırılarına duygusal tepkiler verirken bazı kesimler de Gazze’ye ciddi bir plan olmadan girmenin felakete yol açabileceği uyarısında bulundu.

ABD’nin 11 Eylül’e verdiği karşılık ile İsrail’in 7 Ekim saldırılarına vereceği karşılık arasında paralellikler kuruldu, pek çok yorumcu ve yetkili (başta Başkan Biden olmak üzere) kolaylıkla hata yapılabileceği ve bu hataların bedelini büyük olasılıkla sivillerin ödeyeceği uyarısını yaptı.

Bu da İsrail’in beyanların ve bunların esasında ne anlama geldiğinin incelenmesini mecburi kılıyor. İsrail’deki çatışma genelde her iki tarafın da birbirini suçladığı bir anlatı düzeyinde tartışılıyor. Ancak her iki tarafın da salahiyeti açısından bu en karanlık zamanda bile geleceğin ne getireceğine dair vizyonun tartışılması gerek.

Netanyahu artan kamuoyu baskısıyla karşı karşıya

Anlaşılması gereken hususlardan biri, İsrail’de kamuoyu baskısının en üst düzeyde olduğu. Televizyon kanalları hala 7 Ekim’de yaşananlara dair tanık ifadeleri gösteriyor ve görüntüler servis edilmeye devam ediyor.

Çocuklar televizyonda ebeveynlerinin yasını tutuyor; bazıları tüm ailelerini kaybetti, yanmış kurbanların vücut parçaları hala analiz ediliyor ve insanlar hala kayıp. Yaşanan şok ne sindirilebildi ne de çoğu insan tarafından tam olarak anlaşılabildi. İsraillilerin çoğunun hükümetlerine karşı duydukları aşırı güvensizlik de bu durumu daha da derinleştiriyor.

Netanyahu, 7 Ekim’den önce hiçbir ölçüye göre destek görmüyordu. Fakat anketler popülaritesinin iyice çöktüğünü gösteriyor: İsrailli haber kuruluşu Ma’ariv tarafından yapılan kamuoyu yoklaması, Netanyahu’nun partisinin daha önce görülmemiş seviyelere gerileyeceğini ve bugün seçimler yapılsa koalisyonunun kesin olarak mağlup olacağını gösterdi.

Netanyahu’nun uzun süredir rakibi olan Benny Gantz (kamuoyu yoklamalarına göre krizden en kârlı çıkan şahsiyet) hükümete katılmış olsa da İtamar Ben Gvir ya da Bezalel Smotriç gibi aşırılıkçı isimlerin yer aldığı bir hükümette olmayı reddeden diğer bazı isimler nedeniyle bu hiçbir şekilde gerçek bir “birlik” hükümeti değil.

Başka bir deyişle, bu hükümet krize ispatlaması gereken her şeyle ve son derece düşük bir kamuoyu güveniyle giriyor. Yine de bu hükümet hem İsrail ve Filistin’de hem de ötesinde bölgenin akıbetini etkileyecek kararlar alabilecek bir hükümet.

Kara harekâtı: Gerçek bir plan var mı?

İsrailli yetkililer, 7 Ekim’den bu yana Gazze’ye yönelik olası kara harekâtının hedefi hakkında çeşitli beyanlarda bulundu. İlk günlerde Savunma Bakanı Gallant, ülkenin “Hamas denen bu şeyi yok edeceğini” söyledi, örgütü IŞİD’e benzetti ve tekrar “yeryüzünden silineceğini” dile getirdi.

Bu türden Hamas’ı Gazze’den “temizlemeye” dönük bir harekatın spesifik parametrelerini ya da böyle bir planın yol açacağı muazzam can kaybı sayısını dikkate almadan, Irak ve Suriye’deki IŞİD karşıtı harekâtı ya da Afganistan’daki Taliban karşıtı harekât gibi dünyanın başka yerlerinde yürütülen tüm silahlı kalkışma karşıtı harekâtlarda “zaferin” zor olduğunu kanıtladığını belirtmek isterim.

