Aşağıdaki epey uzun yazı, 18 Ağustos’ta Rusya Dışişleri Bakanlığı resmi yayın organı “Mejdunarodnaya jizn” (The International Affairs) internet sitesinde yayınlandı. Bu tür yazılarda adetten olduğu gibi, “yazarın görüşleri editörün görüşleriyle örtüşmeyebilir” notu düşülerek.
Kişisel olarak ben, yazıdaki bazı noktaların eksik ve yetersiz olduğunu düşünüyorum; ama bu (resmi bir diplomasi dergisi için) şaşılacak kadar doğrudan, dolambaçsız yazının önemini azaltmıyor.
Rusya’da savaş ve çatışmaya ilişkin resmi ve yarı resmi jargonu bilmeyen okur, bu dolambaçsızlığı hissetmekte güçlük çekebilir. Çatışmayı sınırlı gösteren “özel askeri harekât” ifadesi bu jargonun ayrılmaz parçasıdır. Oysa yazıda, bunun yerine en genelde “savaş” denilmekte oluşu, çatışmanın hissedilen biçiminin değişmekte olduğuna da yorulmalı.
Yazı, yeni bir “Minsk”e kategorik olarak karşı. Eğer bir şeye karşıysanız, bu, o şeye yönelik bir eğilimin var olduğu anlamına gelir. Buna karşı olduğunuzu bildirdiğiniz platform Rusya’nın üç temel devlet organından Dışişleri ise (diğerleri Savunma Bakanlığı ve Başkanlık İdaresi) bu da açıkça siyasi bir tutum beyanı demektir.
* * *
Barış zamanı değil
Denis Baturin
Muhtelif mütareke seçenekleri, ateşkes şartları, görüşmelere başlama şartları yabancı medyada sık sık yer alıyor ve batılı siyasetçiler ve görevliler tarafından da ortalığa saçılıyor.
Bunların sonuncusu NATO genel sekreterinin özel kalem müdürü Stian Jenssen tarafından açıklandı: Bence çözüm, Ukrayna’nın topraklarından vazgeçmesi ve bunun karşılığında NATO üyeliği alması olabilir.” Jenssen’in Norveç’te yayınlanan Verdens Gang’da yer alan sözleri böyleydi. Jenssen, Ukrayna’nın askeri bloğa gelecekteki üyeliği konusunda da önemli ilerlemeler olduğunu vurguladı. Bu bağlamda kimi bölgelerin Rusya’ya bırakılmasının çatışan taraflar arasında uzlaşmaya yönelik olası yollardan biri olabileceğini belirtti. Kalem müdürü, toprak verilmesi meselesinin NATO’da da gündeme geldiğini ekledi. Jenssen’e göre herkes doğu Avrupa’da askeri bir çatışmanın tekrar edilmemesinden yana.
NATO yetkilisinin sözleri bir bomba etkisi yarattı. Ukrayna Yüksek Rada’da “Halkın Hizmetkârı” grubu lideri David Arahamiya şöyle dedi: “Topraklarımızdan neye karşılık olursa olsun vazgeçmek üzerine yapılan konuşmalar ancak saldırganlığı cesaretlendirir. … Topraklardan vazgeçilmesi savaşın sonu anlamına gelmez. Bu, yerkürenin başka noktalarında yeni çatışmaları garanti eder.”
Ukrayna başkanlık ofisi başkanı müsteşarı Mihail Podolyak’ın yorumu da kayda düştü: Ukrayna NATO üyeliğine karşılık toprak takası yapmayacak: “NATO şemsiyesine karşılık toprak vermek mi? Tuhaf. Yani bilinçli olarak demokrasiyi kaybetmeye … uluslararası hukuku yok etmeye ve savaşı da kaçınılmaz olarak diğer nesillere devretmek.” Potodyak, X’te (eski Twitter) böyle yazdı. Podolyak’a göre NATO’nun Rusya’ya toprak verilmesinden değil Ukrayna’ya silah sevkiyatını hızlandırmaktan bahsetmesi gerek.
