Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını Mısır sınırındaki Refah’a doğru kaydırma gündemin Kahire-Tel Aviv ilişkilerini nasıl etkilediğine odaklanıyor:
***
Mısır ve İsrail Gazze sınırının kontrolü konusunda irade savaşına girdi
Bu savaşın sonucu, 1979’dan bu yana barış anlaşması bulunan iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini belirleyebilir.
AMR EMAM
Gazze’deki Filistinli sivil halka yönelik acımasız askeri saldırılarını ve açlıktan öldürme girişimi Sina’ya mülteci akını tehlikesini tetiklerken İsrail ile Mısır arasındaki gerilim giderek artıyor.
Mısır ve İsrail arasındaki gerilimin ne kadar süreceği, hangi tarafın daha önce pes edeceğine bağlı. Bu irade savaşının sonucu, 1979’dan bu yana barış anlaşması bulunan iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini belirleyebilir.
Ancak mevcut istikrarsız ortamda iki ülke arasında artan gerilim hissedilir boyutta. Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun telefonunu geri çevirdiği belirtildi.
İsrailli siyasetçiler ise Mısır’ın Sina ve Gazze Şeridi arasındaki sınır güvenliği konusunda işbirliği yapmadığını düşündükleri Kahire’ye yönelik eleştirilerini artırdı.
Mısır, İsrail’i, Gazze’ye hayati önem taşıyan yardımlara izin verilmesi ve bölgeye silah kaçakçılığı yapılması gibi bazı önemli çekişme noktalarında açıkça yalan söylemekle suçluyor.
Derin anlaşmazlık
İki taraf, İsrail’in Akdeniz’den Gazze’nin İsrail sınırına kadar uzanan ve Filistin topraklarını Mısır’dan ayıran 14 kilometrelik bir kara parçası olan Philadelphia Koridoru’nu işgal etme planı nedeniyle derin bir anlaşmazlığa kilitlenmiş durumda.
Mısır, İsrail ile 2005 yılında yapılan bir anlaşma uyarınca koridorun Mısır tarafındaki güvenliğini denetliyor. Aynı anlaşma, 2007’de Hamas’ın kıyı bölgesini ele geçirmesinden önce Filistin Yönetimi’nin Gazze tarafındaki bölgeyi kontrol etmesine olanak sağlıyordu.
İsrail’in Gazze’den çekilmesinin ardından imzalanan anlaşma, Mısır’ın sınırın kendi tarafında, sızma ve kaçakçılığı önlemekle görevli 750 sınır muhafızı konuşlandırmasına izin veriyor.
Bununla birlikte İsrail’in Gazze’nin etrafındaki çemberi daraltması ve Hamas’ın İsrail’e roket saldırılarını sürdürmesi, Filistinli grubun silah tedarikini nereden sağladığı sorusunu gündeme getiriyor.
Aralarında Netanyahu’nun da bulunduğu bazı İsrail kabine üyeleri bu tedarikin Gazze sınırındaki kaçakçılık tünelleri aracılığıyla Mısır’dan geldiğine inanıyor.
Netanyahu, 13 Ocak’ta Gazze’nin Mısır’la olan güney sınırını kapatılması gereken bir “delik” olarak tanımladı.
Suçlamalara öfkelenen Mısır 22 Ocak’ta bir açıklama yaparak Gazze’ye silah kaçakçılığının İsrail’den yapıldığını öne sürdü.
Kahire’deki gözlemciler, İsrail’in Philadelphia Koridoru’nu işgal etmeyi planlayarak Gazze’ye yönelik saldırısının bir sonraki aşamasına hazırlanmak istediğini düşünüyor: Gazze’nin güneyinde Mısır sınırına yakın Refah kentini kuşatmak.
Süveyş Kanalı Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Saeed al-Zoghbi, Majalla’ya yaptığı açıklamada “Koridor, Mısır ile Gazze arasındaki sınırda tarafsız bir bölge olmalı” dedi.
“İsrail bu bölgeyi kontrol ederek Mısır’ın gelecekte Gazze’de oynayabileceği rolü kontrol etmiş olacak ki bu da Mısır’ın egemenliğini ihlal eder” diye ekledi.
Zor elde edilen kazanımlar
Geçen on yıl içinde Mısır, Sina’nın güvenliğine hem can hem de mali açıdan büyük yatırımlar yaptı.
İslam Devleti’nin (IŞİD) Mısır’ın kuzeydoğusundaki bir koluna karşı verdiği mücadele kapsamında Sina ve Gazze arasındaki yüzlerce kaçakçılık tünelini imha etti. IŞİD teröristleri aynı tünelleri Gazze’den yeni asker ve silah tedarik etmek için kullandı.
Binlerce Mısırlı polis ve askerin IŞİD teröristleriyle savaşırken öldürülmesi, Mısır’ın İsrail’le de sınırı olan 60 bin kilometrekarelik Sina’yı terörden arındırma mücadelesine değerli bir insani boyut kattı.
Kahire’deki inanışa göre İsrail’in Sina’nın Gazze ile olan sınırını Filistin toprakları tarafında kontrol etmesinin Sina’daki güvenlik üzerinde etkileri olacak.
İsrail’in yoğun nüfuslu Filistin bölgesine uyguladığı abluka nedeniyle Gazze’ye tek giriş ve çıkış noktası Mısır.
