DÜNYA BASINI

Kuzey Kutbu’nun AB-Rusya ilişkileri açısından önemi

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Arktik ve Kuzey Deniz Rotası, Ukrayna’da 2014’te düşük şiddette başlayan, Minsk müzakereleriyle kısa süreliğine sükunete eren ve 2022’nin şubat ayında tırmanan savaş devam ederken Batı ile Rusya arasındaki ilişkilerde ciddi önem arz eden, fakat pek ilgiye mazhar olmayan konular arasındaydı. Buradaki rekabetin akıbeti henüz muğlak, ancak biraz yakından bakıldığında bölgede askeri tahkimatın yoğunlaştığı bariz biçimde görülebilir. Kuzey Kutbu jeopolitiğine odaklanan Arktik Enstitüsü araştırmacıları Gabriella Gricius ve Iren Marinova, Arktik bölgesinin Moskova ile Brüksel arasındaki ilişkilerde kapladığı yere dikkat çekiyor.


Diyaloğa giden yol: AB-Rusya ilişkileri için Kuzey Kutbu

Gabriella Gricius, Iren Marinova

The Arctic Institute

5 Eylül 2023

Kuzey Kutbu, Avrupa Birliği (AB) ve Rusya arasındaki ilişkiler açısından özel bir alan olarak kendini gösteriyor. Yani ister iklim değişikliği öncülüğü ister demokratik değerler, enerji bağımsızlığı, güvenlik veya çok taraflı yönetişim anlamına gelsin, AB’nin dış politika hedeflerinin Rusya’nın çıkarlarıyla doğrudan buluştuğu bir bölge. Başka bir deyişle, AB’nin Arktik politikası Rusya ile olan ilişkisinden ayrı tutulamaz. Ancak, otuz yıldır iç içe geçmiş işbirliği ve gerilimlerin ardından bugün AB-Rusya ilişkileri çıkmaza girmiş durumda: bu durum şu anda çözülemez gibi görünüyor. Kuzey Kutbu ve burada AB-Rusya ilişkilerinin nasıl geliştiği, Rusya’nın Ukrayna’dan nihai olarak çekilmesinden sonra iki taraf arasındaki ilişkilerin yeniden başlaması konusunda bir ipucu olabilir.

AB’nin jeopolitik aktörlüğü hem Arktik’te hem de Arktik dışında analiz edilmiş olsa da Rusya’nın bu dış politika resmine nasıl uyduğuna dair hala önemli sorular var. AB, Arktik politikasında Rusya’yı nasıl konumlandırıyor? AB-Rusya ilişkileri Kuzey Kutbu’nda nasıl bir seyir izliyor ve diğer konu ve bölgelere kıyasla bir fark var mı?

AB-Rusya ilişkileri çıkmazda

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana AB ve Rusya’nın, umut ve iyimserlik dönemlerinden Moskova’nın Brüksel’i bir varlık olarak görmezden gelip ikili ilişkilere odaklanmasına, rekabet ve artan gerilim dönemlerine uzanan sarsıntılı bir ilişkisi oldu. AB, Rusya’ya liberal demokratik değerleri ve normları gösterirken Moskova, eski bir büyük güç olarak, çoğu durumda bu tür değerlere yer vermeyen medeniyet anlatılarına ve milliyetçiliğe dayanarak yeni kimliğini bulmaya çalışıyordu. Bu çözülmemiş gerilimler ilişkinin merkezinde yer alıyordu ve bu da iki ülke arasındaki etkileşimin özünü oluşturan eşzamanlı ve iç içe geçmiş işbirliği ve çatışmalara yol açıyordu. Yani, geçtiğimiz otuz yıl boyunca AB-Rusya ilişkileri gerilimler, bağımlılıklar ve karmaşık dış politika hamleleriyle, bunların giderek sıklaştığı ve karmaşık bir düğüm haline geldiği biçimde tasavvur edilebilir.

2014 yılında AB, Moskova ile ilişkilerini genel anlamda askıya alan bir yaptırım rejimi benimserken, aynı zamanda Rusya ile ticaret, enerji ve öğrenci değişimi gibi alanlarda seçici bir angajman arayışı söylemi izledi. Fakat Şubat 2022’den sonra, halihazırda gergin dinamiklere sahip olan AB-Rusya ilişkileri, çözülmesi imkânsız görünen bir açmaza girdi.

Kuzey Kutbu, AB-Rusya ilişkilerindeki bu çıkmazı çözme konusunda yöntem sunabilir mi?

Kuzey Kutbu, AB ve Rusya açısından özel bir durum, zira her ikisinin de bölgedeki çıkarlarını izlemek için doğrudan buluştuğu bir alan. Bu çıkarlar ister iklim değişikliği ve çevresel kaygılar, isterse de denizcilik rotaları, yerli hakları ve jeopolitik rekabeti içersin, Rusya’nın öyle ya da böyle alakasının olmadığı hiçbir alan yok. Zira Kuzey Kutbu, özellikle iklim değişikliğiyle ilgili olanlar olmak üzere sınır aşan tehditlerin işbirliği gerektirdiği bir bölge. Bu işbirliği ilişkisinin, en azından kısmen, sorunlar ve zorluklara ilişkin ortak bir anlayışla desteklenmesi gerekiyor.

