DÜNYA BASINI

Rusya’nın Hamas ile ilişkisi ve Moskova’nın hesapları

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Hamas’ın işgal altındaki topraklara Gazze Şeridi’nden başlattığı “Aksa Tufanı” saldırısına dair Rusya’dan itidal çağrılarından daha kapsamlı yorum ve mesajlar gelmedi. Nitekim 22 Şubat 2022’den bu yana Moskova ile Tel Aviv, Ukrayna’ya silah tedariki konusunda yer yer (Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un “Hitler’in Yahudi kökleri de vardı” gafı hatırlanacaktır) didişmeler yaşadı. Bunlar resmi ağızdan dile getirilmese de gerçekti ve şimdi, Gazze Şeridi etrafındaki durum, Rusya’da nasıl reaksiyon gösterileceği konusunda kafa karışıklığı yaratmışa benziyor.

Lavrov’un bu kadar sert konuşmasının gerekçesi, göründüğü kadarıyla Tel Aviv’in İsrailli paralı askerlerin Ukrayna’ya gidişine göz yummasıydı. Nitekim bu anımsatmayı Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova da yaptı.

Rusya ile kurulan ortaklık, İsrail’e S-300 bariyerine takılmadan Suriye topraklarında rahat rahat saldırılar düzenlemesine olanak verirken, Ukrayna konusunda da iyi niyet göstergesi olarak sessiz kalmasını sağladı.

Ve Rusya-İran ilişkilerinin son zamanlardaki gelişimi — İran’ın Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru (NSTC) üzerindeki hakimiyeti nedeniyle Moskova’nın Tahran’a olan ihtiyacının artması — Tel Aviv’in açısından ciddi bir baş ağrısı. Dolayısıyla Tel Aviv, bugünlerde Moskova’nın çıkarlarını ekstradan dikkate almak zorunda.

Rusya’nın her iki ortağı dengelemeye çalışarak Suriye’de İran’ın hakkını yedirirken bugünlerde Tahran’a yaklaşması Tel Aviv’de ciddi korkulara yol açtı. Nihayetinde İsrail, akıllıca davranarak Kiev’e insani yardım ve yüzeysel siyasi destekten başka bir şey vermemeyi seçti.

Kısacası Tel Aviv, Ukrayna’da Moskova’nın kırmızı çizgisini aşmasının, Kremlin’i İran’a Suriye’de İsrail’e vekaleten saldırması için açık yetki vermeye teşvik edebileceğini anladı.


Rusya’nın Hamas ile ilişkisi ve Putin’in küresel hesapları

Anna Borşçevskaya

Al Majalla

6 Kasım 2023

Moskova’nın 7 Ekim’deki Hamas saldırısından haberdar olduğuna dair bir kanıt yok ama Putin, Batı’nın dikkatini Ukrayna’daki savaştan uzaklaştırmak da dahil olmak üzere ortaya çıkan kaostan faydalanıyor.

Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırı sonucunda en az 16 Rus vatandaşı hayatını kaybetti ancak Moskova, Hamas’ı doğrudan kınamadı. Kremlin bazı barışçıl siyasi muhaliflerini terörist olarak nitelendirirken Hamas’a bu sıfatı vermedi.

Bunun yerine Devlet Başkanı Vladimir Putin, mevcut Orta Doğu krizinden ABD politikalarını sorumlu tuttu. İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukayı Nazi Almanya’sının Leningrad’ı kuşatmasına benzetti ki bu Rusya tarihindeki en travmatik hadiselerden biri.

Bu bağlamda Putin, İsrail ve Filistinliler arasında arabuluculuk yapmayı teklif ederken, Rus basınında yer alan haberlere göre Hamas, Putin’in İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin tutumunu övdü.

Rusya’nın Hamas ile uzun süredir devam eden ve iyi belgelenmiş bir ilişkisi var.

Yine de Moskova’nın Hamas saldırısına verdiği tepki, Putin’in haziran ayında çok kutuplu bir dünya lehine sona ermekte olan “çirkin neo kolonyal sistem” olduğunu iddia ettiği ABD liderliğindeki liberal dünya düzenini aşındırmaya çalışırken Küresel Güney ile daha açık bir şekilde hizalandığını gösteriyor.

Hamas ile uzun soluklu ilişki

Soğuk Savaş boyunca Sovyetler Birliği, Orta Doğu’ya katı bir ideolojik mercekle yaklaştı. Sovyet güvenlik teşkilatı KGB, İsrail’in yok edilmesini birincil hedef olarak gören örgütler de dahil olmak üzere bölgedeki Batı karşıtı terörist ve militan grupları finanse etti, eğitti, danışmanlık yaptı ve donattı.