Militan örgütler güvenlik kampanyaları yoluyla zayıflatılabilir ama Gallant’ın öne sürdüğü gibi “mutlak” bir şekilde yenilgiye uğratılmaları nadiren mümkündür.

Siyasi ve devlet inşası bileşeni olmayan herhangi bir ciddi güvenlik kampanyası, radikal örgütlerin yenilgiye uğratılmasına yönelik önceki harekâtlardan çıkarılan derslere de aykırı olacaktır. Bu tür silahlı kalkışmayla mücadele harekâtlarının yıllar almasından bahsetmiyorum bile.

İsrail daha önce hiç böyle bir harekât düzenlememişti ve ciddi hazırlıklar yapmadan, sürpriz bir saldırıyla bu tür bir harekata girişmek en hafif tabirle akılsızlık olur.

Hamas’ın alaşağı edilmesi

İsrailli yetkililerin sözünü ettiği ikinci hedef ise Gazze’deki Hamas rejiminin “alaşağı edilmesi”. Hamas bir diktatörlük gibi davrandı, Gazze’deki her türlü huzursuzluğu bastırdı ve uluslararası yardımı başka yöne çekti. Bu durum bölgeyi bölgesel bir savaşın eşiğine hiç olmadığı kadar yaklaştırdı.

Gazze’yi ortadan kaldırmak İsrailliler açısından mantıklı bir hedef gibi görünse de bunun nasıl yapılacağına dair gerçekler çok daha az önemsiz sayılıyor. Özellikle Gazze’deki olası savaşın ardında bırakacağı (ve halihazırda bırakmakta olduğu) muazzam yıkım göz önüne alındığında, bunun için gerçekçi bir alternatif ve gerçekçi bir devlet inşası yolu gerekiyor.

Hamas’ı destekleyerek ve Filistin Yönetimi’ni marjinalleştirerek uzun süredir “böl ve yönet” arayışında olan Netanyahu liderliğindeki hükümet, şimdi aniden Mahmud Abbas’ın Gazze’nin kontrolünü geri almasına yardım etmeye hazır mı?

Durum böyle olsa bile —ki Netanyahu’nun sicili göz önüne alındığında buna pek ihtimal vermiyorum— İsrail, Gazze’yi “ele geçirdiğinde” Filistin Yönetimi ölmüş olabilir. Otorite, 7 Ekim’den önce bile uzun ve köklü bir kriz yaşıyordu; Filistinlilerin gözünde meşruiyetini kaybetmiş ve hatta Batı Şeria’nın bir kısmının kontrolünü de fiziksel olarak kaybetmişti.

Abbas hiç sevilmiyor ve Gazze adına bir şeyler yapabilecek gücü yok. Ramallah’taki hükümet Mukata’dan güçlükle çıkabiliyor. Ama esasında onun kaderi Gazze’nin kaderine bağlı. Gazze’deki El Ehli Hastanesine yapılan saldırının ardından Ramallah da dahil pek çok Filistin kentinde spontane protestolar patlak verdi.

Sloganlar yalnızca İsrail’e değil Abbas’a da yönelikti. Hamas bayrakları ve sloganları işitildi. Bu yeni bir olgu değil: Aynı eğilime 2021’deki Gazze savaşı esnasında da şahit olmuştuk. Eğer Gazze’de bir ay, hatta yıllar sürecek bir harekata tanık olacaksak, bu sloganlar daha da artacaktır.

İsrail’in Gazze’de “ortadan kaldırmaya” çalıştığı şey, yakında Batı Şeria’da da karşısına çıkabilir. Bölgesel kırılganlıklar çatırdayabilir ve Ürdün ve Mısır da dahil ılımlı Arap devletleri de İsrail’in Gazze’yi ele geçirme teşebbüsünün artçı şoklarını hissedecektir.

