DÜNYA BASINI

“Türkiye ve Mısır, Körfez’i dengeleyebilirdi”

Yayınlanma

Bloomberg yazarı Bobby Ghosh’a göre Ankara ile Kahire arasındaki anlaşmazlıklar bu kadar uzun sürmeseydi Türkiye ve Mısır Orta Doğu’nun en güçlü ekonomik ortaklığını kurmuş olabilir ve petrol devletlerinin nüfuzunu dengeleyebilirdi. Peki Küskünlükle geçen 10 yılın ardından kaçırılan fırsatlar telafi edilebilir mi?

İki ülkenin karşılıklı büyükelçilerini atamasından sonra kaleme aldığı analizde Ghosh, bu soruya yanıt vermeye çalışıyor:

Erdoğan ve Sisi Aralarındaki Kavgayı 10 Yıl Geç Bitirdi

Eğer anlamsız bir anlaşmazlık olmasaydı, Türkiye ve Mısır Orta Doğu’nun en güçlü ekonomik ortaklığını kurmuş olabilirlerdi. Şimdi neyi kurtarabilirler?

Bobby Ghosh

Orta Doğu’nun en anlamsız kavgası ki bu çok kalabalık bir alan, nihayet sona erdi. Türkiye ve Mısır 10 yıllık bir diplomatik dondurmanın ardından nihayet karşılıklı büyükelçilerini atıyor. Ülkelerini on yıl boyunca siyasi baskı ve ekonomik acılarla yöneten Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır lideri General Abdülfettah Es-Sisi, ilişkilerin yeniden normalleşmesinin meyvelerini toplamayı umuyor.

Ancak bunların, iki liderin karşılıklı düşmanlık içinde geçirdikleri yılların maliyetini telafi etmesi pek mümkün görünmüyor. Aynı dönemde Erdoğan ve Sisi, ülkelerini Ortadoğu’nun meşhur hasta adamlarına dönüştürdüler ve her biri umutsuzca ekonomik desteğe ihtiyaç duyuyor.

Erdoğan, Türkiye’nin veto yetkisini kullanarak İsveç’ten bazı tavizler kopardığı ve Başkan Joe Biden’dan övgü ve muhtemelen bir F-16 filosu kazandığı NATO zirvesinin keyfini çıkarıyor gibi görünebilir. Sisi de Mısır rejiminin korkunç insan hakları siciline rağmen Biden’ın gözüne girmeyi başardı. Ancak her iki lider de kendi ülkelerinde büyük ekonomik sorunlarla karşı karşıya ve ülkeleri arasındaki ilişkilerin yeniden başlaması kaçırdıkları fırsatların tam zamanında hatırlanması anlamına geliyor.

Başka koşullar ve başka liderler altında Türkiye ve Mısır güçlü bir ortaklık kurabilirdi: Birincisi bölgenin en çeşitli ve sofistike ekonomisine, ikincisi ise en büyük pazar ve işgücü havuzuna sahipti. Her halükârda 2012’de Erdoğan, o zamanlar Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi tarafından yönetilen Mısır’a 1 milyar dolar kredi vermeyi kabul ettiğinde umutlar bu yöndeydi. O sonbaharda Ankara’da bir araya geldiklerinde, ortak ekonomik çıkarlardan çokça söz edildi ve serbest ticaret anlaşmasının güncelleneceği vaat edildi. Dönemin Türkiye Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ikili ticaretin kısa sürede ikiye katlanarak 10 milyar dolara ulaşacağı sözünü verdi.

Ancak birkaç ay içinde Sisi bir darbeyle Mursi’yi devirdi. Mursi’nin Müslüman Kardeşler ideolojisini paylaşan Ak Parti’nin lideri Erdoğan, generali “gayrimeşru bir tiran” olarak kınadı. İhvan’ı varoluşsal bir tehdit olarak gören Sisi, Erdoğan’ın İhvan liderlerine ve diğer muhalif isimlere sığınma hakkı vermesine kızdı. Kahire, Türk büyükelçisini istenmeyen adam ilan etti ve Ankara da aynı şekilde karşılık verdi.

