Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, İsrail yönetimi için derin bölünmelere yol açan savaş sonrası Gazze’yi kimin yöneteceği tartışmasında Netanyahu’nun açıktan savunmadığı savaş sonrası planına odaklanıyor:
***
Bibi’nin savaş sonrası Gazze planı
Jonathan Spyer
İsrail’in iktidar koalisyonu içindeki keskin görüş ayrılıkları son günlerde iyice su yüzüne çıktı. Görünüşe bakılırsa anlaşmazlık Gazze’de savaş sonrası tercih edilen düzenlemeler üzerinde yoğunlaşıyor. Ancak çelişen tutumlar aynı zamanda İsrail’in Gazze Şeridi’nde sekiz aydır sürdürdüğü askeri harekatın gidişatı ve amaçlarına ilişkin temelde yatan zıt görüşleri de yansıtıyor.
Son günlerde Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın Gazze’deki ‘ertesi gün’ konusunda hükümeti ‘kararsızlık’la eleştiren açıklaması nedeniyle yaşanan bölünmeler dikkat çekmeye başladı. Ancak anlaşmazlık yeni değil. Gallant aylardır kabinede Gazze’nin savaştan sonra nasıl yönetileceğine dair bakanlığının geliştirdiği bir planı savunuyor. Bu planın ayrıntıları mart ayında yayınlandı. Plan, Gazze’de Ramallah’taki Filistin Yönetimi’ne sadık beş ila yedi bin Gazzelinin katılımıyla oluşturulacak özerk bir yönetim kurulmasını öngörüyor. İsrail, Batı Şeria’da olduğu gibi güvenlik alanında hareket serbestisini koruyacak. Plana dahil olacak Gazzelilerin listesi Filistin Yönetimi’nin istihbarat şefi Macid Farac’ın yardımıyla oluşturuldu. Planın aşamalı olarak uygulanması öngörülüyordu. İsrail Gazze’de ele geçirdiği bölgelerde güvenli bölgeler oluşturacaktı. Yeni otorite daha sonra bu bölgelerde faaliyet göstermeye başlayacak ve bu bölgeler kademeli olarak genişletilecekti.
İsrail medyası mart ayında Netanyahu’nun bu planı reddettiğini bildirdi. Başbakan ve destekçileri ise Hamas’ın askeri kapasitesi yok edilmeden savaş sonrası herhangi bir düzenleme yapılması fikrini reddediyor. Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi, İsrail’in Kanal 12 haber kanalına verdiği son röportajda, müttefiklerin 2. Dünya Savaşı’nda Almanya’da Nazi rejiminin ordusu tümüyle yenilgiye uğratılana kadar savaş sonrası bir hükümet kurmadıklarını belirtti.
Gallant, kamuoyuna yaptığı açıklamada, mevcut ‘kararsızlığın’ ‘Gazze’de İsrail askeri ve sivil yönetimiyle’ sonuçlanabilecek ‘tehlikeli’ bir gidişata yol açmasından duyduğu endişeyi dile getirdi. Buna karşılık Netanyahu, Hamas sonrası Gazze’de Filistin Yönetimi’nin rol oynamasına izin vermeyeceğini açıkladı. Netanyahu, ‘Hamas’ın yerine (Filistin Yönetimi’nde iktidarda olan parti) ‘El Fetih’i koymayacağını söyledi.
Bu görüşmede dikkat çeken ilginç bir nokta hem Gallant hem de Netanyahu’nun korkuluklara (straw man) saldırıyor gibi görünmeleri.
Netanyahu Gallant’ı Filistin Yönetimini Gazze’ye geri döndürmeye çalışmakla suçluyor. Ancak Savunma Bakanı’nın planı tam da Ramallah’taki otoritenin doğrudan yönetimde rol almasını engellemek üzere tasarlanmış görünüyor.
Gallant ise Netanyahu’yu Gazze’de yeni bir İsrail askeri yönetimi kurmaya çalışmakla suçluyor. Savunma Bakanı Gazze’de İsrail askeri yönetimi fikrini ‘tehlikeli’ buluyor. Ancak kendi planının, en azından İsrail güçlerinin Gazze Şeridi’nde fiili yönetim gücü haline geldiği bir ön dönem olmadan nasıl uygulanabileceğini görmek zor.
