Aşağıda, Belarus Komünist Partisi Birinci Sekreteri Aleksey Sokol’un 21 Nisan’da XIV’üncü Kongre’ye sunduğu raporun çevirisi bulunuyor. Bu kongrenin açılışının ertesi günü Minsk’te Uluslararası Antifaşist Forum da toplandı.
Belarus’taki gelişmeler özel bir dikkatle incelenmeyi hak ediyor. Kongre raporu ve ona dair şu görece uzun not, bu incelemeye bir girizgâh olarak değerlendirilmeli.
Belarus KP MK’nın kongre raporunda şu noktalar özellikle önemli:
1) Parti, açıkça Lukaşenko yanlısı bir tutum takınıyor. Raporda adeta, Lukaşenko’nun Komünist Partisi iktidarını temsil ettiği gibi bir tablo çiziliyor. Bu, iki soruyu doğurur. Birincisi, Lukaşenko iktidarı gerçekten işçi sınıfı iktidarı mı? Tartışmalı bir iddia, ancak tamamen yanlış değil. Zira Lukaşenko iktidarını, hangi sınıfların menfaatlerinin ağır bastığına bakarak dönemlere ayırmak gerek. Bunun ayrıntılarına daha sonra gireceğim. Her halükârda, bu ilk sorunun cevabından şu ikinci soruya varılır: Belarus’ta komünist hareketin örgütlenmesi ve yaygınlaşması için elverişli şartlar var mı? Evet, var; Lukaşenko iktidarı işçi sınıfının ve solun örgütlenmesi için son derece elverişli şartlar yaratıyor. Gerçekten de Belarus, Sovyet sonrası Lukaşenkolu tarihi boyunca solun, sosyalistlerin, komünistlerin hiçbir şekilde kovuşturmaya, soruşturmaya, engellemeye maruz kalmadığı tek post-Sovyet ülkesidir.
2) Belarus Komünist Partisi, Rusya ile “Birlik Devleti” girişimini savunuyor. Şimdilik şu kadarını not etmekle yetinmek gerek: “Birlik Devleti” denen şey, hiç değilse teorik veya hukuki olarak Belarus’un siyasi egemenliğini ortadan kaldırmıyor. Eğer AB’nin Avrupa Komisyonu adını taşıyan son derece antidemokratik hatta (Roma tribünlerini bile kıskandıracak kadar) diktatoryal yönetimini hatırlayacak olursak “Birlik Devleti” gerçekte AB’den çok daha gevşek bir “birliği” temsil ediyor. Dolayısıyla Belarus Komünist Partisi’nin “Birlik Devletinden” yana oluşu, onun Kremlin’e angaje olduğu anlamına gelmez.
3) MK’nın raporu çok açık bir şekilde, benim “devlet fetişizmi” dediğim bir olgunun izlerini taşıyor. Devletin fetişleştirilmesi bir Sovyet anlayışıdır ve post-Sovyet coğrafyasında bunun ideolojik olarak ortadan kaldırılması mümkün değildir. Bu bir nesnellik. Post-Sovyet ülkelerinin komünist partilerine bu nesnellik içinde bakmak gerekir. Kaldı ki, kapitalist restorasyon süreci devletin parçalanmasının korkunç sonuçlarını, sadece soygun ve talanın gemi ağzına almasında değil örgütsüz halkla yeni yeşeren oligarklara çalışan çeteler arasında adeta yerel, lokalize iç savaşlar şeklinde de öylesine yakıcı şekilde göstermiştir ki, bu fetişizmi büsbütün pekiştirmiştir. Dolayısıyla “devlet fetişizmi” sadece dudak bükmeyle geçiştirilen bir eleştiri konusu olmamalı ve bu açıdan da değerlendirilmelidir. Buna bir de, Kiev rejiminin Fransa’dan Belarus’un DTED (Digital Terrain Elevation Data) verilerini istediğini ekleyelim. Bu, düşük yüksekliklerde hava saldırıları için hayati önem taşıyan bir veri seti. Paris bu veri setini vermeyi reddettiğini, ama rejimin “başka batılı ülkelere başvurduğunu” sızdırdı. Demek ki Belarus KP, gelişmeleri, Baltık ülkeleri ve Polonya’dan başka Kiev rejiminin de ülkeye karşı saldırı hazırlığı olarak değerlendiriyor.