ABD’nin Avrupa ordusu eski komutanı General Ben Hodges ise, Ukrayna’nın Rusya’ya toprak vermesi fikrinin “korkunç” ve “tehlikeli” bir teklif olduğunu söyledi. Dahası, general Kırım üzerinde de durdu, Kırım’ın Ukrayna için, esas olarak da NATO için stratejik önemini belirtti: “Bu korkunç bir fikir. … Ukrayna’nın ülkesinin hangi kısmından vazgeçmesi gerektiğini uzun uzun ve ısrarla düşünmesi gerek. Demek istediğim, Kırım’ı mı Rusya’ya bırakacak? Ukrayna’da düşünmeyi bilen herkes bunun son derece tehlikeli olduğunu, Rusya’nın hiçbir mutabakata uymayacağını bilir. Rusya Kırım’ı işgal altında tutarken Ukrayna’nın ekonomisini imar etmesi son derece güç olacaktır. Bu, limanlarındaki gemilerin seyrüseferini allak bullak edebilir. Yani bu korkunç bir teklif. Bence, Ukrayna’nın Kırım’dan vazgeçmesi gerektiğini kabul eden insanlar haritaya bakmalı ve bir tarih ders kitabı okumalı, bu nedenle ben bunda Ukrayna için hiçbir artı görmüyorum.” Hodges’in sözlerini yorumsuz bırakmak güç. Gerçekten de bizatihi generalin haritaya bakması ve bir tarih ders kitabı okuması gerek, Ukrayna ortaya çıkmazdan çok öncesinden beri Rusya İmparatorluğu’nun parçası olmuş Kırım’ın Rusya için varoluşsal önemini anlamayan herkes de öyle yapmalı.
NATO memuru Jenssen dört yandan tepkiler aldıktan sonra geri vitese taktı: “Bu konudaki görüşüm [Ukrayna’nın NATO üyeliğine karşılık toprak vermesi] Ukrayna’nın geleceğine dair olası senaryolar üzerine çok daha geniş bir tartışmanın parçasıydı ve ben bunu ifade etmemeliydim. Bu doğru olmadı.”
NATO’dan da, Kiev’in ittifaka katılması meselesindeki tutumlarının değişmediği açıklaması yapıldı: blok, “sürdürülebilir bir barış” için Ukrayna’yı desteklemeye devam edecek.
“Sürdürülebilir bir barışın” ne olduğunu NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg açıkladı: “Ukrayna savaşı kazanana kadar NATO onu destekleyecek.” İttifakın genel sekreteri bir kez daha “barış savaştır” demiş oluyor. Ukrayna’ya bir silah-devlet, savaş meydanında yenmenin mümkün olmayacağı Rusya ile cepheleşmede NATO’nun vekil kuvveti rolü verildi; ama batı ümidini kaybetmiyor, Moskova’nın gücünü iktisadi yaptırımlarla zayıflatmaya çalışıyor ve Rusya’da iktidar değişikliği bekliyor. Yani mesele hiç de Ukrayna’da ne olduğu değil; mesele Rusya ile cepheleşme.
