DÜNYA BASINI

“Sahel’deki Batı karşıtı isyan dalgasında başrol Nijer’de”

Yayınlanma

Eski Fransız sömürgesi Nijer’deki darbeyi büyük güçlerin Afrika’daki güç mücadelesi üzerinden okuma eğilimi hâkim. Ancak Nijer, darbe yaşayan ilk Afrika ülkesi olmadığı gibi güç mücadelesinin yaşandığı tek ülke de değil. Sahel bölgesinde Batı’nın son kalesi olarak görülmesi burada yaşanan Batı özellikle de Fransa karşıtı darbenin, geçen üç yıl içinde diğer ülkelerde yaşanan darbelerden daha fazla yankı uyandırmasının bir nedeni gibi duruyor.

İtalyan gazeteci, yazar Thomas Fazi, Nijer’i darbeye götüren iç dinamikleri, Fransız karşıtlığının tarihsel ve güncel nedenleri açıklayan bir analiz kaleme aldı. Analiz, Fransa’nın diğer emperyal güçlerden farklı olarak dekolonizasyon sürecinden sağ çıktığını ve büyük oranda sömürge para birimi CFA frangı üzerinden eski sömürgelerindeki etkisini günümüze kadar sürdürdüğünü belirtiyor.  

Rusya, Çin ve Batı’nın, “bu muazzam kaynak zengini, genç kıta üzerinde nüfuz mücadelesini” de görmezden gelmeyen Faizi, yine de Nijer ve diğer Sahel ülkelerindeki Batı karşıtı eğilimin yakın zamandaki yabancı etkisinden çok, uzun süredir devam eden yeni sömürgecilik uygulamalarına karşı tarihsel şikayetlerle ilgili olduğu görüşünde. Fazi, yaşanan sürecin “Afrika’da ellili ve altmışlı yıllarda başlayan dekolonizasyon sürecini tamamlamayı amaçlayan ikinci bir ulusal kurtuluş hareketi” olduğunu düşünüyor.

İngiliz haber ve analiz sitesi UnHeard’de yayınlanan analizi dikkatinize sunuyoruz. Dipnotlar bize aittir.

***

Nijer ve Fransa İmparatorluğu’nun çöküşü

Batı müdahalesi yakında geri tepebilir

Thomas Fazi 

Önce Mali vardı; sonra Burkina Faso geldi. Bugün ise Sahel’i kasıp kavuran Batı karşıtı isyan destanında başrol oynama sırası, sadece üç yıl içinde darbeye maruz kalan üçüncü ülke olan Nijer’e geldi. 26 Temmuz’da General Abdurrahman Tchiani liderliğindeki askeri darbe, 2021’de hile iddiaları ve protestolar arasında seçilen ülkenin Batı yanlısı başkanı Muhammed Bazum’u görevden aldı.

Bu darbelerin her birinde, darbeye karışan subaylar iktidarı ele geçirmek için aynı nedenleri öne sürdüler: terörizmdeki artışla ilgili endişeler ve kronik sosyal ve ekonomik az gelişmişlik. Petrol, altın ve uranyum gibi doğal kaynaklar açısından dünyanın en zengin bölgelerinden biri olmasına rağmen Sahel aynı zamanda mali açıdan en fakir bölgelerden biri. Nijer bunun çarpıcı bir örneği: dünyanın önde gelen uranyum ihracatçılarından biri olmasına rağmen İnsani Gelişme Endeksi’nde sürekli olarak en alt sıralarda yer alıyor.

Bu ülkelerin yeni liderleri ve destekçilerinin gözünde bu durumun sorumlusu özellikle tek bir kötü adam: Fransa. Ne de olsa bu ülkelerin hepsi eski Fransız sömürgeleri, eskiden Françafrique[1] olarak bilinen bölgenin bir parçası. Ve Fransa, diğer tüm emperyal güçlerden daha fazla, eski ileri karakolları üzerinde büyük bir etkiye sahip olmaya devam etti ve açık sömürge yönetimini, yeni sömürgeci kontrolün daha ince biçimleriyle değiştirdi- her şeyden önce ve en önemlisi para birimi ile.

