DÜNYA BASINI

NATO’nun ‘Teksas’ı: İsveç ve Finlandiya

Yayınlanma

NATO uzmanı Ted Galen Carpenter, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılma kararını değerlendirdi. Carpenter’e göre, Rusya ile gerilim tehlikesini ve askeri çatışma riskini artıran eylemin iki ülke için de felaketle sonuçlanması olasılığı oldukça yüksek.

Cato Enstitüsü’nde savunma ve dış politika çalışmaları yapan kıdemli araştırmacı Ted Galen Carpenter, “İsveç ve Finlandiya ölümcül hata yapıyor olabilir” başlıklı bir yazı kaleme aldı. NATO üzerine çalışmaları ile tanınan Carpenter’in analizi savaş ve emperyalizm karşıtlığı ile bilinen Kaliforniya merkezli Randolph Bourne Enstitüsü’nün analiz sistesi Antiwar.com’da yayınlandı.

Tam çevirisini yayınladığımız makalenin ara başlıkları Harici’ye aittir:

Ankara’nın itirazı pazarlık taktiği

ABD ve diğer Batılı liderler, İsveç ve Finlandiya’nın yakında NATO’ya eklenmesine seviniyor, ancak Türkiye’nin düşük de olsa onların İttifak’a katılımını engelleme olasılığı bulunuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki aday ülke belirli tavizler vermedikçe bunu yapabileceğini ima etti. Erdoğan, İsveç’in Kürt “teröristleri” iade etme konusundaki isteksizliğinden özellikle endişe duyduğunu söylüyor. Erdoğan’ın diğer konulardaki alaycı oportünizm sicili göz önüne alındığında, tehdidinin Ankara’nın nüfuzunu göstermek için sadece bir pazarlık taktiği olması daha olasıdır.

Erdoğan, Stockholm ve Helsinki’den siyasi tavizler istemenin yanı sıra, NATO lideri olarak ABD’den de tavizler istedi. Erdoğan’ın diplomatik sertliği şimdiden bir fayda sağladı: Biden’ın Türkiye’ye büyük parti F-16 avcı uçağı satışını onaylama kararı, uzun süredir askıya alınan bir konuydu. Biden, Ankara’nın NATO’nun İskandinav genişlemesiyle ilgili tutumuyla herhangi bir bağlantısı olduğunu reddetti ve “Bunun hiçbir karşılığı yoktu; sadece satmamız gerekiyordu” dedi. Ancak Beyaz Saray onayının zamanlaması aksini söylüyor. Her halükârda, Erdoğan diplomatik dramasını bitirdiğinde NATO’nun iki yeni üyesi olacak.

Ukrayna’dan ders alınmadı

Her iki ülke de İttifaka önemli askeri kazanımlar sağlıyor. Özellikle İsveç, birinci sınıf hava kuvvetleri de dahil olmak üzere çok yetenekli ve modern bir orduya sahip. Finlandiya’nın daha küçük ve daha az önemde bir askeri gücü var, ancak Rusya ile 830 mil sınıra sahip. NATO şahinleri için bu durum, Moskova’ya yönelik başka bir tehlikeli provokasyondan ziyade büyük bir fayda olarak değerlendiriliyor. Batı’nın Ukrayna’yı NATO’nun askeri piyonu yapma politikasının feci sonuçlarını görmenin Finlandiya ile ilgili bu pervasızlığı engelleyeceği düşünülebilir. Ancak durumun böyle olmadığı bariz.

Kremlin’in NATO’nun genişlemesinin son aşamasına tepkisi, şimdiye kadar şaşırtıcı derecede ılımlı oldu. Moskova, her iki ülkeye de İttifaka katılmaları halinde nükleer güçlerini İskandinavya’ya daha fazla odaklanmak için yeniden konumlandırmak zorunda kalacağını bildirdi, ancak İsveç ve hatta Finlandiya’nın NATO’ya katılımının “kırmızı çizgiyi” aştığına dair henüz bir uyarı yapılmadı. Vladimir Putin ve diğer yetkililer, Ukrayna ile ilgili bir kaç kez “kırmızı çizgi” uyarısı yapmıştı. Bu sınırlamanın devam edeceği umulabilir.