Filistin Yönetimi’nin geleceği

Filistin Yönetimi sağ kalırsa, Gazze ve Batı Şeria’yı yönetmekten aciz bir kabuk haline gelecektir. Bu “en iyi senaryoda” İsrail, Gazze’de (ve muhtemelen Batı Şeria’da da) şu anda Lübnan’da Hizbullah ile karşı karşıya olduğu durumla —kendisini durdurmaya gücü yetmeyen bir hükümetin arkasına saklanan militan bir örgütle— karşı karşıya kalacaktır.

Hamas isyancı bir örgüt olarak kökenine geri dönecektir. Başlangıçta bazıları tarafından örgütün değiştiği, 1967 sınırı boyunca bir İsrail devletini (ihmal ederek) kabul ettiği düşünülüyordu. Fakat 2023 saldırıları bu sözüm ona değişimin bir yanılsama olduğunu ve Gazze’deki örgütün daha da radikalleştiğini gösteriyor.

Daha da önemlisi, Hamas hedeflerinden birini gerçekleştirmiş olacak: Gazze’den İsrail’e ateş açabilecek ve 2007’de ele geçirdiğinden beri İsrail ablukası altında olan Gazze’nin 2 milyondan fazla sakinine bakabilecek sorumlu bir hükümet gibi davranmak gibi ağır bir sorumlulukla uğraşmak zorunda kalmayacaktır.

Aslında örgüt geçtiğimiz yıllarda, Gazze’deki Filistinlilerle ilgilenmek zorunda kalmadan İsrail’in işgaline karşı “direnişin” yüzü olma kabiliyetini sürdürme niyetinde olduğu için Filistin Yönetimi’nin Gazze’nin kontrolünü geri almasını istediğinin sinyallerini vermişti.

Örgüt sivil işlerle ilgilenmek istemiyor ve militan kimliğini her zaman ön planda tutacaktır. İsrail saldırısından sonra da varlığını sürdürürse, Filistin bölgesini istikrara kavuşturmaya yönelik her türlü çabayı engellemeye çalışacaktır.

Filistin Yönetimi’nin yeniden iktidara gelmesi için Mısır’ın yönetimi devralması ya da Abbas’ın uzun zamandır ezeli rakibi olan Muhammed Dahlan’ın hükümeti gibi başka alternatifler de araştırılıyor. Ancak bunların hiçbiri gerçekçi değil: Mısır, kendi içinde devasa sorunlarla karşı karşıyayken Gazze’nin sorumluluğunu yeniden üstlenmeye hiç de hevesli değil.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) sürgünde olan Dahlan, yıllardır Gazze’de değil ve 2007’de Gazze’yi Hamas’a kaptıran şahsiyet. En iyi ihtimalle Hamas ile ilişkileri net olmayan, karanlık ve fırsatçı bir figür. Gazze’nin başına yeniden getirilirse ya güçsüz bir figüran olacak ya da kendi bekası için anlaşmalar yapmaya —gerekirse Hamas ile de— devam edecek.

İsrail tarafından yönetime getirilen herhangi birinin Filistinlilerin gözünde gayri meşru bir figür olarak kariyerine başlayacağından bahsetmiyorum bile.

Nekbe 2.0

Filistinlilerin kesinlikle korktuğu diğer alternatif ise yeni bir “Nekbe”, yani Filistinlilerin Gazze’den sürülmesi. Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Meyr Ben Şabat’ın başında bulunduğu marjinal bir düşünce kuruluşu da dahil İsrail’deki bazı isimler bu ihtimalden bahsetmiş olsa da İsrail’in planının bu olması pek mümkün değil.

İsrail bunu yaparak Arap dünyasında —özellikle de Mısır’da— büyük bir şok dalgası yaratacak ve birlikte çalışabildiği bir devleti ölümcül bir düşmana dönüştürecektir. Bu da sadece yılların değil, on yılların ilerlemesini geriye götürecektir.

Gazze’deki Filistinlilerin böyle bir senaryodan neden korktuklarını ve İsrail’in bunu düşünebileceğine neden inandıklarını anlasam da İsrail’de bunu savunan herkes, diğer İsrailli figürler ve ABD de dahil ülkenin müttefikleri tarafından tehlikeli bir aptal olarak görülecektir.