Afrika’nın ellili ve altmışlı yıllardaki dekolonizasyonundan önce, Batılı güçler arasında kendi sömürgelerine parasal itaat biçimleri dayatmak yaygındı. Sömürgeler, Avrupa ülkelerinin ekonomik kontrolünü ve mali çıkarlarını sağlamak için genellikle emperyal merkezler tarafından çıkarılan ve kontrol edilen para birimlerini kullanmaya zorlanıyordu. Fransa bir istisna değildi; aksine Fransa’yı diğer emperyal güçlerden ayıran şey, para imparatorluğunun dekolonizasyondan sağ çıkmasıydı. Afrika sömürgelerinin çoğu bağımsızlıklarını kazandıktan sonra ulusal para birimlerini benimserken, Fransa Orta ve Batı Afrika’daki eski ileri karakollarının çoğunu, sömürge para birimi olan CFA frangı[2]nı korumaya ikna etmeyi başardı.

Takip eden on yıllarda çeşitli ülkeler CFA sistemini terk etmeye çalıştı, ancak çok azı başarılı oldu. Senegalli ekonomist Ndongo Samba Sylla ve Fransız gazeteci Fanny Pigeaud’nun Afrika’nın Son Sömürge Para Birimi adlı kitaplarında yazdıkları gibi (ki ben de bunu çevirdim), Fransa, ülkelerin CFA’yı terk etmelerini engellemek için elinden geleni yaptı: “Gözdağı verme, istikrarsızlaştırma kampanyaları ve hatta suikastlar ve hükümet darbeleri bu döneme damgasını vurdu ve Fransa ile Afrika’daki ‘ortakları’ arasındaki ilişkinin dayandığı – ve bugün de dayanmakta olduğu – kalıcı ve eşitsiz güç ilişkilerine tanıklık etti.”

Sonuç olarak CFA frangı, Mali, Burkina Faso ve Nijer de dahil Orta ve Batı Afrika’da çoğu eski Fransız sömürgesi olan 14 ülke tarafından kullanılmaya devam ediyor. Bu ülkeler, Fransa’nın hâlâ merkezi bir rol oynadığı “frank bölgesi” olarak adlandırılan bölgeyi oluşturuyor.

Bu grup formal olarak “Afrikalılaştırılsa” da CFA frangının iki merkez bankasının merkezini Afrika kıtasına taşıma işlemiyle bile, Fransa sistem ve onu kullanan ülkeler üzerinde geniş çaplı bir kontrol sahibi olmaya devam etmektedir.

Nijer’deki darbenin Fransız Somaïr şirketi ile ne ilgisi var?

Sylla ve Pigeaud, “CFA frangı bir para birimi olmanın ötesinde, Fransa’nın bazı eski sömürgeleriyle ekonomik, parasal, mali ve siyasi ilişkilerini kendi çıkarlarına uygun bir mantıkla yönetmesine olanak tanıyor” diye yazıyor. CFA frangının Afrika ekonomilerinin gelişimini engelleyen ve onları Fransa’ya boyun eğdiren bir tür “parasal emperyalizmi” temsil ettiğini iddia ediyorlar.

Nijer’i ele alalım: ülke, Fransa’nın en büyük uranyum kaynağı (arzının yaklaşık %20’sini sağlıyor) ve bu da ülkenin elektriğinin yaklaşık %70’ini üreten nükleer santrallere yakıt sağlamak için gerekli. Yine de her yedi Nijerliden yalnızca biri (ve kırsal kesimde yaşayanların yalnızca %4’ü) modern elektrik hizmetlerine erişebilirken, nüfusun %40’ından fazlası aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Daha da çarpıcı olanı, Nijer’in uranyum endüstrisini işleten şirketin %85’i Fransa Atom Enerjisi Komisyonu ve iki Fransız şirketine ait; sadece %15’inin Nijer hükümetinin elinde.

CFA sistemi ve bunun sonucu parasal ve ekonomik egemenliğinin olmaması, Nijer’de ve Sahel’in başka yerlerinde kaynakların bu sistematik yağmalanmasının merkezinde yer alıyor. Dünyanın en düşük İnsani Gelişme Endeksine sahip 10 ülkesinden beşi frank bölgesinin bir parçası ve bunlardan üçü yakın zamanda darbe yaşadı.

