Çevirmenin notu: Geçen yılın ağustos ayında BM nezaretinde imzalanan tahıl anlaşmasında bolca şaibe mevcut. BM’nin Karadeniz Tahıl Girişimi veri tablosuna göre Türkiye, 3,2 milyon tonla bir yıl süren nakliye anlaşmasından en fazla istifade eden üçüncü ülke oldu. Çin 8 milyon tonla birinci, İspanya 6 milyon tonla ikinci sırada yer aldı. İtalya ve Hollanda ise 2’şer milyon tonla bu ülkeleri takip etti. BM ayrıca Ukrayna’dan yapılan sevkiyatların yüzde 80’inin AB ülkeleri, İsrail, Japonya ve diğer yüksek gelirli ülkelere gittiğini bildiriyor.
Hâkim iddialarda bahsedilmeyen bir diğer husus da anlaşmanın Rus tahıl ve gübre ihracatına uygulanan ambargonun kaldırılmasını öngörmesiydi. Söz edilen yaptırımlar Rus bankalarını hedef alanlar; zira para transferi yapılamazsa Rus tahılının satılmasının mümkünatı da kalmıyor. Bunlara Rus lojistik şirketlerine, limanlarına, nakliye şirketlerine uygulanan yaptırımlar da eklenmeli. Dolayısıyla Rusların anlaşmadan çekilmesi için gerekçeleri yerindeydi.
Aşağıda tercümesi verilen makalede Hintli iktisatçı Jayati Ghosh, tahıl anlaşmasının sadece gıda tekelleri ve borsa spekülatörlerinin cebini doldurmaya yaradığını söylüyor. Ghosh’a göre mevcut gıda krizi, tümüyle finansal spekülasyon ve şirketlerin vurgunculuğuyla ilgili.
Küresel tahıl kıtlığı miti
Jayati Ghosh
Project Syndicate
11 Ağustos 2023
Yaygın kanının aksine Ukrayna’daki savaş, küresel düzeyde bir buğday kıtlığına yol açmadı. Son yıllarda küresel açlık artmış olsa da mevcut gıda krizini ele almanın yolu, sorunun finansal spekülasyon ve şirket vurgunculuğu gibi gerçek nedenlerine odaklanmaktan geçiyor.
Son yıllarda artan gıda fiyatları ve sellerin, kuraklıkların ve diğer şiddetli hava olaylarının artan sıklığı ve yoğunluğu, dünyanın en yoksul ve en savunmasız toplumları açısından potansiyel bir felaket anlamına gelen tahıl kıtlığının yaklaşmakta olduğu uyarılarını beraberinde getirdi. İklim değişikliği, küresel gıda güvenliğine dönük orta ve uzun vadeli en büyük tehdidi oluştursa da Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sıklıkla mevcut açlık krizinin acil nedeni olarak gösteriliyor. Ancak bu bir aldatmaca.
Elbette savaş, dünyanın önde gelen iki üreticisi olan Rusya ve Ukrayna’nın buğday ihracatını sekteye uğrattı ve kritik ticari ilişkileri altüst etti. Ukrayna ve Rusya’nın daha önce küresel buğday ihracatının dörtte birinden fazlasını gerçekleştirdiği göz önüne alındığında karar mercileri ve yorumcular, 2022’nin başlarında fiyatlarda yaşanan artışı büyük ölçüde çatışmanın neden olduğu arz sıkıntısına bağladı.
Ancak Rusya’nın işgalini takip eden aylarda küresel buğday fiyat endeksi yaklaşık yüzde 23 artarken, fiyatlar Haziran 2022’de düşmeye başladı. Aralık ayına gelindiğinde fiyatlar savaş öncesi seviyelere dönmüştü. Bu eğilim, doğruluğu kabul edildiğinde bile Rusya’nın Ukrayna’nın tahıl ihracatı üzerindeki ablukasını kaldıran Birleşmiş Milletler destekli bir mutabakat olan Karadeniz Tahıl Girişimi’nin başarısına bağlandı. Buna karşılık, Rusya’nın kısa süre önce anlaşmadan çekilme kararı, bunun küresel tahıl ticareti üzerindeki potansiyel etkileri konusunda endişelere yol açtı.
Bu endişeler iki nedenden ötürü yanıltıcı. Birincisi, küresel buğday arzı (hem toplam üretim hem de ticareti yapılan miktar) Ukrayna savaşının başlangıcından bu yana sabit kaldı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından yönetilen Tarımsal Piyasa Bilgi Sistemi; arz, kullanım ve ticaret tahminlerini sağlamak için Uluslararası Hububat Konseyi’nin verilerini bir araya getiriyor. Buğday fiyatlarının zirve yaptığı Temmuz 2021 ile Haziran 2022 arasında küresel üretim beş milyon ton, ticaret hacmi ise üç milyon ton arttı. Aynı dönemde stoklar da hafif bir artış gösterdi (üç milyon ton).