Ancak (ilginçtir) Kırım bağlamında görüşmelere hazır olunduğuna dair laflar da devam ediyordu. Fransa eski devlet başkanı, Nicolas Sarkozy, Kırım’ın Rusya toprağı olduğunu, Kırım’da yaşayanların kendilerini Rus saydıklarını, Kırım’ın Ukrayna bünyesine dönmesiyle ilgili konuşmaların illüzyon olduğunu söyledi. “1954’e kadar Rusya’nın olan ve nüfusun çoğunluğunun kendini halen Rus saydığı Kırım topraklarından söz edildiğinde, bence, [yarımadanın] herhangi bir şekilde geri dönüşü sadece illüzyondur.” Sarkozy’nin Figaro’ya verdiği beyanat böyleydi. Ancak Sarkozy, “mevcut durumu teyit etmek için” “uluslararası toplumun gözlemi altında bir referandumun” zaruri olduğunu da söylüyor. Sarkozy, bundan başka, eğer Ukrayna “dondurulmuş bir çatışma” istemiyorsa “bu toprakların Ukrayna’ya dönmesi meselesini nihai ve şeffaf biçimde” kapatmak için Rusya’nın yeni bölgelerinde de benzer referandumlar yapılması fikrini ifade etti. Sarkozy başkanlıktan ayrıldığından beri durumu epey kötü takip etmiş: Vladimir Putin bu tür beyanatlara karşı birkaç defa, “Kırım meselesinin kapanmış olduğu”, keza yapılan referandumların da yeterli olduğu cevabını vermişti.
Hodges de Sarkozy de Kırım’ı görüşme bağlamına soktular. Bu çerçevede tek bir günün olaylarına bakalım. 12 Ağustos’ta Rusya hava savunma sistemleri Kırım köprüsünü hedef alan üç füzeyi vurdular. Aynı gün hava savunma ve radyo-elektronik muharebe sistemleri tarafından 20 dron da vuruldu ve düşürüldü.
Bu hem batının bariz durumunu hem de Kiev’in çıkış yolu arayışını ortaya koyuyor. Durum şöyle. Karşı taarruzun bozgununu Moskva-City’den Kırım köprüsüne ve Sivastopol’e, yeni topraklara ve sınır bölgelerine Rusya topraklarına füze saldırılarıyla telafi etmeye çalışıyorlar. Bütün bunları peşi sıra medya başarıları ve batıyla askeri-teknik işbirliği dilenciliği biçiminde faaliyet için bahaneler takip ediyor. Bunu batıda da itiraf ediyorlar. The Guardian şöyle yazıyor: “Kiev muharebe meydanındaki başarısızlıklar yüzünden Rusya Federasyonu’na dronlarla saldırılar yapıyor. Ukrayna savunma bakanlığındaki kaynaklarımız, bu tür saldırıların başlıca amaçlarından birinin Rusyalılar üzerinde psikolojik etkide bulunmak olduğunu açıklıyorlar. Ancak bu strateji işlemiyor; saldırı girişimleri Rusya’da yaşayanların özel askeri harekâta yaklaşımları üzerinde belirgin bir etkide bulunmadı, insanlar bunları görmezden geliyorlar.”
Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitriy Kuleba da bunu teyit ediyor (Cidde’deki zirveye Çin’in de katılması sebebiyle Ukrayna’nın Rusya’ya karşı diplomatik ve, ona göre şimdilik sadece diplomatik zaferinin kehanetinde bulunan bu “yüksek profesyonel”): “Ukrayna’yı zorlu bir güz bekliyor, çünkü uluslararası toplum çatışmanın bitirilmesine dair görüşmelerin yürütülmesi zaruretine gitgide daha fazla eğilim gösteriyor.”
Kuleba’nın açıklamasından, Kiev’in savaşa devam etmeye hazır olduğu, ancak batı nezdinde “uluslararası toplumun” yorulmaya başladığı sonucu çıkıyor. Kuleba yorulmamış; Ukrayna yorulmuş, batı da Ukraynalı yetkililere şu fikri telkin etmeye başlıyor: “Ukrayna’nın kayıpları ölü ve yaralı olarak 150 bin askeri personeli aştı. The New York Times, batılı görevlilerin ve analistlerin değerlendirmelerine atıfta bulunarak böyle yazıyor.”
Bu, bir dizi planı kapsayan bir oyun. Kimse Rusya’ya karşı Ukrayna cephesini kapatmaya niyetli değil. Sadece, Minsk mutabakatlarında olduğu gibi nefeslenmeleri gerek; Ukrayna’nın olduğu gibi kendi kaynaklarını da yeniden yüklemek ve tamamlamak için zaman kazanmak istiyorlar. Bu, hububat anlaşmasındaki gibi bir hile olacak. Batı gerçek bir barışa hazır değil, Ukrayna da öyle; ve bu, onları yeni gerçekliği kabul etmeleri için hazırlamaya devam etmek gerektiği anlamına geliyor.
