10 yıllık Nahda yönetiminde yolsuzluklar, faili meçhul cinayetler ve ekonomik krizle sarsılan Tunus’ta şimdi de yönetim, yetkisiz bir meclisin ve halk desteği her geçen gün daha da zayıflayan Cumhurbaşkanı’nın elinde. Dr. Selim Sezer, “Taban demokrasisi geleneğinin görece güçlü olduğu Tunus’ta yakın vadede önemli yol ayrımlarına gelineceğini tahmin ediyorum” diyor.
Tunus’ta 161 sandalyeli parlamentonun yeni üyelerini belirlemek için 17 Aralık’ta erken genel seçim düzenlendi. Tunus Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu, resmi olmayan sonuçlara göre seçimlere katılım oranının yüzde 11,22 olduğunu duyurdu. Kurul Başkanı Faruk Buasker, “Parlamento seçimlerinin ilk turunda 1 milyon 25 bin 418 seçmen oy kullandı. Sayılan oyların ardından seçimlere katılım oranı yüzde 11,22 olarak hesaplandı” dedi. Geçerli oy sayısının 956 bin 16 olduğunu kaydeden Buasker, geçersiz oy sayısının 45 bin 613, boş oy sayısının ise 23 bin 789 olduğunu aktardı.
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Faruk Buasker, seçim sonuçlarına ilişkin konuştu. Foto: Yassine Gaid/AA
Buasker’in verdiği bilgiye göre yarıştığı bölgede oyların yüzde 50’sinden fazlasını alabilen 23 aday ilk turda milletvekili seçilmeyi başardı, kalan vekillerin belirlenmesi için 131 bölgede ikinci tur seçime gidilecek. Erken genel seçimlerin nihai sonuçlarının 19 Ocak’ta açıklanması bekleniyor.
Cumhurbaşkanı Kays Said, Meclis’i feshetmeden önce, ülke 10 yıldır Müslüman Kardeşlerin Tunus kolu Nahda Hareketi’nin hükümetleri tarafından yönetiliyordu. Ekonomik krizin ülkeyi vurması ve Raşid el-Gannuşi’nin başkanlık ettiği Meclis’in işlemez hale gelmesi üzerine Kays Said, Meclis’in çalışmalarını askıya aldı, milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırdı. Said, 13 Aralık 2021’de açıkladığı “siyasi krizden çıkışın yol haritası” ile ülkede 25 Temmuz 2022’de Anayasa değişikliği referandumuna, 17 Aralık 2022’de de erken genel seçime gidileceğini ve o zamana kadar Meclis’in kapalı kalacağını bildirdi. Ülkede 25 Temmuz’da seçmenlerin yüzde 30,5’inin katılımıyla düzenlenen referandumda, yüzde 94,6 “evet” oyuyla yeni Anayasa kabul edildi.
Bir çok partinin boykot ederek seçim yarışına girmediği seçimlere katılımın düşük kalması Kays Said’in meşruiyetini sorgulamaya açtı. Başta Nahda Partisi olmak üzere ülkedeki muhalif partileri içeren Ulusal Kurtuluş Cephesi, yeni cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılması talebiyle kitlesel protestolar ve oturma eylemleri düzenlenmesi çağrısında bulundu.
Tunus’u erken seçime götüren süreci, Cumhurbaşkanı’nın meşruiyeti tartışmalarını ve ülkeyi nelerin beklediğini Gedik Üniversitesi Öğretim Üyesi, Dr. Selim Sezer’le konuştuk.
‘Meclis Said’in ‘danışma meclisi’ olacak’
Tunus’u, Cumhurbaşkanının meclisi feshetmesi, akabinde yapılan referandum ve seçimle sonuçlanan noktaya getiren süreç neydi? Ülke, neden erken seçime gitti?