AB’nin Rusya ile ortak bir anlam bulma ihtiyacının farkında olduğu görülüyor. Konsey, Komisyon ve Parlamento tarafından hazırlanan 2008-2021 dönemine ait resmi AB-Arktik belgelerinde AB, kısmen bölgesel etkileşimleri yönlendiren kutup çevresi işbirliği ruhuyla ilgili olarak, Rusya ile diğer bölgelerdeki ilişkilerinden büyük ölçüde ayrı bir işbirliği ve angajman arayışında oldu. Bu dinamik son birkaç yıldır mutlak anlamda değişiyor olsa da 2014 sonrasında bile AB’nin en azından 2021’e kadar Arktik’te Rusya ile bir şekilde ortaklıktan bahsetmeye devam etmesi dikkat çekici. Bu ortaklığın temelinde AB’nin Rusya’yı ya demokratikleştirilmesi gereken bir ülke ya da caydırılması gereken büyük bir şeytan olarak resmetmeye çalışması yatmıyor. Bundan ziyade, her iki tarafın da geçtiğimiz yıllarda gereklilik ve ortak çıkarlar nedeniyle pek çok farklı projede işbirliği yaptığı Kuzey Kutbu’nda tarihsel olarak işe yarayan sahici bir orta yol izledi.

Ancak bu orta yolda tüm AB üye ülkeleri mutabık olmayabilir. Bazıları Kuzey Kutbu’nu Rusya ile işbirliği yapma konusunda önemli bir alan olarak görmezken diğerleri Rusya ile işbirliğini her koşulda sorunlu olarak görüyor. Ezcümle üye ülkeler arasında tehdit algılama şekli, Rusya ile tarihsel ilişkiler ve farklı çıkarlar açısından pek çok farklılık bulunuyor. Bu da Rusya ile nasıl ilişki kurulacağı konusunda fikir birliğine varılmasını zorlaştırıyor. Bu farklılıklar ve yaklaşımlar, AB’nin Rusya ile sürdürülebilir bir Arktik politikası ve ilişkisini inşa etme sürecini şekillendirecektir. Bu gerilimler gelecekte değişmeyecek olsa da bunları tanımak ve ele almak ilk adım olabilir.

Ukrayna’nın işgal edilmesi ve AB-Rusya ilişkilerinin çıkmaza girmesi göz önüne alındığında Kuzey Kutbu, iki taraf arasındaki angajman için kilit bir alan olabilir. Rusya ile AB’nin Kuzey Kutbu’ndaki ilişkilerinde uzun vadeli karmaşıklıklar olsa da Rusya açısından artan Çin yatırımını ve varlığını davet etmeye devam etmektense, halihazırda Kuzey Kutbu’nda ülkeleri olan AB ile bir bütün olarak çalışmak daha münasip olabilir. Rusya, uzun zamandır Çin’in Kuzey Kutbu’ndaki niyetlerine karşı temkinli davranıyordu, ancak yaptırımların ardından Çin’de Rusya’nın kaynaklarına dönük artan talep nedeniyle Kuzey Denizi Rotası, LNG çıkarma ve petrol ve doğalgaz ihracatı konularında Çin ile işbirliği yapmaya teşvik edildi. Bu gergin ilişkinin tümüyle ortadan kalkması söz konusu değil, daha ziyade Kuzey Kutbu’nun geri kalanından dışlanmanın Rusya’nın enerji ya da iktisadi güvenliğine hizmet etmemesi söz konusu. Eğer AB ile çalışmak enerji anlaşmalarını yeniden başlatma, Kuzey Kutbu gemiciliğine teknolojik yatırım yapma ve Kuzey Denizi Rotası üzerinden gemiciliği teşvik etme fırsatı sağlarsa, bu durumda Kuzey Kutbu’nda AB ile işbirliği yapmak kesinlikle Rusya’nın çıkarına olacaktır. Fakat Rusya’nın son dönemde güvenilmez bir enerji tedarikçisi olarak algılandığı göz önünde bulundurulduğunda, durum istikrara kavuşsa bile Avrupa’nın Rusya’nın kaynaklarına yönelik iştahının azalabileceği söylenebilir.

Rusya’nın 2014’ten bu yana ve özellikle Şubat 2022’den sonra Ukrayna’ya yönelik saldırganlığı, AB-Rusya ilişkilerinin tabiatını değiştirdi. Statükoya geri dönüş mümkün değil ama Rusya’nın Ukrayna’dan nihai olarak çekilmesinden sonra Avrupa’nın siyasi manzarasının nasıl görüneceğinden bağımsız olarak, değişmeyen bir şey var: Kuzey Kutbu’nu yönetmek, AB ve Rusya da dahil olmak üzere tüm aktörler arasında ortak bir dil bulmadan mümkün olamaz. Dolayısıyla Kuzey Kutbu özel bir potansiyel taşıyor; burası, Ukrayna savaşı sonrası dünyada iki oluşum arasındaki diyaloğun anahtarını elinde tutabilir.

Çok Okunanlar

Exit mobile version