Avrupa

Von der Leyen: Bildiğimiz Batı artık yok, yeni bir dünya düzeni geliyor

Yayınlanma

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Almanya’nın önde gelen haftalık gazetelerinden Die Zeit‘a verdiği kapsamlı mülakatta, Donald Trump’ın ikinci kez ABD Başkanı seçilmesi sonrası dünya siyasetinde yaşanan köklü değişimlere dikkat çekerek, “Bildiğimiz Batı artık yok,” ifadesini kullandı.

Von der Leyen, AB’nin 2019’daki göreve başlamasından bu yana karşılaştığı kriz silsilesinin Birliği güçlendirdiğini ve Avrupa’nın artık ortaya çıkan yeni dünya düzenini aktif olarak şekillendirme sorumluluğuyla karşı karşıya olduğunu vurguladı.

Göreve başlamasından bu yana AB’nin sürekli krizlerle mücadele ettiğini hatırlatan von der Leyen, “Göreve geldikten 90 gün sonra Dünya Sağlık Örgütü, Kovid-19’u küresel pandemi ilan etti. Henüz tam toparlanamamışken Putin Ukrayna’ya saldırdı. Kısa süre sonra, Putin’in gazı kesmesiyle tarihimizin en kötü enerji krizine girdik. Şimdi de bir transatlantik kriz yaşıyoruz. Evet, krizler birbirini takip etti,” dedi.

Bu zorlu süreçlerin aynı zamanda AB’yi temel meselelere odaklanmaya ittiğini belirten Komisyon Başkanı, “Esas olan, 27 üye ülkeyi bir arada tutmak ve yönlendirme sağlamak. Her kriz için bir planım olmalı veya geliştirmeliyim. İnsanlar Avrupa’nın yanlarında olmasını beklediği için çok pragmatik ve hızlı hareket etmemiz önemli,” şeklinde konuştu.

‘Tarihi değişiklikler yaşanıyor, jeopolitik geri döndü’

Trump’ın ikinci başkanlık döneminin başlamasıyla nelerin değiştiği sorusuna von der Leyen, “Tarihi şeyler,” yanıtını verdi.

AB’nin uzun süre içe dönük büyüdüğünü, ortak pazar, ortak para birimi ve serbest dolaşım gibi başarılara imza attığını hatırlatan von der Leyen, “İktisadi ve siyasi özgürlüğün bir noktada birleşeceğini ve bunun insanları birleştireceğini varsaydık. 1990’da duvar yıkıldığında tarihin sonu ilan edilmişti. Şimdi tarih ve onunla birlikte jeopolitik geri döndü,” değerlendirmesinde bulundu.

Von der Leyen, mevcut durumu “dünya düzeni olarak algıladığımız şeyin dünya düzensizliğine dönüşmesi” olarak tanımlarken, bunun temel nedenleri olarak Çin ve ABD arasındaki güç mücadelesi ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “emperyalist heveslerini” gösterdi.

Bu yeni dönemde farklı bir AB’ye ihtiyaç duyulduğunu belirten von der Leyen, “Bu yeni dünya düzenini çok aktif bir şekilde birlikte şekillendirmeye hazır, dışa açılmaya istekli yeni bir Avrupa Birliği gerekiyor,” dedi.

‘Bildiğimiz Batı artık yok ama Avrupa yalnız değil’

ABD’nin politikalarındaki değişimin Avrupa için sürpriz olup olmadığı ve bunun “eski boşanma hukukundaki kötü niyetli terk” gibi algılanıp algılanamayacağı yönündeki yoruma gülerek yanıt veren von der Leyen, “Avrupa artık uyandı, hem de tamamen,” dedi.

AB’nin iki alanda ilerlemesi gerektiğinin altını çizen Başkan, bunları “kendi savunma kabiliyetini inşa etmek” ve “kendi rekabetçiliğini artırmak” olarak sıraladı.

Von der Leyen, AB içinde bu yönde güçlü bir siyasi ivme ve yaratıcı yollar bulma isteği olduğunu belirterek, “Askeri kabiliyetler için 800 milyar avroluk mali kaynak ayırmamız, birkaç yıl önce düşünülemezdi. 27 üye ülkenin tamamının ortak savunma sanayimizi güçlendirme isteği de son haftalar ve aylardaki gelişmeler olmasaydı hayal edilemezdi. Aynı durum ekonomi için de geçerli. Herkes rekabetçiliği artırma planımızı takip etmek istiyor, zira herkes günümüzün küreselleşmiş dünyasında sağlam durmamız gerektiğini anladı,” diye konuştu.

AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin Beyaz Saray’dan çıkarılması sonrası “Hür dünyanın yeni bir lidere ihtiyacı var,” sözleri hatırlatılıp, kendisinin bu lider olup olmadığı sorulduğunda von der Leyen, bu tür kategorileri sevmediğini belirtti.