Kuşkusuz sürecin başlangıç noktası, Cumhurbaşkanı Kays Said’in geçen yılın Temmuz ayında hükümeti görevden alması ve parlamentoyu feshetmesiydi. O tarihte Said, Tunus Anayasası’nın 80. maddesindeki hükümlerin kendisine böyle bir yetki verdiğini iddia ederek, Meclis başkanı ve başbakana telefonla bildirim yapıp yasama ve yürütme organlarının her ikisini de rafa kaldırmıştı. Aslında ilgili madde, yalnızca 30 gün sürecek bir olağanüstü hale izin verdiği ve bu süreçte parlamentonun kesintisiz çalışacağını söylediği halde, uzun süre boyunca Kays Said ülkeyi tek başına yönetti. Yine anayasa, olağanüstü halin 30 günün sonunda devam edip etmeyeceğine Anayasa Mahkemesi’nin karar vereceğini söylediği halde, Said daha önce Meclis’ten çıkan ilgili yasayı veto ederek öngörülen Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasına engel olduğundan, onu bu süreçte sınırlayabilecek herhangi bir mekanizma da yoktu.
Kuşkusuz Nahda döneminde ülke, ciddi yolsuzluklar ve faili meçhul cinayetleri de içeren, Tunus halkının kayda değer bir kısmının tepkisini çeken bir siyasi atmosfer içindeydi. Ne var ki Said’in darbesi, Tunus’taki ana siyasi aktörlerin bir kısmı tarafından desteklenirken, Nahda muhaliflerinden bazıları da dâhil olmak üzere pek çok aktörün de eleştirilerinin hedefi oldu. Bu eleştiriler, tam bir yıl sonra, bu yılın Temmuz ayında yapılan ve cumhurbaşkanına çok geniş yetkiler veren yeni anayasa referandumunda çok daha fazla şiddetlendi ve çok daha geniş bir tabana yayıldı. Örneğin Tunus İşçi Partisi, bu referandumu “otokratik bir rejimin halka tescil ettirilmesi” ve “soytarılık” olarak tanımlamıştı. Bilindiği gibi bu referanduma katılım oranı da %30 düzeyinde kalmıştı.
Said’in kişisel rejiminin inşasının tamamlanması için, aynı zamanda da şeklen bir “meşruiyet” oluşturulması için, dağıtılan parlamentonun yerine yenisinin açılması gerekiyordu. Bu sebeple geçtiğimiz günlerde seçimin ilk turu yapıldı, önümüzdeki aylarda da ikinci turu yapılacak ve beklenmedik bir gelişme olmazsa Mart ayı itibariyle, en iyi ihtimalle Said’in “danışma meclisi” olmaktan öteye geçmeyecek olan parlamento göreve başlayacak.
Foto: Suudi Arabistan Kraliyet Mahkemesi
‘Halk meclisin çözüm bulacağını düşünmüyor’
Seçimlere katılımın düşük olması Cumhurbaşkanı’nın meşruiyetini tartışmaya açtı. Katılım sizce neden düşüktü? Meşruiyeti sorgulanan Cumhurbaşkanı’nı bekleyen zorluklar neler olabilir?
Katılımın rekor derecede düşük olması, birbirini tamamlayan birkaç sebepten kaynaklanıyor. Öncelikle kurulacak yeni parlamentonun neredeyse hiçbir gerçek işlevi olmayacak. Milletvekilleri cumhurbaşkanını görevden alamayacak ve hükümete gensoru veremeyecek. Cumhurbaşkanının Meclis’e sunduğu yasa tasarıları öncelikli olacak.
Bu işlevsiz parlamentoda parti grupları da olmayacak. Seçmenlerin önüne de parti listeleri değil, bireysel adaylar konuldu ve bu adayların çoğu toplum tarafından tanınmıyor.
Öte yandan Tunus’ta uzun zamandır ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor. Süt, şeker, tereyağı gibi temel tüketim maddeleri zorlukla bulunabiliyor. Halk, bu ortamda ve bu koşullarda yapılan bir seçimden doğacak bir meclisin herhangi bir soruna çözüm bulabileceğini düşünmüyor.