Bunun ne demek olduğunu Yevgeniy Norin “[Çatışmanın] Dondurulması Serabı” başlıklı makalesinde esas olarak serimlemiş. Ukrayna’nın barışa yaklaşımlarına dair tarihi tecrübe (Minsk mutabakatları vakıası) şöyle: “Ukrayna’yı ilgilendiren kesinkes bir barış değil, kendi zaferiydi. [Minsk mutabakatlarından söz ediyor. — Yazarın notu.] Şunu sürekli akılda tutmak gerek: bütün bu çatışma boyunca Ukrayna barıştan sadece kendi askeri zaferini anladı. Şu anda da buna dayanıyor.”
Kiev’in bu davranışı, sayısız gerçek olay ve Stoltenberg’ın açıklamalarıyla teyit edilen bir savaş ve barış mantığıyla da tamamen örtüşüyor. Makalede, “Minsk mutabakatlarının temel probleminin, mütarekenin Ukrayna’yı un ufak eden ve Rusya ile batıyı da içine çeken çatışmanın gerçek çelişkilerinin çözümüne imkân vermemesi” olduğu belirtiliyor. Mevcut çatışmayı dondurmaya yönelik her tür düşüncenin gerçek problemi, savaşı başlatan gerçek çelişkileri hiçbir şekilde çözmemekte oluşu. Rusya’nın durumu ve onun çağdaş dünyadaki geleceği kayboluyor. Batı mutabakatı, genel olarak, Rusya’nın ne bir statüsünün ne de geleceğinin olduğu ve Avrupa’ya açılan bütün pencerelerin sımsıkı kapatılması gerektiği şeklinde.
Rusya yönetiminin çatışmanın çözümü yerine dondurulması anlayışına dayanan eylemleri ancak bir moladır ve bunun arkasından yeni bir tırmanış gelecektir. Alıntılanan makalenin yazarı olan uzman, şu sonuçlara varıyor: “Eğer tam bir ustalık sergilenebilir ve problemin gerçek çözümü bulunabilirse çatışma kökten, yeni bir dünya mimarisiyle sonuca bağlanmalıdır. Bu masadan ayrıntılı ve net bir kararla kalkılmalıdır. Yahut en azından taraflardan biri masadan hiç kalkmamalıdır. … Ama mola bir son değildir. Bu savaş yeni bir ‘Minsk’ ile bitemez. Ancak zaferle bitebilir. Ve barışla.”
Epey sert, ama yerinde bir görüş. Ukrayna’nın karşı taarruzunun bozgunu tarafların potansiyelleri meselesini de aydınlattı; tarafların (Rusya’nın ve bizim karşımızda bulunan Ukrayna ve batının) hedefleri ise matematik sabitler olarak kalmaya devam ediyor.