Yetkili, “Benim için belirleyici olan, Avrupa’nın yavaş yavaş şekillenen yeni dünya düzenini güçlü bir şekilde birlikte şekillendirmesidir. Ve Avrupa’nın bunu yapabileceğine kesinlikle inanıyorum,” dedi.

Von der Leyen, “Batı’yı bildiğimiz şekliyle artık yok,” diyerek çarpıcı bir tespitte bulundu ve ekledi: “Dünya jeopolitik olarak da bir küre haline geldi ve bugün dostluk ağlarımız tüm dünyaya yayılıyor, bunu gümrük vergisi anlaşmazlığında da fark ediyoruz.”

Bu durumun olumlu bir yan etkisi olarak dünya genelinde sayısız liderle görüştüğünü ve bu liderlerin AB ile yeni düzeni birlikte kurmak istediğini aktaran yetkili, “İzlanda’dan Yeni Zelanda’ya, Kanada’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne, Hindistan, Malezya, Endonezya, Filipinler, Tayland, Meksika, Güney Amerika… Şu anda günde 24 saat bu tür görüşmeler yapabilirim. Hepsi Avrupa ile daha fazla ticaret yapmak istiyor ve bu sadece ekonomik bağlarla ilgili değil. Ortak kurallar koymak ve öngörülebilirlikle de ilgili. Avrupa, öngörülebilirliği ve güvenilirliği ile tanınır; bu durum son zamanlarda yeniden çok değerli bir şey olarak görülüyor. Bu bir yandan çok sevindirici, diğer yandan da yerine getirmemiz gereken büyük bir sorumluluk,” ifadelerini kullandı.

ABD ile ilişkiler ve ticaret savaşı

“Bildiğimiz Batı’nın artık olmamasının” ABD’den nihai bir kopuş anlamına gelip gelmediği sorusuna von der Leyen, “Ben Amerika Birleşik Devletleri’nin çok büyük bir dostuyum, ikna olmuş bir transatlantikçiyim. Amerikalılar ve Avrupalılar arasındaki dostluğun devam edeceğine kesinlikle inanıyorum,” yanıtını verdi.

Ancak yeni gerçekliğin, birçok başka ülkenin AB’nin yakınlığını araması olduğunu belirten Başkan, “Küresel ticaretin yüzde 13’ü ABD ile yapılıyor. Bu çok fazla. Ama bu dünyadaki diğer ülkelerin ticareti yüzde 87’sini oluşturuyor. Ve hepsi öngörülebilirlik ve güvenilir kurallar istiyor. Avrupa bunu sağlayabilir. Şimdi bu ivmeyi, şirketlerimiz için yeni pazarlar açmak ve bizimle aynı çıkarlara sahip birçok ülkeyle mümkün olan en yakın ilişkileri kurmak için kullanmalıyız,” dedi.

ABD ile yaşanan gümrük vergisi anlaşmazlığına da değinen von der Leyen, AB’nin dört ayaklı bir strateji izlediğini belirtti: “Birincisi, üzerinde müzakere edilmiş bir çözüm arıyoruz. Müzakerelere paralel olarak, hem mal hem de hizmet ticaretini dikkate alan karşı önlemler geliştiriyoruz. Tüm seçenekler masada. İkinci nokta: ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı nedeniyle Çin mallarının pazarımızı doldurmaması için çok dikkatli olmalıyız. Bu konuda koruyucu önlemlerimiz var. Üçüncü nokta: Yeni ortaklıklar kurmalı ve ticari ilişkilerimizi daha geniş bir tabana yaymalıyız. Dördüncü nokta: İç pazardaki engelleri kaldırmalı, derinleştirmeli ve uyumlaştırmalıyız.”

ABD’nin özellikle mal ticaretindeki fazlalığa işaret ettiğini, AB’nin ise dijital hizmetlerdeki açığı dengelemek istediğini belirten von der Leyen, “Burada dijital hizmetlerin yaklaşık yüzde 80’ine hakim olan birkaç ABD şirketi söz konusu. Avrupa onlar için çok ilginç, zengin bir pazar. Dünyanın geri kalanına kıyasla yüksek refah düzeyine ve zamana sahip 450 milyon insan. Yani dijital hizmetlerle bizde muazzam cirolar ve kârlar elde ediliyor. Hiçbir şirket bu pazardan vazgeçmek istemez,” dedi.

Olası karşı önlemler arasında dijital hizmetlere gümrük vergisi getirilmesinin de bulunduğunu ve ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in “Teknoloji devlerimize dokunursanız nükleer kalkan gider,” tehdidini hatırlatılması üzerine von der Leyen, “Bizim de Amerikalıların da seçeneklerimizi masaya koyuyoruz. Müzakerelerin özü budur: Her şey müzakere edilene kadar hiçbir şey müzakere edilmiş sayılmaz. Sanayi ürünleri veya dijital ürünler ticareti yapıyor olsak da, tüm geniş yelpazeyi sunma hakkımız olduğunu düşünüyorum,” yanıtını verdi.

