ASYA

Avustralya’nın yeni savunma belgesine Pekin, Washington ve Canberra’dan bakış

Yayınlanma

Savunma Stratejik İncelemesi 2023 belgesi ile İkinci Dünya Savaşından bu yana askeri duruşundaki en büyük stratejik değişimi açıklayan Avustralya, kuzey üslerini ve uzun menzilli saldırı yeteneklerini güçlendirecek.

Yeni savunma raporu, Çin’in Hint-Pasifik’teki küresel kurallara dayalı düzeni tehdit ettiğini ilan ederken, ABD ile yakın işbirliğinin her zamankinden önemli olduğunu savunuyor.

Avustralya, Çin’e karşı on yılların en büyük savunma değişimine gidiyor

Pekin: Çin tehdidi söylemini abartmayın

Çin hükümeti, Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetlerini eleştiren Avustralya savunma incelemesinin yayınlanmasının ardından ülkeleri “sözde Çin tehdidi anlatısını abartmamaya” çağırdı.

Raporun kamuya açık versiyonu, Çin’i Avustralya için doğrudan bir askeri tehdit olarak nitelendirmese de, Pekin’in Güney Çin Denizi üzerindeki egemenlik iddiasının “Hint-Pasifik’teki küresel kurallara dayalı düzeni ve Avustralya’nın ulusal çıkarlarını tehdit ettiğini” söylüyor.

Belge ayrıca Çin’in askeri yığınağını “ikinci dünya savaşının sona ermesinden bu yana herhangi bir ülkenin en büyük ve en iddialı yığınağı” olarak tanımlıyor ve bunun “şeffaflık veya güvence olmadan gerçekleştiğini” iddia ediyor.

Diğer yandan, “ABD artık Hint-Pasifik’in tek kutuplu lideri değil” tespiti yapılıyor.

Yani ABD’nin Hint-Pasifik’te zayıfladığı, Çin’in ise güçlendiği ve Avustralya için bir tehdit olduğu yorumu yapılıyor.

Çin dışişleri bakanlığı sözcüsü Mao Ning pazartesi günü Pekin’de düzenlenen günlük basın toplantısında bu tespitlere yanıt olarak, Çin’in “Asya-Pasifik’te ve tüm dünyada barış ve istikrarı korumaya kararlı olduğunu” savundu.

Mao, “Hiçbir ülkeye meydan okumuyoruz. Umarız ilgili ülkeler sözde Çin tehdidi söylemini abartmaz” ifadelerini kullandı.

Washington: Kırılmaz İttifakımıza olan taahhüdü gösteriyor

Avustralya’nın yeni savunma raporuna ilişkin ilk açıklama ise Washington’dan geldi.

ABD Savunma Bakanı Llyod Austin, “Avustralya’nın Savunma Stratejik İncelemesi’nin yayınlanmasını memnuniyetle karşılıyoruz – bu, Avustralya’nın AUKUS ve Quad’a katılım da dahil olmak üzere özgür ve açık bir Hint-Pasifik’i korumada oynadığı önemli rolün en son örneğidir” dedi.

Yeni savunma belgesinin, Avustralya’nın bölgesel ve küresel zorluklarla daha iyi başa çıkabilmesini sağlamak için Avustralya Savunma Kuvvetlerine yeni yetenekler dahil etme konusunda taahhüdünü gösterdiğini söyleyen Austin, aynı zamanda “daha önce hiç bu kadar güçlü olmayan Kırılmaz İttifakımıza” olan taahhüdü de gösterdiğini vurguladı.

“Savunma Stratejik İncelemesi ve ABD Ulusal Savunma Stratejisi, kalıcı ittifakımıza ve benzer düşünen diğer müttefikler ve ortaklarla işbirliğimize dayanan, istikrarlı ve açık bir uluslararası sistemi sürdürmeye yönelik ortak bir vizyonla güçlü bir şekilde uyumludur” diyen Austin, Avustralya’nın bu niyetini memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.

Canberra: Füze çağına göre konumlanıyoruz

Yaşadığımız çağı “füze çağı” olarak adlandıran ve mevcut savunma stratejisinin füze çağının ihtiyaçlarına yanıt vermede ve ülkeyi savunmada yetersiz kaldığını açıklayan Canberra, dizel filosundan daha uzun süre su altında kalabilen daha uzun menzilli füzeler ve nükleer enerjiyle çalışan denizaltılar edinmeye çalışıyor.

Savunma Bakanı Richard Marles savunma raporu ile ilgili açıklamasında, “Avustralya Savunma Kuvvetleri, kıyılarımızdan daha uzakta bir düşmanı risk altında tutabilmelidir” dedi.

Avustralya’nın yeni duruşunun bölgesel güvenlikle ilgili olduğunu söyleyen ve caydırıcılık vurgusu yapan Marles, “Hesabı değiştirmeyi amaçlıyoruz, böylece hiçbir potansiyel saldırgan, çatışmanın faydalarının risklerinden daha ağır bastığı sonucuna varamaz” dedi.

