DÜNYA BASINI

İsrail’in bölgedeki diplomatik can simidi: BAE

Yayınlanma

Gazze’ye yönelik saldırıları nedeniyle Orta Doğu coğrafyasında yeniden tecrit olma tehdidiyle karşı karşıya kalan İsrail için BAE ile ilişkiler diplomatik can simidi olmaya devam ediyor. Aşağıda çevirisini okuyacağınız haber, he ne kadar BAE yöneticileri İsrail ile ilişkileri koparma gibi bir düşünceleri olmadığını açıklamasına rağmen BAE vatandaşları arasında artan huzursuzluğa dikkat çekiyor.

***

İsrail’in Arap Ülkeleriyle Bağları Zayıflarken Tutunduğu Tek Dal da Kırılgan

Birleşik Arap Emirlikleri Gazze’deki savaş boyunca İsrail’le bağlarını korudu ancak ABD’nin arabuluculuğunda yapılan anlaşma üzerine inşa edilen bu ilişki İsrail’e yönelik öfkenin artmasıyla baskı altında.

Vivian Nereim

Sadece birkaç yıl önce, Birleşik Arap Emirlikleri’nin pek çok vatandaşı ülkelerinin İsrail ile gelişmekte olan bağları hakkında sıcak konuşmaya istekliydi.

İsrail, ABD’nin aracılık ettiği bir anlaşmayla Emirliklerle ilişkilerini yeni kurmuştu. Ülkeler arası yatırımları yönlendirmek için iş grupları ortaya çıkmıştı. Bir Emirlik vatandaşı ve bir İsrailli kadın Dubai’de bir gökdelenin tepesinde el ele tutuşarak poz verdi. Amerikalı, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrailli yetkililer, İbrahim Anlaşması olarak adlandırılan bu anlaşmanın Orta Doğu’da barışı yayacağını öngörüyorlardı.

Ancak şimdi, İsrail’in Gazze’ye yönelik aylardır süren bombardımanı bölgedeki öfkeyi körüklerken, anlaşmanın Emirlik taraftarlarını bulmak giderek zorlaşıyor.

Bir zamanlar ekonomik bağları öven Emirlikli bir işadamı, Emirlik-İsrail iş konseyinden ayrıldığını ve söyleyecek başka bir şeyi olmadığını söyledi. Bazı Emirlik vatandaşları anlaşmalardan dolayı hayal kırıklığına uğramış olsalar da otoriter hükümetlerinin, muhalifleri tutuklama geçmişini gerekçe göstererek kamuoyu önünde konuşmaktan korktuklarını söylediler. Konuşanlardan biri olan Dubai polis şefi yardımcısı internet üzerinden yaptığı açıklamada Arapların “gerçekten barış istediğini” ve İsrail’in “niyetinin kötü olduğunu kanıtladığını” söyledi.

Analistlere göre ne Emirlikler ne de İsrail bu anlaşmadan vazgeçecek gibi görünmüyor: Diğer Arap ülkeleriyle bağları zayıflayan İsrail için bu anlaşma diplomatik bir can simidi olmaya devam ediyor ve Emirliklere milyarlarca dolarlık ticaret ve Batılı ülkelerde olumlu halkla ilişkiler kazandırdı. Ancak Dubai’deki bir araştırma merkezi olan B’huth’un başkanı Muhammed Baharoon, savaşın mevcut gidişatının anlaşmalar ya da Orta Doğu’nun güvenliği için iyiye işaret olmadığını söyledi.

“Bu bir ortaklık ve eğer ortaklardan biri, borcunu ödemiyorsa bu artık bir ortaklık olmaktan çıkar” dedi.

Gazzeli sağlık yetkililerine göre 30 binden fazla Filistinlinin ölümüne neden olan ve iki milyon kişiyi kitlesel göç, açlık riski ve çöken bir sağlık sistemi ile karşı karşıya bırakan İsrail’in, Gazze’yi bombalaması ve işgali nedeniyle Arap dünyasında İsrail’e ve başlıca müttefiki ABD’ye yönelik öfke keskin bir şekilde arttı.

Savaş, İsrail ile ilişkilerini sürdüren bir avuç Arap lideri, bu ilişkiyi yeniden gözden geçirmeye itti. Ürdün Kasım ayında büyükelçisini geri çağırdı. Mısırlı yetkililer Gazzelilerin Mısır’a akın etmesine yol açacak herhangi bir eylemin onlarca yıllık anlaşmayı tehlikeye atabileceği uyarısında bulundu. İsrail’in Bahreyn, Fas ve Mısır büyükelçileri ise savaşın başladığı 7 Ekim’den bu yana, İsrailli yetkililerin yaklaşık bin 200 kişinin öldüğünü söylediği Hamas liderliğindeki saldırının ardından büyük ölçüde İsrail’de kaldılar.