4) Belarus Komünist Partisi’nin özellikle 2020’de Belarus’ta neoliberal karşı devrim girişiminin ardından teyakkuz halinde olduğu anlaşılıyor. Bu karşı devrimin en başarılı örneği olan Kiev rejimini de doğru değerlendiriyor. (Bu karşı devrim girişimi sırasında olayları YDH ve Sendika.org’da bir dizi yazı ve çeviriyle değerlendirmiştim.)
5) Raporda benim en çok dikkatimi çeken, “siyaset ve ekonominin militarizasyonundan” söz ettiği satırlar oldu. Ben 24 Şubat’tan bu yana çatışmaların doğrudan doğruya bu amaca hizmet ettiğini ve kaçınılmaz olarak bu sürecin derinleşeceğini vurguladım ve bunu teorik açıdan da incelemeye çalıştım; bununla birlikte takip edebildiğim kadarıyla aynı fikirde olan pek az kimse vardı. Avrupa solunda sözgelimi Yeşillerin Alman savaş sanayisiyle ilişkisine dair yazılar yayınlandı; ancak bunun siyasi-teorik sonuçlarını, en önemlisi siyasi militarizasyonu ve bunun (yazılarımda değinmeye çalıştığım gibi) faşistleşme sürecini tamamlayacağını kanıtlayan değerlendirmeler görmedim. Doğrusu bu neredeyse aritmetik doğrunun Belarus’ta da dile getirilmesi şaşırtıcı ve dahası, Belarus solunun feraseti açısından umut verici.
6) Raporda en çok dikkatimi çeken ikinci nokta, okurun da hemen fark edeceği gibi, milliyetçiliğe karşı mücadele çağrısı. Milliyetçilik Belarus toplumunda bir tehdit veya hiç değilse potansiyel bir tehdit olarak görülüyor. Bu milliyetçilik 2020’deki neoliberal karşı devrim girişiminde Rusya ve Rus halkıyla düşmanlık vasıtası olarak kullanıldı. İkincisi, Belarus’un Sovyet toplumu içindeki antifaşist mücadele tarihini karartıyor, hatta bunun yerine faşist işbirlikçiliğini geçiriyor. Oysa, mesela Ukrayna’da nazi işbirlikçiliği çok köklü olduğu ve 1950’lerin ortasına kadar silahlı saldırılarda bulunabilecek gücünü koruduğu halde Belarus’ta böyle bir işbirlikçilik neredeyse hiç olmamıştır. Üçüncüsü, bu milliyetçilik solun sınıf siyasetinin karşısına sınıf işbirlikçiliğini geçiriyor. Demek ki Belarus milliyetçiliği, tıpkı Ukrayna milliyetçiliği gibi, yıkıcı ve işbirlikçi bir rol oynuyor.
Belarus Komünist Partisi Birinci Sekreteri Aleksey Sokol’un XIV’üncü Kongre’ye sunduğu rapor
Kongre’nin saygıdeğer delegeleri! …
Sanırım kongre delegeleri, benim, başkanımız Aleksandr Lukaşenko’nun Belarus halkına ve Belarus Cumhuriyeti Milli Meclisi’ne yıllık seslenişinde yaptığı değerlendirme, vargı ve önerilerini bütün ve tam olarak destekleme önerimle mutabık kalacaklardır.
