GÖRÜŞ

Almanya’nın yeşil enerji planı ve Güney Afrika

Yayınlanma

Özkan Çiftçi

Bugün gelişmiş sanayi devi olmasının yanı sıra toplam dış ticaret hacmiyle dünyanın üçüncü, ihracatıyla ikinci ülkesi olan Almanya’nın son beş yıldır Afrika kıtasını güçlü bir şekilde gündemine alması şaşılacak bir durum değil. Aslında Almanya, uzun süredir tehlikenin farkındaydı. Almanlar 10 yıl içinde enerji ihtiyacının en az yüzde seksesini, yenilenebilir kaynaklar, güneş ve rüzgârdan sağlayacak projelere imza attılar. Bunun için hedeflerinde, yeşil hidrojen üretmek ve tüketmek bulunmaktadır. Bu kaynaklardan gelen elektrik ile suyu ayrıştırmak, hidrojeni yakıta dönüştürmek çevre kadar, ekonomi için de yapılması gereken önemli bir detay olarak görüldü. 

Almanya’nın  bütün enerji planları “yeşil enerji” üzerine!

Rusya ve Ukrayna arasında vuku bulan savaşın ortasında Almanya, “yeşil enerjiye” geçmek istemesinin sebebi yalnızca güvenli düzenli bir iklim için değil, aynı zamanda ulusal güvenliği için de mecbur olduğunu her defasında deklare etti. Alman Hükümeti, 2036 yılına kadar yüzde yüz yenilenebilir enerji için bir yasa üzerinde kendi meclisinde anlaşmaya vardı.

Avrupa’nın en büyük sanayisine ve ekonomisine sahip Almanya, elektrik üretiminde fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasını beş yıl daha öne çekerek “yeşil enerji” üretiminde yeni bir gündem oluşturdu. Güncellenen “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Yasası”, 2030 yılına kadar Almanya’da tüketilen elektriğin yüzde sekseninin2036 itibarıyla yüzde yüzünün yenilenebilir kaynaklardan sağlanmasını öngörüyor.

Almanya,13 yıl sonra yüzde yüz “yeşil enerji” uygulayan ve bu proje ile G7 ülkeleri arasında ilk sırayı almak için emin adımlarla ilerleyen bir ülke olmak istiyor. Kanada, İngiltere ve ABD’nin de benzer hedefleri bu anlamda mevcut. Yine de, yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payı neredeyse yüzde yüz olan Uruguay ve yüzde doksandan fazla olan Kenya gibi yenilenebilir enerji liderlerinin gerisinde kalıyorlar.

Almanya, bu süreçte Güney Afrika ile iş ortaklığı anlaşmasını yapmak istemesinin sebebi, Güney Afrika’nın elektrik üretim biçimiydi. Güney Afrika, elektriğin yüzde 80’inde fazlasını kömürü sıvılaştırırarak, sıvı yakıt üretmesinden kaynaklanıyor olmasıydı. Katı kömürü sıvı yakıta dönüştürme yöntemi Alman kimyagerler F.Fischer ve H.Tropsch tarafından geliştirilmişti. Güney Afrika’da hala katı kömürü sıvı yakıta dönüştürme yöntemleri, Secunda’daki devasa Sasol tesisinde devam etmektedir: Kömür sıvılaştırma tesisinde günde 30 milyon litreden fazla dizel yakıt üretimi yapılmaktadır.

Halen aktif olduğu süre zarfında yaklaşık 80 yıldan fazla süredir Sasol tesisinde 300 milyar litreden fazla yakıt üretildi. Bununla birlikte, bu gelişmiş yöntemin sonucu yalnız para ile ölçülebilen bir şey değil: Yılda yaklaşık 70 milyon ton karbondioksit salımıyla Sasol, aynı zamanda dünyanın en büyük karbon salımı yapan tesislerden biri ve evrene çok büyük derecede zarar veren, üretimi derhal durdurulması gereken bir yer. Şu günlerde içinde bulunduğumuz iklim değişikliği döneminde bu, önüne geçilmesi gereken bir durum, aynı şekilde Güney Afrika’nın elektrik üretiminin yüzde sekseninden fazlasının kömürden elde ediliyor olması da Almanya’nın, Güney Afrika ile imzaladığı enerji ortaklığı, yakıt ve elektrik üretimindeki bu iki asli sorunla mücadele etmeyi istemesidir.

