Diplomasi
Moskova’daki Yüksek Ekonomi Okulu, dünya savunma sanayiinin gelişimini değerlendirdi

Dünya savunma sanayiinin gelişim eğilimlerinin ele alındığı “Şlıkov Okumaları” adlı yeni konferans, 21 Mayıs’ta Ulusal Araştırma Üniversitesi Ekonomi Yüksek Okulu’nda (VŞE) önde gelen Rus ve yabancı uzmanları bir araya getirdi.
Konferans, adını Sovyet gizli ajanı Vitaliy Şlıkov’dan alıyor. Şlıkov, GRU’daki (Ana İstihbarat Direktörlüğü) uzun yıllar süren hizmetinin ardından 1990’lardan 2011’deki vefatına kadar gazetecilik faaliyetleri ve uzman analitik çalışmalarla meşgul oldu. Bu formattaki ilk etkinliğin organizatörlüğünü VŞE Dünya Askeri Ekonomi ve Strateji Enstitüsü (IMVES) üstlendi.
Türkiye, Hindistan, AB: Savunma sanayii ve istihbarat kurumlarının dönüşümü
Uzmanlar, büyük ülkelerin askeri sanayilerinin uluslararasılaşmasının olası sınırlarını, dinleyicileri sık sık tarihsel bir perspektife yönlendirerek belirlemeye çalıştı.
Bağımsız analist Arda Mevlütoğlu, Türk savunma sanayiinin evrimini özetledi. Mevlütoğlu, askeri gücün artırılmasında önemli bir sıçramanın İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra, özellikle 1947’de, ABD ile Türkiye’ye askeri yardım sağlanması anlaşmasının imzalanması ve NATO’ya katılım zemininde yaşandığını hatırlattı.
O zamandan beri Ankara, Amerikan askeri teçhizatı, teknolojileri ve doktrinlerinin büyük bir alıcısı haline geldi ve bu da kapsamlı bir dönüşüme yol açtı. Ancak bunun diğer bir yüzü, Türkiye’nin “ellerinin göreceli olarak bağlanması” oldu. Bu durum, 1964’teki Kıbrıs Barış Harekatının ardından ABD Başkanı Lyndon Johnson’ın Amerikan silahlarının kullanımı konusunda danışılmasını talep eden mektubuyla açıkça ortaya çıktı.
Bu olay, Türkiye’de savunma sanayiinde daha fazla stratejik özerkliğe doğru ilerleme gerekliliği görüşünü pekiştirdi. Fakat süreç, bundan sonra da her zaman aynı hızda ilerlemedi.
Rusya Bilimler Akademisi Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IMEMO RAN) uzmanı Dmitriy Stefanoviç’in daha sonra belirttiği gibi, Türkiye, kendi savunma sanayii kompleksinin hızlandırılmış gelişiminin ülke çevresinde gelişen krizle olan bağlantısının açıkça görüldüğü çarpıcı bir örnek.
Türkiye’nin dış pazarlara yönelik askeri tedarik genişlemesi, iç kurumsal reformların yapılmasının ve hızlandırılmış askeri sanayileşme için işletmelerin kurulmasının ardından 2004 yılında başladı. Özel firmaların buradaki başarıları, devlet desteği olmadan mümkün olmazdı.
Mevlütoğlu, Türkiye’nin şu anda insansız hava aracı (İHA) dünya ihracat pazarını fethetme konusundaki başarılarıyla özellikle gurur duyduğunu vurguladı. Türkiye, çeşitli türlerdeki dronları (sadece muharip değil, aynı zamanda yardımcı işlevleri yerine getirenler de dahil) halihazırda 50’den fazla ülkeye tedarik ediyor ve son 20 yılda satışlardan elde ettiği gelirler 29 kat arttı.
Stratejik güvenlik sorunları üzerine bağımsız analist ve Hint haber ajansı Press Trust of India‘nın danışman editörü Vinay Shukla ise, ülkenin ithal ikamesi alanındaki kayda değer başarılarını hatırlattı.
Shukla’nın belirttiğine göre, 21. yüzyılın başlarında Hindistan savunma sanayii ürünlerinin yüzde 70’ine kadarını ithal ederken, şimdi ihtiyaç duyulanın yaklaşık yüzde 65’i ülke içinde üretiliyor. Koronavirüs pandemisinden sonra, ekonomik zorluklara rağmen, ülkede savunma sanayii için entegre bir geliştirme programı başlatıldı.
Shukla ayrıca, uzun bir süre Hindistan’ın ileri askeri teknolojilere sahip olmadığını ve bu nedenle ülkede bu teknolojilerin transferi için Rusya’ya hâlâ minnettar olunduğunu ifade etti.
Hindistan’da yabancı şirketler, savunma sektöründeki işletmelerde önemli bir paya sahip olma hakkına sahip.
Savunma sanayii alanındaki en bilinen Rus-Hint ortak girişimleri arasında, 1998’de kurulan ve süpersonik seyir füzeleri üreten BrahMos Aerospace bulunuyor. Bu füzeler denizaltılardan, gemilerden ve kara platformlarından fırlatılabiliyor.
2024 yılında RİA Novosti‘nin haberine göre, şirketin mevcut sipariş portföyü yaklaşık 7,5 milyar dolar seviyesinde. Uzman, Yeni Delhi’nin gelecekte silah ithalatını artırabileceği olası kaynaklar arasında Rusya’nın yanı sıra ABD ve İsrail’i de saydı.