Sonraki on yıl boyunca iki lider kendilerini bölgedeki pek çok çatışmada karşı karşıya buldu. Mısır 2017’de Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’e katılarak Türkiye’nin Körfez bölgesindeki en yakın müttefiki Katar ile diplomatik ilişkilerini kesti. Erdoğan 2020 başlarında, Mısır’ın desteklediği isyancı General Halife Hafter tarafından tehdit edilen Trablus hükümetini desteklemek üzere Türk askerlerini Libya’ya gönderdi. Aynı yılın ilerleyen dönemlerinde Mısır, Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün ve Filistin Yönetimi ile birlikte Türkiye’yi açıkça dışlayarak EastMed Gaz Forumu’nu kurdu.

İki ülke arasındaki ticaret Erdoğan ve Mursi’nin Ankara’da poz verdikleri sırada öngörülenden çok daha yavaş bir şekilde de olsa son on yıl boyunca arttı. İlişkilerin düzelmeye başlamasının ardından geçen yıl Türkiye’nin Mısır’dan doğalgaz ithalatında yaşanan artış, ikili ticaretin 7,76 milyar dolara ulaşmasına yardımcı oldu.

Ancak Türk-Mısır ortaklığı, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın ekonomik ve siyasi merkezi olarak Körfez Arap petrol devletlerine meydan okuyabilirdi. Ancak her iki ülke de şu anda şeyhliklere ağır şekilde borçlu durumda.

Garip para politikaları izleyerek Türkiye’nin ekonomisini zora sokan Erdoğan, Körfez ülkelerine karşı önceden sergilediği kibirli tavrını terk etmek zorunda kaldı ve bunun yerine Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Katar’dan destek aramaya başladı. Yakında elinde büyük bir şapkayla bu ülkelere geri dönecek.

Kahire’den, Sisi kıskançlıkla izleyecek, zaten hükümet döviz kıtlığıyla mücadele ederken, kontrolden çıkmış enflasyonun hane halklarını kasıp kavurduğu bir ekonominin genişleyen çatlaklarını örtmek için petro devletlerindeki kredisi çoktan çekmiş durumda. Mısır, eskiden Körfez’den elde ettiği kadar elverişli olmayan şartlarla Çin ve Hindistan’dan kredi aramak zorunda kaldı.

Türkiye ve Mısır da birbirlerinden ziyade Körfez ülkelerinden yatırımcıları çekmek için büyük özverilerde bulunuyor. Bu hafta Birleşik Arap Emirlikleri şirketleri Mısır devlet varlıklarının satışında bazı pazarlıklar yaptı. Erdoğan ve Mursi, kendi ülkelerinden şirketlerin küresel güneyde iş birliği yapmasını öngörmüşlerdi, ancak bu ölçekte çok az ortak girişim oldu. Türkiye’nin inşaat şirketleri Sisi’nin Kahire dışında kuracağı yeni idari başkentin inşasını büyük ölçüde kaçırdı. Mısır’ın askeri-endüstriyel kompleksi de Türkiye’nin savunma imalatçılarının yeniliklerinden faydalanamadı.

İki ülke arasındaki ilişkiler düzelmeye devam ettikçe başka fırsatlar da ortaya çıkabilir. Özellikle de Sisi Türkiye ile diğer kıyı devletleri arasındaki sorunların çözümüne yardımcı olabilirse Doğu Akdeniz’deki hidrokarbonların işletilmesinde iş birliği için büyük bir potansiyel olduğu açık. Türk şirketlerinin, Sisi’nin satmayı vaat ettiği Mısır’daki askeri şirketlere teklif vermesi olası.

Ancak bir zamanlar güçlü bir Türk-Mısır ortaklığının vaat ettiği şeyler artık “olasılıklar” dünyasında kaybolmuş gibi görünüyor. Ankara ve Kahire, Arap dünyasındaki petrol devletlerinin nüfuzunu dengeleyebilir; diğer bölgesel aktörleri- Irak ve Libya hemen akla geliyor- ekonomik bir bloğa çekebilir; Afrika’daki dünya güçlerine karşı daha rekabetçi hale gelmelerinde birbirlerine yardım edebilir; gerçekten de küresel güneyin jeopolitiğinde daha büyük oyuncular olabilirlerdi.

Ne yazık ki, bu iki ülkenin liderlerinin kanlı zihniyetleri yüzünden kaybettikleri 10 yılı telafi etmeleri uzun zaman alacak.

Çok Okunanlar

Exit mobile version