DÜNYA BASINI

İsrail’in Husilere karşı Somaliland hamlesi

Yayınlanma

İsrail, Husilerin çok düşük maliyetlerle Yemen’den ateşlediği füze ve İHA’ları durdurmak için önemli bir mali bedel ödüyor. Bunun sürdürülebilir olmadığını bilen İsrail Husilerle mücadelenin farklı yollarını aramaya başladı. Bu noktada İsrail’in aradığı çözümlerden biri olarak Afrika’daki başka bir krizin göbeğinde bulunan Somaliland’ın öne çıktığı basına yansımıştı.

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale İsrail’in Somaliland’a teklifini ve bölgedeki kamplaşmayı ele alıyor. Makale, İsrail’den yayın yapan Haaretz’de yayınlandı ve İsrail’in stratejik çıkarlarını önceleyen bir üsluba sahip. Ancak hem Somaliland konusundaki genel kamplaşma hem de İsrail’in hedefi ile ilgili derli toplu bilgi sunması açısından dikkate değer bir çalışma. Olası bir İsrail-Somaliland işbirliğinin Mısır-İsrail ilişkilerini nasıl etkileyeceği konusuna değinmemiş olması tek eksikliği olabilir.

***

Tüm gözler Somaliland’da: İsrail’in Husi terörüne karşı savaşında kilit önemdeki küçük Afrika devleti

Tanınmayan Somaliland devleti nasıl oldu da Somali ve Etiyopya’nın yanı sıra Türkiye ve Yunanistan arasındaki çatışmaların da odağı haline geldi? Ve Mısır ondan ne istiyor?

Nadan Feldman

19 Temmuz gecesi, bir İHA Tel Aviv’in sahilleri üzerinde alçalarak ABD Büyükelçiliği binasına yakın bir noktada uyumakta olan Evgeny Freder’i öldürdü. İsrail savunma sistemi hazırlıksız yakalanmıştı. Yemen’den, yaklaşık 2.000 kilometre (1.200 mil) uzaklıktan fırlatılan küçük, yavaş ve hantal bir hava aracının İsrail’in gelişmiş hava savunma sistemlerini aşarak Tel Aviv üzerinde dolaşabileceği, bir kişiyi öldürüp 10 kişiyi yaralayabileceği ve paniğe yol açabileceği kimsenin aklına gelmemişti.

Saldırı, Arap Baharı’ndan bu yana Suudi Arabistan ve İsrail ile çatışmalarında İran için finanse edilen ve silahlandırılan bir vekil haline gelen Yemen’deki Husilerin operasyonel kabiliyetlerini ortaya koydu. O zamana kadar Husi tehdidine karşı askeri yanıt vermeyi ABD ve İngiltere’ye bırakan İsrail, Yemen’den gelen tehdidi bertaraf etmek için kendi çözümlerini bulması gerektiğini anladı.

İsrail ayrıca Husilerin düşük maliyetli bir İHA’yı ülke içine her fırlattığında savaş uçaklarını Yemen’e uzun ve maliyetli baskınlar düzenlemek için gönderemeyeceğini fark etti. Özellikle de Husilerin dünyanın en büyük İHA stoklarından birine sahip olduğu göz önüne alındığında İsrail daha verimli alternatifler aramak zorunda kaldı.

Bu alternatiflerden biri, uluslararası arenada tanınmayan küçük ve uzak bir devletle ilgili. Bu devlet, son bir yıl içinde patlamaya hazır bölgesel bir mücadelenin ve yoğun jeopolitik çıkarların arenası haline geldi.

Bu yer, 1991 yılında ana devlet Somali’den ayrılan ve uluslararası güvenceler olmaksızın bağımsızlığını ilan eden Müslüman Issa kabilesi tarafından yönetilen Somaliland’dır. O tarihten bu yana bir yandan ülkeler tarafından tanınmaya çalışırken diğer yandan öncelikle bu bölgeyi yeniden kontrol altına almak isteyen Somali başta olmak üzere bölgesel tehditlere karşı kendini güçlendirmeye çalışıyor.

