SÖYLEŞİ

“Latin Amerika’da kesinlikle savaş isteyen kesimler var”

Yayınlanma

Ünlü İspanyol siyaset bilimci ve entelektüel Juan Carlos Monedero ile Venezuela’da özel bir röportaj yapma fırsatı yakaladık. Monedero, Madrid Complutense Üniversitesi’nde (UCM) Siyaset Bilimi okudu ve Almanya’daki Heidelberg Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 1992 yılından bu yana UCM’de Siyaset Bilimi profesörü olarak görev yapıyor.

İspanyol entelektüel, ayrıca İspanya’da Izquierda Unida’nın genel koordinatörlüğünü yürütüyor. 2014-2015 yılları arasında ‘Podemos’ (Yapabiliriz) partisini kurmuş ve bir parçası olmuştu; fakat kısa bir süre sonra, söz konusu siyasi partinin liderleriyle dostluk bağını sürdürmesine ve ortak bir geçmişi paylaşmasına rağmen, kendisini siyasi alandan ayırdı.

Venezuela’da Devlet Başkanı Hugo Chávez’in danışmanıydı ve şu anda da onu genelde çeşitli etkinliklere davet eden Devlet Başkanı Nicolás Maduro’nun danışmanı.

Monedera, Tele K’de ‘La Tuerka’, ‘Fort Apache’, La Sexta’da ‘Al Rojo Vivo’, ‘Las Mañanas de Cuatro’, Público TV’de ‘On the border’ gibi siyasi tartışma programlarında yer aldı.  Monedero’nun sonuncusu “Kayıtsızlar için Politika” olmak üzere çok sayıda makale ve kitabı yayımlandı.

Monedero ile Venezuela’da 28 Temmuz’da yapılan devlet başkanlığı seçimleri ve devamında gelen tartışmalar üzerine bir mülakat gerçekleştirdik.

Venezuela muhalefeti seçimleri kazandıklarını iddia etti. ABD ve Avrupa Birliği, Maduro’nun kazandığı seçim sonuçlarını tanımayacaklarını açıkladı. Venezuela yeniden dünya gündeminin ön sıralarında yer alıyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Venezuela muhalefeti, Hugo Chavez’in ilk kez iktidara geldiği 1998 yılından bu yana devlet başkanlığı seçimlerini kazandıklarını iddia ediyor. Bu vesileyle hem ABD hem de AB, seçim sonuçlarının Edmundo González’i kazanan olarak gösterdiğini kabul etmedi, aksine ABD ve AB’nin istediği şey sonucu net bir şekilde görmek. Öyle ki, başlangıçta Edmundo González’i tanıyan Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei’nin şimdi María Corina Machado’nun Edmundo González’in kazanan olduğunu henüz kanıtlayamadığını söylediğini aklımıza getirelim.

Öyle görünüyor ki ABD, AB ve Arjantin gibi aşırı sağcı hükümetlere sahip bazı Latin Amerika ülkeleri, María Corina Machado’nun internet sitesinde yayımlanan bilgilerin yanlış olduğunu ve bir yalan, büyük bir maskaralık teşkil ettiğini fark ettiler. Bu nedenle, Venezuela Yüksek Adalet Mahkemesi’nin (TSJ) neler olup bittiğini açıklığa kavuşturmasının mantıklı göründüğü bir çıkmazdayız, zira TSJ, bu nitelikteki bir seçim anlaşmazlığını açıklığa kavuşturacak ülkedeki en yüksek organ.

Görünen o ki, diğer dönemlerin aksine, ABD ve AB Edmundo González’i devlet başkanı olarak tanımadı ki bu geçmişte Juan Guaidó için öyle olmamıştı. Ayrıca Batı, Edmundo González’i Venezuela lideri olarak tanırsa, Maduro’yu değil Juan Guaidó’yu tanımaktan vazgeçecekleri gibi bir paradoks içinde.

Washington’un başını çektiği, bölgedeki ve Avrupa’daki bazı ülkelerin de dahil olduğu yeni bir dış müdahale bekliyor musunuz?

Bölge ve Avrupa ülkelerinin dahil olduğu yeni bir dış müdahaleye gelince, bunun pratikte imkansız olduğunu düşünüyorum. Bunun tek nedeni Batı dünyasının Ukrayna’da Rusya’nın kazandığı bir savaşa girmiş olması değil, aynı zamanda Gazze’deki soykırım ve şimdi de Lübnan’daki saldırganlık nedeniyle Orta Doğu’da yaşanan gerginlik. Bu senaryo, ABD açısından son derece karmaşık bir cepheyi temsil ediyor ve bence Venezuela ile bir çatışmaya girerek bu bağlamı daha da kötüleştiremez, kötüleştirmek de istemez.