Diplomatik soğukluk, İsrail’in Emirlikler’deki Büyükelçiliği ve Konsolosluğunu Arap dünyasında tam olarak işleyen tek diplomatik misyonu olarak bıraktı. Devlete ait birkaç havayolu şirketi de uçuşlarını askıya aldı ve Emirlikler, Orta Doğu’da insanların doğrudan İsrail’e uçabildiği tek ülke olarak kaldı.

Baskılara rağmen Birleşik Arap Emirlikleri yetkilileri ilişkileri kesmek gibi bir niyetlerinin olmadığını söylüyor.

The New York Times’a yazılı bir açıklama yapan Birleşik Arap Emirlikleri hükümeti, Birleşik Arap Emirlikleri yetkililerinin İsrail ile olan ilişkilerini Gazzelilere insani yardım girişini kolaylaştırmak ve yaralı Gazzelilerin Birleşik Arap Emirlikleri’ne getirilerek tedavi edilmelerini sağlamak için kullandıklarının altını çizdi.

Hükümet, “BAE, tanık olduğumuz gibi zor zamanlarda diplomatik ve siyasi iletişimin önemli olduğuna inanıyor” dedi.

Şubat ayı sonunda İsrail Ekonomi Bakanı Nir Barkat, 7 Ekim’den bu yana Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaret eden ilk İsrailli bakan oldu ve Dünya Ticaret Örgütü’nün bir toplantısına katıldı. Bir röportajında Emirlik yetkilileriyle görüştükten sonra “çok iyimser” olduğunu söyledi.

“Savaş devam ederken biraz hassasiyet var” diyen Barkat, ancak iki ülkenin “ortak çıkarları olduğunu ve İbrahim Anlaşmalarının herkes için son derece stratejik olduğunu” söyledi.

Yine de birçok İsrailli ve Emirlik vatandaşı, anlaşmaların varlığı tehlikede olmasa bile ilişkinin nasıl görüneceğinin kesin olmaktan uzak olduğu görüşünde.

Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrailli teknoloji girişimcileri ve yatırımcılarını bir araya getiren Tech Zone’un kurucularından İsrailli Noa Gastfreund, “İbrahim Anlaşmalarının romantik aşaması bir nevi ortadan kalktı. Artık bunun kolay olmayacağını anlamanın gerçekçi aşamasına geçtik” dedi.

2020’de açıklanan anlaşmalar, Arap ülkelerinin Filistinlilere yönelik muamelesi ve Gazze ile Batı Şeria üzerindeki kontrolü nedeniyle İsrail’i uzun süredir izole ettiği Orta Doğu’ya daha fazla entegrasyon yolunda önemli bir adım olarak özellikle İsrail tarafından arzu ediliyordu.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Başkan Donald J. Trump anlaşmayı bir dönüm noktası olarak selamlarken Birleşik Arap Emirlikleri Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed el-Nahyan kutlamalarını yumuşattı. Netanyahu ve Trump’ın “İsrail’in Filistin topraklarını daha fazla ilhak etmesini durdurmak için” bir anlaşmaya vardıklarını vurguladı.

Sonraki birkaç yıl içinde yüz binlerce İsrailli turist Emirliklere akın etti ve 2022 yılında ülke İsrail ile 2,5 milyar dolarlık ticaret yaptı. Dubai’de bir avuç İsrail restoranı açıldı; bunlardan biri Netanyahu’nun lakabından esinlenerek Cafe Bibi adını aldı.

Ancak Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerinin genişlemesini ve İsrail’in tarihindeki en sağcı hükümeti kurmasını izleyen hayal kırıklığına uğramış Emirlikler arasında kısa sürede çatlaklar ortaya çıktı.

Netanyahu’nun Emirlikleri ziyaret etme planları hiçbir zaman gerçekleşmedi. Anlaşmalar Umman ya da Katar gibi ülkeleri de kapsayacak şekilde genişletilmedi. Suudi yetkililer İsrail’i potansiyel olarak tanımak için Amerikalı yetkililerle görüşmeler yürütürken anlaşmalara katılmakla ilgilenmiyorlar ve ağır tavizler talep ediyorlar.

Eylül ayında düzenlenen bir konferansta üst düzey bir Emirlik yetkilisi olan Enver Gargaş, İsrail ile ilişkilerinin “zor bir dönemden geçtiğini” söyledi.

Savaş başladığından beri gerilim daha da arttı. Dubai Emniyet Müdür Yardımcısı Dhahi Khalfan, sosyal medyada İsrail’e yönelik ağır suçlamalarda bulundu ve İsrailli liderlerin “saygıyı hak etmediğini” söyledi.