NATO’nun kaynakları. İttifak bütün gücüne rağmen batı askeri-sınai kompleksinin ışıltısını ve sefaletini, cepheleşmenin temposuna olan hazırlıksızlığını, geniş bir askeri faaliyet alanında yoğun konvansiyonel cepheleşmeye yönelik savaş düzenlerinin uygulanamazlığını gösterdi: “NATO askeri komite şefi Amiral Bauer’in, Ukrayna için yeni savunma planlarının hayata geçirilmesinin (F-16’ların gönderilmesi dahil) uzun yıllar alacağına dair karanlık kehanetleri, NATO’nun bu savaşta karşılaştığı başlıca problemi de ortaya koyuyor. Problem, sanayinin seferberlik potansiyelinin açığa çıkmış olan eksikliğinde ve bu potansiyelin hızla yeniden yaratılmasının imkânsızlığında yatıyor.” Batıdaki sınai seferberlik çarkının dönmesi ve bu istikametteki harcamalarda artış “Avrupa’nın tüm sosyal alanını kendi altına gömüyor; bu sosyal gerilimde daha önce görülmemiş bir tırmanışa yol açacaktır ve bu gerilim devam ederken de geçtiğimiz günlerde Fransa’da yaşanan olaylar medeni bir parlamento tartışması gibi görünecektir.” Böyle bir seferberliğin olmayışı ise ileride Ukrayna’ya silah sevkiyatının kısılması anlamına gelir. Rusya pek çok sektörde ve işletmede seferberlik gücünü korudu; bu şimdi muhtelif başarılarla işliyor ve normal bir çalışma düzenine geçiyor: “Problemleri küçültmek doğru değil, bunlar çok fazla, bilhassa da elektronik ve ilgili sektörlerde, ama bunlar bizim dünyamızda mesela tank fabrikası olmamasından daha kolaylıkla çözülür.”
Ukrayna’nın ise kaynağı yok. Bunlar ya savaşın ilk aylarında yandılar, ya da depo, üs, ambar, altyapı yerlerine yapılan füze saldırılarıyla vuruldular. Ukrayna’nın kaynakları temas hattına tekerlekler üzerinde ulaştırılan batı silah ve mühimmatı. Tamamen Ukrayna kaynağı olan tek şey insan. Rengârenk bir paralı asker kolordusu hesaba katılmamalı; çatışma bu ölçeğin çok üzerinde. Bu nedenle Kiev’de dördüncü seferberlik dalgası üzerine konuşuyorlar şimdilerde. Rada milli güvenlik, savunma ve istihbarat komitesi başkan yardımcısı Yegor Çernev, Ukrayna’da dört “dalga” olması öngörülen bir seferberlik olduğunu söylemişti. Şimdilik bütün erkeklere celp çıkarma zorunluluğu yok, ama bu ortaya çıkarsa herkes savaşa gidecek. “Ancak bugün bu seçeneği konuşmuyoruz. Rusyalıları Ukrayna’nın doğu ve güneyinde tutmak için kaynaklarımız var.” Son sözler, öncesinde söylenenleri biraz yumuşatma girişimi sayılabilir. Ukrayna’daki seferberliğin durumunu bildiklerinden, sıradaki “mucize silaha” zincirlenmiş “Bin Yıllık Ukrayna” savunucuları da çok yakında cephelerde boy gösterecekler.
Çağdaş Ukrayna görüşme yürütemez. Devlet ideolojisi, siyasi sınıf, toplum, enformasyon alanı ve kültür… bütün bunlar Rusya ve Rus dünyasıyla her tezahüründe, her alanda ve her zaman cepheleşmeye yönelik. Bu sonuncusu tarihin yeniden yazılması ve çarpıtılmasıyla, keza Rusya’nın geleceğine dair vizyoner egzersizlerle ilgili; bunun bir örneği, Ukrayna Başkanlık Ofisi başkan yardımcısı müsteşarı Mihail Podolyak’ın ifadeleridir. Kendisi “Rusya’nın yerinde birçok devlet görüyor ve Rusya bayrağının beyaz bayrak olacağını” görüyormuş. Böyle hevesler.
Görüşme yürütecek gücü ve iradesi olmayan, buna hazır olmayan, Ukrayna; milli ve devlet çapında bir felaket hissi hem siyasetçilerde hem de toplumda mevcut, ama bunun kaçınılmazlığına dair henüz bir farkındalık yok. Bu, Rusya için, özel askeri harekâtın hedeflerine henüz erişilmedi anlamına geliyor. Bu, batı için, çatışmanın şişirilmesi ve desteklenmesi anlamına geliyor. Batıdan gelen silah partileri (bu mikro partiler) ancak bu işi görebilir: çatışmanın, Ukrayna’nın askeri potansiyelini Rusya’ya direniş göstermeye yetecek seviyede korunması yoluyla devamı.