Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Mayıs seçimlerinden galibiyetle çıkarak bir kez daha cumhurbaşkanı olması batıda da yankı buldu.
Başta ABD Başkanı Joe Biden, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen olmak üzere birçok batılı lider akşam saatlerinde Erdoğan’ı tebrik etti.
Batı medyasında ihtiyatlı sevinç ile kaygı arasında salınan tepkilerde Türkiye’nin ‘jeopolitik önemine’ yapılan vurgular belirgin.
The Telegraph: Avrupa rahat bir nefes aldı
İngiltere’nin en önemli muhafazakâr yayınlarından The Telegraph, Erdoğan’ın yeniden seçilmesi ile birlikte Avrupa’nın ‘rahat bir nefes aldığı’ görüşünde.
Spotunda, “Kabul etmeyebilirler ama kıtadaki liderlerin çoğu Türkiye AB’den uzak durduğunda daha rahat ediyor,” yazan James Crisp imzalı haberde, muhalefet adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Türkiye’nin yüzünü tekrar batıya döndüreceğini’ söylemesine rağmen az sayıda Avrupalı liderin Ankara’yı tekrar kabul etmekten memnuniyet duyacağı iddia ediliyor.
Rusya lideri Vladimir Putin ile Ukrayna lideri Volodimir Zelenski’nin tahıl anlaşması yapmasını mümkün kılan kişinin ‘tatsız Bay Erdoğan’ olduğunu kaydeden gazete, “Dünya sahnesinde başka hiç kimse böyle bir başarı iddiasında bulunamaz ve bu da Bay Erdoğan’ı barış zamanı geldiğinde değerli bir arabulucu haline getirir,” diyor.
AB diplomatları, Kılıçdaroğlu’nun kazanması durumunda bile, The Telegraph’a göre, Ankara’nın Brüksel’de çok soğuk bir şekilde karşılaşacağını düşünüyorlardı.
AB ile Türkiye arasındaki geri kabul anlaşmasını da hatırlatan haber, şu satırla sona eriyor: “Bay Erdoğan’ı sevmek imkansız olabilir. Ama kendisini çok yararlı hale getirdi.”
Financial Times: Türkiye ekonomisi için endişeli bir gelecek
İngiltere’nin en önemli yayın organlarından Financial Times’ta yayın kurulu imzasıyla çıkan değerlendirmede Türkiye’nin ‘ekonomisi ve demokrasisine’ ilişkin ‘endişeli’ satırlar yer aldı.
Erdoğan’a oy vermeyenlerin yeni iktidarın ‘bir beş yılın daha kutuplaşmış ülkeleri için ne anlama geldiğini düşünerek dehşet içinde başlarını öne eğeceklerini’ öne süren gazete, “Yirmi yıldır Türk siyasetine hakim olan Erdoğan bile, ülkesinin ekonomik krizin derinliklerine gömülmesini önlemek istiyorsa, zaferinin tadını çıkaracak zamanı olmadığını anlamalıdır,” diyor.
Financial Times’ın resmi veriler üzerinden yaptığı hesaplamalara göre, Erdoğan’ın seçim öncesinde ekonomiyi ve Türk lirasını desteklemeye yönelik faaliyetleri sonucunda, 14 Mayıs’taki ilk tur oylamadan önceki altı hafta içinde döviz ve altın rezervleri 17 milyar dolar azaldı. Yayın kuruluna göre devlet aynı zamanda neredeyse rekor seviyedeki cari açıkla da boğuşuyor.
Türkiye’nin dövize ihtiyaç duyduğunu söyleyen FT, Erdoğan’ın ekonomi politikalarının sürdürülebilir olmadığını, devletin Türk lirasını savunmak için gereken kaynakları tüketmeye başladığını ileri sürüyor.
Yürürlükte olan ekonomi politikasını ‘Erdoğan’ın tuhaflıkları’ olarak nitelendiren FT, Erdoğan’a ‘geleneksel para politikasına’ geri dönme ve devlet kurumlarının güvenilirliğini yeniden tesis etme çağrısı yaptı.
FT yayın kuruluna göre “Ancak o zaman Ankara’nın temkinli yatırımcıları geri dönmeye ikna etme şansı olabilir.”
FT, Erdoğan aynı şekilde devam ettiği takdirde, batının Ankara ile ‘öngörülemeyen ve hırçın ilişkilerle dolu bir dönem daha bekleyebileceğini’ söylüyor.
Bloomberg: Yatırımcılar ne düşünüyor?
Bloomberg’de Tuğçe Özsoy imzasıyla yayınlanan değerlendirmede, yabancı yatırımcıların görüşlerine yer veriliyor ve şimdi Erdoğan’ın yeni kabinesinin nasıl şekilleneceğine odaklanıldığı belirtiliyor.
Yeni kabineye odaklanılmasının sebebi, ‘yatırımcıların çoğu tarafından sürdürülemez olarak nitelendirilen’ ekonomi siyasetinde değişim sinyallerinin olabileceğine dair beklentiler.