Lukaşenko’nun keskinleşen problemlerle ilgili halkla ilkesel, dürüst ve objektif konuşması, dünyada ve Belarus’ta meydana gelen olayları derin ve profesyonel analizi, biz komünistlere, konulan ödevlerin yerine getirilmesinin dolaysız katılımcıları olma, en önemlisi de emekçilerin, ülkenin egemenlik ve bağımsızlığını savunmak için seferber edilmesini sağlama yükümlülüğü yüklüyor.
Her Belarus’un, ülkemizin geleceğini, halkının ve ailesinin refahını düşünen her bir insanın yurtsever olduğuna, Başkan’ın şu çağrılarına kayıtsız ve umarsız kalamayacağına eminim:
— halkımızın birliğini güçlendirme;
— tarihi hakikat için ilkesel bir mücadele yürütme ve gençliğimizi bu mücadelede eğitme;
— Belarus ekonomisinin potansiyelini katlama, halka ait milli zenginlikleri koruma;
— kadınların, ihtiyarların ve çocukların savunulacağı sosyal adalet devletinin inşasına devam etme;
— bağımsız bir dış siyaset sürdürme, sadece Belarus halkına, onun tercih ve geleneklerine saygı duyanlarla açık bir diyalog yürütme;
— devletin savunma kapasitesini yükseltme, Belarus topraklarında barışı koruma ve onu ne pahasına olursa olsun savunmaya hazır olma.
Referandumda yeni anayasanın kabulü, Başkan’ın seslenişine konulan egemenlik ve bağımsızlığı güçlendirme ödevleri, devlet inşasında yeni bir etap başlatıyor.
Demokrasinin geliştirilmesi ve yetkilerin iktidar organları arasında paylaştırılması, halk egemenliğinin sağlamlaştırılması, anayasal Belarus Halk Meclisi’nin kurulması, devlet iktidarının halk önünde sorumluluğunun artırılması ve sosyal adalet siyasetinin güçlendirilmesi etabı.
Sivil toplumun siyasi yapılanması ve geliştirilmesi, bütün hukuki yasama ve yargı alanının anayasanın gereklerine uygun olarak yürütülmesi etabı.
Birlik Devleti oluşturma süreci yeni bir aşamaya girdi, iktisadi entegrasyon bölgesel seviyede de derinleşiyor, Belarus ve Rusya arasında ticaret hacmi büyüyor, savunma kapasitesi yükseliyor.
Başkanların düzenli görüşmeleri, keza hükümetler ve Devlet Duması ile Halk Meclisi bünyesinde parlamenterler seviyesindeki görüşmeler, Birlik Devleti’nin kuruluşu südecini somu eylemlerle tamamlıyor, güveni güçlendiriyor ve halkların planların, Belarus ve Rusya halklarının birlik umutlarının gerçekliğine umudunu esinliyor.
Kongremizin önemi, şiddetle gerginleşen uluslararası ortam tarafından da tayin olunuyor. ABD’nin, kolektif batının, NATO’nun saldırgan siyaseti, dünya siyasi haritasının yeni baştan yapılması girişiminin sonucudur; bunun hedefi, ABD’nin ve Ulusötesi Ortaklık’ın dünya arenasında hâkimiyetinin sağlanmasıdır.
Siyasetin ve ekonominin militarizasyonu, “renkli devrimler” üzerinden kukla devletlerin kurulması, bölgesel askeri çatışmalar ve NATO’nun doğuya ilerlemesi, gerçek anlamda üçüncü dünya savaşına yaklaşıyor.
ABD, Ukrayna’da faşist bir devlet inşa etti, Rusya ile askeri çatışma başlattı; Rusofobi siyasetini hayata geçirmek için neofaşistleri ve neonazileri, ruhbanın (kanonik ortodoksi) yok edilmesini, kendi yurttaşlarına karşı terörü, “hümaniter” ırkçılık ve yapısal milliyetçilik siyasetlerini kullanarak Ukrayna’yı Rusya ve Belarus’a karşı mücadelenin köprübaşına dönüştürdü.
