Dünya genelinde 50’den fazla ülke ve bölgede halkın sandık başına gideceği 2024 seçim rallisi hafta sonu yapılan Tayvan seçimleri ile başladı. Birleşmiş Milletler’de sandalyesi olmayan, uluslararası toplumun ezici çoğunluğu tarafından egemen bir devlet olarak tanınmayan Tayvan seçimlerinin dikkatle izlenmesi şaşırtıcı değil. Zira seçimler 25 milyonluk adanın içeride nasıl yönetileceğinden ziyade Çin ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) adayı nasıl tanımladığı ya da gelecekte nerede görmek istediği ile yakından ilgili.
Çin Halk Cumhuriyeti için Tayvan adası henüz nihayete ermemiş ulusal bütünleşmenin en önemli ayağını oluştururken, ABD için ise askeri anlamda “batmayan bir uçak gemisi” ve komünist anakaranın karşısında öne çıkarılması gereken bir siyasi-ekonomik bir alternatif.
İLK NEDEN: SANDIKTAN ÇIKAN ÇOK BOYUTLU SONUÇ
Çin ve ABD’nin 1979’da diplomatik ilişkileri tesis etmesi Tayvan konusunda vardıkları ve sonradan (sürpriz olmayacak biçimde) Washington’ın ihlal ettiği uzlaşmanın neticesiydi. Bu durumun tarihsel arka planı başka bir yazının konusu olmakla birlikte bugün Pekin yönetimi, Tayvan ile birleşmek uğruna her ülke ile köprüleri atabileceğini ve dahası savaşmaktan çekinmeyeceğini çeşitli vesilelerle ilan etti. Buna karşılık 13 Ocak Tayvan seçimlerinin neticesi şimdilik felaket senaryolarının gerçeğe dönüşmeyeceğini, tarafların Tayvan Boğazı’nda mevcut pozisyonları korunacağı ve hatta iddialı olmak gerekirse kısa-orta vadede adanın pek fazla gündeme getirilmeyeceği izlenimini veriyor.
Böylesine varsayımın iki temel neden var:
Birincisi sandıktan çıkan Çin’i memnun etmediği gibi ABD ve onunla birlikte hareket eden aktörleri de cesaretlendirecek kadar belirgin değil. Resmi sonuçlara göre 2020 seçimlerinde 8 milyonun üzerinde oy alan (yüzde 57) ABD yanlısı Demokratik İlerleme Partisi’nin oyları son seçimde 5 milyonun biraz üzerine (yüzde 40) çıkabildi. Muhalefete düşen kurucu parti Kuomintang adayı Hou Yu-ih ise 4 milyon 671’in oy alırken, Tayvan Halk Partisi’nin adayı Ko Wenje 3 milyon 690 bin seçmen tarafından tercih edildi. Kısacası Demokratik İlerleme Partisi’nin zaferini bölünen muhalefet kendi eliyle yaratmış oldu. Üstelik Demokratik İlerleme Partisi’nin Pekin karşıtı oyları konsolide edilmek adına Çin’in fırlattığı uyduları füze olarak tanıttığı ve ülke genelinde “yanlış” alarm verdiği de sır değil.
Demokratik İlerleme Partisi, muhalefetin bölünmüşlüğünden ve tartışmalı bir takım olaylardan faydalanarak zafer ilan etmesine karşın parlamentoda ise (Yasama Yuanı) çoğunluğu kaybetti. Parlamentoda Kuomintang’ın 52, Demokratik İlerleme Partisi’nin 51 ve Halk Partisi’nin 8 sandalyesi bulunuyor.
Böylesine bir tablo şüphesiz ki Lai Ching-te’nin “iki kere düşünmesini” gerektirecektir. Öyle ki Demokratik İlerleme Paritis’nin en sert bağımsızlıkçı kanadı Yeni Dalga üyesi olan Lai Cheng-te seçimlerin hemen ardından yaptığı açıklamada Tayvan Boğazı’ndaki mevcut statükonun korunmasından yana olduğunu söyledi. Oysaki aynı Lai Cheng-te seçimlerin öncesinde verdiği demeçlerde adayı “bağımsız bir devlet” olarak tanımlamıştı.
Demokratik İlerleme Partisi’nin ülkedeki iradenin ezici çoğunluğunu temsil ettiği yanılsaması son olarak Tayvan yerel seçimlerinde sarsılmıştı. 26 Kasım 2023 yerel seçimlerinde Kuomintang aralarında başkent Taipei’nin yer de aldığı 22 şehirden 13’ünü kazanırken, Demokratik İlerleme Partisi’nin kazandığı şehir sayısı 5 ile sınırlı kalmıştı.
