DÜNYA BASINI

ABD-Hindistan ilişkileri ve Rusya faktörü

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Rusya’nın Ukrayna’ya dönük müdahalesinde Batı’nın seferber edemediği müttefikleri ya da kısmi müttefikleri arasında Hindistan en baştaydı. Halihazırda Moskova ile son yıllarda S-400 tedariki ile ivme kaydeden askeri işbirliği bulunan Yeni Delhi, daha sonra G7’nin Rus petrolüne ambargo uygulamasıyla Rus enerji tedarikçilerinden ucuza petrol almaya başladı. Esasında savaş Hindistan’ın işine gelmişti ve geçen yılın yaz aylarında hükümetin, şirketlere petrol alımlarını Rusya’dan yapmaları yönünde talimat verdiği bile iddia edilmişti. Fakat Yeni Delhi, güneydoğu Asya’da Washington yönetimi açısından Çin’e karşı konsolidasyonu sağlamak açısından kritik bir aktör. Stanford Üniversitesi Asya Pasifik Araştırma Merkezi’nde konuk araştırmacı olarak bulunmuş olan, sekiz yıldır da Pentagon’da çalışan ve son iki buçuk yıldır ABD Hint-Pasifik Komutanlığı’nda Güney Asya analisti olarak görev yapan Erin Mello, Hindistan ile “kurulması gereken” ilişkilerin biçimini ele alıyor.


ABD-Hindistan ilişkilerinde devam eden Rusya engeli

Erin Mello — War on the Rocks

13 Şubat 2023

31 Ocak 2023’te ABD ve Hindistan’ın ulusal güvenlik danışmanları ve diğer bakanlar Kritik ve Gelişmekte Olan Teknolojiler Girişiminin açılış toplantısı için Washington’da bir araya geldi. Önceki gün özel sektör ve akademik liderlerle bir araya gelen danışmanlar, ileri teknolojilerde uzmanlaşmanın iki ülke arasında daha geniş bir işbirliğini gerektirdiği mesajını verdiler. Ülkeler, bazıları savunma uygulamalarını da içeren bir dizi teknoloji projesi üzerinde işbirliğine gitme konusunda mutabık kaldı. Söz konusu toplantı, daha birkaç ay öncesine kadar siyasi gerilim sürecini yönetmiş olan iki ortak için gözle görülür bir değişimdi.

ABD ile Hindistan arasındaki ilişkiler, Kritik ve Gelişmekte Olan Teknolojiler Girişimi gibi programlar aracılığıyla ilerleme kaydedebilir ancak Rusya’nın yarattığı engellere maruz kalıyor. İki ülkenin Ukrayna’nın işgaline verdiği farklı reaksiyonlar, Yeni Delhi’nin Rusya ile uzun süredir devam eden savunma ilişkilerine vurgu yaptı ve bu da Washington ile ilişkileri zorluyor.

Hindistan’ın Rusya ile devam eden savunma ilişkisi, Washington açısından yeni zorluklar doğuruyor. ABD, Hintli ortaklarıyla bağlarını derinleştirmek ve özellikle Hint Okyanusu’ndaki savunma gereksinimlerini karşılamalarına yardımcı olarak onları Rusya’dan uzaklaşmaya teşvik etmek için çalışmalı. ABD ile Hindistan arasındaki ilişkilerdeki Rusya engelini aşmak için Washington, Rusya’dan S-400 satın aldığı için Hindistan’a uygulanacak yaptırımlardan vazgeçmeli ve aynı zamanda Çin tehdidine karşı Hindistan’ın denizaltı savunma kapasitesini geliştirmeye odaklanmalı.

Rusya engeli

Hindistan, karar almada hareket özgürlüğünü en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan stratejik özerklik ilkesine göre hareket etmeyi sürdürüyor. Ülke, resmi ittifaklar gibi taahhütlerden kaçınıyor ve belirli bir ideolojiden ziyade sorunlara odaklanan ortaklıklar sürdürüyor. Sonuç olarak Hindistan hem ABD hem de Rusya dahil çeşitli ülkelerle ilişkilerini sürdürebiliyor.