Sovyetler Birliği’nin 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan Ekim 1991’e, yani SSCB’nin varlığının sona ermesinden yaklaşık iki ay öncesine kadar İsrail ile hiçbir diplomatik ilişkisi olmadı.

1990’lar ve 2000’ler boyunca Rus hükümeti daha esnek bir yaklaşım benimsedi. İsrail ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştı, kendisini arabulucu olarak tanımladı, Dörtlü’ye katıldı ve Hamas’ın terör eylemlerini kınadı.

Yine de Hamas’ı terör örgütü olarak nitelendirmedi. Şubat 2006’da Putin, Hamas’ın El Fetih’e karşı kazandığı parlamento seçim zaferinin ardından dönemin lideri Halid Meşal’i Moskova’ya davet etti.

Daha sonra Hamas, Moskova’yı desteği için övdü. Meşruiyetin tanınması onlar için önemliydi. Aynı yılın mart ayındaki ziyareti sırasında Meşal, Rus Rossiyskaya Gazeta gazetesine verdiği demeçte “Dünya başkentlerini ziyaret edeceğimiz günün geleceğinin hep farkındaydık,” dedi.

Ağustos 2006’da Kazan’da konuşan dönemin Rusya Dışişleri Bakanı Yevgeniy Primakov’un Hamas’ı insani bir örgüt olarak gördüğünü ancak terör eylemleri gerçekleştiren militan bir kanadı olduğunu da kabul ettiğini söylediği bildirildi. O tarihten bu yana Hamas’tan Rusya’ya başka ziyaretler de gerçekleşti ve 2010 yılında Meşal, dönemin Başbakanı Dimitriy Medvedev ile bir araya geldi.

Rus yetkililer Hamas ile iyi ilişkilere ihtiyaç duymalarının iki nedeni olduğunu belirttiler. Birincisi, Gazze’de az sayıda, belki de birkaç yüz Rusya vatandaşı yaşıyor ve Rusya Dışişleri Bakanlığının himayesindeki Kalinka Rus kültür merkezi çalışıyordu.

Ancak pratikte Rus kültür merkezlerinin istihbarat paravanı olarak hizmet verdiği biliniyor. Filistinli politikacılar ise Moskova’yı ABD’ye karşı bir denge unsuru olarak görüyorlardı.

Suriye’de 2011 yılında patlak veren uzun iç savaş sırasında Hamas, Beşar Esad’a karşı çıksa da Rusya’nın Hamas’a dönük tutumu Suriye rejimini desteklemesine rağmen değişmedi.

Örneğin Kasım 2015’te Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, Rusya’nın Hamas’ı (ya da Hizbullah’ı) terör örgütü olarak görmediğini yineledi. Hamas liderleri Eylül 2022’de Tataristan’ın başkenti Kazan’a, bu yılın mart ve eylül aylarında da Moskova’ya gittiler.

Rusya Dışişleri Bakanlığı’na göre mart ayındaki toplantıda “Rusya’nın Filistin sorununa adil bir çözüm bulunmasını destekleyen değişmez tutumuna değinildi.” Hamas (ve İranlı) yetkililer, en son 26 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısının ardından Moskova’daydı.

Malzeme tedariki

Rus yapımı silahlar yıllardır Hamas’ın eline geçiyordu. Mayıs 2021’de Hamas’ın üst düzey lideri Usame Hamdan, Rusya’nın araştırmacı gazetesi Novaya Gazeta’ya mülakat verdi.

“Hamas, İsrail’e saldırmak için kullandığı bu kadar çok sayıda Rus yapımı roketi nereden buldu?” şeklindeki bir soruya cevaben şunları söyledi: “Bence Rus halkı, dünyanın mazlum halklarına kendilerini savunabilecekleri silahlar verdikleri için gurur duymalı. Bu silahlar bölgemize 60’lı ve 70’li yıllarda gönderilmişti.”

Putin’in Rusya’sı ise en azından Hamas’a maddi destek sağladı. Wall Street Journal’ın 13 Ekim tarihli haberine göre, Hamas bağlantılı terör örgütleri Rusya’nın kripto para borsalarını kullanarak Batı yaptırımlarını aşmanın yollarını buldular.

Ukrayna Ulusal Direniş Merkezi, paramiliter grup Vagner mensuplarının Hamas militanlarının “saldırı taktikleri ve araçlara ve diğer hedeflere patlayıcı madde atmak için küçük insansız hava araçlarının kullanımı” konusundaki eğitimlerine katıldıklarını öne sürdü.

Ukrayna Askeri İstihbarat Şefi Kirill Budanov, Rusya’nın son dönemde Hamas’a silah sağladığını söyledi ama bu iddialara ilişkin kanıt sunmadı.