İKİNCİ NEDEN: ÇİN- ABD İLİŞKİLERİNİN GÜNCEL SEYRİ
Tayvan seçimlerinin öngörülenin aksine bir kırılmaya yol açmayacağı iddiasını kuvvetlendiren ikinci olgu ise Çin ve ABD arasındaki ilişkilerin güncel dinamiği.
Eski ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan’ı ziyaret etmesiyle zirveye çıkan tansiyon uluslararası ilişkiler tarihine geçen “balon krizi” sonrasında Çin’in ABD’ye kapılarını kapatması ile sonuçlanmıştı. Beyaz Saray, Çin ile yaşadığı iletişimsizlik sarmalı aşmak için 2023 haziranında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ı, temmuzda Hazine Bakanı Janet Yellen’ı ve İklim Özel Temsilcisi John Kerry’i, ağustos ayında ise Ticaret Bakanı Gina Raimondo’yu Pekin’e gönderdi.
ABD bu çabalarının neticesinde önce Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’yi daha sonra 15 Kasım’da Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’i ağırladı. San Francisco zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden, Soğuk Savaş ya da askeri sıcak temas peşinde olmadıklarını iddia ederken, taraflar ticaret ve ekonomide çalışma gruplarını, savunma bakanlıkları ve sahadaki komutanlıklar düzeyinde irtibat mekanizmaları kurma kararını aldı.
2024 yılı ile birlikte diplomasi trafiği de artarak devam etti. Bu kez Çin’den kalkan uçaklar Çin Komünist Partisi Merkez İrtibat Departmanı Başkanı Liu Jiancho’yu ABD’ye taşıdı. Liu temaslarında Tayvan başlığının Çin-ABD ilişkilerinin temeli olduğunu anımsatırken, savunma ve ticaret heyetleri San Francisco’da alınan karar uyarınca ocak ayında bir araya geldi.
Çin ile köprüleri atmaktan (decoupling) ziyade risklerden arınma (de-risking) politikasına yönelen ABD’nin Tayvan maliyetini göze almak isteyeceği şüpheli. Tayvan’da ortaya çıkan tablonun çok boyutlu hali de göz önüne alınırsa ABD’nin hafta başında neden adaya görece düşük profilli bir heyet gönderdiği ya da Biden’ın Tayvan’ın bağımsızlığını desteklemedikleri yönündeki beyanatı anlaşılabilir. Bununla birlikte ABD’nin Tayvan’a silah satışına devam etmesi ve kasım ayındaki başkanlık seçimlerine yaklaşıldıkça seçmenleri konsolide etmek adına makas değiştirmesi sürpriz olmayacaktır.
ÇİN GÖNÜLLERİ VE ‘CEPLERİ’ KAZANMAK İSTEYECEK
Tayvan seçimlerinin ardından Çin adanın geleceğini sandığın değil tarihsel gerçekliğin belirleyeceği mesajını verdi, ABD’nin silah satışını kınadı ve Tayvan’ı tanıyan “bir avuç ülke” arasındaki Nauru’yu yanına çekerek adaya “seçim hediyesi” gönderdi.
Çin Tayvan konusunda kararlı tutumunu muhafaza etmekle birlikte önümüzdeki dönem kırmızı çizgileri aşılmadığı müddetçe “kaslarını göstermek” yerine “gönülleri fethetmek” stratejisi üzerinde duracaktır.
Çin lideri Xi, seçimlerin öncesine denk gelen yeni yıl konuşmasında Tayvan’daki “yurtseverler” ile buluşmaktan bahsetmiş gerektiğinde askeri gücün kullanabileceklerine dair herhangi bir imada bulunmamıştı. Çin Komünist Partisi’nin teorik dergisi Qiushi de Xi’nin Hong Kong, Tayvan ve Makao gibi bölgelerdeki halkın kalplerinin kazanılmasına vurgu yapan konuşmasını bu hafta makale haline getirerek yayınladı.
Seçmenin yüzde 60’ının Lai Cheng-te’ye oy vermediği, Demokratik İlerleme Partisi’nin parlamentoda 10 sandalye kaybetmesini masaya yatıracak Pekin’in ekonomiyi barışçıl birleşmenin kaldıracı haline getirmek isteyeceğine şüphe yok. Bu bağlamda önümüzdeki günlerde adanın karşısında bulunan Fujian eyaletinde Entegre Kalkınma Bölgesi’nin daha cazip hale getirilmesi gibi bir dizi politika hayata geçirilebilir.