Ocak ayında yazdığı “Tüm Arap liderlerinin İsrail’le ilişkiler konusunu yeniden gözden geçirmelerini umuyorum” başlıklı mektup, çoğu vatandaşın hem saygı hem de korku nedeniyle siyaset hakkında çok az konuştuğu Emirlikler’de alışılmadık derecede açık sözlü bir savunmaydı.

Birçok Emirlik vatandaşı Gazze’deki savaş ya da Emirliklerin İsrail’le ilişkileri konusunda röportaj vermeyi reddetti. Yirmili yaşlarındaki bir Emirlik vatandaşı, sadece ikinci adı olan Salem’i söylemek koşuluyla konuşmayı kabul etti.

Gazze’den ölüm ve yıkım görüntüleri akarken, pırıl pırıl gökdelenler ve özel kahve dükkanları arasında rahat bir yaşam sürdüğü için giderek artan bir bilişsel uyumsuzluk duygusu yaşadığını anlattı. İsrail’le ilişkilerin moral bozucu olduğunu, özellikle de kendisinin ve birçok Emirlik vatandaşının Filistinlileri korumaları gereken kardeşleri olarak görerek yetiştirildiğini söyledi.

Şimdi İbrahim Anlaşmalarının, Emirliklerin Batılı müttefiklerinin gözüne girme çabası olduğuna inanıyor. Ülkesinin değerlerinin satılık olduğu hissine kapıldığını söyledi.

Genel olarak İsrail yanlısı bir araştırma kuruluşu olan Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü’ne göre, Emirlik vatandaşlarının anlaşmalara yönelik görüşleri savaştan önce zaten olumsuzdu. Kasım 2022’de Emirlikler’de yapılan ankete katılanların yüzde 71’i anlaşmaların bölgeleri üzerinde “olumsuz” bir etkisi olduğunu söyledi.

Emirlik yetkilileri şu ana kadar savaşa, Gazze’ye yardıma odaklanarak İsrail’e karşı giderek sertleşen söylemler yönelterek ve ateşkes ve bir Filistin devletinin kurulması çağrısında bulunarak karşılık verdi.

Bugüne kadar bir Emirlik yetkilisinden gelen en sert açıklamalar, ülkenin BM temsilcisi Lana Nusseibeh’in Uluslararası Adalet Divanı’na verdiği son ifadede geldi. “İsrail’in Gazze Şeridi’ne ayrım gözetmeksizin yaptığı saldırıları” kınayan Nusseibeh, İsrail’in Batı Şeria’yı işgalinin yasadışı olduğunu savundu ve bunun sonuçlarına katlanılmasını talep etti.

Geçen ay Dubai’de düzenlenen bir konferansta Emirlik hükümetinin Filistin devletine giden “geri dönüşü olmayan” bir yol olmadan Gazze’nin yeniden inşasını finanse etmeye istekli olmadığını da söyledi.

Etkili bir Filistinli sürgün ve Emirlik başkanının yakın danışmanı olan Muhammed Dahlan bir röportajında Arap yöneticilerin Netanyahu’dan soğuduğunu öne sürdü.

Savaştan önce Netanyahu ve Biden yönetimi yetkilileri gözlerini Emirliklerle ilişkilerden daha büyük bir ödüle dikmişlerdi: İsrail’in Suudi Arabistan’la anlaşması.

Akademisyenlere göre bu ihtimal artık giderek daha da uzak görünüyor.

Suudi akademisyen Hesham Alghannam geçen ay bir Suudi dergisinde “İsrail, onunla ilişki kuran herkes için ahlaki bir yük haline geldi” diye yazdı: “Araplar, İsrail’le barışın hâlâ düşünülebilir olsa da artık arzu edilebilir olmadığı sonucuna varmak üzereler.”

Barkat’ın ziyareti sırasında sosyal medyada İsrailli bakan ile Suudi Arabistan Ticaret Bakanı’nın bir etkinlikte kartvizit alışverişinde bulunduklarına dair bir görüntü dolaştı. Suudi hükümeti bu görüşmenin kasıtlı olduğunu hemen yalanladı.

Hükümetten yapılan açıklamada, “Kimliği bilinmeyen bir kişi selam vermek için bakana yaklaştı ve daha sonra kendisini İsrail işgal hükümetinin ekonomi bakanı olarak tanıttı” denildi.

Suudilerin tepkisi sorulduğunda Barkat “bölgede barış isteyen tüm ülkelerle işbirliği yapmayı seviyoruz” dedi.

Çok Okunanlar

Exit mobile version