Uluslararası hukuk Somaliland’ı sadece Somali içinde özerk bir bölge olarak tanıyor ve 2024 yılına kadar, kendisi de tanınmayan bir devlet olan Tayvan dışında, tek bir ülke bile onu bağımsız bir ülke olarak tanımadı.

Bu durum önemli ekonomik sonuçlar doğuruyor. Somaliland uluslararası ticarete katılamıyor, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi kuruluşlardan mali yardım alamıyor ve ekonomik olarak kendi kendine yetmek zorunda. Bu nedenle bölgede deniz korsanlığı artıyor.

Somaliland’ın bağımsızlık talebi Afrika’daki sömürge dönemine kadar uzanıyor. 19. yüzyılın sonlarında Britanya ve İtalya, Somali topraklarında kontrolü ele geçirerek günümüz Somaliland’ına karşılık gelen bölgede Britanya protektorası kurdu. II. Dünya Savaşı’nda Britanya, Mussolini’nin faşist İtalya’sına ait olan İtalyan Somaliland’ını işgal ederek iki bölgeyi birleştirdi ve bu birleşik topraklar, Britanya İmparatorluğu içerisinde siyasi bir birim olarak faaliyet gösterdi. 1960 yılında birleşik Somaliland bağımsızlığını kazandı ve Somali Cumhuriyeti kuruldu. Ülkenin merkezi hükümetinin 1991 yılında çökmesi ve şiddetli iç savaş, Somaliland bölgesinin ana devletten ayrılmasına yol açtı.

On yıllardır ölümcül iç savaşlarla boğuşan ve bu dönemin bir kısmında başta Eş-Şebab olmak üzere İslami milisler tarafından yönetilen Somali’nin aksine, 6.2 milyon nüfuslu Somaliland, adil ve özgür seçimler ve istikrarlı demokratik kurumlar da dahil işleyen bir demokratik rejimi kan dökmeden sağlamlaştırmayı başardı. Somali’nin başkenti Mogadişu’da hâkim olan anarşi, Somaliland’ın başkenti Hargeisa’daki huzurla keskin bir tezat oluşturuyor.

İsrail ve Somaliland’ın iki temel noktada benzer olduğu söylenebilir: Her ikisi de otoriter rejimlerin ve ölümcül savaşların yoğun olduğu bölgelerde yer alan küçük ve savunmasız demokrasiler. Ayrıca her ikisi de uluslararası toplum nezdinde egemenlik sorunlarıyla karşı karşıya ve yok edilmelerini isteyen düşmanları var.

Etiyopya’nın hamlesi

17 Ekim’de Katar yanlısı haber sitesi Middle East Monitor, İsrail’in Yemen’in Aden şehrinin karşısında yer alan Somaliland’a her iki tarafın da çıkarına olacak gizli bir teklifte bulunduğunu bildirdi: İsrail, Somaliland’da askeri bir üs kuracak ve bu üs, Husilere yönelik saldırılar ve onları caydırmak için kullanılacak. Bunun karşılığında ise İsrail, Somaliland’ı resmen tanıyacak ve ülkeye mali yatırımlar yapacak.

Diplomatik kaynaklara dayanan habere göre, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) iki ülke arasında arabuluculuk yapıyor. BAE, Somaliland’ı askeri üssün inşasına izin vermeye ikna etmekle kalmayıp, aynı zamanda bu üssün finansmanını da üstlenecek. İsrail ile 2020 İbrahim Anlaşması’nı imzalayan BAE’nin böyle bir anlaşmadan çıkarı olduğu açık zira Husiler kendisi için de bir güvenlik tehdidi haline geldi ve Somaliland’daki İsrail askeri güçleri bu tehditle mücadelede BAE’ye kesinlikle yardımcı olacak.