Sınırlarımızda dişlerine kadar silahlı NATO askerleri ökçelerini vuruyorlar, ABD’nin Polonyalı, Letonyalı, Litvanyalı ve Estonyalı plebleri kasalarını bizim topraklarımızdan ele geçirme planları yapıyorlar, çitler inşa ediyor ve sınırları kapatıyorlar; onların Amerikalılar tarafından yerleştirilmiş siyasi kuklaları ise laflarından utanmadan Belarus halkına küstahça hakaret ediyorlar.
Ukrayna’daki vahşi faşist rejim ve onun istihbarat organları Belarus milliyetçilerine silah veriyor, onları ülkemiz topraklarında silahlı provokasyonlara ve terörist eylemlere hazırlıyorlar. Açıktır ki Ukrayna tarafından bizim bağımsızlığımıza karşı kasıtlı, saldırgan bir siyaset izleniyor.
Bütün tebarüzleriyle çağdaş faşizme karşı mücadeleyi örgütleme görevi, partimizin önünde olanca yakıcılığıyla dikilmiştir. Bir ideoloji olarak olduğu kadar Belarus’ta kendine yer bulan milliyetçi önyargılar ve çarpıklıklar olarak da milliyetçiliğe karşı mücadele.
İkinci Dünya Savaşı’nın ve Büyük Anavatan Savaşı’nın sonuçları, açık ve seçik olarak, faşizmin ancak komünistlerin yönetiminde, cephelerde ve cephegerisinde, gerilla birliklerinde ve yeraltı örgütlerinde mücadele yürüterek yenilebileceğini göstermiştir. Komünistler bugün de bu mücadelenin başına geçmekle yükümlüler. Yarın yapılacak olan Uluslararası Antifaşist Forumu, bunun tanığıdır. …
Bu ödevin teorik, tarihi ve pratik meselelerinde sosyal adalet devletinin inşası programının hayata geçirilmesinin siyasi garantörü olmakla yükümlüyüz. Belarus halkı ve Başkan bize güvenebilir.
Ücretli işçilerin menfaatlerini savunuyoruz, buysa Belarus halkının ezici çoğunluğudur; dedelerimizin ve babalarımızın fikir ve geleneklerinin takipçileriyiz; Belarus Cumhuriyeti’nin kalkınması için çağdaş bir sosyal-iktisadi program öneriyoruz; bunun pek çok tezi Başkan’ın programında yansımasını buldu.
Delege yoldaşlar! Sovyetler Birliği’nin canice yıkılmasından ve kapitalizmin restorasyonundan sonra biz, post-Sovyet coğrafyasında elverişli şartlarda çalışan, siyasi baskı ve takibata maruz kalmayan, programını özgürce hayata geçirme imkânına sahip biricik partiyiz.
Bu durum bize özel bir sorumluluk yüklüyor: parti faaliyetini marksizm-leninizmin yaratıcı şekilde geliştirilmesi temelinde hızlandırılmış bir tempoyla modernize etmek ve partiyi çağın zorluklarına uygun olarak yeni, nitelikli bir seviyeye çıkmaya hazırlamak.
Eğer partiyi toplum hayatının, sivil toplum yapısının bütün alanlarına, her bir aileye nüfuz ettirmezsek, parti hücrelerini her bir yerleşim yerinde, emek kolektifinde kurmazsak, yurtsever partilerle, sendikalarla, gazi, kadın ve diğer hareketlerle sıkı, pratik ilişkiler tesis etmezsek, mevcut siyasi anın diğer pek çok görevi gibi bunu yapmak da çok zordur.