Almanya, Fransa, İngiltere, ABD ve Avrupa Birliği, 2021 Kasım’ında Glasgow’da düzenlenen iklim zirvesinde, enerjide adil bir dönüşüm ortaklığı olan Just Energy Transition Partnership (JETP) çerçevesinde, Güney Afrika’ya verilen kredi ve hibeler ile birlikte 8,5 milyar ABD dolarını gözden çıkarıp Güney Afrika’ya kaynak yarattılar.

Bu esnada maden işçileri, kadınlar ve gençler göz önünde bulundurularak kömürden enerji kazanımına son verilmesi ve yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılması teşvik edilecek. Yılda ortalama 2.800 saat güneş ışığı ve Atlantik kıyısındaki sert rüzgarlar sayesinde Güney Afrika’da yeşil enerji üretimi koşulları oldukça bu iş için müsait. JETP (Adil Bir Dönüşüm Ortaklığı) ile Güney Afrika’da enerjide dönüşümün başlatılması amaçlanıyor.

AB’den Almanya’nın yeşil enerji programına kredi imkânı bile sağlandı!

Avrupa Birliği (AB), Almanya’nın rüzgâr ve güneş gibi çeşitli yenilenebilir enerji yatırımlarına toplam 28 milyar euro kamu desteği verilmesine onay verdi.

AB Komisyonu, Almanya’nın çeşitli yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini desteklemeye yönelik programında yapmayı planladığı değişikliklerin hemen onaylandığını söylemek gerek…

Almanya’nın yenilenebilir enerji alanındaki mevcut destek programının kapsamını genişletme ve süresini 2026 sonuna kadara uzatma planı yaptığını kamuoyuna daha önce duyurmuştu. 

Almanya’nın iklim hedefleri doğrultusunda 2030’a kadar güneş, rüzgâr ve biyometan gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğin payını yüzde 80’e çıkarmayı ve bu nedenle toplam 28 milyar euroluk destek programı için gerekecek olan maliyeti AB’den talep etti.

Planın yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini teşvik etmek ve sera gazı emisyonlarını azaltmak için gerekli olduğu vurgusu yapılarak, bunun AB kamu destek kurallarına uyumlu bulunduğu ifade edildi.

AB üyesi ülkelerin kamu desteklemelerini ne şekilde sağlayacaklarını belirleme yetkisi, AB Komisyonunun görev alanına giriyor.

Üye ülkeler, kamu desteklemelerini sadece rekabete zarar vermeyecek şekilde ve kamu yararına uygun durumlarda kullanabiliyor.

Almanya’nın petrol olmadan ve uranyum kullanmadan Enerji Dönüşümü programı, başka ülkeler için de örnek olabilecek türden!

Sanayi devi olan Almanya, bugünlerde fosil yakıtlar ve nükleer enerjiden arınmak için “yeşil enerji” projesini hızlıca hayata geçirmek istiyor. Tüm bu hedefleri gerçekleştirmek, Almanya gibi 85 milyonluk kalabalık ve büyük bir ülke için zorlu bir süreci beraberinde getirmiştir. 

Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaş nedeniyle AB ülkeleri, Rusya’nın en önemli gelir kaynağını oluşturan doğalgaz ve petrole yaptırımlar uygulama kararı alarak, Rusya’nın savaşa ayırdığı finansmanı kesme kararı almıştır. Bu bağlamda AB, Rusya’dan doğalgaz ithalatını bir yıl içinde üçte iki oranında azaltma kararı almak için birliğe üye olan ülkelerle yaptırım kararı almıştı. Söz konusu hedefe ulaşmaya yardımcı olmak için üye ülkeler, 2022 yılının sonuna kadar gaz kullanımını %15 oranında azaltmayı kabul etmişlerdi. 