Yabancı basına göre geçen yıllarda Somaliland, Berbera limanına yaptığı 440 milyon dolarlık yatırım karşılığında BAE’nin Berbera limanını ve havaalanını Yemen’deki askeri faaliyetleri için bir üs olarak kullanmasına izin verdi. BAE’nin bu arabuluculuğu, İsrail ile askeri iş birliği çerçevesinde gerçekleşiyor. İddialara göre iki ülke, Aden Körfezi’nde, Yemen yakınlarındaki dünyanın en uzak ve ekolojik olarak en çeşitli adalarından biri olan Sokotra Takımadaları’nda ortak bir askeri-istihbarat üssü kurmuş durumda.

İsrail ile Somaliland arasındaki temasları ilk olarak haberleştiren Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü araştırmacısı Ahmet Vefa Rende, “Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanımanın İsrail için sayısız avantajı var” diyor: “Bunlar arasında ulusal güvenliğini arttırmak, bölgesel tehditlere karşı koymak, yeni ekonomik fırsatlar yaratmak, diplomatik ilişkileri geliştirmek ve bölgedeki demokratik yönetişimi desteklemek yer alıyor. Stratejik konumu ve kaynakları nedeniyle pek çok gücün pay kapmak için yarıştığı bölgede İsrail’in, pek çok ülke tarafından dışlanan yerel ortağı Somaliland aracılığıyla yarışa girmesi bekleniyor.”

Bölgesel güçler için Somaliland’ın Afrika Boynuzu’ndaki konumu ona ekonomik cazibenin yanı sıra stratejik bir önem de kazandırıyor. Dünya deniz taşımacılığının üçte birinin geçtiği Babülmendep Boğazı’nın girişinde yer alan Somaliland, körfez boyunca uzanan uzun kıyı şeridi sayesinde Doğu Afrika, Orta Doğu, Arap Denizi ve oradan da Hint Okyanusu’na kadar uzanan geniş bir deniz erişimine sahip.

Bu deniz ticareti ağında en önemli unsur ise Kızıldeniz bölgesi. Son bir yılda Husi saldırıları nedeniyle Kızıldeniz’deki nakliye rotaları uluslararası gerilimlerin odak noktası haline geldi ve bu durum tüm küresel ticareti etkiledi. Geçen yıl aralık ayında çok sayıda firma Kızıldeniz yakınlarındaki gemi seferlerini durdurmak zorunda kaldı. Husilerin iki gemisine saldırmasının ardından Maersk bu konuda ilk adım atan şirket oldu. Onu Çin’in OOCL, Almanya’nın Hapag-Lloyd, Fransa’nın CMA CGM ve dünyanın en büyük denizcilik firması Mediterranean Shipping Company (MSC) izledi.

14 Aralık 2023’te Husiler Babülmendep Boğazı’nı kapattıklarını duyurdular ve tam bir ay sonra Yemen’in Hudeyde limanından bir Amerikan gemisine füze attılar. Füze düşürüldü. Husilerin füzeyi ateşlemesi Amerikan güçlerinin düzenli deniz trafiğinin yeniden başlamasını sağlamak için limana saldırmasının ardından gerçekleşti. Husiler terörist faaliyetlerinin yanı sıra İHA ve balistik füzeler kullanarak İsrail’deki hedefleri vurma çabalarını da sürdürdü.

18 Temmuz’da ABD ve İngiltere Hudeyde’nin uluslararası havaalanına ortak bir saldırı düzenledi ve iki gün sonra İsrail Hava Kuvvetleri, Amerikalılar ve Suudi Arabistan ile koordineli olarak Hudeyde limanına bir saldırı gerçekleştirdi. Tüm bunlar, İran’ın Kızıldeniz bölgesinde nüfuz kazanmaya yönelik çabalarına ilişkin İsrail’in duyduğu endişenin arka planında gerçekleşti. Bu çabalar, artan Husi terör faaliyetleri ve İran savaş gemileri ile istihbarat gemilerinin bölgede varlık göstermesi şeklinde ayyuka çıkıyor.

