AVRUPA

Siyaset bilimci Ulrike Guérot: AB’nin ötesinde bir Avrupa’yı düşünmeliyiz

Yayınlanma

6-9 Haziran’da yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yaklaşırken, kıtanın politik akıbetine ilişkin tartışmalar da yoğunlaşıyor. AB’nin geleceği, özellikle göç krizi, Ukrayna savaşı ve enerji şokuyla birlikte belirsizleşiyor.

Almanya’nın önde gelen Avrupa uzmanlarından olan ve Ukrayna savaşına karşı tutumu nedeniyle Bonn Üniversitesi’ndeki görevinden ayrılmak zorunda kalan siyaset bilimci Prof. Dr. Ulrike Guérot, Harici’nin ev sahipliğinde, Prof. Dr. Hasan Ünal’ın  moderatörlüğünü üstlendiği “Avrupa İçin Gelecek Senaryoları” başlıklı yuvarlak masa toplantısında konuştu.

Konuşmasına AB ve Türkiye’nin AB üyelik sürecine ilişkin anekdotlarla başlayan Guérot, 20 yıl öncesi ile bugünleri kıyasladı ve AB projesinde nelerin yanlış gittiğini sorguladı.

1990’ların başında Maastricht Antlaşması ile doruğa ulaşan projenin o dönem hem kendisinde hem Avrupa’da yarattığı heyecanı aktaran siyaset bilimci, o vakitler siyasi bir enerjinin, siyasi bir inancın olduğunu savunarak, Avrupa’nın gelecekteki “yumuşak gücüne” ilişkin bir projeksiyona da sahip olduklarını söyledi.

Guérot 1990’larda Rusya ile barış için güvenlik mimarisinin işe yaradığını, 2000’lerin başına gelindiğinde Almanya kamuoyunda Rusya sempatisinin ABD’ye yaklaştığını, hatta Vladimir Putin’in Alman Federal Meclisinde (Bundestag) konuşma bile yaptığını hatırlattı.

Fakat yumuşak güç, küresel yönetişim gibi kavramlar, Guérot’ya göre 2003’teki Irak işgali ile birlikte anlamını yitirmeye başladı. 2005’te Fransa’da AB Anayasası referandumundan hayır oyu çıkmasına da dikkat çeken siyaset bilimci, Türkiye ile yürütülen süreç ile birlikte “genişleme” momentini kaçırdıklarını, AB’nin “neoliberalleştiğini”, çok daha az sosyal hale geldiğini, AB’ye yeni katılan Doğu Avrupa ülkelerinin “Rus karşıtı” anılarının yeniden su yüzüne çıktığını ve en nihayetinde 2008 krizinin geldiğini söyledi.

AB’nin bu krizle birlikte siyasi arzusunu yitirdiğine, “sosyal Avrupa” fikrinin ölmeye başladığına dikkat çeken Guérot, krize yanıt olarak daha fazla sosyal harcama yapmak yerine ana akımın “kemer sıkma”ya yöneldiğini söyledi.

Kriz ve krize verilen kemer sıkma yanıtının Avrupa’da popülizmin ve sağın yükselmesinin ana nedenlerinden olduğunu kaydeden Guérot, Walter Benjamin’in “Her yükselen faşizmin arkasında başarısız bir sosyal devrim vardır,” sözünü hatırlattı.

Alman siyaset bilimci, Avrupa’nın krizin ardından “söylem kapasitesinden yoksun kaldığına” işaret ederken, bunun üstüne bir de mülteci krizinin geldiğini yeni dalga popülizmin yükseldiğini, Almanya’da AfD ve Avusturya’da FPÖ gibi partilerin buradan türediğini belirtti.

Genç Avrupalı nesillerin, Avrupa’nın ne olduğu hakkında hiçbir fikirlerinin olmadığını, artık politik-demokratik bir proje bulunmadığını savunan Guérot, bu durumun bir “tarihsel cehalet”e işaret ettiğini düşündüğünü söyledi.

AP seçimlerinin krizden çıkmaya yetmeyeceğini düşünen Guérot, AB’nin militarizasyonunun devam edeceğini, bunun yalnızca askeri bağlamda değil, örneğin Dijital Hizmetler Yasası gibi yasalar aracılığıyla, muhalif seslerin bastırılması biçiminde de yaşanacağını öne sürdü.

Ukrayna savaşının Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri için tamamen zararlı ve intihar niteliğinde olduğunu vurgulayan Alman siyaset bilimci, Kiev’in AB’ye katılımı konusunda da Brüksel’in ikiyüzlü davrandığını, bu ülkenin parmak şıklatırcasına AB’ye alınmasının mümkün olmadığını kaydetti.

Ukrayna’da kimsenin kazanamayacağını düşünen Guérot, buna rağmen Batının bu konuda illüzyon sattığını, bunu herkesin bildiğini ve buna rağmen yine de Batının geri adım atamayacağının söylendiğini belirtti.

“Avrupa’yı AB’nin ötesinde düşünmemiz gerekiyor,” diyen Guérot, “AB hâlâ reforme edilebilir mi? Yoksa edilemez mi?” gibi soruların sorulması gerektiğine de işaret etti.

Avrupa’nın “özgürleşmesini”, özellikle de kendi kurumlarından özgürleşmesini savunan siyaset bilimci, anti-Amerikan değil, “post-Atlantik” bir Avrupa’dan bahsettiğini, kendi çözümünün sınırların önemsizleştiği bir “Avrupa Cumhuriyeti” olduğunu kaydetti.

Barış ve federal yapının Avrupa’nın “patlamamasının” tek yolu olduğunu savunan Guérot, milli sınırlardan bağımsız olarak barışın tesis edilmesi gerektiğini, milliyetlerin ötesinde bir Avrupa yurttaşlığının inşa edilmesini ve AB kurumları ve ulus-devletlerin dışında bir “yurttaşlık” egemenliğinin yerleşiklik kazanmasını önerdi.

Guérot’ya göre Avrupa’nın tarihsel 3 özelliği vardı. Siyaset bilimci, “1) Avrupa’nın tarihi her zaman bir güç dengesi olmuştur. Çok kutuplu bir dünyanın çok faydalı olacağını düşünüyorum. 2) Cumhuriyet (Republik) Avrupa için özel bir öneme sahiptir. Avrupa tarihi diğer imparatorlukların teorik ve entelektüel geleneklerine bağlıdır; yani bağlantılılık. Toplum ve cumhuriyet fikri ABD veya neoliberalizm ile uyumlu değildir ve 3) Avrupa, dindar olmaksızın ama aşkın bir şekilde kendi kendini var etmiştir,” dedi.

Çok Okunanlar

Exit mobile version