Yeni Delhi, Washington’un şaşkınlık yaşamasına rağmen Moskova ile 1970’lere kadar uzanan, hem siyasi hem de savunma bağlarını sürdürdü. Hindistan ile Rusya, 2+2 formatındaki ilk görüşmelerini geçen sene gerçekleştirdi ve bu, Rusya’yı Hindistan’ın 2+2 diyaloğu kurduğu Quad ittifakı dışındaki tek ülke haline getirdi. Ayrıca Hindistan ordusu, donanması ve hava kuvvetlerindeki askeri teçhizatın büyük bir kısmı Rus ya da Sovyet menşeli. Bunlar arasında Hint ordusu tarafından kullanılan T-90 ve T-72 tankları, Hint hava kuvvetleri tarafından kullanılan Su-30’lar ve Hint donanması tarafından işletilen Talwar sınıfı güdümlü füze firkateynleri yer alıyor. Hindistan’ın Rusya’dan silah alımlarındaki azalmaya rağmen ülke, geçen yıl Ukrayna’nın işgalinden bu yana Rusya’dan petrol alımlarını artırdı ve savaşla ilgili açıklamalarında suskun kaldı.

Aynı zamanda Hindistan, Rus S-400 karadan havaya füze sistemi tedariki nedeniyle 2017 tarihli Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası kapsamında ABD yaptırımları tehdidiyle karşı karşıya. Bu yaptırımlar S-400 alımı nedeniyle Türkiye’ye de uygulanmıştı. Hindistan’a S-400 alımlarında muafiyet tanınması tartışılsa da bu henüz gerçekleşmedi.

Washington’un Hindistan’a yaklaşımı geleneksel olarak “stratejik fedakârlık” şeklinde oldu; ABD, Hindistan’ın Çin’in yükselen gücüne karşı doğal bir denge unsuru olduğu varsayımıyla, ikili sorunlara rağmen askeri açıdan güçlü bir Hindistan’ın varlığını destekliyor. Bununla beraber Yeni Delhi’nin Moskova ile savunma ilişkisine dair çift yönlü kaygısını uzun zamandır dile getiriyor. Birincisi Hindistan’ın Rus yapımı sistemleri ile Amerikan sistemleri teknolojik açıdan uyumlu değil ve bu da ortak çalışabilirliği zorlaştırıyor. İkincisi ve ABD için daha büyük bir endişe kaynağı ise S-400 gibi Rus istihbarat toplama platformlarının Amerikan sistemlerinin güvenliğini ihlal etme ve gelişmiş Amerikan teknolojisi hakkında bilgi toplama ihtimali. Washington’un Türkiye’yi ortak F-35 üretim programından çıkarırken başvurduğu gerekçe de buydu. ABD ile Hindistan arasındaki savunma ilişkileri daha ileri teknoloji alımlarına ve işbirliğine doğru ilerlerken, Hindistan’ın Rus teknolojilerine sahip olması ilişkilerin gelişmesinin önünde potansiyel manada belirgin bir engeli.

Hindistan’ın mevcut ve acil kaygıları

Hindistan’ın kara kuvvetleri, ülkenin bağımsızlığından bu yana Hindu savunma yetkilileri ve karar alıcılar açısından ordunun askeriyenin diğer unsularından daha yüksek bir önceliğe sahip oldu. Bu durum, hem Fiili Kontrol Hattı olarak bilinen Hindistan kontrolündeki topraklar ile Çin kontrolündeki topraklar arasındaki sınır çizgisi hem de Hindistan ile Pakistan arasındaki Kontrol Hattı üzerindeki bölgesel kaygılardan ileri geliyor. Fakat Çin’in Hint Okyanusu’ndaki artan varlığı, Yeni Delhi’nin deniz kuvvetlerine olan ilgisinin canlanmasına ve algılanan tehditlere karşı koyma kabiliyetine ilişkin endişelere yol açıyor. Hindistan donanmasının stratejisi, tüm Hint Okyanusu’nda deniz kontrolü sağlayabilmesini gerektiriyor ki bu da Hindistan’ın savunma bütçesinde en az payı alan kuvvet olduğu hesaba katıldığında oldukça zor bir hedef.