Başlıca aktörler

Husilerle yaşanan gerilimlere rağmen, İsrail, Somaliland çevresindeki çıkar çatışmalarında sadece ikincil bir oyuncu konumunda. Bu çatışmada üç ana aktör bulunuyor: Somali, Etiyopya ve Türkiye. Bunun yanı sıra Mısır, BAE, Suudi Arabistan, Sudan ve komşu Cibuti de bu süreçte etkilerini hissettiriyor. Tüm bunların üzerinde ise dünyanın iki süper gücü; ABD ve Çin yer alıyor.

Büyük endişe, Somaliland’ın geleceği konusunda Somali ve Etiyopya arasında gelişen krizin, diğer ülkeleri de içine çekerek kanlı bir çatışmaya dönüşmesi. Bu senaryo, İsrail ve İran arasında Yemen’deki Husi vekili üzerinden süregelen savaş, Afrika Boynuzu’ndaki cani İslamcı milislerin varlığı ve Somali ile Etiyopya’nın kanlı geçmişi göz önüne alındığında oldukça olası. İki ülke, 20. yüzyılın sonlarında gerçekleşen iki savaş da dahil bölgesel çatışmalarla dolu bir geçmişe sahip.

Mevcut krizi tetikleyen adım, 2024 yılının ilk gününde gerçekleşti. Somali’ye komşu olan ve denize kıyısı olmayan Etiyopya, Somaliland ile tarihi bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, Etiyopya’ya Berbera Limanı üzerinden Aden Körfezi’ne erişim hakkı sağlıyor ve karşılığında Etiyopya, Somaliland’ın bağımsızlığını tanımayı taahhüt ediyor. Etiyopya tarafından tanınmak Somaliland için diğer Afrika ülkeleri ve hatta diğer ülkelerin de bu adımı atmasına yol açacak önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Kendisini Afrika’da bölgesel bir güç olarak gören ancak ekonomik kırılganlık ve yaygın yoksulluktan mustarip olan Etiyopya için denize erişim, finansal büyüme ve daha fazla jeopolitik güç için önemli bir anahtar. 130 milyondan fazla nüfusa sahip olan Etiyopya, dünyada denize kıyısı olmayan en kalabalık ülkesi konumunda.

Yapılan anlaşma, Etiyopya’nın Berbera Limanı’nda bir askeri deniz üssü kiralamasına ve bu limandan ticaret yapmasına olanak tanıyor. AFP’nin haberine göre, Somaliland, Etiyopya’ya kıyılarının 20 kilometrelik (12 mil) bir bölümünü 50 yıllığına kiralamayı ve burada bir deniz üssü ile ticari liman kurmasına izin vermeyi kabul etti.

Bu adım, son yıllarda Berbera Limanı’nı kendi çıkarları doğrultusunda geliştiren ve burada deniz ticaretini teşvik eden BAE sayesinde mümkün oldu. Anlaşma aynı zamanda Somaliland’ın ekonomik çıkarlarına da hizmet ediyor; Etiyopya gibi büyük bir ülkenin liman faaliyetlerinden, gümrük gelirlerinden ticari iş birliklerine kadar birçok fayda sağlaması bekleniyor.

Somali anlaşmaya sert tepki gösterdi ve hükümet anlaşmayı yasadışı ve bölgesel istikrara yönelik bir tehdit olarak ilan etti. Somali hükümeti, Etiyopya büyükelçisini nota vermek için çağırdı ve Somali, büyükelçisini Addis Ababa’dan geri çekti. Somali hükümetinden yapılan açıklamada, “Somali hükümeti, Etiyopya’nın eylemlerini Somali Federal Cumhuriyeti’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün bariz bir ihlali olarak kabul ediyor” denildi ve Somali’nin topraklarını “tüm yasal yollarla” savunacağı vurgulandı.