Fransa’nın frank bölgesi üzerindeki kontrolü sadece ekonomik araçlarla da sınırlı değil. Nijer aynı zamanda Fransa’nın Sahel’deki ana askeri üssü ve yaklaşık 1.500 Fransız askerine ev sahipliği yapıyor. İşleri daha da karmaşık hale getirmek için, ülke aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri Afrika Komutanlığı (AFRİCOM) çatısı altında faaliyet gösteren ve Afrika kıtasındaki en büyük Amerikan birliklerinden biri olan yaklaşık 1.000 ABD askerine de ev sahipliği yapıyor. ABD ayrıca 2013’ten bu yana Nijer’de 110 milyon dolarlık yeni bir tesis de dahil çeşitli üslerden insansız hava aracı misyonları yürütüyor. Hem Fransa hem de ABD için sözde amaç İslami terörizmle mücadele; ancak gerçek şu ki, bu devasa yabancı askeri varlığa rağmen, Nijer ve diğer ülkelerdeki güvenlik tıpkı ekonomik görünüm gibi yıllar içinde kötüleşti.

O halde Afrika’nın en yeni askeri cuntalarının öfkelerinin ana hedefi olarak Fransa’yı seçmelerine belki de şaşırmamalıyız. Mali’de mevcut askeri lider Assimi Goïta Fransız ordusunu sınır dışı etti, diplomatik ilişkileri kesti ve hatta Fransızcayı resmi dil olmaktan çıkardı. Burkina Faso’da genç devrimci lider İbrahim Traoré de Fransız askerlerini sınır dışı etti ve bazı ihracat ürünlerini yasakladı.

Sylla’ya göre bu, “Frankofon Afrika’da ellili ve altmışlı yıllarda başlayan dekolonizasyon sürecini tamamlamayı amaçlayan ikinci bir ulusal kurtuluş hareketinden” başka bir şey değil. Bu sürecin ilk aşaması Batı’dan siyasi bağımsızlık elde etmekle ilgiliyken, bu son aşama ekonomik egemenlik ve bağımsızlık elde etmekle ilgili. Bu nedenle, yakın tarihli bir Birleşmiş Milletler raporunun da belirttiği gibi, bu yeni askeri hükümetlere verilen halk desteği, “kıta genelinde genişleyen yeni bir demokratik özlem dalgasının belirtisi” olarak anlaşılabilir. Sylla’nın bana söylediği gibi: “Bu ülkelerin çoğunda ordular, Batı’nın kuklası olma eğiliminde olan ve yıllar boyunca yeni sömürgeci düzene meydan okumak için hiçbir şey yapmayan seçilmiş hükümetlerin aksine, uluslarının egemenliğini ve bağımsızlığını koruyan liderler olarak görülüyor.”

Peki bu Nijer için ne anlama geliyor? Ülke şimdilik Mali ve Burkina Faso ile aynı yönde ilerliyor gibi görünüyor. Yeni hükümet yabancı askerlere ülkeyi terk etmelerini söylemekten (şimdilik) kaçınırken, Fransa ile bir dizi askeri işbirliği anlaşmasını iptal etti, ülkenin hava sahasını kapattı- ABD’nin insansız hava aracı operasyonlarını fiilen durdurdu- ve Fransa’ya uranyum ihracatını askıya aldığını duyurdu. Buna karşılık binlerce kişi desteklerini göstermek için sokaklara döküldü, Fransız bayraklarını yaktı ve hatta Fransız elçiliğine saldırdı. BBC’ye konuşan yerel bir iş adamı “Çocukluğumdan beri Fransa’ya karşıyım” dedi: “Uranyum, petrol ve altın gibi ülkemin tüm zenginliklerini sömürdüler. En yoksul Nijerliler Fransa yüzünden günde üç öğün yemek yiyemiyor.”

Batı Afrika’da yer alan ve Batı’nın desteğine sahip 15 ülkeden oluşan siyasi ve ekonomik bir birlik olan Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) Nijer’e derhal yaptırımlar uyguladı, Nijer ile ECOWAS ülkeleri arasındaki tüm ticari ve mali işlemleri askıya aldı ve daha da kötüsü Nijer’in ECOWAS’ın merkez ve ticari bankalarına yatırılan varlıklarını dondurdu. Bunu yapabilmelerinin nedeni, ECOWAS’ın Nijer tarafından kullanılan para birimini basan Batı Afrika Ekonomik ve Parasal Birliği’ni içermesi ve büyük ölçüde Fransa’nın kontrolü altında olması. Bu da Fransa’nın CFA frankını, frank bölgesi içerisinde kendisi için sorun teşkil eden herhangi bir hükümete karşı silah olarak kullanmasına olanak sağlıyor. AB de dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olmasına rağmen Nijer’e yönelik yardım ve işbirliğini askıya alarak cezalandırıcı bir tepki gösterdi.