En önemlisi de toplam buğday arzı (üretim artı açılış stokları olarak tanımlanır) kullanımı 275 milyon ton kadar aştı. Bu fazlalık, küresel kıtlık söylemine meydan okuyor. Benzer şekilde, küresel arzın Temmuz 2022 ile Haziran 2023 arasında talebi aştığı tahmin ediliyor ve bu da tutarlı bir eğilime işaret ediyor.
İkinci olarak, hükümetler ve basın belirli bölgesel kıtlıkları vurgulama eğilimindeyken dünyanın diğer bölgelerindeki üretim ve ticaret artışlarını göz ardı ediyor. Esasında buğday küresel düzeyde üretiliyor, bu da bir bölgedeki kıtlığın başka bir bölgedeki üretim artışıyla dengelenebileceği anlamına geliyor.
Peki, buğday fiyatlarındaki artışa sebep olan ne? Bu soruyu yanıtlamak için parayı takip etmeliyiz. Küresel tahıl piyasası, en büyük dört tahıl tüccarının —Archer-Daniels-Midland, Bunge (yakın zaman evvel Viterra ile birleşti), Cargill ve Louis Dreyfus— piyasanın yüzde 70’inden fazlasını kontrol ettiği ve Glencore’un da yüzde 10’unu oluşturduğu bir oligopol olarak işliyor.
Ukrayna savaşının ilk aşamalarında, özellikle Mart ve Haziran 2022 arasında, dört büyük tahıl tüccarı rekor kâr ve gelir elde etti. Cargill’in yıllık geliri yüzde 23 artışla 165 milyar dolara yükselirken, Louis Dreyfus’un kârı yüzde 80 arttı. Bu kazançlar, gerçek dünyadaki talep ve arz dinamikleriyle uyumlu olmayan fiyat artışlarını yansıtıyordu.
Dahası, tahıl vadeli işlem piyasalarında Nisan ve Haziran 2022 arasında bir hareketlilik yaşandı. Aralarında emeklilik fonlarının da bulunduğu finansal yatırımcılar, Paris buğday vadeli işlem piyasasında Mayıs 2018’de yüzde 23 olan uzun pozisyon paylarını Nisan 2022’de yüzde 72’ye çıkardı. “Momentum odaklı” on hedge fonun, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesiyle tetiklenen gıda fiyatlarındaki artıştan faydalanarak 1,9 milyar dolar kazandığı bildirildi. ABD ve Avrupa Birliği’ndeki düzenleyici kurumlar, bu tür finansal manevraları engellemek ya da kontrol altına almak yerine, bunların hız kesmeden devam etmesine imkân verdi.
Şaşırtıcı bir şekilde, Ukrayna’nın tahıl ihracatının çoğu dünyanın en yoksul ülkelerine ulaşmadı. Bunun yerine, Karadeniz Tahıl Girişimi kapsamında ihraç edilen 32,9 milyon metrik tonun yüzde 81’i yüksek gelirli ve üst-orta gelirli ülkelere, çoğunlukla İspanya, İtalya ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerinin yanı sıra Çin ve Türkiye’ye gitti. Düşük gelirli ülkeler Ukrayna’nın tahıl ihracatının yüzde 3’ünü ve buğday ihracatının yüzde 9’unu (en çok Bangladeş’e) aldı. Gıda ithalatçısı Afrika ülkelerinin bu ihracatın sadece bir kısmını aldığı düşünüldüğünde, mutabakatın bozulmasının kıtada kitlesel açlığa yol açacağı korkusu epey abartılı görünüyor.
Karadeniz Tahıl Girişimi, dünyadaki açlığı dindirmekten ziyade Ukrayna’dan ihracatı kolaylaştırmakla —kendi başına övgüye değer bir hedef— alakalı gibi görünüyor. Rusya’nın deniz yollarına uyguladığı ablukaya ek olarak, Ukrayna’nın kara yolları da Polonya, Bulgaristan, Macaristan, Slovakya ve Romanya gibi Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri tarafından uygulanan ve zor durumdaki yerli çiftçileri rekabetçi fiyatlara sahip Ukrayna tahılından korumayı amaçlayan örtülü ithalat kısıtlamaları nedeniyle tehlikeye girmiş durumda. Fakat diğerlerinin de belirttiği gibi Karadeniz Tahıl Girişimi, en başta Ukrayna tahılının ticaretini yapan tarım devlerinin ve onları destekleyen finansörlerin çıkarlarına hizmet ediyor.
Son yıllarda küresel açlık artmış olsa da bunun sebebi tahıl kıtlığı değil. Daha ziyade düşen ihracat, azalan döviz gelirleri, sermaye kaçışı ve artan borç servis maliyetleri ek çok ülkenin gıda maddesi ithal etme kabiliyetini azaltmış oldu.
Bu zorlukların üstesinden gelmek için odağımızı değiştirmeliyiz. Küresel karar mercileri, tahılı sadaka olarak dağıtmak yerine yoksul ülkelerin döviz kırılganlıklarını azaltmalı ve temel gıda maddelerinin yerel ve bölgesel üretiminin artmasını destekleyecek tedbirler almalı. Küresel açlığa karşı mücadeleyi hala kazanabiliriz ama bu, mevcut çıkmazımızın hakiki nedenlerini kabul edersek mümkün.