Almanya’da hükümeti oluşturan koalisyon partileri ‘mali ihtiyata’ rağmen iktisadi büyümeye öncelik verme sözü verirken, küçük ortak liberal Hür Demokratlar (FDP) Almanya’nın ‘bürokratik yükünü’ azaltmak için Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’den daha fazla destek talep etti.
Yaz tatilinin sona ermesinin ardından Perşembe günü yapılacak ilk Bundestag oturumunda hükümetin 2024 bütçe teklifi tartışılacak. Bir hükümet sözcüsü, ekonominin durumu ve iktisadi büyümenin teşvik edilmesinin de Şansölye Olaf Scholz’un ertesi gün yapacağı genel kurul konuşmasının ana teması olacağını söyledi.
Koalisyonun büyük ortağı Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) eş başkanı Saskia Esken gazetecilere yaptığı açıklamada, “Psikolojiyle ilgili bir iktisadi durumla karşı karşıyayız. Şimdi bizim görevimiz inovasyonu ve yatırımı artırmak ve böylece ekonomiyi canlandırmak ve geliştirmektir,” iddiasında bulundu.
Yeşiller lideri Britta Haßelmann ise yaklaşan bütçe görüşmelerinde hükümetin ana önceliklerinin ‘iktisadi teşvik ve sosyal güvenliğe yatırım’ olacağını söyledi.
‘Borç freni’ mali disiplin gerektiriyor
Bununla birlikte FDP lideri ve Maliye Bakanı Christian Lindner, ortaklarının isteksizce kabul ettiği borçlanmayı sınırlayan anayasal ‘borç freni’ne bağlı kalmayı sağladığı için, iktisadi teşvik amacıyla neler yapılabileceği belirsiz.
Esken, “Pandemi ve diğer krizler sırasında borç frenini askıya aldıktan sonra kriz sonrası bütçeye dönmek önemli, bu da bütçe kesintileri gerektiriyor,” dedi. Esken, vergi iadelerine ilişkin ilk tahminin Kasım ayında yapılması nedeniyle hükümetin daha fazla önlem için ne kadar alana sahip olduğunu yakında öğreneceğini söyledi. Aralık ayında 2024 bütçesinin nihai halinin kabul edilmesi bekleniyor.
Bu arada FDP ve Yeşiller, hükümetin geçen haftaki kabine toplantısında kabul edilen vergi indirimleri ve ‘yeşil dönüşüme’ yönelik yatırımlar da dahil olmak üzere son dönemdeki iktisadi müdahalelerini övdü.
FDP ayrıca hükümetin Almanya’nın bürokratik yükünü azaltma çabasına dikkat çekerken Brüksel’e de düzenlemeleri azaltma çağrısında bulundu. FDP Genel Sekreteri Bijan Djir-Sarai, “[Bürokrasinin azaltılması için] bir Avrupa girişimine ihtiyacımız var ve Komisyon Başkanı Bayan von der Leyen’den destek alırsak iyi olur,” dedi.
FDP’li yetkili, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti ve Binalarda Enerji Performansı Direktiflerini ‘yapıcı olmadıkları’ gerekçesiyle açıkça eleştirdi. Djir-Sarai, Almanya’nın kısa bir süre önce AB’deki bürokrasiyi azaltmak için Fransa ile ortak bir girişimde bulunacağını açıklamasının bürokrasiyi azaltmak için ‘hayati bir adım’ olduğunu da savundu.
Teşvik paketinin sınırları
Geçen hafta Alman hükümetinin Meseberg Kalesindeki ‘inziva’sının ardından açıklanan teşvik ve büyük paketi ise tatmin edici görünmüyor.
ING bankasının küresel makro başkanı ve Alman ekonomisinin deneyimli analisti Carsten Brzeski, planda yer alan toplam mali teşvikin yaklaşık 8 milyar avro ya da yıllık ulusal ekonomik çıktının yüzde 0,2’si olduğunu tahmin ediyor.
Brzeski, “Bugünkü paket Alman ekonomisi için çığır açıcı olmayacaktır. Hükümetin nihayet ekonominin sorunlarının farkına vardığını gösteriyor fakat ekonominin yeniden hız kazanması için muhtemelen aynı yönde daha fazla somut adım atılması gerekecek,” diye yazdı.
