DÜNYA BASINI

‘Bidenomics’: Ya seve seve, ya zorla

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Aşağıda çevirisini verdiğimiz makale Financial Times’ın ABD Yazı İşleri Kurulu Başkanı Gillian Tett imzasıyla yayınlandı. Tett, tartışma yaratan ve yine Financial Times’ta iki karşı mektup ile cevaplanan (bakınız ve bakınız) yazısında, biraz ‘tatlı-sert’, hatta aba altından sopa gösteren bir tavırla, Biden yönetiminin yeni iktisadi politikasının (‘Bidenomics’) daha uzun sürede bizimle kalacağını ve ABD’nin (ve dünyanın) çehresini değiştireceğini iddia ediyor; bununla uyum sağlamada ayak direyen ‘yatırımcılara’ da ‘tarihin zoru’ hatırlatmasını yapıyor. Devletin ekonomiye yön vermesi, altyapıda dönüşüm, Yeşil Mutabakat, yeni sanayileşme için gerekli işçilerin eğitilmesi ve ‘mali seçkinler’in saltanatının sallanması bu alet çantasının içinde yer almaktadır. İşin ilginç yanı, Tett bu sürecin Donald Trump ile başladığını kabul etmektedir. ABD’nin ‘yeni merkantilizm’e bu dönüşü, ‘başkanlar üstü’ bir süreç olacağa benzemektedir. Metindeki köşeli parantezler çevirmene aittir.


Yatırımcılar tarihin sarkacının Bidenomics’e doğru salındığını fark etmeli

Gillian Tett
Financial Times
29 Haziran 2023

İki yüzyıl önce, ‘Hegel diyalektiği’ kavramı batı felsefesinde fikirlerin tarihteki gelişimini açıklama girişimi olarak ortaya çıktı. Alman filozof GWF Hegel, herhangi bir yeni fikrin (ya da ‘tezin’) tarihsel sarkaç sallanırken bir reaksiyona (‘antitez’) yol açtığını ve ardından bir ‘sentez’ ortaya çıkardığını öne sürmüştür.

Başkan Joe Biden 2024 seçimlerine hazırlanırken Amerika’yı izleyenler bu konu üzerinde düşünmelidir. 40 yıldan uzun bir süre önce Ronald Reagan serbest piyasa ve serbest ticaret politikalarına doğru bir politika değişikliğini benimsedi. ‘Reaganomics’ olarak bilinen bu politika, piyasalar ve ticaret için paternalist devlet rehberliğini teşvik eden önceki savaş sonrası konsensüse karşı tanımlanmıştı.

Şimdi bir başka Hegelci ‘antitez’ şekilleniyor. Çarşamba günü Biden bir konuşma yaptı ve ilk kez açıkça ‘Bidenomics’ terimini benimseyerek ‘Amerika’nın orta sınıfını onlarca yıldır başarısızlığa uğratan … damlama ekonomisi –diğer bir deyişle Reaganomics– olarak adlandırılan ekonomik teoriden temel bir kopuşu’ tanımladı.

Daha spesifik olarak Biden, sanayi politikasına ve piyasalar için hükümet gözetimine yeni bir odaklanma ile ‘ekonomiyi sadece yukarıdan aşağıya değil, merkezden dışarıya ve aşağıdan yukarıya doğru büyüten bir ekonomi’ yaratmak için ‘Amerika’da akıllı yatırımları’ benimsedi.

Böyle bir dil şüphesiz bazı yatırımcıları ürkütecektir. Ne de olsa mali seçkinler, Biden’ın şimdi reddetmeye çalıştığı Reaganist uygulamadan fayda sağlamışlardır. Ve ekonomiyi ‘merkezden dışa doğru’ büyütmek gibi ifadeler kulağa ya rahatsız edici derecede muğlak ya da siyasi bir duruş gibi gelme eğilimindedir.

Beyaz Saray’ın iş ve finans dünyası ile mesajlaşması da ince bir sosyal örüntü nedeniyle karmaşıklaştı: Son yıllarda Bidenomics’i geliştiren ekonomistler, son Demokrat yönetimlere hakim olanlardan farklı bir profesyonel kesimden geliyor.

Eski Hazine Bakanı Robert Rubin’in üzerlerinde büyük etkisi olduğu için bazen ‘Rubin grubu’ olarak adlandırdığım bu ikinci grubun Wall Street ile yakın bağları vardı. Bu da yatırımcıların ve yöneticilerin onların düşüncelerini anlamalarını kolaylaştırıyordu (ve bunun tersi de geçerliydi). Biden’ın grubu aynı yakınlığa sahip değil ve bu da bir iletişim boşluğu yaratıyor.