Daha da endişe verici olanı, Batı Afrika bloğu, seçilmiş hükümetin bir hafta içinde görevine iade edilmemesi halinde güç kullanımı da dahil “gerekli tüm önlemleri alacağını” söyledi. Bu süre pazar günü doldu ve herhangi bir adım atılmadı ancak tehdit geri çekilmedi. Bundan sonra ne olacağına karar vermek üzere perşembe günü bir araya gelmeleri bekleniyor. Bu arada Fransa, AB ve ABD devrik lidere “kesintisiz” destek verdi ve ECOWAS’ın tutumunu destekledi. Bu, Fransa’nın Frankofon Afrika’daki çıkarlarını korumak için Fildişi Sahili, Mali ve Çad’a müdahale ederek askeri güç kullandığı on yılın ardından geldi.

Ancak bu sadece Fransa’nın azalan hegemonyası ve ABD’nin bölgedeki askeri varlığıyla ilgili bir hikâye değil. Nijer’deki darbe, Nijerya’daki doğalgaz sahalarını Avrupa’ya bağlayacak ve Nijer’den geçecek 13 milyar dolarlık bir doğalgaz boru hattı[3] inşa etme projesini de tehdit ediyor. AB’nin geçen yıl Rus gazından vazgeçme kararının ardından bu girişimin her zamankinden daha acil olduğu söylenebilir.

Büyük yakınlaşma: Küresel eşitlik ve onun sancıları

Nijer askeri yönetimi, ülkeye yapılacak herhangi bir yabancı askeri müdahalenin “katliamla” sonuçlanacağı uyarısında bulunurken, Mali ve Burkina Faso da yeni hükümeti desteklediklerini açıkladı. Ortak bir açıklamayla, herhangi bir askeri müdahalenin “Burkina Faso ve Mali’ye karşı savaş ilanıyla eşdeğer olacağı” ve “tüm bölgeyi istikrarsızlaştırabileceği” uyarısında bulundular. Dahası, Rusya’nın darbeci hükümetlerle olan güçlü bağları göz önüne alındığında, Nijer’e yönelik Batı destekli bir saldırı, Colin P. Clarke’ın “bölgesel bir vekalet savaşı” olarak tanımladığı, Rusya ve Wagner Grubu’nun Nijer’i (ve Burkina Faso ve Mali’yi), Batılı ülkelerin ise ECOWAS’ı desteklediği bir savaşa dönüşebilir.

Tüm bunlar, Rusya, Çin ve Batı’nın, büyümenin bir sonraki durağı olacağı tahmin edilen bu muazzam kaynak zengini, genç kıta üzerinde nüfuz sahibi olmak için yarıştığı yeni bir Afrika mücadelesinin eşiğinde olduğumuza dair korkuları besliyor. Ancak bu mantık hâkim olursa, bu Afrika için bir felaket olacak. Kavraması ne kadar zor olursa olsun, Batılı ülkeler- ve özellikle Fransa- bu Batı karşıtı eğilimin yakın zamandaki yabancı etkisinden çok, uzun süredir devam eden yeni sömürgecilik uygulamalarına karşı tarihsel şikayetlerle ilgili olduğunu kabul etmeli. Buna aynı eski reçeteyle- mali şantaj ve askeri güç- karşı koyma girişimleri yalnızca isyancıların kararlılığını güçlendirir.

***

[1] Fransa’nın Sahra altı Afrika’daki eski Fransız ve Belçika kolonileri üzerindeki etki alanı.
[2] CFA frangı on dört ülkede (eski Fransız sömürgesi olan on iki tane Afrika ülkesi, eski Portekiz sömürgesi olan Gine-Bissau ve eski İspanyol sömürgesi olan Ekvator Ginesi) kullanılan para birimi. Bu para birimini kullanan ülkelerin, Fransa’nın verdiği “CFA frangının avro ile sabitlenerek değer kaybetmemesi garantisi”ne karşılık, rezerv paralarının yüzde 50’sini Fransız Merkez Bankasında tutması gerekiyor.
[3] Trans-Sahra Doğal Gaz Boru Hattı Projesi.

Çok Okunanlar

Exit mobile version