Hollandalı bağımsız uzman Grigoriy Zerşçikov ise Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemindeki transatlantik alandaki bölünme koşullarında Avrupa istihbarat servislerinin karşılaştığı zorlukları analiz etti.
Zerşçikov, Britanya’nın AB ile istihbarat işbirliğini hiçbir zaman kesmediğini ve yeni gerçekliklerde bunu yalnızca artırdığını belirtti. Bununla birlikte, Avrupa Birliği’nde hiçbir zaman tek bir istihbarat teşkilatı bulunmadığını, bu durumun da zorluklara karşı birleşik bir cepheyle yanıt vermeyi zorlaştırdığını ifade etti.
Birlikte ayrıca ciddi teknik zafiyetler de mevcut: Bulut hizmetlerinin yüzde 70’i ABD tarafından kontrol ediliyor ve dijital altyapının yaklaşık yüzde 80’i dışarıdan ithal ediliyor. Fakat Avrupa Birliği bu sektöre yatırım yapmaya hazır.
Modern bir bulut altyapısı oluşturmak için 300 milyar avroluk bir programın hayata geçirilmesi ve AB uydu takımyıldızının oluşturulması planlanıyor.
Yerleşik uygulamaların yeniden biçimlendirilmesine yönelik ilk işaretler görülüyor ve kısa bir süre önce personel yetiştirmek üzere AB’nin ilk istihbarat koleji de kuruldu.
Bununla birlikte, Donald Trump yönetiminden sonra ABD ile ilişkilerin niteliğine dair gelecekteki senaryolar henüz net değil.
Çin’in ordu ve ekonomide kullandığı yüksek teknolojiler
VŞE Kapsamlı Avrupa ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Direktörü Vasiliy Kaşin, Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) insansız hava aracı alanındaki başarılarının tüm dünya için stratejik öneme sahip olduğunu, zira bu alandaki gelişmelerin modern çatışmalara dair anlayışı temelden değiştirdiğini belirtti.
Çinliler, bu bağlamda kendi savunma sektörlerinin ve çift kullanımlı teknolojilerin geliştirilmesi alanında zorlukların varlığını kabul ediyorlar.
Özellikle sivil havacılık üretiminde ÇHC’nin uluslararası işbirliğine olan bağımlılığı hâlâ tam düzeyde. Bu durum, ABD’nin yaptırım baskısı için geniş bir alan bırakıyor.
Xiaomi şirketi 3 nanometre teknolojisine sahip yenilikçi mikroişlemcisini duyurduğunda, üretiminin Tayvan’da, TSMC tesislerinde gerçekleştirildiği ortaya çıktı. Bununla birlikte, Çin için Rusya ile işbirliği, örneğin yapay zekâ alanında önemli.
Bu işbirliği, Trump’ın ÇHC’ye bu yönde yaptığı baskının ardından 2019’dan sonra yoğunlaştı, zira Çinlilere, örneğin yüz tanıma gibi daha ileri teknolojileri sağlayan ülke Rusya.
MGIMO (Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü) Dünya Ekonomisi Bölümü Doçenti Denis Kalaşnikov, küresel teknolojik liderliğin ÇHC için tüm Çinlilere rahat yaşam koşulları sağlama (kişi başına düşen GSYİH’nın 2-3 kat artırılması) hedefine ulaşmanın anahtarı olarak görülebileceğini belirtti.
Diğer ülkeler daha önce bu yolu büyük ölçüde çok uluslu şirketlerinin yardımıyla ve uluslararası iş bölümünde kendi yerlerini bularak kat etmişlerdi.
Fakat zaman değişti ve nesnelerin interneti çağının gerçeklerinde, başarı umuduyla eski uygulamaları basitçe tekrarlamak artık yeterli olmayabilir.
İlginç bir şekilde, ÇHC’nin amiral gemisi altyapı projesi olan Kuşak ve Yol Girişimi, diğer ortak ülkelerde Çin üretim tesislerinin basitçe kurulmasını da içeriyordu, ancak son zamanlarda ideolojisi değişiyor.
Genel olarak, Çinli çok uluslu şirketler giderek daha fazla tüketiciler için ürün üretmeye değil, diğer çok uluslu şirketler için bütün üretim zincirleri oluşturmaya odaklanıyor.
Bununla birlikte, Çin’de devlete ait ve özel şirketler, büyük ve küçük işletmeler birbirleriyle rekabet etmiyor, aksine birbirlerini tamamlıyorlar.
Ayrıca Pekin, sanayisizleşme yoluyla post-endüstriyel gelişim aşamasına geçmeye çalışan Batılı ülkelerin hatalarını dikkate aldı. Bunun yerine, Xi Jinping liderliğindeki ülke yönetimi “yeni kalitede üretici güçlere” odaklanıyor (bu, yeniliklerle birlikte geleneksel endüstrilerin modernizasyonunu da öngörüyor).
Bunun yanı sıra, günümüzde aydınlatma armatürleri, ayakkabılar ve oyuncaklar gibi neredeyse tüm malların üretimi yüksek teknolojili hale geliyor ve Çin’deki fabrikalar giderek daha fazla robotlaşıyor ve insansızlaşıyor.
Yapay zekâ yardımıyla tüketiciler hakkındaki verilerin gerçek zamanlı olarak işlenmesi sayesinde (örneğin talep tahmini yoluyla) yerli şirketler tedarik zincirlerini daha hızlı ve verimli bir şekilde doğru yönde yeniden yapılandırabiliyor.
National Interest: NATO yardımı Ukrayna’nın askeri olarak geri kalmasına yol açtı