Çin Halk Kurtuluş Ordusu Donanması, 2009’dan bu yana Aden Körfezindeki korsanlıkla mücadele misyonları gibi Hint Okyanusu’ndaki varlığını artırıyor. Çin denizaltıları da giderek daha fazla varlık gösteriyor. Hatta 2014 yılında bu denizaltılardan biri, Sri Lanka’nın Kolombo limanına yanaşmıştı. Bu yüzden deniz yetki alanı farkındalığı ve anti-denizaltı savaşı Hint donanması için bir öncelik haline geliyor.

Hindistan’ın deniz savunmasını Rusya’nın Ukrayna’yı işgali de zorlaştırdı. Hindistan, Talwar sınıfı firkateynlerinin gaz türbinli motorlarını Ukrayna’dan alıyor, ardından gemiler Rusya’da inşa ediliyor. Fakat savaş bu firkateynlerin teslimatının gecikmesine neden oldu.

Yeni Delhi, Hint Okyanusu’ndaki deniz yetki alanı farkındalığını artırmak için Washington ile olan ilişkisinden istifade etmeye başladı bile. Deniz güvenliği ve bunun gerektirdiği kabiliyetler, yeni imzalanan Kritik ve Gelişmekte Olan Teknoloji Girişimi gibi daha az belirgin olanlar da dahil, ABD-Hindistan stratejik etkileşimlerinin çoğunda bir demirbaş haline geldi. Hindistan, şimdiye dek P-8I ve MH-60R helikopterleri de dahil denizaltı savunma uçakları satın aldı ve Sea Guardian insansız hava araçları kiraladı. Hintli yetkililer ülkenin denizaltı savunma harbi kabiliyetlerini geliştirmek istiyorlar ve sadece yabancı askeri satışlar ya da kiralamalar yoluyla tedarik etmek yerine ideal biçimde ortak geliştirme yoluyla teknoloji transferinin geliştirilmesini istiyorlar.

Rusya, Hindistan ordusunun başlıca silah tedarikçisi olmaya devam ediyor ama Washington ile Yeni Delhi’nin Hint Okyanusu’ndaki önceliklerinin birbirine yakın olması nedeniyle ABD, Hindistan’a acil ihtiyaçlarında yardımcı olma konusunda daha iyi bir pozisyonda. ABD, Çin ile rekabet ederken Hindistan’ın askeri gücünü tahkim etmek artık bir “stratejik fedakârlık” meselesi değil, ABD’nin acil çıkarı.

Yaptırım tehdidinin aşılması

İleriye dönük olarak ABD, Yeni Delhi’nin Moskova ile ilişkileri de dahil tüm anlaşmazlık noktalarında Hindistan’a kamuoyu önünde ültimatom vermekten kaçınmalı. Yetkililer, bunun yerine ikili meseleleri özel olarak görüşmeli Hindistan’ın sadece Yeni Delhi’nin stratejik özerklik ilkesine değil, aynı zamanda Çin ve Pakistan’a karşı bölgesel savunma için S-400 ve diğer Rus sistemlerine olan ihtiyacına dayanarak Rusya ile olan ilişkisini tamamen terk etmesi pek mümkün değil. Benzer fiyatta başvurulabilir çok az alternatif var. Halihazırda Rus silahlarına olan tarihsel bağımlılığından yavaş yavaş uzaklaşmakta olan Hindistan’a yaptırım uygulanması, ülkenin Rusya ile olan ilişkisini değil, ABD ile olan ilişkisini sorgulamasına neden olur. S-400 ve diğer Rus sistemleri konusundaki yaptırımlardan feragat edilmesi, Hindistan için ABD’nin güvenilir bir ortak olduğu fikrini pekiştirecek ve bu da ülkeyi, Rusya ile olan tarihsel ilişkisinden uzaklaşmaya daha fazla teşvik edebilecek.