AB’nin hedefinin aksine, yaptırımlar nedeniyle oluşan enerji satın alımı koşullarında doğalgaz fiyatları artmış ve sonucunda Moskova, yaptırımlardan beklenilen etkiyi almamıştır. Savaşın başlamasından bu yana Rusya, AB’ye 46 milyar avro değerinde enerji ihraç etmiş ve enerji kaynaklarından elde ettiği gelirler ise artmaya devam etmiştir. Bu gelir, 2021 yılının aynı dönemindeki satış miktarının yaklaşık iki katına denk gelmektedir.

AB ülkeleri, hem yaptırımlar konusunda koyduğu hedefe ulaşamaması hem yükselen enerji fiyatları hem de Rusya’ya bağımlılığı azaltılması noktasında alternatif kaynak arayışlarına yönelmiştir. Ancak AB’nin alternatif kaynakları nerede bulacağı konusunda şüpheler vardır. Zira enerji krizine en hızlı çözüm, başta Katar ve ABD olmak üzere diğer devletlerden sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tedarik etmektir. Bu durum ise başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın LNG tesisi eksikliği nedeniyle sorunlar yaratmaktadır.

Enerji çeşitlendirmesi arayışında rezervleri ve yatırıma açık üretim kapasitesi nedeniyle akıllara ilk gelen seçenek, Afrika ülkeleridir. Rus enerjisinin Avrupa pazarından çekilmesi, Afrikalı enerji üreticileri için daha büyük pazar payı anlamına gelmektedir. Zira Avrupa, savaş sonrası oluşan “enerji boşluğu”nun en kısa zamanda doldurulmasına yönelik bir arayış içerisindedir. Mevzubahis boşluk, Afrika gazına ve özellikle de depolanması ve taşınması kolay olan sıvılaştırılmış doğalgaza, eskiden olduğundan daha fazla alan açıldığı anlamına gelmektedir.

Nijerya, Afrika kıtasının kanıtlanmış en büyük doğalgaz rezervlerine sahip ülkesidir ve ardından Cezayir, Senegal, Mozambik ve Mısır gelmektedir. Bu nedenle uzun süredir enerji projeleriyle gündeme gelmesine rağmen hiçbir somut çıktı elde edemeyen Afrika, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın kazanan tarafı olmuş ve Avrupa enerji resminin içine girmeye başlamıştır. Savaştan yaklaşık 3 ay sonra Almanya Şansölyesi Olaf Sholz, Senegal’in açık deniz projelerinden istikrarlı doğalgaz tedariki sağlamak amacıyla 22 Mayıs 2022 tarihinde ülkeye bir ziyaret gerçekleştirmiştir.

Almanya, iklim ve ekonomik faktörler nedeniyle elinde bulunan ve işleyen sistemini yeniden, yenilenebilir olarak kurgulayıp tüm belirsizliklere rağmen kendine ait, temiz bir enerji sistemi oluşturmayı hedeflemektedir. 

Ve son olarak Almanya’nın yenilenebilir enerji sürecini ve enerji tasarrufunu örnekleyen bu enerji dönüşümü süreci, her ne kadar zorlu olsa da diğer ülkeler için önemli bir örnek teşkil etmektedir. İnsanlığın daha kaliteli ve temiz bir ortamda yaşamasına katkıda bulunan bu dönüşüm, ülkelerin ise enerji açısından dışa bağımlılığının azaltılmasında kullanılabilecek en önemli örneklerden biridir.

G7 ülkeleri bu anlamda boş durmuyorlar. Avrupa Birliği’nin lokomotifi Almanya, önümüzdeki bir iki yılda az da olsa sıkıntı çekebilir ama ilerleyen zaman zarfı içinde yapmış olduğu bu projeler ile oluşan enerji açığını kapatacak gibi duruyor.

Çok Okunanlar

Exit mobile version