Partinin modernizasyonu, parti örgütlerinde ve yönetici organlarda yeni, genç yüzler demektir. Bu, parti içi demokrasinin fraksiyonlara izin vermeksizin geliştirilmesidir. Demokratik merkeziyetçilik ilkelerinin titiz bir şekilde gözetilmesidir. Bu, enformasyon alanında bütün çağdaş gelişmeleri kullanarak ve yapay zekâ teknolojilerinin kullanımıyla uzmanlaşmadır. Bu, Belarus toplumunun bütün kesimleriyle aralıksız bir iletişimdir.
Partinin modernizasyonu her şeyden önce, örgütümüzü bir eylem partisine çeviren ideolojik ve örgütsel birliğin sağlanmasında kompleks bir yaklaşımdır.
Siyasi eğitim ve parti üyelerimizin hızlı bilgilendirmesi olmaksızın, her birimizin halk kitlelerini sınıf menfaatleri için mücadelede birleştirme yönünde aktif tutumu olmaksızın bu çok güçtür.
Dolayısıyla, partinin örgütsel yönetimi meselesi, konulan hedeflere varılması için eylemlerimizin bütünlüğü meselesi, bu köklü meseledir.
Saygıdeğer yoldaşlar!
Bildiğiniz gibi yeni anayasanın kabulü ve siyasi partiler ve sosyal birlikler kanununa getirilen değişiklikler, tüzüğün yeni bir redaksiyonu ve Belarus Komünist Partisi’ni belirtilen şekilde yeniden tescil etme meselesini incelememizi gerekli kılıyor.
Belarus Cumhuriyeti’nde şu kanunlar kabul edildi: “Siyasi partilerin ve diğer sosyal birliklerin faaliyetleri meselesiyle ilgili kanunlarda değişiklik”, “Belarus Halk Meclisi kanunu”, “Sivil toplum kanunu”. Bu nedenle Belarus Komünist Partisi tüzüğünde değişiklikler ve tüzüğe ekler yapma zarureti doğdu. …
Saygıdeğer delegeler! Sanırım kongrede, MK’dan en yeni üyeye kadar bütün seviyelerde, siyasi faaliyetimizde ideolojik çalışmaya yönelik yaklaşımları da eleştirel şekilde analiz etmek zaruridir.
Partimizin örgütsel birliği, ideolojik faaliyette leninist ilkelerin kitleler arasındaki çalışmamıza her gün ne kadar eşlik ettiğine bağlıdır.
2020 olayları, halk kitlelerinde kapitalist ideolojiye yönelik tahammülsüzlüğü şekillendirme zaruretini keskin bir şekilde gösterdi. İşçinin sınıf düşmanının, bağımsızlığımızın düşmanının ideolojisine yönelik tahammülsüzlük.
Ukrayna’da askeri çarpışmanın patlak vermesinin, muhtelif emperyalist askeri blokların kurulmasının, NATO’nun genişlemesinin, siyaset ve ekonominin militarizasyonunun kimin menfaatine olduğu, dünya haritasının yeni baştan siyasi ve askeri olarak çizilmesinin kimin menfaatine olduğu sorusunda bize cevap veren, uluslararası ve yerel siyasi ortamda olayların sınıfsal değerlendirmesindeki partililiktir.
Belarus Cumhuriyeti işçilerine uluslararası sermayenin neden saldırgan bir siyaset izlediğini açıklama, uyanıklık ve en önemlisi de düşman burjuva ideolojisiyle uzlaşmazlık gösterme imkânını bize veren tam da bu sınıfsal yaklaşımdır.