ABD’nin Hindistan’a dönük yaptırımlardan feragat etmesinin karşılıklı savunma ilişkilerinin gelişmesinin önünü açabileceğini gösteren emsaller mevcut. Analistler, ABD ile Hindistan arasındaki ilişkilerde dönüm noktası olarak Washington’un Hindistan’ın nükleer programına ilişkin endişelerini gideren 2005 tarihli sivil nükleer anlaşmaya işaret ediyor. Fakat 2001 yılında Washington, Hindistan’a yönelik yaptırımları kaldırmasaydı bu anlaşma olmayacaktı. Bu durum, 15 yıl süren müzakerelerin ardından 2002’de imzalanan Genel Askeri Enformasyon Güvenliği Anlaşması, 2005’te imzalanan ABD-Hindistan savunma çerçevesi ve Hindistan’ın ABD’den silah alımlarındaki artış da dahil savunma ilişkilerinin somut bir şekilde gelişmesini sağladı.

Askeri önceliğin netleştirilmesi

Ayrıca ABD, çabalarını Hindistan ile savunma ilişkilerinde Rusya’nın Hindistan için doldurmadığı boşluğu derinleştirmeye yoğunlaştırmalı ve Yeni Delhi’nin Moskova’dan uzaklaşmasını daha fazla teşvik etmeli. ABD, Hindistan’ın Rus yapımı teçhizat envanterinin tamamını ikame edemez. Ancak Yeni Delhi’nin ortaya çıkan ve gelecekteki ihtiyaçlarına dayalı Moskova’nın sağladıklarından farklı kabiliyetler sağlayabilir. Bu yüzden ABD, birlikte çalışabilirlik veya güvenlikle ilgili endişelerden kaçınarak Hindistan açısından lazım bir ortak haline gelmeli.

ABD’nin odak noktası, Hint Okyanusu’na açılan kritik geçiş noktalarında Hindistan donanmasının caydırıcılık kapasitesini oluşturmak olmalı. ABD ile Hindistan, denizde birlikte çalışabilirlik ile tamamlanmış deniz caydırıcılık kapasitesi, Hindistan’a Çin’in deniz iletişim hatları etrafındaki varlığının hem daha doğru hem de daha eksiksiz bir resmini sunacak ve Çin denizaltı araçlarına potansiyel karşılık verme seçenekleri yaratacak. Bu da Çin’in iletişim hatlarını bloke etme imkânı yaratarak Çin’in operasyonlarını daha riskli ve başarısız olma ihtimali daha yüksek duruma getirecek.

Denizaltı savunma harbi kabiliyetlerinin ortak geliştirilmesi

Denizaltı harbine yönelik kabiliyetli platformlardan oluşan bir envanterin muhafaza edilmesi çok önemli olmakla birlikte tedarikin tek başına Hint donanmasının hedeflerine ulaşmasına yardımcı olması pek mümkün değil. Amerikan teçhizatının maliyeti, Hindistan’ın ekonomik kısıtları karşısında çok yüksek ve ülke, yabancı tedarikler yerine yerli veya yerli savunma geliştirme ve üretimine öncelik veren atmanirbharta ya da kendine güven ilkesi ile daha da kısıtlanıyor. Bu kısıtlamalar, Hindistan donanmasına ayrılan bütçelerin düşük olması nedeniyle daha da ağırlaşıyor ve Yeni Delhi, bunun yerine ABD ile ortak geliştirmeye bu sebeple katılmak istiyor.