Marles, ABC’nin 7:30 programında verdiği demeçte de, “Yaşadığımız bölgenin toplu güvenliğine sahip olmadığımız sürece Avustralya’nın savunması pek bir anlam ifade etmiyor çünkü Avustralya’ya çok fazla zarar verilebilir” ifadesini kullandı.

Çelişkili ifadeler

Hem yeni savunma raporu hem de Canberra’nın açıklamaları kendi içinde çelişkiler barındırıyor.

Rapor şu tespiti yapıyor: “Şu anda herhangi bir gücün kıtamızı işgal etmeyi düşünme olasılığı çok düşük olsa da, Avustralya’ya karşı askeri güç kullanma veya zorlama tehdidi işgali gerektirmez.”

Bir yandan Hint-Pasifik’te üst düzey askeri tehdit algıladığını vurgulayarak savunma stratejisinde radikal bir değişim ve üst düzey silahlanma öneren rapor, diğer yandan işgal olasılığının düşük olduğunu kaydediyor.

Artık füze çağında olduğumuzu ve Avustralya’nın coğrafi avantajını kaybettiğini söyleyen rapor, “hedefleri daha uzun mesafeden kesin olarak vurma” yeteneğinin geliştirilmesi gerektiğini savunuyor. AUKUS anlaşması kapsamında nükleer enerjiyle çalışan denizaltı filosunun geliştirilmesi ve konuşlandırılması da, Avustralya’ya vurucu gücü kendi kıyılarından uzağa yansıtma yeteneği kazandırmayı amaçlıyor.

Bu durum Canberra’nın on yıllardır sürdürdüğü Avustralya kıtasının kuzeyinden gelebilecek olası bir istilayı koruyarak ve savuşturarak Avustralya kıtasının savunmasına odaklanan stratejiden vazgeçerek, daha saldırgan ve agresif bir stratejiyi benimsemeye hazırlandığını gösteriyor. Bu yeni stratejide en büyük güvencesi ise, raporda sık sık ‘stratejik ittifak’ın öneminin vurgulandığı ABD.

Raporda, Avustralya’nın stratejik kültürünün uzun süredir “büyük güç ittifakı”na dayandığı vurgulanırken, yeni dönemde de bu ihtiyacın “merkeziliği”nin bir kez daha teyit edildiği ifade ediliyor: “Amerika Birleşik Devletleri ile olan ittifakımız, Avustralya’nın güvenliği ve stratejisi için merkezi olmaya devam edecek.”

Öte yandan, Hint-Pasifik’te artık ABD’nin artık “tek kutuplu lider” olmadığını kaydeden rapor, en büyük ticaret ortağı Çin’i ise tehdit ilan ederek, ABD ile yakın ilişkilere her zamankinden çok ihtiyaç olduğunu savunuyor. Halbuki Çin Gümrüğü tarafından açıklanan son ticaret istatistiklerine göre, Avustralya’nın Çin’e ihracatı bu yılın ilk üç ayında yüzde 20’lik bir artış yakaladı.

En büyük ticaret ortağı Çin

Pekin’den yeni savunma stratejisine dair gelen açıklamanın düşük ve ihtiyatlı tonda olması da, Çin’in bu ilişkiye önem verdiğini gösteriyor.

Global Times gazetesinde, konuyla ilgili, Çin-Avustralya Çalışmaları Derneği Başkanı ve Doğu Çin Normal Üniversitesi Avustralya Çalışmaları Merkezi Direktörü Chen Hong imzasıyla yayınlanan yazıda şu ifadeler kullanılıyor: “Çin, Avustralya’yı hiçbir zaman bir tehdit veya askeri düşman olarak görmedi. Nitekim Çin, Avustralya’yı yalnızca önde gelen ekonomik ve ticari ortaklarından biri olarak değil, aynı zamanda Asya Pasifik bölgesinde barış, istikrar ve refahı korumak için birlikte çalışacağı önemli bir güç olarak görüyor.”

ABD’ye borçlar birikiyor…

Avustralya savunma politikası on yıllardır Avustralya’yı savunmaya odaklanmıştı. AUKUS kapsamında, savunma politikasının kuzeydeki deniz yollarını savunmaya ve “bölgenin güvenliğinde” rol oynamaya doğru kaydığı anlaşılmıştı. Radikal değişim bu yeni savunma raporu ile ilan edilmiş oldu. Öyle ki, Savunma Bakanı Richard Marles, incelemeyi savunma için bir “dönüm noktası” olarak nitelendirdi.

Avustralyalı gazeteci David Speers, ülkede pek çok gazetecinin ve analistin, AUKUS anlaşması sonrası, Avustralya’nın neden Güney Çin Denizi’nde aylarca gizlenen nükleer enerjili denizaltılara sahip olma yeteneğine ihtiyaç duyduğunu merak ettiklerini ve ülkenin artık ABD’ye çok daha fazla borçlu olacağından endişe ettiklerini yazmıştı. Bu yeni belge, endişelerin hiç de yersiz olmadığını gösteriyor.

Çok Okunanlar

Exit mobile version