Üst düzey Hamas yetkilisi Ali Bereke, Rusya’nın ana propaganda kanalı RT’de yayımlanan mülakatında Hamas’ın Rusya’dan Kalaşnikof mermisi üretmek için lisans aldığını ve Rusya’nın Hamas’a “sempati duyduğunu” dile getirdi. Ayrıca Hamas’ın saldırısının Rusya’nın askeri akademilerinde öğretileceğini iddia etti.

Moskova’nın küresel hesapları

Moskova’nın 7 Ekim saldırısına karıştığına ya da bunu bilip görmezden geldiğine dair doğrudan bir kanıt yok. Fakat Putin, Batı’nın dikkatini Ukrayna’daki savaştan uzaklaştırmak da dahil, ortaya çıkan kaostan faydalanıyor.

ABD kuvvetlerine karşı siber operasyonlar, dezenformasyon kampanyaları ve Orta Doğu’daki diğer Amerikan karşıtı aktörleri desteklemek için Vagner’in kullanılması da dahil olmak üzere bu durumu daha da kötüleştirme fırsatını kullanması muhtemel.

Son olarak Hamas’ın bir RT muhabirine Gazze Metrosu olarak adlandırılan tünel ağına erişim izni verdiği bildirildi. Bu durum Kremlin’in Arap izleyicilere dönük anlatıyı Rusya’nın devlet hedeflerine uyacak şekilde şekillendirmek için ek fırsatlara sahip olacağını gösteriyor.

Daha önce Putin, Ukrayna’ya gönderilmesi planlanan Batı menşeli silahların karaborsa yoluyla Orta Doğu’ya ulaştığını öne sürmüştü. Putin bunun, İsrail’in Filistinlilere karşı Batı silahlarını kullandığını öne sürerek Arap izleyicilerin algılarını şekillendirmeye —Ukrayna konusunda Rusya’nın yanında, İsrail’e verdiği destek konusunda ise Batı’nın karşısında yer almaya— dönük bir çaba olduğunu ifade etti.

Putin’in Rusya’nın İsrail ile ilişkilerini uzun süre bizzat geliştirdikten ve tüm taraflarla konuşabilen bir Orta Doğu arabulucusu imajını tehlikeye attıktan sonra şimdi Hamas’ın yanında bu kadar açık bir şekilde yer alması bazılarını şaşırtabilir.

Ancak gerçek şu ki Kremlin, dünya meselelerine sıfır toplamlı dar bir prizmadan bakıyor: Rusya’nın kazanması için ABD ve Batı’nın kaybetmesi gerekiyor. Bu küresel bir vizyon, ABD liderliğindeki liberal dünya düzenine bir meydan okuma ve Putin bunu en açık şekilde Ukrayna’yı işgal ederek ortaya koydu; Putin, bu savaşı Batı ile varoluşsal bir savaş olarak görüyor.

Kendisini bir arabulucu olarak gösterme çabası ne olursa olsun, Orta Doğu’daki Amerikan karşıtı güçlere her zaman daha yakın durdu. Bu eğilim, Ukrayna’yı işgal ettikten sonra hızlandı ve daha belirgin hale geldi.

Elbette İsrail ve Hamas arasındaki çatışmanın tırmanması ve diğer ülkelere sıçraması halinde Putin için riskler ve zorluklar var, ancak Putin daha önce de ideal olmayan koşullarda hareket etti. Daha da önemlisi, hesaplarını değiştirecek kadar yüksek bir bedel ödemedi.

İşgalden bir buçuk yıl sonra Rusya küresel tecritten kaçındı. Moskova’nın savaşa ilişkin söylemi Batı dışında da yankı buldu ve yaptırımların etkilerini hafifletme konusunda Batı dışında yollar bulabildi.

Rusya alternatif dünya düzeni vizyonunu hayata geçirmek için Küresel Güney ile yakınlaştıkça, Batı’da Ukrayna’dan kaynaklanan dikkat dağınıklığından, Orta Doğu’da Amerikan karşıtlığının yükselişinden ve Amerikan karşıtı güçlerin güçlenmesinden kendisi için düşük bir maliyetle faydalanmaya çalışacaktır. Başka bir deyişle, doğrudan ya da vekilleri aracılığıyla Batı ile gerilimi tırmandırmaya çalışacaktır.

ABD, Batılı olmayan ortaklarını Rusya’nın dünya düzeni vizyonunun kaybeden bir vizyon olduğuna ikna etmek için daha fazlasını yapmalı ve Putin’in stratejik hesaplarını değiştirecek şekilde Moskova’ya nasıl maliyetler yükleyeceği —Batı ile gerginleşmenin maliyetinin faydalarından daha ağır bastığı— konusunda yaratıcı bir şekilde düşünmeli.

Çok Okunanlar

Exit mobile version