2012 yılında Hindistan ve ABD hem Amerikan hem de Hint sistemlerindeki engelleyici bürokrasiyi azaltırken ortak geliştirme ve üretime olanak sağlamayı amaçlayan Savunma Teknolojileri ve Ticaret Girişimini oluşturdu. Fakat son on yılda beklentilerin uyuşmaması nedeniyle bu girişim çok az ilgi gördü. Ancak 2021’in eylül ayında ABD ile Hindistan’ın havadan fırlatılan bir insansız hava aracını birlikte geliştirmek üzere anlaşma imzalaması, doğru yönde atılmış umut verici bir adım.

İleriye dönük olarak ABD ve Hindistan, Yeni Delhi’nin deniz caydırıcılık kapasitesini artırabilecek ortak geliştirme fırsatlarını da araştırmalı. Örneğin iki ülke büyük ya da ekstra büyük insansız denizaltı araçlarını birlikte geliştirebilir. Ne Hindistan ne de ABD bu teknolojiye sahip ama ABD, Boeing ile ABD Donanması için ekstra büyük insansız denizaltı mayın tarama araçları geliştirmek üzere sözleşme yaptı. Bu araçlar aynı zamanda gelişmiş deniz yetki alanı farkındalığı için elektronik istihbarat sensörleri taşıma kapasitesine de sahip. Kuşkusuz bu, başlatılmasından bu yana geçen on yılda sınırlı bir başarı elde eden ticaret girişimi açısından zor bir hedef. Ancak Hindistan ve ABD, bu türden ekstra büyük araçları birlikte geliştiremezlerse tespit ve takip için kullanılan elektromanyetik sensör gibi bir alt sistemi ya da batarya teknolojisi gibi bir güç kaynağını birlikte üretebilir ya da geliştirebilirler. Hindistan ile çalışan Amerikalı yetkililer, ülkenin en son teknoloji ürünü platformlar değil, uygun fiyatlı ekipmanlar aradığını unutmamalı.

Andaman Denizindeki denizaltı savunma harbi tatbikatı

ABD ve Hindistan, kritik bir tıkanma noktası olan Malakka Boğazının açıldığı Andaman Denizinde denizaltı savunma harbi odaklı çift taraflı bir tatbikatla çalışabilirliklerini de geliştirebilirler. Tatbikatın Andaman Denizinde yapılması kritik önem taşıyor, zira başarılı bir denizaltı savunma harbi büyük ölçüde harekât ortamına bağlı. Hint-Pasifik’te başka bir yerde yapılacak bir masa başı tatbikatı, ABD ve Hindistan’ın Çin’in Hint Okyanusu’nda genişlemesini izleme ve caydırma kabiliyetlerini geliştirmeye çok az katkı sağlar.

Hindistan, Singapur ile ikili tatbikatların yanı sıra Singapur, Hindistan, Tayland deniz tatbikatı ve Andaman Denizindeki MILAN gibi üçlü ve çok taraflı tatbikatlara da ev sahipliği yaptı. Fakat ABD henüz bunlara katılmadı. Hindistan da muhtemelen yeni bir ikili tatbikata, ABD’nin mevcut bir tatbikata katılmasından daha sıcak bakar zira ülke, Hint Okyanusu’nda bölge lideri olarak konumunu sürdürme konusunda hassasiyetini koruyor. ABD’nin dahli Hindistan’ın bölgedeki güvenlik tesis edici konumundan uzaklaştırma girişimi olarak algılanabilir.

ABD ile Hindistan arasındaki, anti-denizaltı harbi odaklı denizcilik işbirliğine dayanan bu güçlü savunma ilişkisi, Çin’in Hint Okyanusu’nda genişlemesini sürdürmesi halinde kritik önem taşıyacak. ABD, bunu akılda tutarak Hindistan’ın bölgedeki güvenlik tesis edici rolünü desteklemeli.

Çok Okunanlar

Exit mobile version