Daha da önemlisi, Gazze’de sahadaki gerçekler, yenilenmiş bir askeri yönetimin ortaya çıkacağı yönündeki iddiaları yalanlıyor. Aslında, IDF Şerit’in herhangi bir bölgesinden ayrılır ayrılmaz Hamas otoritesinin yeniden ortaya çıktığı mevcut kaotik durum, tam da askeri kontrol ve yönetim tesis edilmediği için mümkün. İsrail’in 98. Hava İndirme Tümeni şu anda Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliya mülteci kampında şiddetli çatışmalara girmiş durumda. İsrail güçleri 2023’ün sonlarında bu bölgeye girmiş ancak işgal etmeye çalışmamıştı. Sonuç olarak Hamas bölgeye yeniden girdi. İsrail şimdi burası için yeniden savaşıyor.
İsrail’in iktidar koalisyonu içinde Gazze’de İsrail askeri yönetiminin yeniden tesis edilmesini isteyen unsurlar var. Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Dini Siyonizm fraksiyonundan Maliye Bakanı Bezalel Smotrich açıkça bu sonucu savunuyorlar. Ayrıca Şerit’te Yahudi yerleşiminin yeniden başlamasını da istiyorlar. Netanyahu’nun kendi siyasi bekası için onların desteğine ihtiyacı var. Bu nedenle onların tercihlerini açıkça reddetmesi pek olası değil. Ancak sahadaki gelişmeler bunu uygulamaya çalıştığını göstermiyor.
Peki Netanyahu Gazze’de Filistin Yönetimi’nin herhangi bir rol oynamasını reddediyor ama aynı zamanda İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ni tamamen işgal etmesini de uygulamıyor gibi görünüyorsa tercih ettiği strateji aslında ne?
Belirttiği hedef elbette Hamas’a karşı ‘tam zafer’. Ancak gerçekte ortaya çıkan durum, yarı yarıya parçalanmış ama hala acımasızca baskıcı bir Hamas’ın Gazze’de fiili yönetim otoritesi olmaya devam ettiği bir durumdur.
Bu arada İsrail, Şerit boyunca operasyon özgürlüğünü sürdürüyor, Hamas’ı ve liderlerini istediği gibi vuruyor ve buna sadece sınırlı sayıda kuvvet katılıyor. Aynı zamanda IDF’nin Gazze sınırı boyunca (Gazze tarafında) oluşturduğu kontrol bölgesi, İsrail sınırındaki topluluklara yönelik 7 Ekim tarzı yeni saldırıları engelliyor.
Başka bir yönde net bir karar alınmadığı sürece, Gazze için ortaya çıkan gerçeklik bu gibi görünüyor. Netanyahu Filistin Yönetimi’nin Gazze’ye girmesini istediğini açıklarsa koalisyonunun çökmesi muhtemel. Şeridin askeri olarak yeniden işgal edilmesini desteklediğini ifade etmesi halinde ise ABD yönetiminin tepkisi hızlı ve sert olacak. Her ikisini de desteklemediğini ifade etmek İsrail Başbakanının her zaman olmayı sevdiği ve hep olduğu (en azından kitapları ve konuşmaları dışında) çatışma yöneticisi ve taktikçi kimliğine dönüşü sağlıyor. Ancak bu politikayı da açıktan savunamaz çünkü bu politika İsrail’in Gazze’deki İslamcılara karşı kazanmayı vadettiği “mutlak zafer” ile çelişiyor. Aslında bu yönelim, çok zayıflamış ama yok olmamış bir Hamas ile savaş öncesi statükoya dönüş gibi bir şeyi içeriyor. Bu, İsraillilerin eskiden ‘çimleri biçmek’ olarak adlandırdıkları duruma dönüştür. Bunun akıllıca bir yol olup olmadığı tamamen farklı bir tartışma konusu. Ancak kamuoyuna yapılan açıklamaları ve korkuluk argümanlarını bir kenara bırakırsak, İsrail’in gittiği yer burası gibi görünüyor.