Fakat artık ‘Bidenomics’ terimi resmen kullanılmaya başlandığına göre, dışarıdan bakanların çok dikkatli olması gerekiyor. Bu haftaki konuşmada yatırımcıların anlaması gereken beş kilit nokta var.

Birincisi, bu politikalar öncelikle 2024’ten önce kısa vadeli bir ekonomik canlanma sağlamaya odaklanmıyor; daha uzun vadeli yapısal bir sıfırlamayı [reset] hedefliyorlar. Ya da Biden’ın danışmanlarından Heather Boushey’in bu hafta bana söylediği gibi, bu ‘şimdi çok sayıda iş yaratmak değil, gelecekte bunu yapmak için bir yol’ ile ilgili.

İkinci olarak, Reaganomics’in bu reddi, pratik girişimlerden oluşan karışık bir torbaya dönüşmektedir. Bunlar arasında yeşil inovasyonun sübvanse edilmesi, altyapı yatırımlarının benimsenmesi, şirketlerin tekel gücünün sınırlandırılması, işçilerin yeniden eğitilmesi ve ‘Önce Amerika’ ticaret politikasının uygulanmasıyla kritik tedarik zincirlerinin desteklenmesine yönelik tedbirler yer almaktadır.

Üçüncüsü, Bidenomics batıdaki daha geniş bir zeitgeist [zamanın ruhu] değişiminin nedeni olduğu kadar semptomudur da. Fikirlerinin birçoğu on yıldır çevresel, sosyal ve yönetişim hareketi içinde fokurdayıp durmaktadır. Daha da çarpıcı olanı, Biden’dan önce Donald Trump yönetimi ‘Önce Amerika’ ticaret politikalarını ve ulusal güvenlik gerekçesiyle tedarik zincirlerine devlet müdahalesi fikrini benimsemeye başlamıştı.

Reagan’ın mirası göz önüne alındığında bu garip görünebilir, ta ki ikinci dünya savaşından sonra Cumhuriyetçi bir başkan olan Dwight Eisenhower’ın da sanayi politikasını benimsediğini hatırlayana kadar. Nitekim eski Para Birimi Denetçisi Gene Ludwig, Bidenomics’i ‘iş dünyası ve piyasalar ile hükümet arasında ortak bir bağın olduğu’ Eisenhower döneminin ‘geleceğe dönüş’ yankısı olarak görüyor.

Dördüncüsü, Bidenomics yayılıyor. En önemlisi, İngiltere’nin muhalefetteki İşçi Partisi liderleri bu platformu inceliyor ve kendi manifestoları için potansiyel bir plan olarak görüyorlar.

Beşinci olarak, Bidenomics’in kesin hatları hâlâ tanımlanıyor olsa bile, politika değişikliği şimdiden somut ekonomik sürprizler üretiyor ve bunların çoğalması muhtemel. Geçen yıl Enflasyonu Düşürme Yasası’nın beklenmedik bir şekilde yürürlüğe girmesine ya da imalat yatırımlarının (aynı şekilde beklenmedik bir şekilde) son iki yılda neredeyse iki katına çıkmasına bir bakın.

Elbette bu sarkaç salınımının devam edeceğinin bir garantisi yok; bir kere Amerikalı seçmenlerin üçte ikisi Biden’ın geçmişte ekonomiyi ele alışını onaylamıyor (her ne kadar Bidenomics’in geleceğiyle ilgili olması gerekmeyen nedenlerle de olsa).

Dahası, Demokratlar gelecek yılki seçimleri kazansa bile, tahvil piyasaları Biden’ın fikirlerinden korkabilir, özellikle de bu fikirler artan devlet borcu karşısında daha fazla kamu harcaması gerektiriyorsa. Bir de yeniden sanayileşme politikalarının ve korumacılığın enflasyonist olacağı yönündeki (haklı) endişeler var.

Fakat, Hegel’in de belirttiği gibi, tarihte sarkaç salınımları meydana geldiğinde, nadiren hızlı bir şekilde geri dönerler. ‘Bidenomics’ ifadesinin bir süre için zeitgeist’ı şekillendirebileceğinden ve hatta Biden’ın siyasi kariyerinden daha uzun süre dayanabileceğine inanıyorum. Amerikan politika yapımının yeni (eski) dünyasına hoş geldiniz. Yatırımcılar kendilerini tehlikeye atarak bunu görmezden geliyorlar.

Çok Okunanlar

Exit mobile version