Deutsche Bank Research için hazırlanan bir raporda Almanya’nın karşı karşıya olduğu altı zorluk sıralanıyor. Bunlar arasında, ucuz Rus doğalgazı ithalatının sona ermesi; Çin’in Alman ihracatçılar için giderek zorlaşan bir pazar ve kritik hammaddeler ve teknoloji için potansiyel olarak şimdikinden daha az güvenilir bir tedarikçi olması; Almanya’nın savunma ve güvenliğe yatırım yapma ihtiyacı; iklim değişikliği; yaşlanan nüfus ve daralan işgücü piyasası; aşırı regülasyon ve bürokrasi sayılıyor.
Bununla birlikte rapor, Almanya’nın güçlü yönlerini de göz ardı etmememiz gerektiğini söylüyor. Bunlar arasında, Bundesbank’ın geçen yılın sonunda gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 66,4’ü olarak tahmin ettiği nispeten düşük kamu borcu, düşük özel sektör borcu ve Almanya’nın bir ‘Standort’, yani yatırım ve inovasyon bölgesi olarak nasıl geliştirileceği konusunda siyasi ve iş çevrelerinde yapılan tartışmaların ‘kalitesi’ yer alıyor.
Rapor, Almanya’nın her şeyden önce, ekonominin bel kemiği olarak bilinen orta ölçekli, genellikle aile tarafından işletilen şirketler olarak bilinen Mittelstand’a güvenebileceğini öne sürüyor. Bu şirketler, özellikle Almanya dışında nadiren tanınan isimler olsa da, ürettikleri uzmanlaşmış ürünler için dünya pazarlarından büyük paylar kazanma ve bu pazarları ellerinde tutma konusunda önemli bir birikime sahip.
Alman Mittelstand’ının önemi
Berenberg’den Holger Schmieding tarafından hazırlanan raporda da Almanya’nın ‘sonunun geldiğini’ öne sürenlere itiraz ediliyor. Schmieding, Almanya’nın dizel otomobiller ve kimyasallar gibi ‘eski moda’ endüstrilere çok fazla bel bağladığı için başının büyük belada olduğunu söyleyen ‘kıyamet tellallarının’ asıl noktayı kaçırdığını iddia ediyor.
Yazar, “Alman ekonomisini şekillendiren en önemli faktörler bunlar değil. Bunun yerine gerçek itici güçler, genellikle sahiplerinin yönettiği çok sayıda küçük ve orta ölçekli şirkettir. Bunlar bir araya geldiğinde, inovasyon için şimdiye kadar icat edilmiş en iyi arama motorlarından birini oluşturuyor,” iddiasında bulunuyor.
Dijital teknolojilerdeki gerilik
Almanya’nın altyapı, dijitalleşme ve benzeri alanlarda kamu yatırımlarına ihtiyaç duyduğu düşünülüyor.
Örneğin IMF, Almanya’nın internet bağlantısının iyileştirilmesi gerektiğini vurgulayanlar arasında yer alıyor. Alman ekonomisi üzerine yayınladığı raporda IMF, “Almanya’da sabit genişbantın kullanılabilirliği ve aboneliği yüksek olsa da, sabit genişbant bağlantı hızı emsallerine göre daha yavaş. Yüksek hızlı internet de büyük şehirlerin dışında daha az mevcuttur. Ayrıca, iş dünyasında dijital teknolojilerin kullanımı ve dijital beceriler de AB ortalamasına kıyasla daha düşüktür,” deniyor.
‘Borç freni’nde değişiklik önerisi
IMF ayrıca Alman yetkililere ‘borç freni’ kuralını değiştirmeyi düşünmelerini öneriyor. IMF, Almanya’nın yeni ‘iklim eylemi’ ve savunma girişimlerini karşılayabilmek için ‘GSYİH’nin yaklaşık yüzde 9’una tekabül eden çok sayıda bütçe dışı fon’ oluşturarak borç freninin ‘etrafından dolanmasını ironik bulduğunu’ yazıyor.
The Economist dergisi, Alman ekonomisiyle ilgili yakın tarihli bir raporunda, bu tür ‘muhasebe hilelerini’ bir kenara bırakarak Alman hükümetine ‘borç freni’ kuralını değiştirmeyi önermişti.