Bu arada Somali, Ankara’nın Afrika’daki, özellikle Kızıldeniz bölgesindeki etkisini artırmak için son yirmi yılda önemli bir müttefik haline gelen Türkiye ile ilişkilerini güçlendirmek için harekete geçti. Somali, Türkiye ile bir güvenlik ve deniz işbirliği anlaşması imzaladı. Bu anlaşma, Türkiye’ye Somaliland açıkları da dahil Somali’nin karasuları üzerinde kontrol sağlıyor. Karşılığında, Türkiye tarafından çıkarılacak kaynaklardan özellikle ham petrol ve doğalgaz rezervlerinden elde edilen gelirlerin bir kısmı Somali’ye aktarılacak.

Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 yılında Somali’ye yaptığı ve iç savaştan zarar görmüş ülkeye mali yardım sağlama ve temel eğitim ve sağlık hizmetlerini yeniden başlatma sözü verdiği ziyaretin ardından Afrika Boynuzu bölgesindeki etkisini artırmaya başladı. Ardından Türkiye, Somali’de altyapı ve araştırma projeleri, Somali kıyılarında petrol ve gaz aramaları, Somali ile komşuları ve ülke içindeki muhalif güçler arasında arabuluculuk faaliyetleri gibi birçok alanda etkisini genişletti. En önemli adım ise 2017 yılında Mogadişu’da Türkiye’nin en büyük denizaşırı askeri üssünün inşa edilmesi oldu. Bu üs, Somali askerlerinin eğitimi için tasarlandı. Ayrıca Türkiye, Çin’in Afrika’daki yatırımlarında yaşanan yavaşlamadan faydalanarak, BAE ve Mısır gibi, bölgedeki ekonomik etkisini artırdı.

Bu süreçte Türkiye, Somali ile Etiyopya arasında Somaliland krizi konusunda bir uzlaşma sağlamak için, Etiyopya ile olan iyi ilişkilerini kullanarak arabuluculuk yapmaya çalışıyor. Somali ise Erdoğan’ın kararlarına bağımlı hale gelmek istemediğinden, Türkiye’ye bağımlılığını azaltmak amacıyla bu yıl Mısır ile bir güvenlik anlaşması imzaladı. Bu anlaşma kapsamında, gerilimin artması durumunda Mısır, Somali’ye asker ve askeri ekipman göndermeyi taahhüt etti. Son yıllarda Mısır ile Türkiye arasındaki ilişkilerin iyileşmesine rağmen Kahire, Türkiye’nin Mısır’ın güneyinde artan nüfuzundan endişe duyuyor ve Afrika Boynuzu’nda kendi nüfuzunu arttırmaya çalışıyor.

Türk bağlantısı

Şimdi ise Türkiye, İsrail de dahil tüm bölge için güvenlik sonuçları olacak bir önemli bir adım atmak istiyor. Eylül ayında Bloomberg, Erdoğan’ın temsilcilerinin Somali topraklarında uzun menzilli bir füze fırlatma test sahası kurulması konusunda Somali ile görüşmeler yürüttüğünü bildirdi. Afrika’nın doğusunda yer alan Somali, Türkiye’nin geliştirdiği 565 kilometre (351 mil) menzile sahip ve Tayfun olarak bilinen balistik füzelerini test etmesine olanak tanıyacak. Buna ek olarak Türkiye’nin Somali topraklarından uzaya roket fırlatma denemeleri yapmayı düşündüğü bildiriliyor. Türk hükümeti, Erdoğan’ın, ülkesinin gücünü ve prestijini artırma arzusunun bir parçası olarak yıllardır bir uzay programını teşvik ediyor ve dünya güçleri kulübüne katılmayı hedefliyor.

Füze programı, Erdoğan’ın füzelerinin mevcut menzilini iki katına çıkarma hedefi nedeniyle Türkiye’nin komşuları arasında endişeye neden oluyor. Erdoğan, 2023’te Türkiye’nin gizli füze programının ortaya çıkmasının ardından “Bugün itibariyle füzelerimizin menzili 565 kilometre. Bu yeterli değil. Bunu 1.000 kilometreye çıkaracağız” demişti.

