AVRUPA

Almanya’dan Junge Welt kararı: Marx ve Lenin’e olumlu atıfta bulunuyorsunuz, istihbaratın sizi izlemesi doğru

Yayınlanma

Geçen perşembe günü Berlin İdare Mahkemesi, 1947 yılında kurulan Almanya’nın tek günlük sol gazetesi Junge Welt’in (JW) Almanya’nın iç istihbarat servisi Federal Anayasa Koruma Teşkilatı (BfV) tarafından yıllık rapora dahil edilmesine karşı yaptığı şikayeti reddetti.

Mahkeme böylece, gazeteyi “aşırı solcu” olduğu gerekçesiyle gözetim altına alan casusluk teşkilatı lehine karar verdi. Buna karşılık gelen bir acil temyiz başvurusu Mart 2022’de reddedilmişti.

Karar, gazetenin “anayasaya aykırı” olduğu ve “haklı olarak” gizli servis gözetimi altında bulunduğu iddiasına yasal bir dayanak oluşturmayı amaçlıyor. Salı günü derhal yürürlüğe girmek üzere yasaklanan ve İçişleri Bakanlığı tarafından el konulan aşırı sağcı dergi Compact’ın yasaklanması, bunun ne kadar geniş kapsamlı sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor.

JW’nin temel hakları zaten ciddi şekilde kısıtlanmış durumda. Gazetenin gizli servisin yıllık raporunda yer alması, röportaj ortaklarını ve okuyucuları caydırma ve genel olarak gazetecilerin ve yayıncıların mesleki uygulamalarını zorlaştırma ve engelleme etkisine sahip.

Davacı bu nedenle gazetenin 1998’den bu yana 23 gizli servis yıllık raporunda yer almasının iptal edilmesini talep etmişti.

Kararın ardından JW’nin genel müdürü Dietmar Koschmieder temyiz başvurusunda bulunulacağını ve gerekirse davanın Avrupa Adalet Divanı’na götürüleceğini belirtti.

DKP üyesi Koschmieder, mahkemeyi kararında anayasa raporundaki “kaba ve aptalca şeyleri” benimsemekle suçladı.

Mahkeme başkanı Wilfried Peters, başından beri BfV’nin lehinde konuştu. World Socialist Website’a göre başkan, sosyalist ve Marksist politikaların Almanya’da yasaklanması gerektiği yönündeki görüşünü gizlemedi.

Peters, davalı tarafın argümanlarını takiben, gazetenin “sınıfsal bir bakış açısını” temsil ettiğini ve Marx ve Lenin’e olumlu atıfta bulunduğunu savundu ve bu durumun zaten anayasaya aykırı olduğunu ileri sürdü.

Başkana göre Junge Welt basın özgürlüğü kapsamına giremezdi çünkü gazete yayınlamakla yetinmiyor, kapitalizme karşı yıllık bir konferans düzenleyerek “özgür demokratik temel düzene karşı” “siyasi amaçlar” sergiliyordu.

Mahkeme, gazetenin “aşırı solcu yazarların” söz sahibi olmasına izin verdiğini, “aşırı sol spektrumdaki” örgütlere atıfta bulunduğunu ve haberlerinin bazı bölümlerinde şiddeti savunan siyasi güçlerle arasına yeterince mesafe koymadığını iddia ettiğini belirtti.

Davacının avukatı Heinrich, Marx ve Lenin’e yapılan olumlu bir atfın “Marksizm-Leninizm” ideolojisiyle eşanlamlı olmadığını, bu ideolojinin 1956 yılında Alman Komünist Partisi (KPD) hakkında verilen yüksek mahkeme kararında, diğer hususların yanı sıra tek parti diktatörlüğünü savunduğu için anayasaya aykırı ilan edildiğini belirtti. Üstelik bu karara göre sadece “Stalin tarafından yorumlandığı şekliyle Marksizm-Leninizm” anayasaya aykırıydı.

Peters kararında, BfV’nin çok sayıda JW yazar ve editörünün “aşırı sol” görüşlerine dikkat çektiğinde ısrar etti ve Lenin’in tarihsel bir figür olarak “anayasal düzenle en enerjik şekilde mücadele ettiğini” ilan etti. 

Ayrıca Yargıç Peters, dava için ihtilaflı meblağı özellikle yüksek bir meblağ olan 115.000 avro olarak belirledi ve bu meblağ aynı zamanda avukatlık ücreti ve mahkeme masraflarını da kapsıyor.

Mahkemeye göre Junge Welt’in editörleri ve yazarları ile “aşırı solcu” olarak kabul edilen Alman Komünist Partisi (DKP) arasında birçok bağlantı bulunuyor.

Ayrıca JW, “şiddet karşıtlığına” olan bağlılığını açıkça beyan etmiyor ve eski “RAF teröristlerine” gazete tarafından defalarca platform teklif edildi.

Yargıç, BfV’nin yıllık raporlarına ilişkin ihtilaf konusu olan normal tutarın aslında 5.000 avro olduğunu, fakat neredeyse aynı olsa da toplam 23 rapor söz konusu olduğu için bu tutarların toplanması gerektiğine karar verdi.

Sonuç olarak, JW yayıncıları, hukuki ihtilaf devam etse ve karar henüz kesinleşmemiş olsa da, mahkemeye büyük meblağlar aktarmak zorunda.

Federal Meclis’teki Sahra Wagenknecht İttifakı’nın (BSW) dış politika sözcüsü Sevim Dağdelen de kararı eleştirerek, “Karar Almanya’da basın özgürlüğüne ve demokrasiye zarar veriyor. Savaş ve kapitalizm üzerine eleştirel habercilik Anayasa Koruma Teşkilatı’nın işi değil, siyasi karar alma sürecinin bir parçası olarak savunulmalı,” dedi.

Çok Okunanlar

Exit mobile version