Tüm bunların sonucunda Tunus’un belli başlı siyasi partileri, sivil toplum kuruluşları, UGTT gibi sendikalar seçimi boykot etme çağrısı yapmıştı. Bu çağrılar oldukça geniş bir karşılık buldu ve seçmenlerin yüzde 90’ı sandığa gitmedi. Daha önceki seçimlerde %40-60 arasında değişen katılım oranları gerçekleşiyordu. Katılım oranı resmen ilan edildikten sonra, içinde Nahda’nın da bulunduğu “Kurtuluş Cephesi” isimli muhalif oluşum ve pek çok başka hareket ve figür, Said’in meşruiyetini kaybettiğini ilan ederek istifa çağrısı yaptı ve aynı zamanda sokak gösterileri düzenlenmesi için çağrılarda bulundu. Önümüzdeki hafta ve aylarda Said üzerindeki basınç yoğun olacaktır.
‘Desteğini her geçen gün kaybediyor’
Cumhurbaşkanı ülkedeki muhalefete rağmen, meclisin feshiyle başlayan süreci işletecek gücü nereden alıyor?
Kays Said’in kayda değer bir uluslararası desteğe sahip olduğunu söylemek mümkün değil. Ülke içinde ise başlangıçta çok daha büyük bir desteğe sahipti ve 2019 yılında yüzde 70’in üzerinde oyla cumhurbaşkanı seçilmişti. 2021 yazında meclisin feshiyle başlayan süreci ilerletebilmesini sağlayan şey, en azından ilk dönemlerde siyasi yelpazenin bir kısmını arkasına alabilmesi ve çeşitli çevreler nezdinde Nahda ve müttefiklerinin güçlü olduğu bir siyasi denkleme kıyasla daha tercihe şayan bulunmasıydı. Bununla birlikte gücünden, prestij ve meşruiyetinden her gün bir parçayı daha kaybettiğini ve destek tabanının hızla küçüldüğünü söylemek mümkün. Said’in şu andaki pozisyonunu sürdürebiliyor olması ise muhalefetin parçalılığından ve ülke içinden kendisinden daha güçlü bir aktörün bulunmamasından kaynaklı gibi görünüyor.
Ulusal Kurtuluş Cephesi Lideri Necip eş-Şabi, halkın, Said’e güvenoyunu çektiği görüşünde. Foto: Yassine Gaidi/AA
‘Nahda’nın kaderi Kurtuluş Cephesi’yle iç içe geçmiş durumda’
Son seçimler için “Nahda Hareketi’nin tabutuna son çivi” yorumları yapılıyordu. Nahda’nın Tunus’ta bir geleceği var mı?
Nahda hareketi şu anda kendi başına bir siyasi aktör olarak eski gücünden çok şey kaybetmiş olsa da, bazı müttefikleriyle birlikte bir toparlanma çabası içinde olduğu görülüyor. Nitekim Nahda dâhil beş siyasi parti ve bazı taban hareketleri, altı ay kadar önce “Kurtuluş Cephesi” çatısı altında bir araya geldiler. Bu çatı yapılanmasının başında ise sol-liberal çizgide diyebileceğimiz Ahmed Necib eş-Şabi bulunuyor. Bu oluşum varlık amacını Kays Said’in siyasal hayata müdahalesi sonrasında demokrasiyi yeniden inşa etmek olarak tanımlıyor. Hareket zaman zaman Nahda’yı yeniden iktidara getirmeye çalışmakla suçlandı, ancak Şabi her defasında bu tür iddiaları reddetti. Her durumda, Nahda’nın siyasi kaderi bu oluşumun kaderiyle iç içe geçmiş gibi görünüyor.
Tunus 12 yıl içinde ilginç ve büyük döngüler yaşadı. Gelecekte belki de tarihin ilginç bir cilvesi olarak, Zeynel Abidin bin Ali’nin kişisel rejimine ve ekonomik krize karşı başlayan isyanın tarihi (17 Aralık 2010) ile Kays Said’in kişisel rejiminin konsolidasyonu ve ekonomik krize karşı pasif direnişin başlangıç tarihinin (17 Aralık 2022) aynı güne denk geldiği vurgulanacak. Sürecin orta ve uzun vadelerdeki sonuçlarını öngörmek güç olsa da, taban demokrasisi geleneğinin görece güçlü olduğu Tunus’ta yakın vadede önemli yol ayrımlarına gelineceğini tahmin ediyorum.