NATO ve Ukrayna

Bununla beraber ABD’nin Avrupa için nükleer kalkanının ve NATO Antlaşması’nın 5. Maddesi’nin hâlâ geçerli olup olmadığı sorusuna von der Leyen, “Evet, öyle varsayıyoruz,” dedi.

Avrupa’nın ABD’nin büyük desteği olmadan Ukrayna’yı Rusya’ya karşı savaşı kaybetmekten koruyup koruyamayacağı konusunda ise Komisyon Başkanı, Putin’in Kiev’i üç günde, Ukrayna’yı üç haftada ele geçirme hedefinde başarısız olduğunu vurguladı.

Von der Leyen, “Putin’in gerekçelerinden biri NATO’nun kendisine göre çok güçlü olmasıydı. Elde ettiği şey, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi olması oldu. Ukrayna savaşın başında neredeyse silahsız bir ülkeydi. Bugün sadece Ukrayna’nın yüksek donanımlı ve deneyimli birliklerini değil, aynı zamanda son derece verimli, hızla üretim yapan savunma sanayisini gördüğünüzde, bu etkileyici. Yani bu ülke, dostlarının yardımıyla cesurca direndi. Uzun soluklu olmak çok ama çok önemli. Zira Putin başından beri Ukrayna’ya desteğin azalacağına güvendi. Tam tersi oldu,” değerlendirmesinde bulundu.

Avrupa’nın savunma sanayisine daha fazla yatırım yapması gerektiğini savunan von der Leyen, “Şu anda üye ülkelerin satın aldığı askeri malzemenin aslan payı Avrupa dışından geliyor. Bu aynı zamanda ilgili iyi işlerin, araştırma ve geliştirmenin Avrupa dışında oluştuğu anlamına geliyor. Gelecekte daha fazlasının Avrupa içinde gerçekleşmesini istiyorum. Bunlar Avrupa’da geliştirme ve üretim yapan Amerikan şirketleri de olabilir. Önemli olan, şimdi yatırdığımız milyarların, savunma sanayisinin çok ötesinde, Avrupa ekonomisi için de olumlu bir etki yaratmasıdır,” diye ekledi.

Yeşil Mutabakat ve bürokrasi eleştirileri

Aynı zamanda iklim değişikliğinin varoluşsal bir konu olmaya devam edeceğini belirten von der Leyen, AB’nin Yeşil Mutabakat hedeflerinden vazgeçmeyeceğini dile getirdi.

Yetkili, “Dünya genelinde karbonsuzlaşma, Amerikalılarla veya Amerikalılar olmadan devam edecek. Çinlilerin elektrikli hareketliliğe bu kadar yoğun yatırım yapmasının iyi bir nedeni var, zira geleceğin hareketliliğinin temiz bir hareketlilik olacağını biliyorlar. Petrol ve doğalgaz üzerinde oturan Körfez ülkelerinin yeşil hidrojene yoğun yatırım yapmasının iyi bir nedeni var. Çünkü dünya genelindeki eğilimin nereye gittiğini biliyorlar. Biz birçok temiz teknolojide lideriz,” dedi.

Planlanan Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) ulaştırma ve binaları da kapsayacak şekilde genişletilmesi (ETS 2) konusundaki kararlılığını dile getiren von der Leyen, bunun piyasa temelli akıllı bir araç olduğunu ancak sosyal etkilerinin başlangıçtan itibaren hafifletilmesi gerektiğini belirtti.

AB’nin bürokrasiyle özdeşleştirilmesi eleştirisine ise von der Leyen, bunun 27 üyenin uzlaşma gerektiren karar alma süreçlerinden kaynaklandığını, ancak gereksiz ve karmaşık süreçleri değiştirme konusunda kararlı olduklarını dile getiren yetkili, “Avrupa Birliği’nde girişimcilik yeniden daha kolay hale gelmeli, hedef bu,” ifadesini kullandı.

Mülakatın sonunda Avrupa’ya bir “övgü şarkısı” söylemek istediğini belirten von der Leyen, “Avrupa hâlâ bir barış projesi. Bizde kuralları belirleyen ‘ahbaplar’ veya oligarklar yok. Komşularımızı işgal etmiyoruz ve onları cezalandırmıyoruz. Aksine, AB üyesi olmak için bekleme listesinde olan 12 ülke var. Avrupa’da çocuklar ebeveynlerinin cüzdanına bakılmaksızın iyi okullara gidebilirler. Daha düşük karbondioksit emisyonlarımız, daha yüksek yaşam beklentimiz var. Üniversitelerimizde tartışmalı konuları tartışabiliriz. Bence bunlar ve daha fazlası savunulmaya değer değerlerdir ve Avrupa’nın bir birlikten daha fazlası olduğunu gösteriyor. Avrupa bizim vatanımızdır. Ve insanlar bunu biliyor, insanlar bunu hissediyor,” diyerek sözlerini tamamladı.

Çok Okunanlar

Exit mobile version