İsrail’in Gazze’ye uyguladığı abluka Mısır’a özellikle de Mısır’ın Gazze ile olan iki sınır noktasının çoğu zaman insan ve mal giriş çıkışına açık olması nedeniyle Filistin’in bu bölgesindeki insanlar ve gruplar üzerinde nüfuz sağlıyor.
Ancak İsrail’in, Mısır’ın Gazze sınırını kontrol etmesi, Mısır’ın bu bölge üzerindeki etkisini ve dolayısıyla bugün Orta Doğu’nun temel meselelerinden biri olan Filistin-İsrail çatışmasındaki etkisini önemli ölçüde azaltacak.
Yerinden edilme korkusu
Mısır’ın İsrail’in Philadelphia Koridoru’nu kontrol etme isteğine duyduğu öfke, İsrail’in Gazze’yi etnik olarak temizleme planlarından duyduğu korkuyu artırıyor.
İsrail, Ekim ayı başında Filistin topraklarına yönelik operasyonunun başlamasından bu yana Gazze’nin 2 milyon 300 binlik Filistinli nüfusunu Sina’ya itme arzusunu gizlemedi.
Mısır ise böyle bir senaryoya müsamaha göstermeyeceğini birçok kez açıkça ifade etti. Mısır’ın bu tutumu, Gazze’yi nüfusundan arındırmanın Filistinlilerin devlet kurma hayallerini yok edeceği endişesinden kaynaklanıyor.
Sisi daha önce Filistinlilerin Gazze’den çıkarılmasını, işgal altındaki Batı Şeria’da yaşayanların Ürdün’e itilmesi için benzer bir girişimin izleyeceği konusunda uyarmıştı.
Mısır lideri 18 Ekim’de Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Kahire’de düzenlediği basın brifinginde “Bu, devleti olmayan bir halkın ortaya çıkmasına yol açacak” dedi.
Ancak bu, Mısır’ın Gazze halkının yerinden edilmesine karşı çıkmasının nedenlerinden yalnızca biri. Kahire toprak bütünlüğüne yönelik herhangi bir tehdit istemiyor.
Bu tür tehditler, Sina’nın İsrail işgalinden kurtarılması için yapılan 1973 savaşı da dahil Mısır ve İsrail arasında üç savaşa neden olmuştu.
Şok ve dehşet içinde
Mısır da Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’de gerçekleştirdiği saldırılara İsrail’in verdiği acımasız karşılık karşısında şok oldu ve dehşete düştü.
Mısır halkı gibi yetkililer de 27 binden fazla Filistinlinin toplu olarak katledilmesi ve Gazze’nin altyapısının neredeyse tamamen yok edilmesi karşısında öfke duyuyor. Sisi de İsrail’in vahşetini ve hayati önem taşıyan insani yardımların bölgeye girişini kısıtlamasını kınadığını ifade eden çok sayıda açıklama yaptı.
Mısırlılar dehşete düşmüş ve açlıktan ölmek üzere olan Filistin halkının son çare olarak kendi hayatlarını ve çocuklarının hayatlarını kurtarmak için sınıra akın etmesinden endişe ediyor.
Kahire Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Akram Badr-Eddin Majalla’ya yaptığı açıklamada, “İsrail, Mısır ve uluslararası toplumun karşı çıkmasına rağmen Gazze halkını Mısır’a kaçmaya zorlama girişimini sürdürüyor” dedi.
İsrail’in Gazze’deki niyet ve eylemlerine duyulan öfkeye rağmen Kahire ve Tel Aviv arasında doğrudan bir çatışma beklenmiyor çünkü iki taraf da 1979’da imzalanan barış anlaşmasını korumak istiyor.
İsrail ve Mısır güvenlik ve istihbarat konularında yakın işbirliği içinde ve Doğu Akdeniz bölgesindeki doğal gaz üreticileri ve tüketicilerinden oluşan OPEC benzeri bir grubun parçası.
Filistin’in devlet olma haklarının güçlü bir destekçisi olan Mısır’ın da bu hakların sürekli takibine yardımcı olmak için Tel Aviv’le ilişkilerini sürdürmesi ve kozlarını elinde tutması gerekiyor.
İsrail’in Philadelphia’yı ele geçirmesi, iki ülke arasında 2005 yılında imzalanan bir anlaşmanın açıkça ihlali anlamına gelecek ve Sina’nın İsrail ve Gazze Şeridi ile olan kuzey sınırı boyunca askerden arındırılmış bir bölge oluşturulmasını öngören 1979 tarihli barış anlaşmasının ruhuna da aykırı olacaktır.
Bu ihlalin gerçekleşmesi halinde Mısır, Sina’nın kuzey sınırı boyunca asker konuşlandırmasını artırabilir ki mevcut anlaşma buna izin vermiyor.
Ancak Kahire’deki üst düzey hükümet yetkilileri, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun günlerinin sayılı olduğuna inandıkları için Mısır muhtemelen bu zamanı bekleyebilir.
Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümeti giderek dünyaya, sorumsuz radikaller grubu olarak görünüyor ve bölgeyi kimseye yarar sağlamayan ve yayılan bir savaşa sürüklüyor.
İsrail’de siyasi bir değişim olması durumunda, daha merkezci bir hükümetin iktidara gelmesi veya mevcut hükümetin işbirliğine ve bölgesel sükûneti yeniden tesis etmeye hazır olduğunu göstermesi durumunda, iki ülke arasındaki ilişkiler normale dönebilir.