Analizde, “Bazıları Erdoğan’ın ultra düşük faiz oranlarına ve piyasalara yoğun devlet müdahalesine dayanan alışılmadık yaklaşımının mümkün olduğunca uzun süre devam edeceğini düşünse de, bu durum giderek zorlaşıyor,” deniyor.
New York’taki Medley Global Advisors’ın ürün müdürü Nick Stadtmiller, Erdoğan’ın ekonomi politikalarını gittiği yere kadar devam ettireceğini düşünüyor. Stadtmiller, hükümetin bankaları eurobond almaya devam etmeye zorlayabileceğini fakat bu durumda Türk lirasını istikrarlı tutmak için başka yerlerde ihtiyaç duyulan kıt dolarların tükeneceğini söylüyor.
Wells Fargo döviz stratejisti Brendan McKenna ise Dolar/TL’nin çeyrek sonuna kadar 23’ü bulmasını ve yürürlükteki ekonomi politikalarının devam etmesini beklediklerini belirtiyor.
Hande Küçük ve Alina Slyusarchuk’un da aralarında bulunduğu Morgan Stanley analistlerine göre de Erdoğan’ın düşük faiz politikası devam edecek ama makro istikrar riskleri politikalarda bir değişikliği gerektiriyor. Buna göre kısa vadede bir değişiklik beklenmiyor.
James Jeffrey: Erdoğan iş görmeye yönelik
ABD’li Wall Street Journal’da (WSJ) yayınlanan değerlendirmede görüşlerine yer verilen ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, “[Erdoğan] Baskı altındayken sakin. Soğukkanlı bir şekilde iş görmeye yönelik. Ne yaptığını biliyor ve yetkinin kendisinde olduğunu yansıtıyor. Bu da çoğu seçmene cazip geliyor ve özellikle de Türk seçmene,” diyor.
Erdoğan’ın seçimlere önemli bir avantajla girdiğini savunan WSJ’ye göre bu avantaj şuydu: “Türkiye’nin bölgedeki, özellikle de Rusya ile Batı arasındaki daha geniş çaplı güç çatışmasındaki etkisini artırdığı usta jeopolitik manevraları.”
Euractiv: Alman solu hayal kırıklığına uğradı
Türkiye’deki seçim sonuçlarına Almanya’dan gelen tepkileri yazan Euractiv, seçim sonuçlarının ‘Alman solu’ için hayal kırıklığı yarattığını ileri sürüyor.
Trafik lambası koalisyonunun küçük ortağı liberal Hür Demokratların (FDP) Genel Başkan Yardımcısı Gyde Jensen sonuçlar için ‘Üzücü!’ ifadelerini kullanırken, Yeşiller adına siyaset yapan Türk kökenli Cem Özdemir, “Erdoğan destekçilerinin seçimlerinin sonuçlarına cevap vermek zorunda kalmadan kutlama yaptıkları Almanya’da neler olup bittiğiyle ilgileniyorum,” dedi.
Sosyal demokrat (SPD) milletvekili ve seçim gözlemcisi Derya Türk-Nachbaur da, “Bu seçim sonucuyla birlikte tüm umutlar suya düştü. Türkiye’deki beyin göçü durdurulamıyor. Maalesef,” ifadelerini kullanıyor.
NY Times: İsveç’in NATO üyeliğine yönelik tutumu yumuşar mı?
ABD’nin etkili yayın organlarından New York Times’ta (NYT) ise yeni Erdoğan döneminde Ankara’nın batı ittifakı ile olan ilişkilerinin seyrinin nasıl olacağına odaklanılıyor.
Erdoğan’ın ‘NATO için hayati önem taşıyan vazgeçilmez bir güç simsarı ve aynı zamanda hem Rusya hem de Ukrayna ile iyi ilişkiler sürdürebilen bir aracı olarak rolü’ oynamasının seçilmesinde etken olduğunu savunan NYT muhabiri Steven Erlanger, bazı uzmanlara göre, Erdoğan’ın ‘yenilenen milliyetçi kimliğiyle’ birlikte ABD ile ilişkileri düzeltme konusunda kendini daha özgür hissedebileceğini ve İsveç’in NATO üyeliğini, ittifakın Temmuz ayındaki yıllık zirvesine kadar onaylayabileceğini aktarıyor.
Örneğin German Marshall Fund’ın Brüksel ofisini yöneten Türkiye uzmanı Ian Lesser, “Onun zaferi Türk toplumu ve siyaseti için anlamlı, ama dış politika için daha az yıkıcı. Sorunlu bir ilişkinin daha da kötüye gittiğini zannetmiyorum,” diyor.
İtalya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Direktörü Nathalie Tocci de The Telegraph’teki değerlendirmeyi paylaşıyor; yani, Erdoğan’ın kazanması, Brüksel için ‘bir tür rahatlama’: “Demokratik muhalefetin kazanması, Brüksel’in gümrük ve vize anlaşmalarının gözden geçirilmesi de dahil olmak üzere Türkiye’nin katılım müzakerelerini daha ciddiye alması anlamına gelecekti.”