Yoldaşlarımızın, ideolojik düşmanlarımız tarafından, öncelikle de Belarus milliyetçilerinin halkı, bilhassa da gençliği aptallaştırmak ve dumura uğratmak hedefiyle çarpıttıkları tarihin ve tarihi olayların doğrusunu aktif, bilimsel bir şekilde gösterdiklerini belirtmek ve bunun için onlara teşekkür etmek isterim. …
Çalışmamızda yeni yaklaşımlar, Lenin’in “burjuvazinin diplomalı uşakları” diye andığı burjuva ideologlarının toplumumuzda muhtelif görüş açılarının bulunduğunu, “beşinci kolun” olduğunu bilerek kapitalist düzeni güzellediklerini, bu düzenin hayali avantajlarının her türlü propagandasını yaptıklarını, ama emekçilerin canavarca sömürüsü, işsizlik, kapitalist üretim biçiminin doğurduğu sistemsel krizlerin kaçınılmazlığına dair hakikati suskunlukla geçiştirdiklerini, istila savaşlarını ve devlet terörizmini haklı gösterdiklerini, ırkçılık, milliyetçilik, halklar arasında düşmanlık tohumları ektiklerini dikkate almayı gerektiriyor.
Çağdaş iletişim vasıtalarını, öncelikle de internet ve sosyal ağları kullanarak, dezenformasyonun zehirli oklarıyla insanların, öncelikle de gençlerin akıllarını çeliyorlar.
Belarus milliyetçileri bu işte, 2020 olaylarının gösterdiği gibi, onların en iyi yardımcıları, kendi halkının en berbat düşmanları.
ABD emperyalistleri onları ülkedeki yurttaşları bölmek ve aralarında husumetler uyandırmak için kullanıyorlar, dil ve kültür meselelerinde milli hırgürü teşvik ediyorlar.
Her tür burjuva-liberal milliyetçiliği (aslında dizginlerinden boşanmış neofaşizm) kaçınılmaz olarak işçilerin arasına kafa karışıklığı ve yalpalama getiriyor, halkımızın egemenlik ve bağımsızlık, refah ve barış davasına korkunç zararlar veriyor.
Belarus halkının boynuna ulusötesi korporasyonların ilmeğini uzatan, milliyetçiliğin ta kendisi; milliyetçilik bir aptallaştırma, uyuşturma, ahlaki çürütme aracı, başta genç kuşağı, SSCB’de doğmamış olan kuşağı yozlaştırma aracı olarak kullanılıyor.
Bir milletin diğerinin, bir milli kültür diğerinin karşısına konulması, ne şekilde olursa olsun, kaçınılmaz olarak neonazizme evrilen burjuva milliyetçiliğidir. Ve biz, Belarus komünistleri, bu muzır burjuva ideolojisiyle, milliyetçiliğin karşısına enternasyonalizmi koyarak, işçinin bilincinin milliyetçi hezeyanlarla sise bürünmesine izin vermeyerek uzlaşmaz bir mücadele yürütmek zorundayız.
Belarus halkının hakikate, sosyal süreçlerin ve hayatımızdaki olguların derin ve çok yönlü analizine ihtiyacı var. Parti içi enformasyon akışı sistemi geliştirmeli, bunu işlevsel kılmalıyız. Propagandamız ve ajitasyonumuz hakikati sunmalı. Zorluklar ve noksanlar hakkında objektif konuşmalı, bunların nedenlerini ve somut suçluları açığa çıkarmalıyız. …
İdeolojik çalışmanın somutlanması ve etkinliğinin yükseltilmesi, bizden, eğitim işine kompleks bir yaklaşım göstermemizi gerektiriyor. …
Aleksandr Lukaşenko’nun seslenişinde tespit ettiği ödevlerin yerine getirilmesi için bütün etkinlikleri emek ve sosyal aktiviteyi, sosyal ve iktisadi ödevlerin yerine getirilmesinde seferberliğin yükseltilmesine tabi kılmalıyız. Her işçi, köylü, öğrenci, bilim insanı, yaratıcı entelijensiyanın her temsilcisi, en önemli meselenin çözümünün, yani istikrarlı bir iktisadi büyümenin, siyasi bağımsızlığın onun tutumuna bağlı olduğunu ve bunun da onun ve ailesinin, bütün Belarus halkının hayat seviyesinin yükseltilmesi demek olduğunu anlamalıdır. …