İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi’nin güvenliğini tam olarak kontrolleri altına almak istediklerini belirterek “süresiz işgal” mesajı verdi.
Netanyahu, Gazze Şeridi’ndeki son duruma ve ateşkes çağrılarına dair ABC News’ten David Muir’in sorularını yanıtladı. ABD Başkanı Joe Biden ve üst düzey yetkililerin çatışmalara geçici insani ara verilmesi yönünde İsrail’e telkinde bulunduğuna dair iddialar artarken Netanyahu, insani yardımların Gazze’ye girmesi ya da esirlerin tahliyesi için şartları değerlendireceğini ancak kısa süreli taktiksel duraksamalar hariç “rehineler serbest bırakılmadıkça” Gazze’de ateşkes olmayacağını kaydetti.
Netanyahu, ateşkes çağrılarına dair “Bence bu savaş çabalarını engelleyecek. Rehinelerin salıverilmesi çabalarını engelleyecek çünkü Hamas’a karşı işleyen tek şey bizim yaptığımız askeri baskı” cevabını verirken Hamas’ın esirleri serbest bırakmaya razı olması koşuluyla ateşkes olabileceğini söyledi.
Biden’ın daha önce İsrail’in Gazze’yi işgal etmesinin bir “hata” olacağını söylediğini hatırlatan Muir, Netanyahu’ya çatışmalar sona erdiğinde bölgeyi kimin yönetmesi gerektiğini sordu. Gazze’de “süresiz işgal” imasında bulunan Netanyahu, “Bence İsrail’in (Gazze Şeridi’nde) süresiz kapsamlı güvenlik sorumluluğu olacaktır çünkü olmadığında neler olduğunu gördük. Güvenlik sorumluluğumuz olmadığında ortaya çıkan hayal edemeyeceğimiz ölçekte Hamas’ın eylemleridir” dedi.
“Uzlaşma yok”
Netanyahu’nun açıklamaları Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby’e soruldu. Gazze’nin geleceğine ilişkin tartışmaların devam ettiğini ve henüz bir karara varılmadığını söyleyen Kirby, Bizim desteklediğimiz şey Hamas’ın artık Gazze’nin kontrolünü elinde tutamayacağıdır. 6 Ekim’e geri dönemeyiz” dedi.
Kirby sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrailli muhataplarımızla çatışma sonrası Gazze’de yönetimin nasıl olması gerektiği konusunda görüşmeler yapıyoruz ve şu ya da bu şekilde herhangi bir çözüm üzerinde uzlaşıldığını düşünmüyorum. Kim ne yapacak ve ne kadar süreyle yapacak. Dolayısıyla bu, sadece İsrail’le değil bölgedeki diğer ortaklarımızla da yürüttüğümüz aktif bir tartışma.”