Bibi liderliğindeki hükümet aptallığın fıtratında olduğunu göstermiş olsa da şimdi bu tür eylemleri onaylamayacak “odadaki diğer yetişkinlerin” vesayeti altında.

Hamas’ın askeri kabiliyetlerini yok etmek

Son olarak İsrailli makamları, “Hamas’ın askeri kapasitesini yok edeceklerini” de iddia ettiler. Görünürde bu kesinlikle daha gerçekçi bir plan gibi duruyor. Fakat bu hedef bile zorlayıcı olacaktır.

Kapsam hakkında bir fikir vermesi açısından Rakka’yı IŞİD’den geri almaya yönelik harekât beş ay sürmüştü. Musul’u IŞİD’den geri alma harekâtı ise dokuz ay almıştı. Gazze çok daha büyük ve yoğun bir bölge.

Hamas’ın 30 binden fazla adamı olduğu düşünülüyor ki bu sayı IŞİD’den birkaç kat daha fazla; ancak İsrail de daha geniş bir gücü seferber etmiş durumda ve çok daha sağlam bir güç. Hamas, başta Gazze kenti olmak üzere Gazze Şeridi’nin orta kesimlerinde ve Han Yunus’un doğusunda bir yeraltı kenti inşa etmek üzere yıllardır beton harcıyor.

İsrail uçaklarının bazı tünelleri yok etmek için sığınak avcı uçaklarını kullanması gerekecek ve bu da muhtemelen içeride saklanan rehinelerin ölmesi riskini doğuracaktır. Gazze korkunç bir insani krizle karşı karşıyayken Hamas muhtemelen aylarca yetecek yakıt, gıda ve su depolamış durumda.

İsrail, savaş mühendisleri ve özel kuvvetler de dahil belirli birlikleri tünellerde savaşmak üzere eğitiyor ama bu, çok sayıda sivilin öldürüleceği ve Gazze’nin büyük oranda yıkılacağı zalim bir savaş olacak.

Şimdiye dek İsrailli liderlerin ve ortaklarının bu senaryoları akıllarında ve umarım yüksek sesle değerlendirmiş olmalarını bekliyorum. Odadaki daha soğukkanlı kişiler bu değerlendirmeleri yapmış olsa gerek; ki bunları önceden tahmin etmek hiç de kolay değil.

Umarım bazıları, İsrail’in Hamas’ın barbarlığına karşılık vermesi gerekirken, aynı zamanda destansı boyutlarda hatalar da yapabileceğini anlar. Bu hatalar, Filistinlilerin sefaletinden istifade etmekten ve bölgesel emellerini beslemek için daha fazla asker toplamaktan her zaman mutluluk duymuş bir ülke olan İran da dahil bölgedeki radikallerin işine gelecektir.

Netanyahu ilk konuşmalarından birinde İsrail’in vereceği karşılığın “Orta Doğu’yu değiştireceğini” söylemişti. Bu kesinlikle doğru: İsrail ve diğer herkes için çok ama çok daha kötü hale getirebilir.

İhtiyatlı olmak en önemli kelime olmalı. İsrail bir yandan Hamas’ı geriletecek gerçekçi ve kademeli hedefler belirlerken diğer yandan da çatışmanın gerçek anlamda çözüleceğine dair umut beslemeli.

Netanyahu’ya güveniyor olsaydım, harekâtın ilk parametreleri belirlendikten sonra, halkın öfkesinin bir kısmını absorbe etmek, halkın güveninin yeniden tesis edilmesine ve kararın daha meşru figürler tarafından verilmesine olanak sağlamak için istifa etmesini önerirdim.

Bunu yapacağından şüpheliyim. Fakat bir sürprizle karşılaşıldığında dikkatli davranmak gerekir. Ve bazen aptal olarak anılmak, aptal olmaktan daha iyidir.

Çok Okunanlar

Exit mobile version