Mayıs 2023’te Tayfun füzesi başarılı bir şekilde test edildikten sonra üretime girdi. Türkiye’nin, komşularının gözlerinden uzak, 1.000 kilometre menzilli füze fırlatma kapasitesine ulaşmak için Somali’de testler yapmakla ilgilendiği değerlendiriliyor. Saldırgan açıklamalarıyla tanınan Erdoğan, 2022’de Atina’yı tehdit ettiğinde Yunanistan’da gerçek bir endişeye neden olmuştu. Erdoğan’ın, Karadeniz yakınlarındaki bir etkinlikte, “Şimdi füzelerimizi inşa etmeye başlıyoruz. Tabii bu üretim Yunanlıları korkutuyor. ‘Tayfun’ dediğinizde Yunanlı korkuyor ve ‘Atina’yı vuracak’ diyor. Tabii ki vuracak” sözlerine dikkat çekiliyor.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilim, 200 yıldır devam ediyor ve 19. yüzyılın sonlarından 1922’ye kadar iki ülke arasında dört şiddetli çatışma yaşandı. Ayrıca Türkiye, 1974’te Kıbrıs’taki iç savaş sırasında, dönemin Kıbrıs lideri Başpiskopos 3. Makarios’un Yunanistan ile birleşme arzusunu açıklamasının ardından işgal ettiği Kuzey Kıbrıs’ı hala kontrol altında tutuyor.

Peki Türkiye’nin 1.000 kilometre menzilli bir füzeye ne ihtiyacı var? Tel Aviv Üniversitesi Moshe Dayan Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi ve Kudüs Strateji ve Güvenlik Enstitüsü’nde Türkiye uzmanı olan Hay Eytan Cohen Yanarocak, “Türkiye bölgesel bir güç ve İran ile rekabet halinde. Füzeleri mevcut menzilde olduğu sürece sadece Yunanistan’ı tehdit edebilir” diyor.

-Ya İsrail? Türkiye’nin 1.000 kilometre menzilli bir balistik füzesi, bizi doğrudan menzil içine alıyor.

-Yanarocak: Doğru, ancak Erdoğan’ın Yunanistan’a yönelttiği türden bize karşı resmi bir açıklama yok.

-Gazze’den çekilmezsek Erdoğan bizi füzelerle tehdit edebilir.

-Yanarocak: Henüz o aşamaya gelmedik. Ancak Erdoğan söz konusu olduğunda ciddi bir tehdit potansiyeli var.

Cohen Yanarocak Türkiye’nin Afrika’daki stratejisinin işe yaradığını savunuyor. “Askeri varlığı ve yumuşak güç unsurları sayesinde Türkiye Doğu Afrika’da, özellikle de Afrika Boynuzu’nda kilit bir oyuncu haline geldi. Türkiye’nin Doğu Afrika ülkelerinde politika değişikliği başlatma kabiliyeti, bölgedeki Türk etkisinin zirve noktasıdır” diyor.

Türkiye’nin başarı öyküsündeki en önemli unsurun saygı olduğunu söylüyor: “Afrika ülkelerine sömürgeci, etnomerkezci bir tavırla yaklaşan süper güçlerin aksine Türkiye, benzer dini ve kültürel kodlara sahip olan Afrikalılara, özellikle de Müslüman Afrika ülkelerine saygı gösteriyor. Afrikalılar bunu hissediyor.”

Bu arada, Somaliland çevresinde tırmanan kriz, bölgedeki en küçük ve en zayıf ülke olan Cibuti tarafından çözülebilir. Somaliland, Etiyopya, Eritre ve Kızıldeniz arasında sıkışmış olan Cibuti’nin nüfusu yaklaşık bir milyon. Küçük boyutuna rağmen, stratejik konumu sayesinde başta Amerika, Çin ve Fransa olmak üzere birçok yabancı limana, deniz ve hava üssüne ev sahipliği yapıyor. Cibuti, krizi sona erdirmek amacıyla Somaliland’a alternatif olarak kullanılabilecek bir deniz limanını Etiyopya’ya teklif etti.

Çok Okunanlar

Exit mobile version