Elbette ve ne yazık ki, Latin Amerika’da kesinlikle savaş isteyen kesimler var. Örneğin, silah satanlar, sözüm ona ‘yeniden yapılanma’ örgütleri Venezuela’nın yangın yerine dönmesinden epey memnun olurlar, silah satarlar ve daha sonra petrollerini ve doğal zenginliklerini ömür boyu çalmaları karşılığında ülkeyi ‘yeniden inşa etmek’ için bu örgütleri kiralarlar. Ama ben böyle bir fırsat görmüyorum, özellikle de BRICS kabul etmeyeceği için, bunu Brezilya, Çin, Rusya, Hindistan, Güney Afrika kabul etmeyecektir, bu arada İran da kabul etmeyecektir. Meksika da aynı fikirde olmayacaktır ve bu tür bir çıkış için hiçbir destek olmayacaktır.

Muhalefetten Bolivarcı ordunun Devlet Başkanı Maduro’ya karşı kalkışma başlatması yönünde çağrılar duyuyoruz. Venezuela ordusunun bu çağrıya olumlu yanıt vermesi mümkün mü?

Maduro karşıtları Venezuela ordusunu kalkışma başlatmaya çağırarak suç işlemiş olurlar. Bu, Venezuela muhalefetinin her zaman yaptığı şeyle tutarlı ve aynı zamanda bence yeni olan bir şeyle de tutarlı, o da siyasi görevden diskalifiye edilmiş bir kadın olan María Corina Machado’nun tecrit edilmesi. Machado, Venezuela’yı yönetme ihtimali bulsa da ülkenin küllerinden doğabileceğini bilen bir kadın.

Machado hiçbir şeye aday olmayacak, olamaz, hukuken olamaz. Bir noktada, örneğin Manuel Rosales gibi başka bir sağcı aday ortaya çıkacak ve bu da onun Venezuela muhalefetinin lideri olduğunu iddia etmesini engelleyecektir. Ancak o, 5 milyon oyu uçuruma sürüklemekte ısrar ediyor.

Orduya yapılan çağrı, tekrar ediyorum, bir suçtur ve Kuzey Amerika ordusunun Venezuela’yı işgal etmesini isteyerek orduyu ABD’ye karşı savaşa davet eden kadının şimdi aynı Venezuela ordusundan Maduro’ya karşı kalkışma başlatmasını istemesi hiçbir anlam ifade etmiyor.

Askeri darbe çağrısının saçma olduğunu ve bu hanımefendinin uğradığı tecridin bir parçası olduğunu düşünüyorum.

Geleneksel olarak Bolivarcı Venezuela’nın müttefiki olarak bilinen Lula gibi bazı liderler son seçimlerle ilgili bazı kuşkularını dile getirdiler ve Caracas’ı ayrıntılı sonuçları açıklamaya çağırdılar. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Brezilya hükümeti Latin Amerika’da ABD ile daha fazla aynı çizgide mi hareket etmek istiyor?

Lula’nın ABD ile müttefik olduğunu düşünmüyorum, tam aksi. Brezilya, Meksika ve Kolombiya’nın rolünün Edmundo González’in ABD tarafından tanınmasını engellediğine inanıyorum, zira ABD diğer ülkelerin desteği olmadan bu tanımayı gerçekleştirecek güce sahip değil.

Lula’nın önerdiği şey, Brezilya’nın Milli Seçim Konseyi (CNE) ve şimdi de idari davalar için Yüksek Adalet Mahkemesi (TSJ) tarafından belirlenen sonucu kabul etmesi. López Obrador gibi Lula da “Resmi makamlar ne derse onu tanıyacağız,” demişti. Ve her şey varsayıldığı gibi giderse, yani CNE seçimler sonucunda geçerli olan seçim yasalarını sunarsa, bu yasalar seçim süreci öncesinde, esnasında ve sonrasında denetlenen makinelerden geliyor; siyasi partilerin geçerli olarak kabul ettiği yasalar; son 32 seçim boyunca geçerli olarak kabul edilen yasalar, yani Venezuela’daki sandıklardan çıkanlar. Tüm bunlar açıklığa kavuşacak ve Nicolás Maduro’nun Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti’nin yeniden devlet başkanı seçildiğine dair hiçbir şüphe kalmayacaktır.

Venezuela’daki seçim sandıklarının makine olduğunu hatırlamakta fayda var. Bu, fiziksel sandıklarda oy kullanan Batı dünyasının tam olarak anlayamadığı bir şeydir. Venezuela’da sandık bir makinedir ve makineden çıkan sonuç kutsal ve dokunulmazdır. Size söylüyorum, bu sonuç çıktığında ve farklı partilerin sahip olduğu çekincelerle de örtüştüğünde, sonucu tanımaktan başka çare yoktur.

Bu nedenle Meksika Devlet Başkanı López Obrador, Devlet Başkanı Lula, Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro ve diğerlerinin istediği de budur; seçimlerin barışçıl bir şekilde sonuçlanması ve ülkenin sulh içinde yönetilmesi, iktisadi olarak refaha kavuşması, Venezuelalı göçmenlerin geri dönmesi vs. Bunun tersi ancak bir savaşta sadece kişisel bir şans gören ayrışmış insanların arzusu olabilir. Umarım Venezuela da bölgedeki diğer ülkeler gibi barışçıl bir şekilde hareket edebilir.

Çok Okunanlar

Exit mobile version