Hüseyin Muştak / Batı Asya Uzmanı
Her ne kadar anlatılar savaşı Aksa Tufanı başlangıcından bu yana askeri, güvenlik ve siyasi savaşla paralellik gösterse de El-Mamedani hastanesinin bombalanması, tünellerin keşfedilip yıkıldığı iddiası, Seyid’in şehadeti, Suriye’deki İran elçilik binasına saldırı, Gerçek Vaad operasyonları gibi bazı önemli olaylar ve bu tür meseleler, rivayet savaşının önemini askeri savaştan daha yüksek bir seviyeye taşıyor.
Bu çok önemli olaylardan biri de Lübnan ile Siyonist rejim arasındaki ateşkestir. İsrail, bu ateşkesi kendisi için stratejik bir zafer olarak göstermek için yalan haberler ve siyasi sahneler kurarak zihinleri manipüle etmeyi umuyor.
İşte bazı önemli noktalar:
1- Netanyahu üç hafta önce savaş bakanı Gallant’ı kabineden kovduğunda gerekçesi “savaşı sürdürmek için yeterli cesarete sahip olmadığı” yönündeydi. Netanyahu şöyle demişti: “Hizbullah’ın işini biz daha iyi bitirebiliriz.” Şimdi ne oldu da Netanyahu ve çevresi ateşkese razı oldu? Dolayısıyla İsrail’in neden ateşkesi kabul ettiğini söylemek daha doğru olur; Hizbullah’ın ateşkesi neden kabul ettiğini değil.
2- İsrail her zaman Hizbullah’ın askeri gücünün %80’ini yok ettiğini iddia ediyor! Madem Siyonist rejimin bu kadar gücü ve yeteneği vardı, neden kalan %20’yi yok etmek için işgale devam etmedi?
3- Gerçek şu ki Lübnan’daki savaş İsrail’in istediği gibi gitmedi. Hizbullah’ın füze operasyonları İsrail’in hayal gücünün ötesindeydi. Öte yandan “direnişin toplum tarafından dışlanması” politikası başarısızlıkla sonuçlandı ve Şiilerin Hizbullah’a desteği durmadı, Lübnanlıların Hizbullah ile dayanışması da arttı.
4- İsrail, Hizbullah’ı zayıflatabileceğini ve siyasi bir krizle karşı karşıya bırakabileceğini düşünürken, İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesinden sonra cumhurbaşkanının seçilmesi gibi bazı konularda Hizbullah’la fikir ayrılıkları yaşayan akımlar, Hizbullah’a yakınlaşmaya çalıştı. Öyle ki bu konunun tanımı ve karmaşıklığı ayrı bir yazıyı gerektirir. Bu, Siyonistleri şok eden bir konudur.
5- Ateşkes anlaşmasının 13 maddesi İsrail’in istediği taslaktan uzak. Yani Hizbullah’ın ısrarı anlaşmanın maddelerinde ciddi değişikliklere yol açtı. Mesela Hizbullah bir “izleme komitesi” kurulmasını engelledi. Belirsiz “Güney” sözcüğü Litani olarak değiştirildi, 1559 sayılı Kararın adı kaldırıldı, Lübnan’da faaliyet gösteren Filistinli grupların adlarının zikredilmesi engellendi. Lübnanlı mültecilerin taslakta ‘kendi diyarları’ olarak adlandırılan yere değil, “evlerine ve topraklarına” dönmeleri kelimelerinin altı çizildi. Bu bağlamda, Hizbullah’ın tek tek gururla vurgulanması gereken başka birçok örnek de mevcut.
6- Birkaç saat önce Lübnanlı mülteciler güneydeki evlerine dönmeye başladı ancak işgal altındaki topraklarda böyle bir dönüş yok ve Siyonistler hâlâ kendilerini güvende hissetmiyor.
7- İsrail, direniş eksenindeki ulusları hayal kırıklığına uğratmak üzerine çok fazla hesap yaptı. İsrail güçlü bir cephenin güçlü bir cephe gerisi gerektirdiğini biliyor. Hizbullah’ın gücü, Lübnanlı direniş destekçilerinin cephe gerisinde onun için inşa ettiği bir güç. İsrail bu toplumsal gücü kırmak istiyor. Hizbullah’ın toplumsal gücü sadece Lübnan’la sınırlı değil. Tıpkı Hamas’ın toplumsal gücünün Gazze ile sınırlı olmadığı gibi. Biz artık Hizbullah’ın sosyal medya gücünün bir parçasıyız ve Siyonistlerin savaş ve ateşkes anlatılarının zihinlerimize sızmasına izin vermemeliyiz.