İsveç için aptalca bir eylem

Yine de NATO’ya katılmak İsveç ve Finlandiya için düşüncesiz ve potansiyel olarak çok tehlikeli bir adım. Özellikle İsveç, 170 yıldan fazla bir süredir uyguladığı katı tarafsızlık politikasından büyük fayda sağladı. Ülke, diğer çoğu Avrupa ülkesinin aksine her iki dünya savaşına da dahil olmaktan kaçınmayı bile başardı. Tarafsızlık, İsveç’i Avrupa’nın geri kalanını saran muazzam bir yıkım ve can kaybından kurtardı. Zorlayıcı bir neden olmadıkça bu kadar kapsamlı faydalar sağlayan bir politikadan vazgeçmek, aptalça bir eylemdir. Rusya’nın Ukrayna’daki eylemlerinin sonuç ne olursa olsun, bugünün Rusya’sının İsveç ve demokratik Avrupa’nın geri kalanı için, büyük ve güçlü Sovyetler Birliği’nden daha büyük bir tehdit oluşturduğu fikri tamamen mantıksız. Ukrayna’da sınırlı hedeflerine ulaşmada ciddi sorunlarla karşılaşan bir ordu, Avrupa’nın geri kalanı için inandırıcı bir tehdit olamaz.

Finlandiya’nın ‘korkusu’ zorlama

Finlandiya’nın geçmişi İsveç’inkinden oldukça farklı ve Helsinki’nin Rusya’ya karşı NATO koruması talep etmesi daha anlaşılır. Ülke Çarlık Rus İmparatorluğu’nun bir parçasıydı ve Sovyet dönemindeki deneyimleri daha iyi olmadı. Moskova kuvvetleri 1939-1940 Fin-Sovyet Savaşı sırasında Finlandiya’ya saldırdı ve toprakların önemli bir bölümünü ele geçirdi. Soğuk Savaş sırasında Helsinki, Moskova’dan kontrol ediliyordu. Kremlin’in Doğu Avrupa’daki düpedüz kukla devletlerinin aksine, Finlandiya kendini yönetmeyi başardı. Bununla birlikte, önemli dış politika konularında Moskova’nın tutumundan farklı kararlar almaya cesaret edemedi. En azından bazı Finliler, Putin’in nihayetinde bu kadar boğucu himaye sistemini yeniden kurmak için harekete geçebileceğinden korkuyor.

Bu, zoraki bir korku ve Helsinki’nin NATO’ya katılma kararı aslında Rusya ile gerilim tehlikesini ve askeri çatışma riskini azaltmaktan ziyade artırıyor. Moskova özellikle ABD birlik ve silahlarını Finlandiya topraklarına yerleştirme girişimini çok ciddi bir provokasyon olarak değerlendirecek. Yeni politikalarıyla Finliler, Rusya ile ABD arasında jeostratejik güç oyununun ortasında kalma riskiyle karşı karşıya.

Teksas olmamayı ummalılar

Stockholm ve Helsinki’nin NATO’ya katılma kararının zamanlaması bundan daha kötü olamazdı. Bu ülkeler, İttifak ile Moskova arasındaki ilişkilerin Soğuk Savaş’tan bu yana en kötü noktada olduğu anda NATO politikasının ve askeri aygıtının bir parçası haline geliyor. Silahlı çatışma ihtimali bile artıyor. İsveç ve Finlandiya, büyüyen Rus-NATO dalaşından uzak durabilirdi ancak tam tersi bir seçim yaptılar. Eylemleri, Teksas Cumhuriyeti’nin 1845’te Amerika Birleşik Devletleri’ne katılmak için aldığı kararı hatırlatıyor. Görünüşte, Teksaslıların bunu yapmak için makul nedenleri vardı. Cumhuriyetin kamu maliyesi vahim durumdaydı, Meksika yaklaşan bir askeri tehditti ve büyük Avrupa ülkelerinin tümü yeni kurulmuş ülkeyi muhtemel jeopolitik piyon olarak gördü. Bununla birlikte, iç savaşa sürüklenen Amerika’nın tam zamanında bir parçası haline gelen Teksas’ın, birliğe katılma kararının felaket getirdiği kısa sürede kanıtlandı.

İsveçliler ve Finliler artık NATO üyeliğini seçmenin benzer bir felakete yol açmayacağını ummalılar.

Çok Okunanlar

Exit mobile version